Ticaret için Roboski'den yola çıkan kervanın 28 Aralık 2011'de ölüm kervanına çeviren Türkiye'nin emir-komuta kademesinin başında bulunanlar, aradan geçen 4 yıla rağmen dünyada yankılanan katliama ilişkin yargılanmadı.
HASAN YOLDAŞ
ŞIRNAK / ANF
Cuma, 25 Aralık 2015, 10:06
Ticaret için Roboski'den yola çıkan kervanın 28 Aralık 2011'de ölüm kervanına çeviren Türkiye'nin emir-komuta kademesinin başında bulunanlar, aradan geçen 4 yıla rağmen dünyada yankılanan katliama ilişkin yargılanmadıkları gibi katliamlarına her gün bir yenisini daha eklemeye devam ediyor.
Ticaret için Roboski'den yola çıkan kervanı, ölüm kervanına çeviren Türkiye'nin emir-komuta kademesinin başında bulunanlar, dünyada yankılanan katliama dair aradan geçen 4 yıla rağmen yargılanmadıkları gibi katliamlarına her gün bir yenisini daha eklemeye devam ediyor. Bundan tam 4 yıl önce. Takvim yaprakları 28 Aralık 2011'i gösterdiğinde Ankara'dan gelen talimat ile Amed’den kalkan Türk ordusuna ait F-16 savaş uçakları, Şırnak'ın Uludere (Qilaban) ilçesi Roboski köyünde sınır ticareti yapan ve dönüş yolunda olan 38 sivilin kervanı üzerine kazan bombaları bıraktı. Bombardımanda 19'u çocuk 34 sivil katledildi. Dönemin Başbakanı şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in komuta-kademesinde yer aldığı katliamının ilk andan itibaren üstü örtülmeye çalışılıyor. Kürt basınının katliamı dünyaya servis ettiği haberler ile gerçekleri tüm çıplaklığıyla duyurmasına karşın Türk medyasının ilk andan itibaren katliamın sorumlularını gizlemek adına durumu manipüle etmeye çalıştı.
KATLİAMIN ÜSTÜ İLK ANDAN İTİBAREN KAPATILMAYA ÇALIŞILDI
Ancak yaşananların her geçen saat geniş kesimlerce duyulması ve öğrenilmesi fazla bir zaman almadı. Katliama olan tepkiler dalga dalga başta Kürdistan kentleri olmak üzere, Türkiye ve Avrupa'da da duyarlı tüm kesimler tarafından protesto edilmeye başlandı. Böylelikle katliama dönük tepkiler, kısa zamanda dünya geneline yayıldı. Buna karşı AKP iktidarı ve Türkiye devleti ilk andan itibaren tüm belge ve bulgulara rağmen faili oldukları katliamın üzerini örtmeye dönük yoğun bir çaba içerisinde oldu. Nitekim AKP ve devlet işbirliğiyle ilk olarak katliam soruşturma dosyaya gizlilik, ardından sivil yargıda süren dava ise askeri mahkemeye devredildi. Böylelikle adil yargılamanın önü de kapatılmış oldu. Bu da yetmezmiş gibi Roboski katliamına dair dönemin yetkili ağızları tarafından akıl dışı açıklamalar yapıldı, yapılmaya da devam ediliyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in, yaptığı bir basın açıklamasında "Ölenlerin arasında PKK mensupları olduğunu" belirtmesi bizzat katledilen yakınlarının cenazelerini taşıyanlar tarafından jet hızıyla yalanlandı ve akabinde katledilenlerin yakını olan 32 kişi Özel hakkında suç duyurusunda bulundu.
SİVİL KATLİAM SERİSİ
Demokrasinin olduğu ülkelerde benzeri vakaların hükümetleri düşürdüğüne sık sık rastlanırken, Roboski katliamına ilişkin Türkiye'de katliamın komuta-kademesinde yer alanların nasıl ödüllendirildiğine tüm kamuoyu bizzat şahit oldu. Hesabı sorulmayan Roboski'nin ardından Türkiye'de geride bırakılan süre içerisinde AKP'nin iktidarında Reyhanlı, Soma, Amed, Suruç ve Ankara gibi vahşi katliamlara tanık olundu. Roboskili ailelerde katliama maruz kaldıkları ilk aşamadan itibaren verilen ve peşkeş çekilen tüm "sus" paylarını yitirdikleri canları üzerine ve seri bir katliamcıya dönüşme yolunda hızla ilerleyen AKP'ye karşı sadece "adalet" dedi ve sorumluların cezalandırılmasını istedi.
ARADAN GEÇEN 4 YILA RAĞMEN DAVADA BİR ARPA BOYU YOL ALINAMADI
Roboski katliamının üzerinden 4 yıl geçti. Aradan geçen zamana rağmen Roboskili ailelerin adalet arayışları halen sürüyor. Bıkmadan, usanmadan, sorumluların adalet karşısında yargılanmaları için direnişlerine devam ediyor Roboskili yakınlarını kaybeden aileler. 4 yıl boyunca Roboskili aileler ve demokrasiden yana olan tüm hukukçu, siyasetçi ve insan hakları savunucusunun her seferinde dile getirdiği adalet taleplerine ilişkin binlerce sayfalık açıklamalar, eylemler ve raporlar yayınlanmasına karşın dava iç hukuk yollarındaki son aşama olan Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) takılmış durumda. İç hukukta bir bir tüm aşamalardan geçen Roboskililerin adalet mücadelesi geldiği her aşamada üstü örtülmeye çalışıldı. Davanın sevk edildiği askeri yargıda askeri savcılığın davaya takipsizlik kararı vermesi üzerine Roboskililer, en son 1 yıl 5 ay önce AYM'ye başvurdu.
Roboskili ailelerin adalet temelinde tüm çabalarına rağmen geride kalan 4 yıllık süre zarfında hukuki olarak katliamın kim tarafından gerçekleştirildiği ve faillerin yargılanmasında bir arpa boyu dahi yol alınamadı. Katliamda canlarını yitiren aileler ise o günden beridir üzerlerinden karaları çıkarmıyor, bayramlaşmıyor ve düğün dernek kurmuyor. Roboski'de 34 canın yası, ilk günkü gibi tutulmaya devam ediliyor. Roboskili aileler, "Adalet yerini buluncaya kadar yasımız her daim sürecek. Adalet mücadelemiz devam edecek" diye onurlu ve dimdik duruşlarından taviz vermemeye devam ediyor.
MECLİS'TEN KATLİAMA AK(P)LAMA KOMİSYONU
Aradan geçen 4 yılda neler yaşandığına gelirsek; acının ilk günkü gibi tazeliğini koruduğu ve kabuk bağladığı Roboski'de adalet mücadelesi her geçen gün başta anneler olmak üzere yakınlarını kaybeden herkesin mücadelesinde daha da büyüyor. İnsan hakları mücadelesi veren sivil toplum örgütlerinin girişimleri ve Roboskili ailelerin adalet arayışları her hafta yitirilenlerin mezarı başında ve her ayın 28'inde katliam faillerini aradıkları devletin mülki amirleri ve temsilcilikleri önünde sürüyor. Katliamdan sonra Meclis'te oluşturulan 5'i AKP'li 3'ü farklı siyasi partilere mensup üyelerin olduğu Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun hazırladığı “rapor"un ise katliamın üye sayısındaki dengesizlik ile ilk başından beri nasıl bir "rapor" olacağını herkes tahmin ediyordu. Nitekim AKP'lilerin yoğunlukta olduğu komisyon raporunda "Kasıt yok. Sivil idare ile askeri yetkililer arasında koordinasyonsuzluk var" denilerek, varılan kanı ile Roboskililere adeta ikinci bir katliam yaşatıldı.
HUKUKİ SÜREÇTE HUKUKSUZLUK SKANDALI
Katliama ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, katliam soruşturmasında Haziran 2013'te görevsizlik kararı verdi, dosyayı ise Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı da, 7 Ocak 2013 tarihli gerekçeli kararında, "Gerek şüphelilerin, gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığının anlaşıldığı" dedi ve katliama dönük soruşturmaya takipsizlik kararı verdi. Bunun üzerine yakınları katledilen Roboskili ailelerin avukatları tarafından askeri savcılığın takipsizlik kararına itiraz edildi. Yapılan itiraz da çok geçmeden 20 Haziran 2014'te reddedildi.
ROBOSKİLİLER HER PERŞEMBE FAİLLERİ TEŞHİR EDİYOR
Adaletin peşinden koşan Roboskililer, acılarını rutin bir şekilde her Perşembe dile getirmeye devam ediyor. Katliamın faillerini cezalandırmak yerine, her seferinde adalet mücadelesi veren Roboskili aileleri cezalandıran Türk yargısına karşı 4 yıldır aralıksız mücadele eden Roboski aileler, tüm baskı, sindirme ve cezalara rağmen adalet arayışlarını bir mücadeleye dönüştürmüş durumda. Katliamın yaşandığı günden bu yana her Perşembe günü bombaların hedefi olduktan sonra battaniyeler içerisinde yan yana dizilen çocukları, babaları, eşleri ve kardeşlerinin, yine yan yana bulunan mezarları başında toplanan yakınları, sarıldıkları mezar taşında hasret giderip, adalet taleplerini haykırıyor. Katliamın 500'üncü gününde katliamın yapıldığı yerde düzenlenen anma etkinliği nedeniyle Roboskili 110 kişiye "Sınır ihlali" gerekçesiyle her birine 3 bin TL olmak üzere para ceza kesildi.
ÖRGÜTLÜ BİR MÜCADELE İÇİN DERNEK KURULDU
Katliamın 55'nci haftası ile mezarlıkta yapılan Perşembe değerlendirmeleri etkinlikleri ardından, ikinci yılında ise Roboski İçin Adalet Yeryüzü için Barış Derneği (Roboski-Der) kuruldu. Kurulan derneğin amacı sadece Roboski katliamına karşı değil bölgede yaşanan bütüncül sorunlarına cevap olacak şekilde oluşturulduğu belirtilirken, bununla birlikte köylere geri dönüş, mayınlara karşı mücadele edilmesi ve ekoloji mücadeleyi esas alındığı dile getirildi.
ROBOSKİ'DE ANNE OLMAK
Amed’in Kayapınar Belediyesi tarafından Rojava Parkı'nda yaptırılan ve Roboskili bir anneyi elleri hep göğe açık kalacak şekilde gösteren Roboski Anıtı ise Roboskili ailelerin verdiği adalet mücadelesinin resmedilmiş hali olarak karşımıza çıkıyor. Roboski'de katledilenlerden kimin evine giderseniz gidin, yalnızca onun fotoğrafıyla karşılaşmıyorsunuz. Karşınızda size kapıyı açan anne de yalnızca bir evladının katledildiğini söylemiyor zaten. Her anne söze başlar başlamaz "Ben Roboski'de Erdoğan ve devletin katlettiği 34 kişinin annesiyim" diyor. Her annenin katledilen 34 sivil acısını taşıdığı Roboski'de anneler, biran olsun unutamadıkları çocuklarını katledenlerin yargılanacakları ve cezalandırılacakları gün için yaşıyor.
'DAVAMIZDAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Roboski'de katliamdan önceki mutluluk yok. Yaşıtlarını kaybeden gençlerin öfkesi ise tarih edilemez. Her şeye rağmen başka ölümler olmasın demeye devam ediyorlar. Adalet taleplerini yineleyerek. Katliamda kardeşini yitiren ve Roboski-Der yöneticisi olan Vahit Encü (29), 4'üncü yılına girdiklerini hatırlattığı katliama dair şunları söyledi: "Ne yazık ki devlet tarafından katledilen 34 kardeşimizin halen failleri ortaya çıkarılmış değil. Buna karşın biz Roboskili aileler üzerinde; gözaltılar, tutuklamalar gibi her türlü baskıyla karşı karşıya kaldık. Her yerde ve her zaman biz Roboski katliamının faillerinin ortaya çıkarılması için her türlü çabayı gösterdik ve göstermeye de devam edeceğiz. 5 bin nüfusu olan Roboski halkının üzerinde devletin çok büyük baskıları var. Sınır kapatıldı. Her hangi bir geçim kaynağımız. Hayvancılık zor. Tarım ise coğrafyanın elverişsizliği nedeniyle yapılamaz. Halkı göçe zorluyorlar. Burayı insansızlaştırmaya çalışıyorlar. Ama ne olursa olsun biz toprağımız kesinlikle bırakmayacağız. Roboski katliamının faillerinin ortaya çıkarılmayana kadar da davamızdan asla vazgeçmeyeceğiz."
'ADALET İSTİYORUZ'
Katledilen Bilal Encü'nün kardeşi Züleyha Encü (18) de 4 yıldır sadece isteklerinin katliam faillerinin açıklanması olduğunu belirterek, 34 canın nasıl olur da "terörist" diyerek katledilebildiğini sordu? Ağabeyinin lise birinci sınıfa gittiğini ve daha hayatının baharında iken paramparça edilerek katledildiğini ifade eden Encü, "Biz hala adalet istiyor ve bunun mücadelesini veriyoruz. Kimin bu katliamda parmağı varsa adalet önüne çıkarılarak yargılanmasını istiyoruz. Şu anda nasıl bir zihniyete sahip iseler halen Kürt halkının üzerine bombalar yağdırarak katlediyorlar. Kürt halkının ne suçu var. Kürt halkı sadece özgür olarak Kürdistan topraklarında yaşamak istiyor. Küçük çocukları katlediyorlar. Biz bütün katliamlar için adalet istiyoruz" dedi.
'YETER ARTIK KATLİAMLAR SON BULSUN'
Yine katliamda kardeşi katledilen Cahide Encü (22) de acılarının katliamın yapıldığı ilk günkü tazeliğini koruduğunu vurgulayarak, halen kardeşlerinin gözlerinin önünde canlandıklarını dile getirdi. Encü, kardeşlerinin katledilme biçimlerinin hiçbir zaman unutamadıklarını belirterek, "Aradan geçen 4 yıla rağmen adalete ilişkin bu devlet bize hiçbir şey vermedi. Katiller yargılanmadı. Sadece bizim üzerimizde baskı kurdular. Sesimizi kesmek istediler. Kürt olunca onların gözünde 'ölmeyi hak ediyorsun.' Katillerin yargılanmasından faillerin cezalandırılmasından başka isteğimiz yok bizim. Kürt halkının üzerindeki katliamlar artık son buldu. Yeter artık. Ankara, Suruç, Amed yetmedi Sur, Silopi, Cizre ve Nusaybin halkını da katletmek için saldırıyorlar. Biz Kürt olduğumuz için katlediyorlar. Bunun başka nedeni yok. Biz artık özgür yaşamak istiyoruz. Kardeşim kardeşim diyor üzerimize bomba yağdırıyor" diye konuştu.