KCK Yürütme Komite Üyesi Xebat Andok, Cizre ve Silopi’de katledilen Mehmet Tunç ve Pakize Nayırların demokratik siyasete çıkışın yolunu göstermek için adanmış bedenlerini feda ederek “Adsız vatanlarına ad verdiler, kimliksiz insanlarına kimlik verdiler, onursuzlaştırılmış yaşamı onurlandırdılar” dedi.
KCK Yürütme Komite Üyesi Xebat Andok, Türkiye’de tıkanan bir demokratik siyasetin olmadığını çünkü bu siyasetin yolunun hiç açılmadığını belirtti. Andok, demokratik siyaset için yeni bir kanalın açılması gerektiğini ve bunu içinde demokratik siyaseti yürütenlerinin buna çare bulması gerekliliği söyledi.
‘İNSANLIK SINAVI’
“Dini literatürle söylersek ilk anamız Havva ve ilk babamız Âdem ilk günahı işlediklerinden ve bu nedenle de cennetten kovulduklarından bu yana insan türü sınandı” diyen Andok şöyle konuştu: “Toplumbilim diliyle söylersek, hakikati yitirdiğimiz süreç olan hiyerarşik dönemin çıkışından beri binlerce yıldır insan kalma konusunda sınanıyoruz. Yaşam bir sınava dönüştü. Bugün de var olma savaşı vermeleri nedeniyle Kürtler, Kürtlerin bu var olma savaşında aldıkları pozisyon nedeniyle de başta Türkiye halkları olmak üzere tüm insanlık ne kadar insan olduğunu, kendilerinde insanlıktan ne kaldığına ilişkin sınavdadırlar.”
1 Kasım seçimlerine atıfta bulunarak bunun tamamen bir formalite olduğunu ve Türkiye devleti cumhurbaşkanın iktidar sevdasında olduğunu kaydeden Andok, “Ülkeyi tek ‘adam’ın çok çalışmayan beyni, dizginsiz ihtirası ve duyguları, farklı olanı düşman gören tekçi duyuş ve inanışı, en yakınını bile bir kalemde çizen öfkesi ve tabi ki belki de ailesinden bile esirgeyip sadece kendisine verdiği tuhaf sevgisi yönetiyor. Bu durumdan kaynaklı HDP ve demokratik siyasetin zorlu günlerden geçiyor” dedi.
Neredeyse tüm seçilmiş belediye başkanlarının görevden alındığı ya da tutuklandığı bir Kürdistan gerçekliğinin yaşandığını söyleyen Andok şöyle konuştu: “Kendi seçim bölgelerine bile gidemeyen, kendisine oy veren halkıyla bile buluşamayan parlamenterlerin durumunu görüyoruz. Biçare sürekli bir şekilde kendilerinin de üyesi oldukları Kürt halkını kırımdan geçirmeye çalışan faşist diktatörlüğün vahşi icraatlarını dili döndüğünce, aklı erdiğince anlatmaya çalışan, devleti sağa sola şikâyet eden konuşmacılar görüyoruz.”
Ne yazık ki tüm bu çabaların çok ses getirmediği ve etkili olmadığı ifade eden Andok, “Peki, o halde ne olacak? Ne yapmalı? Nasıl davranmalı?” sorularına yanıt verdi.
Demokratik siyasetin Türkiye’de hiç işlemediğini kaydeden Andok, “Kırılmış iradenin, direnemeyen ruhun; kendini boş hayallere kaptırmış, zorluklara göğüs geremeyen, dahası daha da zorlu günlerin olabileceğini hiç düşünememiş, olanlara afallamış duruşların yanında, aslında hiç açılmamış olan demokratik siyaset kanallarının artık kapandığını söyleyen ve insanda farklı bir zeminde mücadele yürütecekmiş ‘beklentisi’ yaratan duruşlar da görüyoruz” dedi.
‘SİYASET AĞLAMANIN, ŞİKAYET ETMENİN YERİ DEĞİL’
AKP ve Erdoğan’ın Kuzey Kürdistan üzerinde durmadan derinleşen ve pervasızlaşan saldırı ve kıyımlarına dikkat çekmek isteyen demokratik kesimlerin çok çaresiz bir duruma düştüğünü söyleyen Andok şöyle konuştu: “Bu katliamın sorumlularından medet ummak büyük bir gaflet ve yanılgıdır. Açık ki demokratik siyaset alanı ağlamanın, sızlanmanın, şikâyet etmenin zemini değildir. Demokratik siyaset alanına adım atanlar, halktan oy isteyenler ve alanlar böyle davranmak için seçilmezler. ‘En iyi Kürt ölü
Kürttür’ diyen bir zihniyetin yaptıklarından şikâyet edilebilir mi, bundan dolayı ağlanır mı. Bunu yapan düşmandan aslında ne kadar işe yaramaz olduğu açığa çıkmış olan hukuka uyması istenir mi, dahası hukuka bu kadar bel bağlanır mı, Kürt çocukları sokakta ölümüne direnirken düşman saldırıyor diye, ona küsüp köşeye çekilir mi? Açık ki hayır, bunlar yapılmaz ve daha pek çok şey yapılmaz, yapılamaz. Daha da uzatabileceğimiz bu duruşlar, aslında bir akıl-ruh tutulmasının yaşandığını gösteriyor bize.”
‘ÇARESİZ KALMADILAR, DÜŞMANDAN MEDET UMMADILAR’
Cizre’de devletin saldırıları sonucu yaşamını yitiren Mehmet Tunç gibi insanların bu durum karşısında ne yapmalı, nasıl davranmalı tutumunun yani demokratik siyasetin nasıl işlemesi gerektiğine bir cevap olduklarını dile getiren Andok, “Kendileri de tıpkı belediye başkanları, parlamenterler gibi seçilmişlerden olan, AKP faşist devletine karşı büyük bir özveriyle çalışan ve özgürlük aşkının yönettiği Cizîre Halk Meclisi Eşbaşkanı Şehit Mehmet Tunç, Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Şehit Pakize Nayır, Şehit Sêvê Demir, Şehit Fatma Uyar, Şehit Feride Yıldız bize çıkışın yolunu gösteriyorlar. Kravatsız, tayyörsüz ve koltuksuz siyasetçiler olarak faşizme karşı duruşun nasıl olması gerektiğinin ruhsallığını veriyorlar bize. Çaresiz kalmadılar, sızlanmadılar, ağlamadılar, şikâyet etmediler, düşmandan medet ummadılar. Demokrasi, diyalog-müzakere dilencisi haline gelmediler, istemediler, almaya çalıştılar. Adsız vatanlarına ad verdiler, kimliksiz insanlarına kimlik verdiler, onursuzlaştırılmış yaşamı onurlandırdılar, kendi belirledikleri kurallarla yaşadılar ve kendi oldular. Ve şimdi o güzelim yüzlerinde kendisini görünür kılan o tertemiz, adanmış ruhları direnen her bedende. İçimiz onların ruhuyla doluyor, taşıyor, bedenimizi tıpkı onlar gibi düşmanın karşısına dimdik çıkarıyor” diye konuştu.
Mevcut siyaseti analiz eden Andok, mevcut siyasetin herhangi bir sonuç vermediğini bu durumdan çıkışın bin bir yolunun bulunması gerektiğini bunun için demokratik siyaset yürütücülerinin bunun için kafa yormaları ve buldukları çözümleri de uygulamaları gerektiği ifade etti.
KCK Yürütme Komite Üyesi Xebat Andok, demokratik siyasetin nasıl yapılması gerektiğini değerlendirerek şunları söyledi: “Toplum mücadele meydanında direniyor, toplumun seçtikleri başta olmak üzere demokratik siyaseti yürütenler de direnmeli, dik durmalı, dönüp arkasına bakmamalı, birilerinin ortam oluşturmasını beklememeli, kendisi öncülük etmeli ve bunun için bin bir yol bulmalı. Özcesi kendi işlerini yapmalı, zira tüm bunlar demokratik siyasetin ve siyasetçinin özü olmaktadır.”