‘Rojava’da doğan güneş, bugün insanlığı aydınlatıyor’

KJK koordinasyon üyesi Besê Erzincan, “Ortada bir adalet mekanizması yokken, silah bırakmanın tartışmalarının çok anlamsızdır" dedi.

KJK Koordinasyon üyesi Besê Erzincan, “7 Haziran seçimlerinden sonra bu daha da somutlaşmıştır. Egemen iktidar hiçbir zaman çözüme yaklaşmıyor, müzakereyi imhaya çevirmeye çalışıyor. Tüm bu saldırılara rağmen resmileşen bir Kürt halk gerçekliği var. Askeri cephede de eskisi gibi değil daha donanımlı ve deneyimliyiz. Güçlü bir savaş tecrübemiz ve destansı bir direnişimiz var” dedi.

Komalên Jinên Kurdistanê (KJK) koordinasyon üyesi Besê Erzincan, devletin ve bazı kesimlerin silah bırakma çağrına ilişkin, “Ortada bir adalet mekanizması yokken, silah bırakmanın tartışmalarının çok anlamsızdır. Kürtçe dilde eğitim hakkının bile tanımadığı bir ortamda, hiçbir yasal güvence yokken böyle bir tartışmanın silah bıraktırmayacağı gibi, tam tersine daha çok silahlanmaya teşvik edecektir” dedi.

‘DİRENİŞİ DEĞİŞTİRİP, DÖNÜŞTÜRÜYOR’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 17 yıldır İmralı Cezaevi’nde tutulmasına rağmen, Öcalan’ın belirttiği tüm noktaların Ortadoğu’daki gelişmeleri belirleyen ve etkileyen bir konuma sahip olduğuna dikkat çeken Erzincan “Bu nedenle Önderliğimizin İmralı’daki duruşu tarihseldir. Somut öneri ve görüşleriyle başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye ve Ortadoğu’yu etkileyen görüşleri oldu, oluyor. Burada önderlik gerçeğinin ne kadar olağanüstü bir duruş sergilediğini, direnişinin sadece kaba bir direniş olmadığını, içinde birçok çözüm perspektifi, çözüm politikasını ortaya koyabilecek bir duruş var. Önderliğimizin orada kalması sadece özel yasalara dayalıdır. Devlet politikaları ve İmralı cezaevi koşulları farklı olmasına rağmen, önderliğimiz direniyor ve çözüm geliştiren yaklaşımları ortadadır. Direnişi kendi ilkelerinden taviz vermeyen bir direnişken, aynı zamanda Ortadoğu halklarının haklarını da koruyan bir mücadele yürütüyor. Önderliğimiz çeşitli uygulamalarla karşı karşıya olmasına karşın, böyle bir tutum ve çözüm gücü olması, onun farklılığından geliyor. İmralı’dan kapitalist modernist sisteme karşı alternatif bir sistem ve görüş gücü ortaya çıktı. Bu da dış güçler ve devletler için önderliğimize saldırma gerekçesi haline geldi. Asıl saldırılar bizim önderliğimizin demokratik sistem ve düşüncelerinedir. Önderliğimizin Türkiye’nin demokratikleşmesine ilişkin somut önerileri ile AKP politikalarını boşa çıkarmıştır. AKP’nin temel öfkesi bunlara dayanmaktadır. Halkımızın örgütlülüğü AKP’nin tekelinin önündeki en büyük engelleri teşkil ediyor. Hedefi tek başına iktidar olmakken halkımızın örgütlülüğü ve diğer etnik kesimleri kucaklaması ve örgütlülüğe dahil etmesi bunu engelliyor” dedi.

‘ÖNDERLİK MİSYON YÜKLEDİ, KADIN ÖNCÜLÜK ETTİ’

Öcalan’ın ortaya koyduğu çözüm sistemi çerçevesinde kadının sürekli öncülük düzeyinde katılım sağladığını vurgulayan Erzincan şunları ifade etti: “Önderliğimizin ortaya koyduğu çözüm sistemi çerçevesinde kadın sürekli öncülük düzeyinde katılım sağladı. Bu konuda kadın hareketi olarak güçlü katılmaya ve cevap olmaya çalıştık. 2009’dan sonra yeniden inşada kadının rolü daha da belirgindir. Yine önderliğimizin içinde bulunduğu konuma ilişkin planlamalarımız oldu oluyor. Halkımıza, önderliğimize ve gerillaya yönelik saldırılar gerçekleşiyor. Bunun karşısında biz kadınlar olarak saldırılara karşı önderliğimizin görüşlerini güçlendirerek somut projelerle cevap veriyoruz. Bunun en somut ifadesi ise, Kobanê ve Şengal kadınlarının direnişidir. Çünkü biz artık AKP’nin çözüme ilişkin tüm politikalarında kendisini tekleştiren ve güçlendiren nedenler olduğunu biliyoruz. Dolmabahçe görüşmesi bunun somut örneğidir. Önderliğimizin özgürlüğü ve sürece katılımı bizim esas hedefimiz olacak. Önderliğimizin özgürlüğünü esas hedef olarak önümüze koyuyoruz. Bunu hem inşayı güçlendirerek, hem de önderliğimizin özgürlüğü için eylemlerimizi büyüterek yapacağız” dedi.

‘SİLAHLARI NEDEN BIRAKALIM’

Silahları bırakmak için hiçbir neden olmadığını ve somut adımlar atılmadıkça bu tartışmaları yürütmenin anlamsız olduğunu belirten Erzincan, Türk devletinin kuruluşundan bu yana Kürtlere yaklaşımı sürekli inkar ve imha şeklinde olduğunu da sözlerine ekledi.

PKK’nin 40 yıllık mücadelesinin bunu boşa çıkarmaya yönelik olduğunu, AKP’nin de temel politikası ve ideasının PKK’yi bitirmeye yönelik bir mücadele yürütmek olduğunu vurgulayan Erzincan, şöyle konuştu: “7 Haziran seçimlerinden sonra bu daha da somutlaşmıştır. Egemen iktidar hiçbir zaman çözüme yaklaşmıyor, müzakereyi imhaya çevirmeye çalışıyor. Tüm bu saldırılara rağmen resmileşen bir Kürt halk gerçekliği var. Askeri cephede de eskisi gibi değil daha donanımlı ve deneyimliyiz. Güçlü bir savaş tecrübemiz ve destansı bir direnişimiz var. Ortada bir adalet yokken silah bırakma tartışmaları çok anlamsızdır. Resmi olarak Kürtlerin hangi hakkı verilmiştir ki silah bırakılsın deniliyor.

Kürtlerin resmi olarak dili bile tanınmıyor, hiçbir yasal güvence yokken böyle bir tartışma daha çok silahlanmaya götürür. Türkiye devleti çözüme yönelik hiçbir adım atmamıştır. Buna karşılık bizden böyle bir şey beklemek yanlıştır. Bunu sadece PKK militanları değil, halkımız da kabul etmez. Biz silah bırak çağırısına karşı büyük mücadele ve direniş büyütme şiarıyla cevap veririz. Türk devletinin özel savaş uygulamaları ve planları çok fazladır, tek boyutlu değildir. Ama saldırıların hepsi bir amacı içeriyor. Kürt toplumunu güçten düşürme yaklaşımı var. Topluma karşı bu yapılıyorken, doğaya karşı da çok acımasız bir yaklaşım var. Toprağa bağlılık bizim esas ilkelerimizden bir tanesidir. HES’ler ve barajlarla bu coğrafya değiştirilerek, köyler boşaltılarak Kürdistan insansız aştırılmaya çalışılıyor.

Bunun en somut örneği köylerin yakılması, barajların yapılmasıdır. Ekolojik katliamlara karşı eylem sellikler de var. Bu tür uygulamalar bizim hareketimiz için bir savaş gerekçesidir. Bunları ideolojik saldırılar olarak ele alıyoruz. Çünkü aynı zamanda biz ekolojist bir hareketiz de. Bunlara karşı tutumuz nettir. Böyle yaklaşımları kabul etmiyoruz. Toprağa saldırı olarak ele alıyoruz. Sonuç olarak Türkiye’nin söylediği, Erdoğan politikasıyla birlikte ben sana karşı topyekün savaş halindeyim. Yani siyasetçiler ne söylerse söylesin pratik olarak bu böyledir. Bizim buna karşılık cevabımız da topyekün direnme ve özgürlük, demokrasi mücadelesini yükseltmedir. Bir de bizim için sadece direnmek yeterli değildir. Demokratik yaşamı yeniden inşa etme temel görev ve hedeflerimizin arasındadır. Savaş içinde de olsak demokratik toplum ve kişilik yapılanması bizim çalışmalarımızın başında geliyor.”

Kürtlerin artık dört parçada da belli bilinç düzeyine sahip olduğunu söyleyen KJK Koordinasyon üyesi Bese Erzincan, “Her parça kendisinin denetimindeki parçanın gitmesinden korktuğu için bize karşı bir ittifak içine girebiliyorlar. İran da bu konuda kendisinin parçasındaki Kürtlerin nüfusunun çoğunluğundan kaynaklı korkuları var ve bize karşı sürekli olarak bir saldırı içerisindedir. Burada devletlerin ortak bir sınırlama politikası var. KDP için PKK’nin uluslararası meşrulaşması kaygı vericidir. Kendi rolünün zayıflamasından korkuyor. DAİŞ saldırıları da bunlara paralel gelişen saldırıların bir parçası olarak ele alıyoruz. Güncel siyaseti de biz bundan kopuk ele almıyoruz” dedi.

‘ROJAVA DEVRİMİ KADIN DEVRİMİDİR’

19 Temmuz Rojava Devrimi’nin bir kadın devrimi olduğunu vurgulayan Erzincan, kadına çok önemli öncülük görevlerinin düştüğünü belirtti. Zaten PKK devriminin de bir kadın devrimi olduğunu söyleyen Erzincan, şunları vurguladı: “Belki kadınlar PKK’de somut savaş gücü olarak 90’lardan sonra öne çıkıyor. Ama PKK’nin kuruluşundan günümüze kadar da kadın bu hareket içinde öncü boyutta sürekli yer aldığını biliyoruz. Ortadoğu’daki Kürt özgürlük hareketinin her anında kadın rengi vardır. Onun için de 19 Temmuz’u tüm Ortadoğu halklarına kutluyorum. Yeni yaşam projesinin en somut gerçekleştiği alanımız Rojava alanıdır. Oranın devrimi de en çok kadın yüzüyle ön plana çıktı. Burada Kürt kadının direnişi verili zihniyeti ve sistemi yerle bir etti. Burada etkili olan sadece mevzilerdeki direniş değil, toplumun tabanından gelişen örgütlemeler ve inşa çalışmaları da bu devrimin temel ayaklarıdır. Buradaki mücadele tüm insanlığa ışık tutacak bir güneş gibi ortaya çıktı. Kadın açısından da bunu ifade ediyor. Özgür toplumun nüveleri Kürt kadının öncülüğünde çok güçlü bir şekilde atıldı. Onun için de Rojava Devrimi hem Kadın Devrimi hem de halkların devrimi olarak ele alıyoruz. Bu Ortadoğu’daki tüm halkların demokratikleşmesi ve demokratik ve kantonal bir sisteme de kendisini ifade etmesi anlamına geliyor.”