Kürt örgütlerinden İran seçimlerini boykot çağrısı

KODAR, PJAK, KJAR ve KCR 19 Mayıs’ta yapılacak İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot kararı aldı.

İran cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin ortak bir basın toplantısı düzenleyen Doğu Kürdistan Özgür ve Demokratik Toplum Kongresi (KODAR), Doğu Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK), Doğu Kürdistan Özgür Kadın Topluluğu (KJAR) ve Doğu Kürdistan Gençlik Topluluğu (KCR) seçimleri boykot çağrısı yaptı.

KODAR, PJAK, KJAR ve KCR üyelerinin katıldığı basın toplantısında açıklamayı KODAR Eşbaşkanı Fûad Beritan okudu. Muhafazakarlar ile reformistlerin toplumun taleplerine kulaklarını tıkadığını ve iktidar için mücadele ettiğini belirten Beritan, kent ve köy meclisi seçimlerinde ise "halkı esas alan dürüst adayların olması durumunda" tercihin halkta olduğunu belirtti.

KODAR, PJAK, KJAR ve KCR'ın ortak açıklaması şöyle:

"İran'ın 12. Cumhurbaşkanlığı ile kent ve köy meclisleri seçimler İran'da farklı tartışmaları oluşturdu. Bunun nedeni de İran, bölge ve dünyanın çok kritik bir durumdan geçişiyle alakalıdır. Seçimler ve sonuçları, yabancı ülkelerin İran'a yönelik politikalarında büyük değişime neden olabilir. Aynı zamanda içeride de büyük değişimlerin önünü açabilir. Bununla bağlantılı olarak seçim sonuçları iç dinamikler ve toplumsal kesimler üzerinde büyük etkiler yaratacaktır.

Geçtiğimiz günlerde bizler de İran'da içeride yaşanan mevcut durumu ve bölgede yaşanan kaosu da göz önünde bulundurarak doğru bir tahlil yapmaya çalıştık. Toplumsal talepleri de göze alarak tutumumuzu ortaya koymaya çalıştık. 31 Mart günü de yayınladığımız bir bildiri ile İran ve bölge için demokratikleşmenin önemine vurguda bulunduk. Bu bildiride, İran'ın dış dünyaya açılım yapıyor gibi görünmesi ama içeride de toplumun taleplerini kapalı bir duruş sergilemenin İran'a hizmet etmediğini belirtmiştik. Bunun yanında içerideki toplumun taleplerini görmemek için dışarıya boyun eğmenin de toplum, demokrasi ve iç barışa hizmet etmediğini kaydetmiştik. Bu esaslar üzerine 23 Nisan günü yol haritamızı kamuoyuna açıkladık. Orada İran rejiminin içeride birçok toplumsal talebi katmerleştirerek, kangrenleştirdiği belirterek, bu sorunların çözümünün kolay olmayacağını ifade etmiştik. Oradaki amacımız bu sorunların çözümü için yeni bir perspektif geliştirmekti. Farklı iç dinamiklerin, toplumun ve siyasi çevrelerin de talepleri doğrultusunda bu sorunların çözümü için 6 Mayıs'ta çözüm perspektifini içeren bir bildiri yayımlamıştık. Bundaki amacımız, acaba iktidarın kendi yurttaşlarının, halklarının taleplerine bir saygısı olup olmadığını öğrenmekti. Acaba yaşamsal değerlere bir önem veriyorlar mı?

'MUHAFAZAKARLARIN POPÜLİST SÖYLEMİ UZUN BİR GEÇMİŞE SAHİP'

Ama geçen süre içerisinde gerek adaylık süreci olsun, gerek adayların tartışmaları olsun veya gerekse de propoganda süreci olsun hiçbir siyasi çevrenin toplumun ihtiyaçlarına ve beklentilerine yanıt olabilecek bir projeye sahip olmadığı görüldü. Her iki taraf da adeta bir çemberin içerisinde kendi etraflarında dönüp duruyorlar. Muhafazaklarların popülist söylemi uzun bir geçmişe sahiptir. En son 2005'te Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle zirve yaptı. Diğer yandan reformistlerin çizgisinin de toplumun hiçbir talebini görmediği, saygı duymadığı da en son 2013 seçimlerinde yani 11'inci cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çok net bir şekilde görüşmüştür. Toplumun kendini yönetmesi, söz sahibi olması ya da yeni bir gelecek talebine hiçbir saygı gösterilmemiştir.

'İRAN SEÇİMLERİ KARMAŞIK BİR OYUN'

Sorunların üstünün örtülmesi, görmezden gelinmesi İran'da iktidarcı sistemin yeni sorunların ortaya çıkmasının zemini olmuştur. Popülizm, siyasi kalabalıklık yaratma ve birbirini suçlamakla toplumun algıları farklı yönlere kaydırılmaya ve kendi sorunlarını tartışamama noktasına getirilmeye çalışılıyor. En büyük sorun, merkeziyetçiliği esas alan bütün yetkileri bir kişide toplayan, toplumun kendisinin yönetmesine izin vermeyen İran anayasasının kendisidir. Kadınların katılımının engellenmesi ve onların sorunlarının görmezden gelinmesi, toplumun bir kenara itildiği ve realitesinin görmezden gelindiğini gösteriyor. Bunun kendisi bile tek başına bir sistemde insana, demokrasiye, barışa, topluma ne kadar saygı gösterildiğini göstermeye yetiyor. Bir sistem düşünün ki, tüm çabası toplumun yarısı olan kadınları giyim-kuşam, biyolojik ve siyasi katılım yönünden engellemeye çalışsın... Yine toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel ve tüm alanlarda tüm yetkilileri tek elde toplamayı ve iktidarını tüm alanlarda kurmayı sağlamaya çalışan bir sistem, eleştirel bir tutumunun kabul etmiyor ve kendini her şeyi en iyi yapan ve tertemiz olarak göstermeye çalışıyor. Bunun yanında toplumu ekonomi ile terbiye etmeye çalışan bu sistem, her şeyden feragat etmiş, tüm dikkatleri dağıtılmış sadece ekonomik rantı düşünen bir toplum yaratmaya çalışıyor. Böylece toplumsal ekonominin zemini de tahrip edilmeye çalışılıyor. Askeri, istihbari ve güvenliğe bu kadar önem verilmesinin nedeni de toplumun her daim kontrol altında tutulması ve adeta modern bir tiranlık oluşturulmak istenmesidir. Bir yandan toplumun kendisinin seçtiği, sorunlarını çözebilecek, onların temsiliyetini yapabilecek tek bir adayın olmaması; diğer yanda da toplumu kandıracak, onların sorunlarını kullanarak daha büyük sorunlar yaratacak ve toplumu merkezi sisteme bağlamaya çalışacak adayların varlığı bu gerçekliği gözler önüne seriyor. Amaç dışarıya karşı demokrasicilik oynamak, topluma karşı da gövde gösterisi yapmaktır. Bu da İran'daki seçimleri karmakarışık bir oyuna çeviriyor, ki bu oyunda iktidar ve iktidara hizmet eden sahte muhalefet başrol oyuncularıdır.

'YERELLER HALKIN İNİSİYATİFİNDE'

Burada kent ve köy meclis seçimlerinin cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gölgesinde kalmasına izin vermemeliyiz. İran İslam cumhuriyeti, toplumu algılarını cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönlendirerek, kent ve köy seçimlerini önemsizleştirmek istiyor. Kent ve köy meclis seçimleri değersizleştirilmek isteniyor. Bunun için de İran'da Fars olmayan halkların yaşadığı büyük bir coğrafya da, sadece Farsların gövde gösterisi yapıldığı ve seçildiği birer alana dönüşmüştür. Toplumun iradesinin yok sayılması, iktidarın tek elde toplanması rantçı, fırsatçı, çıkarcı ve sadece şahsını düşünen kişilerin toplum yönetimine el koymasının da yolunu açmıştır. Bunları kendi bölgelerinde iktidarcı İran rejiminin birer tiranı haline gelmişlerdir. Hükümet, İran yasalarında olan boşlukları ve yasadışı oluşturulan kurumları, yerel kurumların gelişimlerine hiçbir müsaade vermiyor. Rantçı, sistemin bekçiliğini yapan, toplum için değil iktidara hizmet eden kişilerin işgal ettiği kurumlar bu kişilerden temizlenmelidir. Kent ve köy meclisi seçimlerinde topluma bağlı, dürüst ve halkların onayını alan kişilerin olması durumunda bunlara oy vermek halkın kendi kararıdır. Bunları rejimin meşruiyeti anlamına gelmiyor. Bunlar yerel yönetimlerde halkların kendi kararı ve hakkı olan bir şeydir.

İran sisteminin en üst kısmında yer alan siyasiler ve kurumların siyasi sorumluluğu kabul etmeyerek, adeta cinlik yaparak, muhalefet rolüne bürünerek, toplumun tarih ve siyaset hafızasıyla dalga geçiliyor. Muhafazakarlar ile reformistlerin toplum üzerine yaptığı kirli pazarlıklar mutlaka mahkum edilmelidir. Mevcut durumda bizler, KODAR; PJAK, KJAR ve KCR tarihi bir görev olarak İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayı mahkum ve boykot ediyoruz."