Libya ve Doğu Akdeniz: Bu bir doğalgaz savaşı

Putin ve Erdoğan Libya için ‘ateşkes’ dese de sahada Türkiye’nin avantaj elde etmesi zor. ABD- Rusya çelişkisine bel bağlayan AKP’nin asıl hayali ise Doğu Akdeniz’deki doğalgaz…

Türkiye, Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ve başındaki İhvancı Feyyaz Es Serrac ile anlaşma gereği Libya’ya asker göndermeye çalışsa da oradaki iç savaşın seyrini değiştiren bir hamle yapmış oldu. UMH’nin elindeki Sirte şehri, askerlerin taraf değiştirmesiyle Libya Temsilciler Meclisi’nin ve Libya Ulusal Ordusunun eline yani Halife Haftar’a geçti. Putin’in Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüştüğü zirve sonrasında ise ateşkes sonucu çıktı. Hafter ateşkesi tanımazken Serrac memnuniyetle karşıladı.

ArtıGerçek yazarı Alp Altınörs de Evrensel Gazetesi yazarı Mustafa Yalçıner de Libya ve Doğu Akdeniz konusunda neredeyse tecrit durumunda yalnızlaşan Erdoğan’ın tüm umudunu ABD ve Rusya arasında gerilime bağladığını ifade ederken, bu ihtimalin ise zayıf olduğunu söylüyorlar.

TEK TARAFLI İKİ ANLAŞMA

Türkiye’nin Libya’ya gidişi ve oradaki durumuna dair Altınörs şunları anlatıyor: "Türkiye kapitalizmi içeride ciddi bir sıkıntı ve buhran yaşıyor. Kapitalizm içeride sıkıştığı zaman dışarıya yönelir. Türkiye için de durum bu. Türkiye, Libya ile 2 tane anlaşma yaptı. Bunlardan biri Türkiye'nin Libya'ya asker göndermesi, ikincisi münhasır ekonomik bölgelerin kullanılması anlamında bir anlaşma. İlkini ele alırsak Türkiye'nin oraya sınırsız asker gönderme anlaşması ve bu Libya'da çok büyük oranda ters tepmiş durumda. Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin bu anlaşması büyük tepkiye yol açtı. Çünkü ülkeyi bir başka ülkenin egemenliği altına sokan bir anlaşma bu.

İkincisine geldiğimizde münhasır ekonomik bölge paylaşımı son derece çarpıtılan bir konu, çünkü kıta sahanlığı ayrı bir şey münhasır ekonomik paylaşım bambaşka bir şey. Hiçbir ülkenin kendi sınırlarının binlerce km öteyi kendi toprağı ilan etme hakkı diye bir şey yok. Ama yandaş medyaya göre Türkiye 200 mil ötede doğalgaz kaynakları buldu, aldı, bitti. Ama orası uluslararası sular olarak geçiyor. Zaten imzalanan anlaşmaya baktığınızda Yunanistan'ı yok sayan bir anlaşma, çizilen sınırlar Girit Adası’nı yok sayıyor. Münhasır ekonomik bölge paylaşımı bütün tarafların olduğu bir şekilde yapılır.

Ben sadece Libya ile anlaştım, burası benim diye bir anlayış olamaz. Doğalgaz henüz çıkarılmadı. Sadece araması bile bu kadar mesele olurken, çıkması halinde neler olur tahmin etmesi bile kötü. O doğalgaz çıksa da Türkiye'deki 82 milyonun, 81’i için bir anlamı olmayacak. Ne ülkedeki doğalgaz fiyatları düşecek ne doğalgaz fazlalığı olacak ama yandaş şirketlere dağıtılacak bir şekilde. Dolayısıyla bu yandaş Enerji Şirketleri için yapılan bir savaştır."

AŞİRETLER ANLAŞMAYA KARŞI

UMH Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş bir hükümet olsa da münhasır ekonomik bölge anlaşması için yetersiz olduğunu dile getiren Alp Altınörs şunları söylüyor: "Bu anlaşmayı yaparken Mısır'ın, Kıbrıs'ın ve Yunanistan'ın da rızasını almak gerekiyor. Ancak öyle uluslararası bir geçerlilik kazanır. Ama Türkiye tek taraflı bir anlaşma ile orayı Mavi vatan da ilan etti, asker de gönderiyor. Düne kadar Feyyaz Serrac’ı kimse tanımazdı ama bir anda Türkiye'nin beka sorunu haline geldi.

Türkiye Müslüman Kardeşler’den diye tüm kozlarını UMH’ye yatırdı. Fakat tezkerenin geçtiği günden itibaren Libya'daki dengeleri değiştirdiğini görüyoruz. Örneğin Sirte kenti, Libya Ulusal Ordusu’nun eline hiç çatışma olmadan geçti. Sebebi ise askerlerin taraf değiştirmesiydi. Çünkü şimdiye kadar taraflar arasında herhangi bir yerde durmayan Sirteli aşiretler, bunun bir egemenlik ihlali olduğu açıklamasını yaptı."

HAFTER ZAFERE YAKIN

Libya’da bunlar yaşanırken Erdoğan ile Ankara’da görüşen Putin, Libya için ateşkes duyurusu yaptı. Altınörs ise Halife Hafter’in bu ateşkesi tanımadığını hatırlatıyor ve sebebinin ise daha önceki anlaşmayı kabul etmemesi olduğunu vurguluyor: "Putin ve Erdoğan arasında bir ateşkes söz konusu oldu. Hafter zafere yakın olduğunu düşünüyor.

Hava sahası denetiminde. Türkiye-Libya anlaşmalarının iptal edilmesi dışında hiçbir gelişme Hafter'in kazandığı momenti zayıflatmaz diye düşünüyorum. Zira, bu anlaşmalar Trablus (Feyyaz Serrac) hükümetini olağanüstü zayıflattı ve Libyalı halk kitleleri, aşiret reisleri, siyasi gruplar arasında “Osmanlı geri dönüyor” endişelerini tetikledi. Bu endişeler de Hafter'i hızla güçlendirdi. Dolayısıyla şu anda zaman Libya Ulusal Ordusu lehine işliyor. Durmak istemezler. Durup beklerlerse siyasi avantajı elden kaçıracaklarını düşünürler."

KIBRIS MESELESİ KİLİT ROLDE

Türkiye’nin ateşkesi kabul etme sebebin ise tutunacak tek dalı olan Trablus’un düşmemesi ve zaman kazanmak olduğunu dile getiren Altınörs, özellikle Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik anlaşmada Kıbrıs meselesine işaret ediyor: "En başında dediğim gibi birçok tarafla imzalaması gereken bir anlaşma bu. Güney Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs ama Türkiye Güney Kıbrıs'ı tanımadığı için orası ile anlaşma imzalayamıyor. Yunanistan da bu sebepten dolayı imzalamayınca bu işi iyice karmaşaya dönüştü. Bugün münhasır ekonomik bölge anlaşmazlığı ancak Kıbrıs'taki meselenin çözülmesi ile olur. Çünkü Türkiye'nin güneyinde Kıbrıs var ve Kıbrıs meselesi çözülmedikçe sorun devam eder.

Orada iki hükümetin birleştiği bir Kıbrıs ile Türkiye’nin masaya oturması lazım. Barış Türkiye siyasetine kazandıracaktır. Ama Rum kesimi ile masaya oturmam, Yunanistan'la da çatışırım dersiniz 2000 kilometre ötedeki Libya'dan medet umar hale gelirsiniz. Aynı şekilde Mısır’la da bütün ilişkileri kesiyorsunuz. Sebepler Müslüman Kardeşler. Ama Mısır dediğimiz bugün Arap dünyasının belkemiğidir.

Ankara, dış politikasını Yeni Osmanlıcılık anlayışına göre şekillendiriyor. Bu çerçevede ihvancı olan Trablus Hükümeti ile bir şekilde irtibata geçmeye çalıştı AKP hükümeti. Bu hükümet BM tarafından seçildi ama öte yandan Tobruk'ta bir meclis daha var. Libya’nın yasama organı olarak kabul ediliyor. Bu yasama organı toplandı ve Türkiye ile yapılan anlaşmayı geçersiz saydı. Ama Türkiye buna darbeciler anlaşmamızı iptal etti diye bakıyor. Kılıçdaroğlu çıktı dedi ki "BM hukuku çerçevesinde Türkiye arabulucu olsun" Erdoğan, Putin zirvesine kadar bunu kabul etmedi çünkü onu kabul ederse BM hukuku çerçevesinde Tobruk'taki hükümeti de kabul etmek zorunda kalıyor. Bu gelişmeler Türkiye’yi savaşa sürüklüyor."

AKP’NİN TEK UMUDU

Türkiye’nin ABD ve Rusya geriliminden faydalanabileceğinin de altını çizen Altınörs: "Sahadaki güçlere baktığımızda aslında UMH en fazla 1 ay içinde düşme potansiyeline sahipti. Halife Hafter ise Rusya'nın desteği ile ilerliyor ve güçlü taraf. Amerika bundan biraz rahatsız oldu. Çünkü burada bir başarı elde edilmesinin Rusya'nın bir pozisyon alması anlamına da geliyor. Her ne kadar Hafter’in bir Amerika vatandaşlığı olsa da bugün ilerlemesini sağlayan şey Rusya'nın verdiği destek.

AKP hükümeti de biraz Amerika'nın bu rahatsızlığına bel bağlamış durumda. Ama Amerika 11 Eylül 2012'de Bingazi'deki elçilik saldırısından sonra Libya'dan elini ayağını çekti. Haliyle burada Rusya'nın kazanmasından ziyade bölünmüş bir Libya'yı tercih edilebilir. Bu da Erdoğan'ın işine yarar. Hatta AKP'nin tek umudu bu. Yoksa Mısır ordusu ya da Birleşik Arap Emirlikleri'nin Hava Kuvvetleri orada, komşuları yakınındayken 2000 kilometre ötede bir yere asker çıkarmak çok zor."

TÜRKİYE YAPAYALNIZ

Mustafa Yalçıner de Libya meselesinde Türkiye'nin yanında şu ana kadar bir destekçisi olmadığının altını çiziyor: "Belki Rusya karşı tarafta ama aslında Erdoğan'la Putin'in belli bir ilişkisi olduğu için onu bir şekilde dengeliyor. Amerika başta Hafter’i destekledi Kaddafiye karşı; ama onu artık Rusya destekliyor. Avrupa başta Fransa olmak üzere Hafter’in yanında. Hatta Mısır, onun yerine savaş uçakları yollayıp orayı burayı bombalıyor.

Hem bu koalisyon hem de Doğu Akdeniz'deki doğalgaz arama sondaj çalışmaları düşünülürse Türkiye burada tamamen tek başına. Aslında bu yalnızlığını kırmak için Libya ile bir anlaşma yaptı. Libya ile yaptığı anlaşma Girit'in çok yakınından geçen münhasır ekonomik anlaşmasıydı. Libya bunu Savunma Birliği Anlaşması ile perçinlemek istedi ve bu iş buraya geldi."

ABD SENARYOSU ZAYIF AMA…

Yalçıner de Altınörs gibi Türkiye'nin tek çıkış noktasının Rusya'nın ilerlemesini engellemek için Amerika'nın Türkiye'nin bu çıkışına destek çıkabileceği senaryosu olduğunu söylüyor: "Kendi öncü gücü olarak kullanabilir ama şimdiye kadar Amerika'nın sürdürdüğü politika ile de denk düşmüyor bu senaryo. Çünkü Amerika, Mısır'dan itibaren İhvanla ve Müslüman Kardeşlerle ilişkilerini kesti. Karşısında yer aldı. Türkiye’nin anlaştığı hükümet de İhvancı. Bu Amerika'nın duruşuna pek uymuyor ama tabii ki de politik çıkarlarını uyarsa yapabilir. Bu oradaki dengelere bağlı biraz da.

Belki Türkiye ile Rusya yeniden karşı karşıya getirip uzaklaştırmak. NATO'yu güçlendirmek için böyle bir hamleye girilebilir ABD, ama Fransa da bu meselede karşı tarafta olduğu için bu ihtimal gitgide zorlaşıyor. Tabii Türkiye yalnız kalmayacak da sadece bu ihtimal üzerinden olur. Anladığım kadarıyla AKP hükümeti de buna bel bağlamış durumda. Bölgede bir de İran ve Amerika gerginliği olduğu için bu dönemde yeniden taraf değiştirmelerin veya tarafların renginin değişmesi gibi bir ihtimal olarak görebiliriz, zayıf da olsa bir ihtimal."

SURİYE GİBİ OLMASI ZOR

Suriye’de ABD ve Rusya arasında çelişkileri kullanarak ilerlese de Türkiye’nin Libya’da farklı bir konumda olduğunu hatırlatan Yalçıner: "Suriye'de Rusya ve Amerika arasındaki çelişkileri kullandı ama bugün Libya ile Suriye sahaları birbirinden farklı. O yüzden aynı ihtimalin burada da tekrarlanıyor olması zayıf, ama olmayacak bir şey de değil. Bir de Suriye sınır bakımından da yakın ama Libya konum olarak da yani asker göndermek, sevkiyat yapmak için epey uzak bir yer. Örneğin Libya'da Rusya ile karşı karşıya gelirse ya da Amerika ve Rusya arasındaki çatlaktan yararlanıp faydalanıp bir şeyler yapmaya kalksa bile buradaki gücü oraya yayması son derece zor.

Açıklamalardan anlaşılıyor ki Aslında Türkiye orada savaşa girmeyecek bir şekilde Suriye'den artakalan cihatçıların oraya gönderilmesi söz konusu. TSK daha çok eğitici ve gözlemci gibi bir konumda bulunacak orada. Ama bu koşullarda Türkiye'nin orada herhangi bir nüfuz sahibi olmasına çok da imkan sağlamayacaktır. Türkiye orada olmazsa Amerika'nın işine gelir mi, gelebilir ama güçlü bir şekilde Rusya'nın ya da herhangi bir ülkenin karşısına dikilmeyecek bir Türkiye'nin arkasında Amerika neden dursun?" diyor.

HALK ÜZERİNDE ETKİSİ AZ

Erdoğan’ın Osmanlıcılık kartının dünyada bir değeri olmadığını iç siyasete dair bir kart olduğunu ifade eden Mustafa Yalçıner şu şekilde konuşuyor: "Osmanlıcılık kartı Erdoğan'ın biraz da içeri oynadığı bir kart bununla halk bir şekilde idare edildi. Orası Osmanlı topraklarıydı, Mustafa Kemal de oraya gitti gibi söylemlerle belli bir kıvama getirebilir ama dışarıda çok da geçerliliği olmayan bir şey.

Zaten bu “Osmanlı geri dönüyor” söylemi de Arap dünyasında tepki ile karşılandı. Bu bir yere kadar para eden bir söylem; ama burjuva siyaseti de dahil baktığımızda Suriye ile karşılaştıracak olursak Libya’ya asker gönderme o kadar da büyük destek almadı. Halk üzerinde etkisi de az."

Yarın:  Forum Transregionale Studien’da Öğretim Görevlisi olan Yektan Türkyılmaz: AKP kaderini dış gelişmelere her geçen gün daha çok bağlıyor