4 yıl önce Roboski'de katledilen 19'u çocuk 34 sivilin adalet mücadelesinde Roboskili ailerinin yanlarından ayrılmayan barış aktivistleri 34 "cansız" yaşam için yerleşerek yaşamaya başladıkları Roboski'de adalet için mücadele ediyor.
HASAN YOLDAŞ
ŞIRNAK / ANF
Pazar, 27 Aralık 2015, 09:15
Türk savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 4 yıl önce Roboski'de katledilen 19'u çocuk 34 sivilin adalet mücadelesinde Roboskili ailerinin yanlarından ayrılmayan barış aktivistleri 34 "cansız" yaşam için yerleşerek yaşamaya başladıkları Roboski'de adalet için mücadele ediyor.
Zamanın durduğu vicdanların kuruduğu soğuk bir kış gecesinde takvim yaprakları 28 Aralık 2011'i gösterdiğinde Şırnak'ın Uludere (Qileban) ilçesine bağlı Roboski (Ortasu) köyünde gece karanlığını delen Türk savaş uçaklarının sesi ve art arda sivillerin üzerine bıraktığı yüzlerce kiloluk kazan bombalarıyla 19'u çocuk 34 insan paramparça edilerek katledildi. Sınır ticareti için Güney Kürdistan'a geçen 38 kişinin içerisinde bulunduğu kervan, geri dönüş yolunda 15 nolu sınır hattı diye bilinen noktada vahşi bir şekilde katledilmişti. Aradan geçen 4 yıllık zaman diliminde Roboski'de hayat hiçbir zaman eskisi gibi neşeli ve huzurlu olmadı. Bu saatten sonra Roboskililerin sadece bir amacı vardı. Önlerinde. Faillerin yargılanarak cezalandırılması. Kolay değildi elbet bu girdikleri yol. Çünkü tarihi katliamlarla dolu bir devlet ve bunu gelenek olarak sürdüren bir emir-komuta zinciri vardı karşılarında. Her seferinde yaptığı katliamların yanına kar kaldığı bu sisteme karşı Roboskili ailelerin mücadelesine ancak, yürekli insanlar destekleyebilir ve yanlarında durabiliyordu. Katliamdan sonra Roboski'ye yerleşerek Roboskili ailelerin mücadelesinde yanlarında duran Yanni Vasilis Yaylalı ve Meral Geylani de bunlardan sadece ikisi.
ROBOSKİLİ AİLELERİN YOLDAŞLARI OLDULAR
Yaylalı ve Geylani, Roboski için verilen adalet mücadelesinde tanışmış, ardından Roboski'de yaşamaya karar veren iki demokrat ve yurtsever insan. Ayrı hikayeleri olan Geylani ve Yaylalı, Kürt halkının özgürlük mücadelesine iki farklı açıdan ortak bakılmasına da yardımcı oluyor. Yaylalı'nın hikayesi bir yüzleşmenin sonucu olarak karşımıza çıkarken, Geylani'nin ise uzun yıllar dışarıdan takipçisi olduğu Kürt halkının statü mücadelesi karşısında maruz kaldığı; baskı, zulüm, inkar ve imhaya karşı savunduğu demokrasi ve adalet istemleri sonucu ortaya çıkıyor. Yaylalı ve Geylani birlikte 2012 yılında Roboski'den Ankara'ya yapılan barış yürüyüşünde tanışıyor. Ardından sık sık mücadelelerinde yanlarında oldukları Roboskili ailelerin köyüne taşınmaya karar veriyorlar. Roboskili ailelerin adalet talepleri doğrultusunda yaptıkları her eylem ve etkinlikte yanlarında olan Yaylalı ve Geylani artık Roboskili.
GERÇEKLERİ PKK'YLE GÖRDÜ
Kendisine yanlış tanıtılan ve yanlış tanıdığı Kürt halkına karşı Kürt gerçekliğini işgalci yapının çatısı altında askerlik yaptığı Kürdistan topraklarında Samsun Bafralı bir gençti Yaylalı. Karadeniz'den "ucube" olarak gördüğü Kürtleri, ancak askerde Kıbrıs yerine gönüllü komando olarak geldiği Kürdistan topraklarında 1994 yılında çıktığı bir operasyonda yaralanması ve ardından gerillaların kendisini esir almasıyla tanıyor. Bir ülkücü olarak geldiği ve "terörist" olarak gördüğü Kürtleri, 2 yıl 3 ay gibi bir süre PKK'nin hakimiyetindeki alanlarda kaldığı süre içerisinde verdikleri haklı mücadelesiyle tanışmış. Yaylalı daha esir tutulduğu PKK'nin elindeyken, devletin ailesine “Rum olduğunuzu biliyoruz, bu olayı fazla kurcalamayın” demesiyle asıl kimliğiyle de tanışmış oluyor.
'TÜRK MİLLİYETÇİSİ OLARAK BİRÇOK YIKIMIN ŞAHİDİYİM'
Yaylalı, PKK tarafından serbest bırakıldığında da cezaevine konulmuş. Cezaevinden çıktıktan sonra savaş karşıtı biri olmuş. Roboski katliamının ardından da vicdani retçi Halil Sav'dan 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde barış ve adalet için Roboski'den Ankara'ya kadar yapılacak olan yürüyüşü öğreniyor ve yürüyüşe katılıyor. Yürüyüşün ardından Geylani ile Yaylalı Roboskili ailelerin mücadelesine katsı sunmak ve yaşamlarını Roboski'de sürdürme kararı alıyor. Savaşta olduğu gibi barış dönemlerinde Kürt halkının bu süreçleri yalnız geçirdiğini söyleyen Yaylalı, savaşa ve savaşın getirdiği yıkıntılara bizzat 90'lı yıllarda Kürdistan'a barış ve adalet için bulunduğu bu günlerin aksine savaş için geldiğini dile getirdi. "O zaman kendi kimliğimle de tanışmamıştım. Bir Türk milliyetçisi ve faşisti olarak buraya geldim. Birçok yıkımın da şahidiyim" diyen Yaylalı köy boşaltmalarından tutun, köy yakmalar, zorla koruculaştırmalara kadar birebir tanık olduğunu ve dönemin suçlularından birisi olduğunu ifade etti. Yaylalı, savaşın ne anlama geldiğini bildiği için "barış" yürüyüşüne adeta koşarak gittiğini söyledi.
'DEVLETİN KÜRT HALKINA KARŞI ÇOK RAHAT SUÇ İŞLEYEBİLECEĞİNİ İYİ BİLEN BİRİYİM'
Yürüyüşün ardından arkadaşı Meral Geylani'nin Roboskili halk ile dayanışmak adına Roboski'de yaşama fikrini sunduğunu ve kendisinin de bunu kabul ettiğini belirten Yaylalı, o günden bu yana Roboski'de 3 seneyi aşkın yaşamaya başladıklarını dile getirdi. "Bu süreden beridir, bizde Roboskili aileler ile birlikte katliamcılar ve zihniyetlerine karşı mücadele yürütüyoruz" diyen Yaylalı, "Geçmişten de devletin çok kolay Kürt halkına karşı insanlık suçu başta olmak üzere suç işleyebileceğini çok iyi bilen birisiyim. Bu 3 yıllık süreçte de bize karşı yapılanlara da baktığımız da çok açık ve net bir şekilde burada yapılan katliamının failinin devlet olduğunu görüyoruz. Bilinçli bir katliam yapıldı. Ancak geriye dönük baktığımızda 4 yıllık bir zamanda hukuksal anlamda bir karış dahi yol alamadık. Ama Roboskili aileler ile birlikte verdiğimiz mücadele ile Kürt halkı ve dostlarının verdiği mücadele ile bu katliamı kamuoyunda seven sevmeyen, katılan katılmayan burada yaşananın bir katliam olduğunu ve bunu devletin yaptığını oturtmuş durumdayız. Bu katliamı yapanlar zannediyor ki; 'Biz bu katliamı zamana yayar, bölgeyi tecrit eder ve bir süre sonra da diğer katliamlar gibi bu katliamında üzerini örteriz' diye düşünüyor. Şunu açıkça söylemek gerekirse; Bir kere zaten diğer katliamlarda olduğu gibi, burada yaşananın katliam olduğunu çok açık bir şekilde bilincinde. Burada çok net saklayıp üstünü örtemeyecekleri bir katliam söz konusu" diyerek, er ya da geç hesabının sorulacağı ve faillerin yargılanarak cezalandırılacağını söyledi.
20 yıl Yeni Zelanda'da yaşayan ve 2012 yılından itibaren geri ülkeye geri dönen Meral Geylani de Roboski katliamını daha Yeni Zelanda'da iken duyduğunu ve takip ettiğini belirtti. Yaşanan Van depreminde de ırkçı söylemlere şahit olduğunu ve Roboski'den Ankara'ya yapılan "barış" yürüyüşüne katıldığında da kendisine "neden" katıldığına dönük gelen sorulara "Bu savaşın militarist bir savaş olmadığını" belirterek cevap verdiğini söyleyen Geylani sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu insanlar ile birlikte çocuklar ve hayvanların da katledildiğini belirttim. Kendime dayanışma içinde yaşayacak bir köy baktığımı söyledim. Daha sonra yürüyüşün ardından, Ferhat Encü'lerin terasında otururken, burada niye yaşamayalım dedim. Gönlümden geldiğini söyledim. 90'larda buralarda nelerin yaşandığına dair hiçbir şey bilmiyordum. Ferhat'ta 'sezon kapandı. Kar yağacak' dedi. Ben de daha iyi ya buranın kışını yaşarsak baharı da daha güzel olur dedim. 5 Aralık 2012'den beri burada yaşıyoruz Yaylalı ile birlikte. O günden sonra da Roboski katliamının aydınlanması için Roboskililer ile bir dayanışma içerisinde yaşıyoruz. Katliamın aydınlanması için Roboskililer ile dayanışmak için buradayız. O zamandan beri buradaki kadınların mücadelelerinin nasıl değiştiğine tanık oldum. Özellikle katliam sonrası ilk günkü gözlemlerim ile bugünkü gözlemlerimde kadınların yaslarını tutmalarının yanında faillerin yargılanması ve cezalandırılması adına nasıl etkin bir mücadele içerisine girdiklerini görüyorum. Feodal yapı burada eskisi gibi değil. Artık birlikte oturularak tartışılabiliyor. Buda kadınları daha güçlü kıldı."
'HALK İLE İÇ İÇE GEÇEREK AYRILMAZ BİR BÜTÜN OLDUK'
Roboski'ye gelmeleriyle beraber Roboskili ailelerin adalet mücadelelerinde daha etkin bir mücadele yürütmek adına Perşembe Değerlendirmelerini önerdiklerini söyleyen Geylani, gelenekselleşen ve aralıksız bir şekilde Perşembe Değerlendirmelerini yaptıklarını belirterek, her ayın 28'inde de Şırnak merkezde Valilik önünde adalet nöbetlerini gerçekleştirdiklerini söyledi. Roboski halkıyla çok iç içe geçtiklerini ve ayrılmaz bir bütünün parçalarını oluşturduklarını ifaden eden Geylani, hemen hemen her gece bir aileyi ziyaret ettiklerini ve hemen hemen hepsiyle bir gönül bağı oluşturduklarını söyledi. Roboski'ye yoğun bir duygu bağıyla geldiklerini söyleyen Geylani, bundan ötürü ilk baştan beri Roboskili aileler ile doğal bir bağlarının oluştuğunu dile getirdi. Ardından tüm yaşamı birlikte ördüklerini söyleyen Geylani, "Roboskililer, üç günlüğüne gelip de sonra ayrılanlar gibi olmadığını gördüklerinde ve devletin saldırıları karşısında onlar gibi dik, ayakta ve birlikte durduğumuzu gördüklerinde o zaman bizi de tüm yaşamlarını açtılar" dedi ve devlet zulmünün olduğu yerde halkın kendi kendisini yönetmesinin de en meşru hakkı olduğunu sözlerine ekledi.
İçerisinde bulundukları sürecin kendisine tarif edilen 90'lı yıllardan daha yoğun baskıları içerisinde taşıdığını söyleyen Geylani, "Eskiden bu kadar baskı yokmuş. İnsanlar dışarı çıkabiliyormuş. Sivil halk dışarı çıkarabiliyordu. Ancak şimdi sıkıyönetim uygulamaları yüzünden insanlar dışarı çıkar çıkmaz katledilmeye başlandı. Bebekler çocuklar katlediliyor. Sokağa çıkma yasakları var. Bunun dünyanın duyması ve Türkiye'nin batısının kulak vermesi gerekiyor" diyerek, "Katliamlara karşı öz yönetim, savaşa karşı barış diyorum" diye görüşlerini dile getirdi.