Ankara katliamında yaşamını yitiren 70 yaşındaki Meryem Bulut’un çocukları, insanların ölmemesi için annelerinin katıldığı canlı kalkan eylemi nedeniyle yargılandığını, son olarak da barış için yaşamını yitirdiğini söyledi.
FERHAT ARSLAN
BATMAN / ANF
Çarşamba, 14 Ekim 2015, 07:01
Ankara katliamında yaşamını yitiren 70 yaşındaki Meryem Bulut’un çocukları, insanların ölmemesi için annelerinin katıldığı canlı kalkan eylemi nedeniyle yargılandığını, son olarak da barış için yaşamını yitirdiğini söyledi.
Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin yayıldığı ilk günden buyana yaşamı acı ve direnişle dolu olan 70 yaşındaki Barış Anneleri Üyesi Meryem Bulut, yetiştirdiği ailenin tüm fertlerini ve çevresindeki insanları Kürt ve Kürdistan mücadelesinde aktif rol oynaması için çaba harcadı. 12 Eylül mağduru olan Meryem Ana, göç etmek zorunda kaldığı Türkiye metropollerinde de kendi kimliği ve kültüründen taviz vermedi. 25 yıl önce PKK’ye katılan çocuğunu zılgıtlarla uğurlayan Meryem Ana, tüm dünyaya sesini duyuran özgürlük mücadelesinin barış aktivisti rolünü üstlendi. 7 ay önce Şengal’de yaşamını yitiren torunu YPG savaşçısı Çektar’ın yayına defnedilen Meryem Ana’nın barış ve özgürlük mücadelesinde yaşadıklarını çocukları ANF’ye anlattı.
Ankara katliamında yaşamını yitirenlerin en yaşlısı olan Meryem Ana’yı bunca yıl kesintisiz olanlarda olmasına neden olan etken neydi?
Oğlu Lokman Bulut: Annem 1979 yılında Agit yoldaşın Batman’da Petrol İş Sendikası üzerinde halka yapılan haksızlıklara karşı çıktığını ve düzenlediği mitinglere katıldığını bize hep anlatmıştı. Ancak 12 Eylül darbesi sonrası kendi coğrafyamızdan koparak İskenderun’a göç ettik. Göç ettiğimiz semtte yaşayan herkes bizimle aynı durumdaydı. O dönemde büyük ağabeyim Ahmet, bu durumu hep sorgulamaya başladı. Bu sırada ağabeyim Ahmet tutuklanarak Malatya Cezaevine gönderildi. Daha yaşı çok küçük olmasına rağmen günlerce işkenceye maruz kalmıştı. Bu kez annem ağabeyim acısından çok etkilenmişti. 5 vakit namaz kılarken dahi savaşın durması için duasını hiç eksik etmedi. Annemin gördükleri ve yaşadıklarının bir kesiti, gencecik bedenlerin parçalayışı ve o dönemlerde özlemi duyduğu vatanını dile getirdi. Memleketine duyduğu özlemi hep acı haberler ile daha çok etkileniyordu. Son olarak ağabeyim cezaevinden çıkarken kanlı elbiseleri ile karşılaşmıştı. Bundan 2 ay sonra ağabeyim de kırsala gitme kararını aldı.
Kürdistan’da göç etme politikası birazda insanların açlıkla mücadele etmeleri ve kendi bireysel derdine düşmek için yapıldığı biliniyordu. Ama öyle görünüyor Meryem Ana bunu tam tersine çevirmiş?
İskenderun’da 20 yıllık bir zaman geçirdi. İstanbul’da olduğu gibi orada da hep aktif politik siyasal mücadele içerisinde yer aldı. Annem, hiç yorulmadı, yaşamını yitirmeseydi, bence o daha çok yaşayacaktı, çünkü onun bu dünyada idealleri olan bir kişiydi. Anneme hep ‘evinde otur, torunlarının yanında kal’ derdik ama o dışarı çıktığında ‘Meryem Ana’ diye hitap eder, ezilenlerin yanında yer aldığı için saygı gösterirdi. Hatta onun yaşıtları kimisi kahvede boş zaman geçirirdi, ya da insanların yaşamından söz ederek dedikodu yapardı ama annem, gittiği her yerde illa politik tavrını göstererek, haklılığımızı dillendiriyordu. Onun için kendi çevresinden bazen tepki dahi alırdı. Sıradan yaşayan insanların hoşuna gitmeyen şeyleri dile getirirdi, ama politik insanlar bundan kaynaklı kendisini çok severlerdi. Hep biz ‘anneyiz, biz asla bu savaşın yürümesine izin vermemeliyiz’ diyordu. Ben annemin sıradan öleceğini hiç düşünmemiştim. Kahrolası düzen annelerimize dahi kendi yatağınızda bile ölmelerine izin vermiyorlar. Bu düzenin en büyük korkusu barışın gelmesidir. Çünkü onların saltanatı yıkılacağından korkuyorlar.
Sayısız kez gözaltına alındığı söylenen Meryem Ana barış istediği için yargılanıyordu ve şimdi barış mitinginde yaşamını yitirdi. Bu konuda bir şey söylemek ister misiniz?
Ben askerdeyken annem Şırnak’a canlı kalkan olarak gitmişti, daha sonra evimize bir zarf geldi ve annem için tutuklama kararı verilmişti. Annemin ‘görevli askere mukavemet ettiği’ iddia ediliyordu. Oysa bir oğlu dağda, bir oğlu da askerde olduğu için canlı kalkan olmuştu. Annem polis eşliğinde tekrar ifadeye götürüldü. Annemi yargılayan hakim, yaşça annemden büyük birisiydi. Ama anneme; ‘senin ne işin var o dağlarda? Ne işin var askere saldırırsın?’ dedi. Tercüman vasıtasıyla annem; ‘ne gerilla ne de asker ölmemesi için canlı kalkan olmuştum, askerden gerillaya gidecek bir kurşun bana gelsin, ya da gerilladan askere giden kurşun o da bana gelsin’ diye karşılık verdi. Ayrıca ‘bu yaşlı halimle ben nasıl askerlere müdahale edeceğim’ o zaman hakim donakaldı. O hakimin bilip bilmediğini bilmiyorum ama haberi olsun annem barış elçisiydi ve şimdi şehadete ulaştı.
Meryem Ana, barış için yargılandı ve son olarak barış için yaşamını yitirdi. Kısaca annenizden biraz söz eder misiniz?
Kızı Muhbet Polat: Annem barış ve özgürlük annesiydi, annem şehit ve gerilla annesiydi ama hiç kimsenin ölmemesi için o hep çığlık atıyordu. Çünkü onun oğlu ve torunları gerillaydı, annem asker ve polislerinde ölmesini asla istemiyordu. Annem, sırf asker ve gerilla yaşamını yitirmesin diye Lice’de 40 gün canlı kalkan olarak dağlarda kaldı. Son olarak torunun izini sürmek için Rojava’ya gitti, Kobanê’ye gitti. Ancak oğlum Çektar, DAİŞ çeteleri tarafından katledildi. Şimdi ise, izlerini sürdürdüğü şehitlerin arasında yatıyor. Umarım annem uğruna yaşamını yitirdiği barış bir an önce bu topraklara gelir.
Annem duygusal olarak ömrüm boyunca benden kopmayacak, onun onurlu duruşuna karşı biz kendisine mahçup durumdayız. Annemin verdiği mücadele karşısında kendimizi ezik hissediyoruz. Biz çocukları olarak ömrümüzün yettiği kadar ne yaparsak annemin gösterdiği fedakarlığı yapabileceğimizi sanmıyorum. Şimdi de oğlum şehit Çektar’ın yanında yatıyor, bundan sonra yattığı şehitlikte analık yapacak, ben artık annemi öpemeyeceğim, annemin şehit düşmüş çocukları yerime öpecekler.