GÖRÜNTÜLÜ

Melle Akyüz: Medine’de açılan hendekler öz savunma için açıldı

Medine’de halka zarar gelmemesi için kentin dört bir yanında hendekler açılarak meşru müdafaa yapıldığına dikkat çeken Akyüz, “Hendekler öz savunmadır, hendekler karşı tarafı bir saldırı taşımadığı için nefsi müdafaa olarak kabul ediliyor” dedi.

Medine’de halka zarar gelmemesi için kentin dört bir yanında hendekler açılarak meşru müdafaa yapıldığına dikkat çeken Akyüz, “Hendekler öz savunmadır, hendekler karşı tarafı bir saldırı taşımadığı için nefsi müdafaa olarak kabul ediliyor” dedi.

Kürdistan’da yaşanan çatışmalı ortama dikkat çeken ve gerçek İslamiyet’i halkla paylaşması nedeniyle 2 kez kontra güçlerinin silahlı saldırısına maruz kalan Mele Abdurrahman Akyüz, Medine’de Selman-i Farisi’nin ortaya koyduğu hendek fikri ile ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.

Kürdistan’da öz yönetim ilanı ile birlikte kentlerde başlatılan askeri operasyon sonucu yaşlı, hasta, çocuk insanlar katledilirken, dini ve tarihi mekanlar da tank ve topların hedefi haline getiriliyor. Tekbirlerle Kürt kentlerine saldıran ve kendilerine Esedullah Timi ismi veren özel hareket timlerinin kendilerini İslam’ın askerleri olarak tanıtmasına din alimlerinden tepki gelmeye devam ediyor. 1990’lı yıllarda ‘İslamiyet’in otoriter devlet yapısından uzak kalmasını ve tahakküm altında kalmamasında ısrar eden Mele Abdurrahman Akyüz, 2 kez kontra güçlerinin suikastına maruz kaldı. İki kez ağır yaralanan Akyüz, son dönemde Kürdistan kentlerinde kurulan hendeklere yönelik iktidarın gösterdiği tepkiyi ve İslam’ın ilk yıllarında Medine’de yaşanan “Hendek Savaşı”nı konuştuk. 

‘HZ. MUHAMMED HALKIN VERDİĞİ KARARA UYUYORDU’

Günümüzde halka dayatılanın İslamiyet ile bir alakası bulunmadığını söyleyen Mele Abdurrahman Akyüz, Medine’de halka yönelik saldırılara karşı Hz. Muhammed’in ‘evinizde müdafaanızı sağlayın’ önerisinin halk tarafından kabul edilmediğini ancak peygamberin bu karara uyduğunu dile getirdi.

“İslamiyet’te, tek adam otoriterliğine, dayatmacı tarzlara ve üstenci söylemlere yer yoktur. Resmi, otoriter bir yaşamdan ziyade İslamiyet, sivil bir yaşama, cemaatleşmeye, yani halk ruhunun ortaya çıkmasına çok önem vermiştir. Biz İslamiyet’e baktığımızda, İslam mensubu olanların yaşamında en bariz bir şekilde görebiliriz. Mesela Medine’de İslam karşıtlarının saldırısı söz konusuydu. Peygamber efendimiz Medine’de yaşayan halkı toplayarak; kendilerine yönelik yapılacak olan saldırıları dile getirdi ve kendi önerisini de halka söyledi. Herkesin evine kapanmasını, gelecek saldırılara karşı herkes cevap olmaya çalışsın demiştir. Çünkü kendi evindeyken gücünü daha çabuk toparlar, kaçmayı kendi ruhuna, zihnine yerleşmek çünkü kaçacak başka yeri olmadığı için haksızlığa karşı mücadele eder ve bu nedenle bütün gücünü seferber eder. Ama gel gör ki o dönemde gençlik ruhu, bu teklifi fazla kabul görmediler ve dediler ki ‘biz evlere girmeyiz, düşmanın önünde evlere girecek kadar küçük değiliz’ o zaman Peygamber efendimizin sözü havada kaldı. Çünkü orada yaşayan halkın talebi doğrultusunda ortaya çıktığı istişare neticesinde dışarıya çıktılar ve savaştılar” diyen Akyüz, bunun neticesinde savaşta mağlup olduklarını da sözlerine ekledi. Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu yöntemi kabul etmedikleri için yenilmiş olsalar da bu kararı verenlerin dahi yüzüne vurmadığını da belirtti.

‘MEDİNE’DE AÇILAN HENDEKLER 5 TEMEL AMACA HİZMET ETTİ’

Medine’de halka zarar gelmemesi için kentin dört bir yanında hendekler açılarak meşru müdafaa yapıldığına dikkat çeken Akyüz, insanların can ve malının korunması için hendeklerin meşru olduğunu altını çizerek, “Selman-i Farisi tarafından ortaya atılan bir fikir sonucu hendek kazma önerisi yapılmıştır. Bu fikir, Medine’de işgalci güçlerden korunmak için kent etrafına hendek kazılıyor. Onun için İslam tarihinde ‘Hendek Savaşı’ olarak bugüne kadar bilinmektedir. Hendekler öz savunmadır, hendekler karşı tarafı bir saldırı taşımadığı için nefsi müdafaa olarak kabul ediliyor. Hz. Adem’den İslamiyet’e kadar gelen tüm dinlerde 5 temel amaç vardır. Bu amaçlar; nesli, akli müdafaa, canı muhafaza, mal muhafaza, dini muhafazadır. Mesela hendekler bu saydığım tüm amaçlar içindir. Yoksa bir saldırı amacı gütmüyor. Meşru müdafaa temelinde yapılan her girişim İslamiyet’in ruhuna ve özüne uygundur” diye konuştu.

‘BUNLAR IRKÇIDIR, OYSA KURAN’DA; HİÇ BİR IRK DİĞERİNDEN ÜSTÜN DEĞİLDİR’

“İslamiyet’in paraya, çıkara, iktidar ve ırkçılığa ihtiyacı yoktur” diyen Akyüz, iktidarların kendi çıkarları uğruna İslamiyet’i araç olarak kullandığını altını çizdi. Akyüz şunları söyledi: “Ama son dönemlerde bakıyoruz ki; Türk İslam, Arap İslam, Fars İslam gibi ırkçılığı da İslam ile özdeşleşme çabaları vardır ki bu İslamiyet’e en büyük zarardır. Hatta ulemalardan biri Osmanlılar, ‘İslamiyet’e hizmet etmiş’ sorusunu ‘hayır’ diye yanıtlıyor. Osmanlılar İslamiyet’e verdiği zararı hiç kimse vermemiştir deniliyor. Osmanlı ırkçılığı İslamiyet ile özdeştirmiştir. Bugün ki çaba da İslamiyet’i ırkçılıktan nasıl arındıralım çabası verilirken, en çok önümüze çıkan ırkçılık kavramlarıdır. Halbuki insanlar eşittir ve Kuran ayetinde hiçbir ırk biri diğerinden üstün değildir deniliyor. Şimdi Kuran’da birbirini tanımasını kabul görüyor. Bu tanımak nedir? Birbirinin kimliğini, dilini, varlığını tanıyacak. Bunu tanıdığı an zenginlik ortaya çıkıyor.”

‘YALAN SÖYLEYEN HÜKÜMDARA ‘YALAN SÖYLÜYORSUN’ DEME CESARETİNİ GÖSTEREN SEVAP İŞLER’

İslam adına yalan söyleyen tüm iktidar ve devlet adamlarının yalan söylemeleri halinde yüzlerine söyleme cesareti göstermesi halinde en büyük sevabın olduğunu ifade eden Akyüz, “Dünyamızda zalim ve mazlumun birbiri ile çarpışması vardır. En büyük ibadet, bir diktatör bir zalim karşında göstermiş olduğu irade beyanıdır. Şimdi yanımızda bulunan bir insan yalan söylediğinde aynı anda yüzüne vurmuş oluyoruz. Ama bir Sultan’a, bir hükümdara, bir otoriter sahibine, bir diktatöre yalanını yüzüne vurmak kadar büyük bir ibadet yoktur. Bir zayıf insana yalan söylüyorsun değil, bir devlet adamına da yalan söylüyorsun diyebilme cesaretini göstermeliyiz” diye konuştu.

‘ÇOCUKLARIN KATLEDENLERİN DİN İLE ALAKASI OLMASI İMKANSIZ’

Kürdistan kentlerinde yaşanan çocuk katliamı ve dini mabetlerin yakılıp yıkılması İslamiyet’te yeri olmadığını ifade eden Akyüz şunları belirtti: “Savaşlarda bile bazı yerler, bazı insanlar masumdur. Anneler, çocuklar, yaşlılar, hastalar, dini mabetler savaşlarda bile masumdur. Bunlara saldırmak demek, İslam ruhunu bilmemek, reddetmek, inkar etmektir. Harun Reşit döneminde Filistin’de kiliselerin tamiri bizzat kendi bütçesinden, İslam’ın bütçesinden onarılıyordu, tamir ediliyordu. Kendi toplantılarına gayri Müslümler de katılıyordu ve kendi görüşlerini, özgünlüklerini dile getiriyorlardı. Şimdi bütün dinler, kültürler ve medeniyetler arasında barış söz konusuydu. Saldırganlık, yok etme gibi bir kültür söz konusu değildi. Nitekim Medine’de peygamberimiz gayri Müslimleri çağırarak bir konsensüs sağlamaya çalıştı. Medine’de yaşayan herkesin korunması için yaşam alanı oluşturulmuştu. Bu da İslam ruhunun sosyal yaşama yansımasıdır. Nitekim bunu İslam döneminde Medine yaşamında bunu görmek mümkündür. Ancak dini mabet yerlerine saldırmak, çocukları öldürmek, hiçbir kuralı tanımamak, bunlar zorbalığın, cehaletin hiçbir manevi değerlerden yoksunluğun ifadesidir. ‘Ben yaşayayım, mağlup edeyim, galip geleyim’ diyerek her şeyi yakıp yıkmak insani bir duygu, İslami bir ahlak değildir hiçbir zaman da İslam’la bağdaştırmak mümkün olmayacaktır. Diğer İslam ile hatta hiçbir dinle mukayese etmek mümkün değildir.”

PEYGAMBERİMİZ BUGÜNKÜ İSLAMİYETİ TANIMAZ

İslamiyet’in Muaviye ile birlikte iktidarlaştığını da söyleyen Akyüz, İslam ülkelerinin İslamiyet’i öne sürerek ırkçılık yaptığını da kaydederek, “Muaviye ile gelen bir iktidarlaşma anlayışı gelişti. O dönemden bugüne halkın kendi görüş ve reyini ortaya çıkarttığını, halkla birlikte açığa çıkan İslam, bugün iktidarların aracı haline geldiğini görebiliyoruz. Bugün sorarsanız içinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasına yaşanan sıkıntıların en büyük sebeplerinden biri de budur. Türkiye’nin İslam’a hizmet ettiği söylenemez. Aslında Türklüğü ve Türk ırkını üstün sağlamaya çalışıyor. İran’a baktığımızda da Fars ırkını ve mezhebini üstün kılmaya çalışıyor. Suudi Arabistan’a baktığımızda ise, aynı Emevi döneminde Arapları orada üstün kılmaya çalışıyor. Gerçekten şu an peygamberimiz gelse ve bugünkü İslamiyet’i görse belki tanımayacaktır. Bunu üzülerek söylemek zorundayım hatta İslamiyet’i bir uyuşturucu olarak insanları sistemlerine empoze etmeye çalışmaktadırlar. Oysaki İslamiyet’te iradesizleşmeye yer yoktur. Burada biz din alimlerine gerçek İslam’ı anlatmak düşüyor” diye konuştu.