PKK: Tecride ve faşizme karşı kesintisiz mücadeleye!

İmralı’daki yangına ilişkin açıklama yapan PKK, “İmralı tecridini kırmak, AKP-MHP faşizmini yıkmak, Türkiye’yi demokratik ve Kürdistan’ı özgür hale getirmek için güçlerimizi birleştirelim ve devrimci-demokratik direnişi her alanda yükseltelim!” dedi.

PKK Yürütme Komitesi açıklaması şöyle:

 “Faşist-soykırımcı sistemin topyekûn özel savaş saldırısını en üst noktaya çıkardığı ve buna karşı topyekûn devrimci halk savaşı direnişinin her alandan yükseldiği son derece önemli tarihi günlerden geçmekteyiz. ABD-İran savaşı bütün bölgeyi ve dünyayı iyice etkisi altına almış durumdadır. Son yılların düşman kardeşleri olan TC ve Rusya devletleri arasındaki İdlib savaşının derinleştiği ve TC devletinin önemli bir yenilgi yaşamakta olduğu görülmektedir. Tarihin en anlamlı 8 Mart kutlamasını gerçekleştirmek için kadınlar start verirken, halkımız da Özgürlük Bayramı olan Newrozu kutlamak için hazırlıkları başlatmış bulunmaktadır.

TC’NİN İMRALI’DAKİ YANGINA İLİŞKİN AÇIKLAMA YAPMAMASI KAYGILARI ARTIRDI

İşte böyle bir ortamda Türk özel savaş şefi Süleyman Soylu, 27 Şubat günü katıldığı bir TV programında “İmralı’da yangın çıktığı” bilgisini kamuoyuna duyurmuştur. Biraz da ciddiyetsiz bir üslupla yapılan bu açıklamayı Kürt halkı ve dostları ciddiye alıp şiddetli tepki gösterince, bu sefer Bursa Valiliği tarafından dil ucuyla “Yangının kontrol altına alındığı” ifade edilmiştir. Aradan üç gün geçmiş olmasına rağmen ve yine bu üç gün boyunca dört parça Kürdistan ve yurtdışında Kürt halkının ve devrimci-demokratik güçlerin sokakları dolduran protestosuna rağmen, TC yetkilileri tarafından herhangi yeni bir açıklama yapılmamıştır. Kürt halkının ve dostlarının “Avukatlar İmralı Adasına gitsin ve kamuoyuna doyurucu bilgi versin” çağrısı, AKP Yönetimi tarafından cevapsız bırakılmıştır. Bu da kaygı ve endişeleri daha da artırıcı bir etken olmuştur.

Eğer basit bir özel psikolojik savaş oyunu değilse, belli ki İmralı Adasında yaşanan yeni olaylar vardır. İmralı’da rehin tutulan Önder Abdullah Öcalan ve diğer yoldaşlar üzerinde baskılar artırılmaktadır. Kürt halkının direnişi karşısında çaresiz kalan ve İdlib’de yenilen AKP-MHP faşizmi, bunların öfkesini İmralı’dan çıkarmak istemektedir. Yoksa kış ortasında ve deniz içindeki küçücük bir adada yangın çıkmış olması ve bunun da yapıldığı gibi lakayt bir biçimde kamuoyuna duyurulması anlaşılır gibi değildir. Bu durum, İmralı’da rehin tutulan Önder Abdullah Öcalan’ın ve diğer tutsak yoldaşların güvenliğinin tehdit altında olduğunu göstermektedir. Bu da İmralı tecrit sistemine karşı yürüttüğümüz mücadelenin ne kadar anlamlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu temelde de, Önder Abdullah Öcalan özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşmadan, sağlık ve güvenlik sorunlarının çözülemeyeceği gerçeği açığa çıkmaktadır.

İMRALI’DA YAŞANAN HER ŞEYDEN TC DEVLETİ VE ABD ÖNCÜLÜĞÜNDEKİ GÜÇLER SORUMLUDUR

Çok iyi biliniyor ki, İmralı sıradan bir yer değildir. Başta Kürt halkı olmak üzere tüm halkların ve ezilenlerin özgürlük iradesini temsil eden Önder Abdullah Öcalan burada siyasi rehine olarak tutulmaktadır. Dolayısıyla burada doğal olay olmaz, burada yaşanan her şeyin bir ideolojik ve siyasal anlamı vardır. Bu nedenle, çıktığı ifade edilen yangının da ideolojik-siyasal anlamının olduğu tartışmasızdır. Diğer yandan, söz konusu siyasi rehine sistemi sadece TC Devletine ait de değildir, bu sistemi ABD öncülüğündeki küresel kapitalist modernite sistemi yaratmıştır. Dolayısıyla İmralı’da yaşanan her şeyden TC Devleti ile birlikte ABD öncülüğündeki güçler de sorumludur. Özellikle Avrupa Konseyi ve ona bağlı olan CPT gibi kurum ve kuruluşlar en başta sorumludur.

HER TÜRLÜ KÖTÜLÜĞÜN HESABI MİSLİYLE SORULACAKTIR

Biz Kürdistan Özgürlük Hareketi, Kürt halkı ve tüm devrimci-demokratik güçler olarak, İmralı’da yaşanan ve yaşanacak olan her şeyden TC Devletini, AKP-MHP iktidarını ve ABD öncülüğündeki sistemi sorumlu tuttuğumuzu buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Bilinmeli ki, yapılan her türlü kötülüğün hesabı, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da misliyle sorulacaktır. Yapılan kötülükler hiç kimsenin yanına kâr olarak kalmayacaktır. Önder Apo’ya ve devrimci tutsaklara uzanan eller mutlaka kırılacaktır.

Bunun en açık kanıtı, son üç gün içinde yaşananlardır. İmralı’da yangın çıktığı duyulur duyulmaz milyonlarca insan anında harekete geçmiş, dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında sokakları Kürt halkı ve devrimci-demokratik güçler doldurmuştur. Kadınlar ve gençler öncülüğünde sokaklara çıkan milyonlar, Önder Abdullah Öcalan’ı sahiplenmiş, TC yetkililerinin lakayt açıklamaları ile yetinmeyerek avukatların İmralı’ya gidip gereken bilgilendirmeleri yapmasını istemiştir. Böyle bir somut bilgilendirme olana kadar meydanları ve sokakları boşaltmayacağını açıklamıştır. Tüm devrimci-demokratik güçler, yapılan kötülüklerin hesabının sorulacağı konusunda ilgilileri uyarmıştır.

TECRİDE VE FAŞİZME KARŞI KESİNTİSİZ MÜCADELEYE!

Biz, öncelikle Önder Apo’yu sahiplenmek üzere meydanları dolduran milyonları selamlıyoruz. Daha şimdiden özgürlük ve eşitlik mücadelesi yürüten tüm kadınların 8 Mart’ını, halkımızın ve Ortadoğu halklarının Newroz Özgürlük Bayramını kutluyoruz. Bu 8 Mart ve Newroz’un, her zamankinden daha fazla Önder Apo’yu sahiplenme ve Önderlikle bütünleşme süreci olmasını diliyoruz. Dört parça Kürdistan ve yurtdışındaki halkımızın, kadınların ve gençlerin, tüm devrimci-demokratik güçlerin, ailesinin ve avukatlarının İmralı’ya giderek Önder Abdullah Öcalan ile görüşene kadar sokakları terk etmeyeceğine inanıyoruz. Tüm halkımızı ve devrimci-demokratik güçleri, tecride ve faşizme karşı Önder Abdullah Öcalan özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşana kadar kesintisiz mücadeleye çağırıyoruz!

Kuşkusuz söz konusu bu çağrımız, herkesten daha fazla Türkiye halklarına ve devrimci-demokratik güçlerine oluyor. İdlib’de yaşanan son durum, Kürt düşmanı zihniyet ve siyasetin nasıl bir yenilgi ve çöküş içinde olduğunu herkese gösteriyor. Elbette bu durumun bedelini de Türkiye halkları, kadınları ve gençleri, aydınları ve emekçileri ödüyor. Ve bu durum, İmralı işkence ve tecrit sisteminin varlığıyla doğrudan bağlantılı bulunuyor. Çok iyi biliyoruz ki, Türkiye insanı kendisine yaşatılan bu durumlara layık değildir. Onun hakkı bu güzel topraklarda özgür ve demokratik olarak kardeşçe yaşamaktır. İşte bunun yolu da mücadeleden geçmektedir, en başta da İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı mücadeleden geçmektedir. Çünkü her türlü kötülüğün kaynağı olan faşizm böyle bir mücadele ile yıkılacak, İmralı işkence ve tecrit sisteminin parçalanması temelinde Türkiye özgür ve demokratik olacaktır.

Halkımız ve dostlarımız iyi bilmeli ki, Önder Apo üzerinde ve dolayısıyla hepimizin özgür ve demokratik geleceği üzerinde ciddi bir faşist-soykırımcı tehdit varlığını sürdürmektedir. AKP-MHP faşizmi, komplonun yirmi ikinci yılında rehine ve şantaj politikalarına daha fazla sarılarak ayakta kalmaya çalışmaktadır. Ancak iç parçalanması ve kitlelerden tecrit oluşu, yine Suriye ve Libya savaşlarındaki yenilgisi göstermektedir ki, AKP-MHP faşizmi ciddi bir çözülüş ve çöküş içindedir. Bu kadar saldırgan oluşu ve özel savaş oyunlarına baş vuruşu da işte bu çöküşü önleyebilmek içindir. Ancak yürüteceğimiz etkili ve bütünlüklü özgürlük ve demokrasi mücadelesi karşısında ayakta kalma ve ömrünü uzatma şansı yoktur. Her şey yürüteceğimiz özgürlük ve demokrasi mücadelesinin gücüne bağlıdır. O halde, İmralı tecridini kırmak, AKP-MHP faşizmini yıkmak, Türkiye’yi demokratik ve Kürdistan’ı özgür hale getirmek için güçlerimizi birleştirelim ve devrimci-demokratik direnişi her alanda yükseltelim!”