Salih Muslim’den KDP’ye: Düşmanın suçlarını örtbas etme

Türk ordusunun kimyasal silah saldırıları sonucu yaralanan sivillerin gizlice hastanelerde tedavi edildiğini belirten PYD Eşbaşkanı Salih Muslim, KDP’ye “Düşmanın suçlarını örtbas etme” çağrısı yaptı.

Güney Kurdistan’da kimyasal silah saldırısı sonucu yaralanan sivillerin başkalarıyla görüşmesinin engellendiğine dikkat çeken Salih Muslim, “Türk devletini anladık da, peki ya diğer Kürtler? Senin bölgelerinde, vatanında halkına oluyor, sen niye susuyorsun? Sanki bir şey olmamış gibi veyahut dünyanın başka yerinde oluyormuş gibi sessizler” diye konuştu.

KDP’nin Zaxo saldırısı sonrası Türk devletini aklamaya çalıştığı gibi kimyasal silah kullanımına karşı da sus pus olduğuna vurgu yapan Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Muslim “Ne kadar petrol sattım ve para kazandım peşindeler. Kürt halkının haysiyeti umurlarında değil” dedi.

PYD Eşbaşkanı Salih Muslim, Türk devletinin gerillaya dönük kimyasal silah kullanımı ve KDP gibi güçlerin işbirliğine ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı. İşte Salih Muslim’in sorularımıza verdiği cevaplar:

Kürdistan’a dönük konseptli saldırılarla gerillaya dönük kimyasal ve nükleer silah saldırılarının artmasına kadar gelinen süreci nasıl görüyorsunuz?

Önce Türkiye’nin Kürt politikasına bakalım. Daha baştan beri Türk faşizminin Kürtleri yok etme politikası vardı. Her zaman böyle bir politikaları vardı. Eskiden açık söylemiyorlardı ama şimdi açıkça söylüyorlar. Varlık meselesi diyorlardı. Bu varlık meselesi ne demek? Kürtler olursa veya herhangi bir statüleri olursa, Kürtlerin varlığı olursa bizim yok olmamız demektir. Şimdi şöyle bakalım; Kürtlerin yok olması sadece savaşla değil, sadece zorla değil. İstenildiği şekilde yapılıyor. Yani ilk önce yumuşak yollarla; asimilasyon, göç ettirme, ekonomik olarak yaşamı daraltma ve oradan göçertme gibi politikalarla hep uygulandı. Bir de siyasal çalışmanın yollarını kapatma... 6 tane parti kapatıldı. Bu partiler ne yapıyorlardı? Silah mı kaldırmışlardı? Yok. Bunlar siyasi olarak ta 90’lardan beri Kürt sorunuyla ilgileniyorlardı. Hem politika yollarını hem diplomatik yolları kapatıyorsun. Sosyal çalışmaları, kültürel kapıları kapatıyorsun. Tek bir şey kalıyor; o da gerilla meselesidir.

Gerilla, Kürt halkı için meşru savunma aracıdır. Bütün kapıları kapattıktan sonra o zaman gelişirse ne yapacaksın? Kendini savunacaksın. Zaten gerillanın varlığı bir meşru savunma aracıydı. Başka bir şey değildi ve hiçbir zaman gerillanın kalkıp Türk ordusunu hezimete uğratmak gibi bir durumu yoktu. Sadece kendi bölgelerinde, köylerinde kendini savunursun. Bunlar sanıyorlar ki, bütün siyasi, diplomatik yolları kapattılar, ekonomik ve sosyal olarak çöktürdüler, bir tek meşru savunma gücü gerilla kaldı. Onun için böyle bir vahşetle gerillaya saldırıyorlar. Biz de bunları görüyoruz ve göz önünde bulunuyoruz. Ta 90’lardan beri başladılar.

Sokaklarda milyonları toplayan, ideolojik ve prensip sahibi bir güce karşı savaşamazsın. 1984’ten beri bunu gördük. Gerilla direnişi yükseliyor. Hem politik, hem sosyal hem ekonomik baskılar var. Bunun sonucu orada meşru savunmaya geçiş durumu var. Kendi halkını ve varlığını savunacaktır. Onun için ne kadar gerilla meselesini daraltmaya çalışsa da hezimete uğradılar. Gerillaya karşı umduğu başarılı elde edemeyince insanlık dışı yollara yöneldi. Hiçbir kurala bağlı kalmıyor. Bunlara insanlığa karşı savaş suçu diyoruz. Gerçekten de Türkiye 1990’lardan beri bunu yapıyor.

ROJAVA’DA KİMYASAL SİLAH KULLANIMI ARAŞTIRILMADI

Türk devleti daha önce Rojava’da da kimyasal silahlar kullanmıştı. Yasaklı silahların Kürdistan’da kullanımına neden ses çıkarılmıyor?

Rojava’da da kimyasal silah kullandılar. 2018’de Efrîn’de kullandılar. Bas bas bağırdık ama kimse yine ses çıkarmadı. Hatta birisi kalkıp da bunu araştırayım demedi; bir araştırma soruşturma bile olmadı. Yine 2019’da Serêkaniyê’de kullandılar. Mağdurları Avrupa’ya kadar giderek raporlar aldı. Ancak yine kimse ses çıkarmadı. Şimdiki olanlar da aynı şekilde. Sanki Kürtlerin son gücünü köşeye sıkıştırmışım, her şey yapabilirim, diyor. Tüm dünya da buna sessiz kalıyor.

Ama şöyle bir nokta var; başka yerde olsa tüm dünya ayağa kalkar. Peki neden Türkiye’ye karşı böyle bir tepki verilmiyor, umursanmıyor, tek kelime edilmiyor? Şimdi Türkiye ne yapıyor? İnsanlığın, devletlerin ve uluslararası kanunların hepsini ayaklar altına alıyor. Ama kimse kalkıp buna karşı çıkmıyor. Neden? Çünkü bu uluslararası ilişkiler, devletler arası ilişkiler en fazla çıkar ilişkisine dayanıyor. Türkiye bunu çok iyi uyguluyor. Jeostratejik konumu dolayısıyla hem Avrupa’ya hem de diğerlerine karşı bunu kullanıyor. Bundan dolayı susmayı tercih ediyorlar. Ta 1990’lardan beri bunları bilmiyorlar mı? Burada kullanılan silahların NATO envanterinde olduğunu bilmiyorlar mı? Biliyorlar. Ama susuyorlar. Nedense Kürt halkının varlığı yokluğu onlar için bir mesele değildir. Demokrasiden bahsedenler, sanki bunun Kürt halkı için geçerli olmadığını düşünüyorlar.

ŞEHİT DÜŞEN GERİLLALARIN ACISINI UNUTMAK MÜMKÜN DEĞİL

HPG kimyasal silahlar sonucunda şehit düşen 17 gerillanın kimlik bilgilerini paylaştı. Tüm Kürdistan’dan şehitlerin olduğu bu saldırıya KDP gibi organizasyonların ses çıkarmaması karşısında neler söyleyeceksiniz?

Şimdiye kadar aldığımız bilgilere göre 47 gerilla bu kimyasal saldırılardan dolayı şehit düştü. Bu son olayla 17 gerillanın şehadetinin açıklanması ve görüntülerin paylaşılması, tüm Kürt halkını ayağa kaldırdı. Şehit düşen 17 gerilla Kürdistan’ın tüm  parçalarındandı. Bunlar Kürdistan’ın en iyi namuslu çocuklarıdır. Bunlar senin namusunu, haysiyetini korumak için oraya gitmişler. Onlara karşı insanlık suçu işleniyor. Kimsenin susmaması gerekiyor ve gerçekten acımız büyük. Onun için Kürt halkına başsağlığı diliyoruz. Bu acıyı unutmak mümkün değildir. Elimizden geleni yapacağız.

Bu saldırılar gerçekten insanlık dışı bir şeydir. Bütün dünya ve uluslararası ölçüleri çiğniyor. İnsanlığa karşı savaş suçudur. Peki, niye Türk devleti tüm bunlardan sıyrılıyor? Kalkıp da bir soruşturmaya bile alınmıyor. Bazıları gönüllü olarak bunu araştırmak için gitmek istediler. Ancak KDP bunları engelledi. Sadece gerilla değil, oradaki hastaneler de doludur. Kimyasal silahların mağdurları oradaki hastanelerde gizlice tedavi ediliyor. Bunların başkalarıyla görüşmeleri engelleniyor. Türk devletini anladık, peki ya diğer Kürtler? Senin bölgelerinde, vatanında halkına oluyor sen niye susuyorsun? Sanki bir şey olmamış gibi veyahut dünyanın başka yerinde oluyormuş gibi sessizler. Kürtler buna da öfkeli. Ayrıca bir süre önce bin 200 adet maske gerillaya gidiyordu. Bunlar savaşmak veya kimseyi öldürmek için değil, sadece kimyasal silahlardan kendini korumak içindi. Sen kalkıp bunlara el koyuyorsun. Bir gerillanın, şehidin annesi; ‘Bu maskeler kızıma, çocuğuma gitseydi şehit düşmezdi’ diyor. Bunları hepsinin göz önünde bulundurduğumuzda ne kadar vahşi bir saldırı olduğunu anlayabiliriz.

KDP ne kadar petrol sattım, ne kadar para kazandım derdinde. Kürt halkının haysiyeti umurlarında değil. Demokratik bir seçim olursa bunlar Kürt halkında sıfıra düşerler. Göz göre göre ihanet ediyorsun. Bunu yapanlar nasıl uluslararası camiada Kürtlük adına konuşuyorlar? İnsanlık görevini yapmıyorsun. Bu büyük bir ayıptır. MİT’in orada cirit atması çok ayıptır. Bir şeyler yapmalılar. O gerillalar seni de koruyor fakat sen kalkıp kapını düşmana açıyorsun.

KDP DÜŞMANIN SUÇLARINI ÖRTBAS EDİYOR

 Daha önce Zaxo’da piknik yapanlara yönelik Türk devletinin gerçekleştirdiği katliam sonrası da KDP benzer bir tutum sergilemişti.

Evet. Irak, o dönem dünyayı ayağa kaldırdı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne gitti. Ondan sonra KDP Bağdat’a giderek, ailelerine giderek, ‘Aman Birleşmiş Milletler’e gitmeyin. Ne isterseniz veririz’ diyerek onları susturmaya çalıştı. Bu kadar ülken, şehirlerin içerisinde günlük olarak o kadar insan öldürülüyor. Arapların öldürülmesi o kadar tepki alırken kalkıp susturmaya çalışıyorsun. Bugün kardeşini de öldürüyorlar. Kalkıp susuyorsun. Ayıp değil mi? Bunları kimin hatırı için yapıyorsun? Niçin düşmanların suçlarını örtbas ediyorsun? Bunları ne karşılığında yapıyorsun? Şimdi bu gerçeklerin hepsini görmek gerekir. Bunları Kürt halkının takdirine bırakıyoruz.

Başûrê Kurdistan Parlamentosu ve diğer güçler neden ses çıkarmıyor?

Kurdistan Parlamentosu denince insan gülmemek için kendini zor tutuyor. İstediği kişileri oraya yerleştiriyorlar. Kurdistan Parlamentosu’nun iradesine el konulmuştur. Sesini çıkaranlar sokak ortasında öldürülüyor. İnsanları korkutmuşlar, kimse sesini çıkaramıyor.

MESELE KÜRTLER OLUNCA DÜNYA SUSUYOR

Peki bu durum karşısında PYD olarak siz neler yapıyorsunuz?

Sabahtan akşama kadar bas bas bağırıyoruz, kiminle görüşürsek bunları dile getiriyoruz. Onlara açıkça ‘Bu meselede ortaksınız’ diyoruz. İnsansız hava araçları ve kimyasal silahların, taktik nükleer bombaların kullanımında hepsi ortaklar. Bunları kim üretiyor? Çünkü Türkiye’nin buna gücü ve birikimi yetmez. Demek ki birileri bunları onlara vermiştir. Bunların onayı olmadan yapamazlar, bu yüzden onlar da ortaktır. Onun için onlara açık açık “Türkiye’nin tüm bu suçlarına ortaksınız” diyoruz. NATO’nun kuralları niçin Türkiye için geçerli değil? Türkiye niye suç işlemesine rağmen sıyrılıyor? Konu Kürt meselesi olunca göz yumuluyor. Kamuoyları bir şey yaparsa belki en azından kendi hatalarından geri dönerler diye düşünüyorum. Dört parça Kürdistan’ın her yerinde nerede olursa olsun kendimizi savunacağız, çünkü tarihte benzeri görülmemiş bir düşmanla karşı karşıyayız. Muhakkak kendi varlığımızı korumak için direneceğiz, halkımızdan istenen de budur.