GÖRÜNTÜLÜ

Rebin Ömer: Kürt sorununun çözümü Kuzey’den geçer

Suriye ve bölgede yaşanan kaotik durumu yakından takip eden Güney Kürdistanlı gazeteci yazar Rebin Ömer, Kürtlerin bu süreçte doğru politika yürütmesi durumunda oldukça önemli sonuçlar alabileceğini belirtti.

Suriye ve bölgede yaşanan kaotik durumu yakından takip eden Güney Kürdistanlı gazeteci yazar Rebin Ömer, Kürtlerin bu süreçte doğru politika yürütmesi durumunda oldukça önemli sonuçlar alabileceğini belirtti. Rusya’nın da alana inmesinin bölgede süren mezhep odaklı savaş yeni bir boyut kazandırdığına dikkat çeken Ömer, bölgedeki savaşın artık gerçek anlamda küresel bir kimlik kazandığının da altını çizdi.

Kuzey Kürdistan’daki mücadeleyi de yakından inceleyen Ömer, Kürtlerin bölgede kalıcı kazanımlar elde edebilmesinin ve Kürtlerin özgürlük yolunun Kuzey Kürdistan mücadelesinden geçtiğini söyledi. Güney Kürdistan'da son dönemlerde halk gösterilerine neden olan ekonomik ve siyasi krizlerin de özünde yaratılan krizler olduğunu ifade eden Ömer, Güney Kürdistanlı siyasi güçlerin bir an önce halkın taleplerini dikkat ederek çözmesi gerektiğini, KCK’nin bu sürece katılma önerisinin de oldukça yerinde bir öneri olduğunu belirtti.

Rusya’nın Suriye’ye gelmesinin yaşanan kaotik duruma etkisi ne olur sizce? Rusya öncesi ve sonrası durumu nasıl tanımlıyorsunuz?

Rusya’nın Suriye’ye gelmiş olması oldukça önemli bir durum. Bu durumda ABD öncülüğündeki koalisyon güçleriyle küresel gücün diğer tarafı Rusya ile birlikte bu alanda yer almaya başladılar. ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin DAİŞ terörünün tasfiyesi için değişik zaman dilimlerini işaret etmesi Rusya öncülüğündeki diğer cephenin de bir şekilde önünü açtı.

Rusya, Irak, Suriye ve İran gibi ülkelerin bu cephedeki etkisi önemli. Özellikle İran’ın bu cephedeki rolü oldukça önemli. İran daha baştan beri Suriye’deki rejime destek verdi. Zira Esad rejimi İran devletinin ideolojisi kapsamında yer alıyor. Irak’ta da bu çizgi etkili olmaya başladı. Katar, Türkiye, Suudi Arabistan tarafı Sünni cephe olarak şekilleniyor. Dolayısıyla mevcut durumda bölgedeki savaş durumu her geçen gün bu cepheler arasında gittikçe keskin bir hal almaya başlıyor.

Bölgedeki savaş mezhepler savaşı biçiminde şekillendi. Kesinlikle halkların savaşı değildir. Ancak savaş artık bu düzeyle sınırlı kalmadı. Rusya’nın da alana inmesiyle küresel güçlerin bilek güreşine döndü. İşte burada Kürtlerin kendi çıkarlarını doğru hesaplaması gerekir. Kesinlikle mezhepler çelişkisine taraf olmamalıdır. Kobanê’de olduğu gibi selefilerin her taraftan destek alabildiği ortaya çıktı. Ancak Kürtler orada olduğu gibi doğru bir siyaset ve doğru bir savunma taktiğiyle varlık göstermesini sürdürmelidir.

Kürtler oluşan bu denklemde bundan sonra nasıl bir politika izlemeliler?

İki süper güç ilk kez karşı karşıya gelmiyorlar. Rusya, Mahabad Cumhuriyetine yakınlık gösterdiler. Sonrasında Britanya ve ABD de yakınlık göstermeye başladılar. Ancak sonuç bellidir. Şimdi de iki güç Kürtlere yakın duruyorlar. Ancak Kürtler kendi siyasetlerini doğru belirlemesini bilmeliler. Şimdi bölgede Kürtlere ciddi bir ihtiyaç var.

ABD eğit donat programıyla Türkiye üzerinden hazırlayıp gönderdiği savaşçılar gidip orada El Nusra ya da değişik örgütlere katıldılar. Sonuçta Pentagon karadaki tek ittifak güçlerinin YPG-YPJ olduğunu itiraf etti. Kürtlerin pozisyonu şu anda oldukça belirleyici bir noktada yer alıyorlar. Dolayısıyla bu iki güç arasında doğru pozisyon almasını da bilmeliler. Ama bence Rusya’nın Arap rejimlerine yakınlığı bilinerek dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla ABD ve koalisyon güçleriyle Kürtlerin daha iyi yakın ilişkiler kurması gerektiğini düşünüyorum.

Bölgede bu durumlar yaşanırken Kuzey Kürdistan'da da Türk devletinin seçim sonra Kürtlere dönük şiddetli saldırıları söz konusu. Bu saldırılar neden gelişti sizce?

Şimdi tüm bu gelişmeler içinde Kuzey Kürdistan'ın rolü ve oradaki mücadele oldukça önem arz ediyor. Örneğin İbrahim Ahmet bir değerlendirmesinde Kürt sorununun ancak kuzeyde çözülebileceğine dikkat çekiyor. Kürtlerin oradaki durumu tüm parçaları etkileyen bir durumda. Ancak Türk devleti Kürtleri asimile etme dışında hiçbir perspektife sahip değildir. Cumhuriyet tarihi boyunca bu siyaset yürütüldü.

7 Haziran da ciddi bir kırılma yaşandı. Tabi bu PKK’nin 40 yıllık mücadelesinin sonucu gerçekleşti. Darbe rejiminin Kürtlere karşı geliştirdiği seçim barajı anlamını yitirdi. Çünkü bu barajla Kürtleri devletin tüm organlarından, meclisinden uzak tutmayı amaçlamışlardı. Bu başarı Kemalizmin devamı olan Erdoğan çizgisinin de sonu oldu. Çünkü Erdoğan devlette yaratmak istediği çizgi değişikliği ve getirmek istediği başkanlık sistemini HDP barajı aşarak engelledi.

Erdoğan’ın inkar ettiği Kürt sorununu bir kez daha gündeme getirdi. Bir de Türkiye'de halkların kardeşlik sorunu yok. Kürtlerin eşit kabul görme sorunu var. Ancak Erdoğan seçimleri kaybedince yeniden savaşa sarıldı. İşte bunun sonucunda Hacı Lokman Birlik şahsında uygulanan görüntüler ortaya çıktı. Her tarafta halka yönelik terörist saldırılar başladı. Devlet Kürtleri katletmeye başladı. Kürtler de buna karşı kendi demokratik savunmalarını geliştirdiler. Bu durum bu kadar açıktır.

Kürtlerin Kuzey Kürdistan'da özerklik ilanını nasıl değerlendiriyorsunuz? Güney Kürdistan’ın buradaki mücadeleyle ilişkileri için neler söylersiniz?

PKK ve HDP’nin geliştirdiği mücadele halklar adına en demokratik mücadele çizgisidir. Dolayısıyla Kuzey Kürdistan’daki özerkliğin ilanı oldukça yerinde ve demokratik bir hak olarak gelişmiştir. Kürtlerin kendi kendilerini yönetmesi en halk olmaktan gelen doğal haklarıdır. Kaldı ki Kürtler buna karar vermişler. Yerel seçimlerde yüzün üzerinde belediye alarak yine 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkardıkları başarıyla bunu gösterdiler. Bir de yeni bir sistem kurdular. Toplumda kadına, gençlere, değişik inanç gruplarına, diğer farklılıklara oldukça ciddi bir alan açtılar.

Burada güney ve Rojava parçalarının Kuzey Kürdistan'a ciddi destek vermeleri gerekir. Orada yürütülen mücadele oldukça önemli ve belirleyicidir. Çünkü aslında orada yüzlerce yıllık bir zihniyete karşı mücadele ediliyor ve alınacak sonuç tüm Kürtleri etkileyecek. Dolayısıyla diğer Kürdistan parçalarının kuzeydeki özerklik ilanlarına kesinlikle destek olmaları gerekir.

1 Kasım seçimlerinden neler bekliyorsunuz?

1 Kasım seçimleri Kuzey Kürdistan’da mücadele açısından 7 Haziran seçimlerinden belki de daha önemli bir durum arz ediyor. Bir kez daha devletin tekçi zihniyetini kırmak gerekir. Şimdi Kuzey Kürdistan’da yaşanan saldırılar 7 Haziran seçimlerinin sonucunda ortaya çıktı. Onun için Kürtler bir kez daha aynı sonucu ortaya çıkarmalılar. Dolayısıyla eğer devlet saldırılarını bu şekilde geliştirirse aynı şekilde daha etkili karşı mücadele verilmeli. Eğer demokratik alana izin verilirse o alanda etkili mücadele vermek gerekir.

7 Haziran seçimlerinde Güney Kürdistan'da özellikle bir kesim HDP’ye önemli düzeyde destek verdi. Bu seçimde Güney Kürdistanlı güçleri tutumları nasıl olur sizce?

Bölge devletlerinin yarattığı parçalanma bugün Kürtlerin birliğinin oluşmasının önünde engel teşkil ediyor. Güney Kürdistan'da kendi arasında iki cepheye ayrılmış durumda. Bir cephe kuzeydeki Kürtlere destek veriyor. Güçlenmelerini istiyor. Oradaki devrim güçlerine, PKK’ye, HDP’ye destek veriyorlar. Diğer cephe ise devlete destek veriyor.

Tabi burada Kuzey Kürdistan’daki Kürtlere destek verip ve aynı zamanda Kürtlerin ulusal birlik çalışmalarını güçlendirmek gerekir. Artık Kürtlerin düşmanlarına destek vermekten, parçalık yaratmaktan vazgeçmek gerekir. Kürtleri güçlendirecek olan kuzeydeki mücadeleye destek vermektir.

Biraz da Güney Kürdistan'da yaşanan durumları konuşmak gerekirse neler söylersiniz? Zira siyasi ve ekonomik kriz bir süredir bölgenin gündemini işgal etmiş durumda ve son günler de halkın her tarafta protestoları var. Neler söylersiniz?

Güney Kürdistan’daki krizler aslında yaratılan krizlerdir. Kendiliğinden oluşan krizler değildir. İlginçtir Kürtlerin en zengin oldukları dönemde bu kriz yaşanmaya başladı. Aslında başkanlık sorununun yarattığı bir krizdir.

Bence Güney Kürdistan'da YNK, Goran Hareketi, Yek Gırtu İslam ve Komala İslam kendi projelerini sonuna kadar savunmalı pratikleştirmelidirler. Bir kişinin iktidarına hizmet eden yaklaşıma kesinlikle prim vermeliler. Bugün sokaklarda haklarını arayan halka destek vermeliler. Lüks otellerde yaşayarak, halktan kopuk bir şekilde iktidarı kabul etmemeliler.

Bu kriz tabi bölge ve küresel bir kriz olarak güney Kürdistan'da yansımasını böyle gösteriyor. Arap, Fars ve Türk devletinin bu krizde etkisi var. Tüm siyasi güçler kendi ulusal geleceğini, halkının geleceğini esas almalı. Ulusal birliği geliştirmenin yollarına enerjilerini harcamalılar. Bugün Güney Kürdistan'da Kürtler açısından büyük imkanlar var. Eğer bu doğru değerlendirilmezse Kürtler yüz yıl geriye gider. Böyle bir tehlike var. Ancak doğru değerlendirilirse büyük kazanımlar sağlar.

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık bir süre önce verdiği bir mülakatta Güney Kürdistan’daki krizlerin aşılmasında yardımcı olabileceklerini belirtmiş. Siyasi güçlerden farklı tepkiler geldi. Siz bu öneriyi nasıl yorumluyorsunuz?

KCK Güney Kürdistan’daki krizin aşılması için yardımcı olabileceğini açıklaması oldukça yerinde bir şeydir. KCK Kürdistani bir güçtür. Üçün bir taraf olarak bu krizin aşılması sürecine katılması önerisi oldukça yerindedir. Kürtler kendi aralarındaki sorunları kendileri çözmeli. Bölgedeki devletler arabulucu olacaklarına tüm Kürtler bir araya gelerek sorunların aşılmasında çözüm bulmalılar. Dolayısıyla oldukça yerinde bir öneridir.