Rızgar'ın yüreği asice eserken...

Dağlardan esen rüzgârlar, yazın sıcağına nakşederken gizemliliğini, bir yiğit görünür ansızın dağların arasından. Esmer gülüşlü, heybetli bir yiğit...

Dağları seyre dalar, rüzgarlar okşar esmer yüzünü. Sonra rüzgar gibi asi, rüzgar gibi olmak ister dağların zirvelerinde ve onunla sözleşir rüzgâr olmaya yüz tuttuğu vakitlerde. Delice, dur durak bilmeden esip geçmek ister bir devrim tadında. Devrime aşık, devrimin rüzgarı olur bizim Rızgar. Tol olur daha sonra ve her intikâm aldığında zalimlerden, tolhıldan olur beyni, ruhu ve dudaklarından dökülen her bir sözcük yaşam olur damarlarında.

Gözlerini yakılan ve yıkılan bir dünyaya açar. Adı silinmek istenen, dili kabullenilmeyen bir ülkede büyür. Rızgar, gerçekleri bilme, öğrenme arayışına geçer. Bizim ülkemizde çocuklar ilkin ana dilleri ile konuşur, ta ki asimilasyona dek. Tanışma faslı pek de güzel olmaz genelde, fakat bizde en güzel anlardır o anlar, çünkü kabullenememe ve sorgulamalar ardı ardına gelir.

Yitikleşmiş bir ülkenin evlatları olmak ve daha fazla yitirmemek için hakikatin peşinden koşarız. Yakılır, yıkılır güzel bildiklerimiz ama çocuk gözlerimize çizdiğimiz özgürlük resimleri ile dolmuştur bir kere yüreklerimiz.

Yüreklerimiz, anlamı barındırır içinde ve bize yasaklanan anılarımız tabii. Aydınlığımıza karanlık bulaştırılmıştır bir kere. Ne yapmalı, nasıl kurtulmalı bu karanlıktan, derken, karşımıza çıkar hakikatin savunucuları; hiçbir şeyden korkmayan, zalime boyun eğmeyen ve özgürlüğün saklı olduğu yoldaşlık ile dolu yürekler gülümser, çocuk gözlerimize.

Bütün çocukların bir hayali vardır hani... "Büyüyünce ne olmak istersin” sorusuna, her biri bir şey der. Öğretmen, doktor, avukat... Bizim orada ise tatlı bir heyecan, gülümseme alır göz bebeklerini. Heybetli, canlı ve cesaretle yanıt verirler: Gerilla olacağım. Şoke olur bazı insanlar, anlam veremez ve "bunlar nasıl çocuk" der. Fakat olması gereken de budur. Direnmek kalıyordu çocukluk hayallerimizde. Daha çocuk yaşta anlam verilir direnişe ve direnmeye. "Neden bu çocuk yüreklerin gerilla olma gibi bir hayalleri olur ki" dercesine bakarken gözler, çocuk yüreklerin cevabı ise "özgürce, onurluca yaşamak"tır.

Yani anlaşılacağı gibi Rızgar’ın da hikâyesi böyle başlamıştır bir kere. Yurtseverlik bilinci ile emek vermiş bu mütevazı yiğit yüreği. Yaşamına yeni bir isim bulmuştur böylece. Tanır yiğitleri, büyük komutanları ve yoldaşlığa sevdalanmış Kürdistan’ın direnişçi çocuklarını. Onlardan öğrenir gerçeği, yoldaş olabilmeyi. Yol alır dağlara ve özgürlük için söz verir halkına. Gözleri hep arar, o ilk tanıştığı yoldaşlarını, hakikate ulaşan direniş komutanlarını.

Adını hep duyardım çocukken, bir rüzgâr misali ağaçların arasından esen o hızlı mı hızlı, sevecen ve yiğit gerillayı. Bizim oradaki bütün çocuklar gibi ben de seçmiştim bir kere mesleğimi. Adımlamaya yüz tutarken dağları, dağlıların olduğu o kutsal mekânları, beynim ve ruhum arayışa geçmişti; hayallerime doğru. Heval Rızgar hep yüreğimin bir köşesinde kalmıştı, diğer yoldaşlar gibi. Ben adımladıkça, dağların patikalarını bir bir karşılaştım onlarla. Heval Rızgar’la da Amed yolculuğuna hazırlandığı zaman karşılaştım.

Gördüğüm ilk an esen deli rüzgârlar sardı yüreğimi, gözlerindeki heyecan dolu bakışları ve yüreğinden sözlerine dökülen her bir özlem, daha çok etkilemişti beni. Sohbete daldık uzun uzun, bazen güldük, bazen de özlem duyduk özlediğimiz yoldaşlara. “Gel de beraber gidelim Amed’e,” derken, ne de güzel söylüyordu, “gel” diye. “Benden selam söyle oralara, mutlaka bir gün yüz tutacağım o kutsal mekânlara” demekle kaldım geride. Bir an hiçbir şey demeden kalktı yanımdan ve duvardaki, heybetli bir bakışın dikkati çektiği, gülen fotoğraf karesine doğru ilerledi. Büyük Sur Komutanı Şehit Çiyager’in fotoğrafıydı. Heval Rızgar, fotoğrafın tozunu silmeye başladı kefiyesiyle. Yüreğindeki özlem ile okşadı yüzünden Çiyager’i ve dakikalarca susup seyre daldı. O an yüreğime kazıdım o resmi, Heval Rızgar ve Heval Çiyager’i. Öyle de kaldı. Mütevazı ve çok emekçiydi her konuda. Sorumluluğunun bilincinde yol alıyordu Amed’e.

İntikâm ateşi yakarken yürekleri, her bir yoldaşın ardından sen de yol almak istersin zalimlerden intikâm almaya. Söz verirsin, silahını yerde bırakmazsın yoldaşının. Toprağa düşen her bir can yeniden yeşerir, yaşam serüvenine katılır. Nasıl ki, çiçek tohum döker ve o tohumlar tekrar birer canlıya dönüşür. Hakikate ulaşan her bir yoldaşın da intikâmı için isimlerini alır ve silahını kaldırır, her bir Kürt genci. Şu anda tohumun yeşerdiği, Şehit Remzi, Ape Musa, Andok ve Dorşin’de yitirilen canlar yeniden filizlenmekte. Biz de özgürlük bayrağını onlardan devralmış, onların mücadelesini zaferle taçlandıracağımızın sözünü veriyoruz.

Kod Adı: Rızgar Tolhıldan
Adı Soyadı: Felat Kocakaya
Doğum Yeri: Amed
Anne - Baba Adı: Emine – Necmettin
Şehadet Tarihi ve Yeri: 3 Haziran 2019 / Amed