Sarıyıldız’dan Bozdağ’a yanıt

HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Türk Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bugün kamuoyuna yansıyan “Teröristlere yardım ve yataklık etmektedir” açıklaması ile şahsının hedef alındığını belirtti.

HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Türk Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bugün kamuoyuna yansıyan “Teröristlere yardım ve yataklık etmektedir” açıklaması ile şahsının hedef alındığını belirterek, “50 gündür sokağa çıkma yasağının uygulandığı Cizre’de devletin halka dönük her türlü vahşetine tanık oldum. Bu vahşete tanıklık yaptığım ve duyurduğum için sanık ve mahkum da olsam geri adım atmayacağımın ve onurlu Cizre halkının bir milim gerisinde olmayacağımın altını çizmek istiyorum” dedi.

Yazılı bir açıklama yapan HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Şırnak milletvekili olarak toplam 100 bini aşkın insanın yerinden göç ettirilmesin, 70’i kimliği açık, 10’dan fazlasının ise kimliği henüz tespit edilmeyen kişinin yaşamını yitirmesine, yüzlercesinin yaralanmasına, yüzlercesinin gözaltına alınmasına karşı devlet şiddetini, hak ihlallerini basın ve kamuoyu ile paylaştığı için hedef haline getirildiğini belirtti.

Sarıyıldız’ın açıklaması şöyle: “Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bugün kamuoyuna yansıyan ifadesinde ‘Teröristlere yardım ve yataklık etmektedir’ denilerek şahsım hedef alınmıştır. Şırnak Milletvekili olarak toplam 100 bini aşkın insanın yerlerinden göç ettirilmesine, 70’i kimliği açık, 10’dan fazlası ise kimliği henüz tespit edilemeyen yurttaşın yaşamını yitirmesine, yüzlercesinin yaralanmasına, yüzlercesinin gözaltına alınmasına karşı devlet şiddetini, hak ihlallerini basın ve kamuoyuyla paylaştığım için hedef haline getirilmekteyim. Devlet güvenlik güçleri tarafından tankla, topla, ağır silahlarla yok edilen bir ilçede sadece bunu durdurmaya ve duyurmaya çalıştığım için ‘Defolup dağa gitsin’ denilerek sorunun kaynağı sanki Cizre’de yaşanan katliamlar değil de şahsımmış gibi gösterilmektedir. Özel savaş aygıtının onlarca televizyon kanalı ve gazetesiyle yeni bir algı operasyonuyla karşı karşıya kaldığımın bilinmesini isterim.

1 Kasım seçimlerinde Şırnak milletvekili olarak yeniden seçildiğim andan itibaren orada ve Kürdistan’ın diğer yerlerinde yaşanan tüm ihlallere karşı duyarlı olduğum, siyaset kanallarının açık olduğu zamanlarda bunları TBMM gündemine taşımaya çalıştığım kamuoyunca bilinmektedir. Ancak AKP Hükümeti bu katliamcı yaklaşımıyla hem halkı hem de siyaset kurumunu susturmaya çalışmaktadır. En yakın örneğini Tahir Elçi suikastında yaşadığımız bu algı operasyonu ve şeytanlaştırma çabası şahsım için de yürütülmektedir. Seçilmiş bir milletvekili 9 gündür Cizre’de bir apartmanın bodrumunda yaşam mücadelesi veren yaralılar için ambulans çağrısı yapmayacaksa, devletin kendi yurttaşlarını kurtarmasını istemeyecekse o halkın yüzüne nasıl bakabilir? Bir düşünün bu olay Kütahya ya da Rize’de olmuş olsaydı ne olurdu? Bölünme paranoyasıyla hareket eden devlet, fiilen memleketi bölmekten geri durmamaktadır. Bundan sonra Cizre’nin herhangi bir ara sokağında, köşesinde başıma gelecek her tür saldırıdan siyasi iktidar sorumludur. Bu şiddet dalgası durana kadar halkımın yanında olmaktan ve bugüne kadar yapmakta olduğum hiçbir çabadan geri durmayacağımın kamuoyunca bir kez daha bilinmesini isterim. Tahir Elçi’nin kendisini hedef gösterenlere karşı söylediği o sözü tekrar hatırlatıyorum “Sizden korkan sizin gibi alçak olsun.”

Vahşet bodrumundaki yaralı ve cenazelerin adresini kasti olarak yanlış verdiğim yönünde AKP basınında birçok yanıltıcı ve mesnetsiz haber görmekteyim. Aynı iddia AKP Hükümeti tarafından AİHM’e gönderilen savunmada da yer almıştır. Yaralılar ve eve sığınmak zorunda kalan siviller, kendileri ile kurduğum irtibatta, bulundukları adresin emin olmamak ile birlikte ‘Caferi Sadık No:5, 6 ya da 7’ olabileceğini belirtmişlerdir. 25 Ocak’a kadar hem 112’ye hem de basına ve de resmi Twitter hesabımdan yaralıların Caferi Sadık No:5, 6 ya da 7 olabileceği tarafımca aktarılmıştır. 25 Ocak günü gündüz saat 13:51’de Cizre Kaymakamı’na şu mesajı attım: ‘Kaymakam Bey, şu an Cizre, Cudi Mahallesi Caferi Sadık Sokak No:5-6-7 adresinde 5 katlı kırmızı bina, bodrumunda bulunan çoğu yaralı 30’a yakın insanın üzerine yıkılıyor. Bir toplu katliam olmadan derhal müdahale edin.’

Telefonla katıldığım televizyon programlarında yaralıların bulunduğu evin eşkâlini anlattığımı izleyen Hasan Acar isimli bir yurttaş, 25 Ocak günü telefonla bana ulaşarak, ‘Vekilim sizin tarif ettiğiniz ev benimdir. Çünkü bahsettiğiniz mıntıkada kırmızı katlı olan 5 katlı bina olarak sadece benim ikamet ettiğim ev bulunmaktadır. Adresim de Bostancı Caddesi No:23’tür’ diyerek gerçek adresi vermiştir. Bodrumda bulunan yaralılar da ev içerisinde Halit Acar adına ruhsatlı bir av tüfeğinin olduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine ev sahibini arayarak, ‘Evde Halit Acar adına bir av tüfeği var. Bu size mi ait?’ diye sordum. Ev sahibinin av tüfeği ruhsatının kendilerine ait olduğunu ifade etmesiyle ev adresinin Bostancı Caddesi No:23 olduğunu kesinleştirmiş oldum. Hiç vakit kaybetmeden gerçek adres 112’ye tarafımca bildirilmiştir. Bu 112 kayıtlarında da mevuttur. Aynı gün, yani 25 Ocak Pazartesi günü Cizre Kaymakamı’na adresi kesinleştirdikten sonra ikinci kez mesaj attım. Mesajda şu ifadeler yazılmıştır: ‘Yaralıların olduğu tarif edilen evin kendisine ait olduğunu ifade eden bir yurttaş, adresin Bostancı Sokak No: 23 olduğunu iletti.’

Cizre’de devlet güçlerinin uyguladığı sıkı ablukadan ötürü adresi kesin olarak teyit ettirme gibi bir imkan olmamıştır. Ayrıca mahalle devlet güçlerinin saldırıları ve insanların zorla yerlerinden ettirilmeleri nedeni ile boşalmıştır. Cizre’deki abluka nedeni ile mahalleler arasındaki irtibat tümden kopmuştur. Gerçek adresin iletildiği 25 Ocak tarihinden itibaren de sürekli 112’den ambulans talebinde bulunulmuştur. 112’ye bağlı ambulans da sürekli olarak 155 Polis İmdat’tan onay çıkması durumunda yaralıların bulunduğu eve intikal edebileceklerini tarafıma bizzat iletmiştir. Ancak her seferinde ‘güvenlik’ gerekçesi ile bu talebimiz ret edilmiştir. 30 0cak günü yaralıların bulunduğu eve özel harekat polisleri tarafından baskın düzenlenmesi neticesinde yaralılardan yaklaşık 50 saattir haber alınamamıştır.

50 gündür sokağa çıkma yasağının uygulandığı Cizre’de devletin halka dönük her türlü vahşetine tanık oldum. Bu vahşete tanıklık yaptığım ve duyurduğum için sanık ve mahkum da olsam geri adım atmayacağımın ve onurlu Cizre halkının bir milim gerisinde olmayacağımın altını çizmek istiyorum.”