KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, silahsızlanmanın gündemlerinde olmadıðını belirterek, Gündemimizde olan şey, silahı bırakma deðil yoðun bir biçimde silahlanma sorunudur. Biz şu anda daha yetkin biçimde silahlanma çabası içerisindeyiz. Ortadoðu bölgesi kaynıyor dedi. Karayılan, AKP kendisi Suriyedeki muhalifleri silahlandırarak grup grup içeri gönderiyor. Biz niye silah bırakalım? diye ekledi.
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan dün akşam Sterk TVde yayınlanan özel programa konuştu. PKKnin 34. Yılının büyük bir mücadele yılı olarak geçtiðinin altını çizen Karayılan, 35. yılın çözüm yılı, Kürt sorununun çözümünde sonuç alma yılı olacaðını belirtti.
PKKNÝN 34. YILI GERÝLLANIN HAMLE YILI OLDU
Karayılanın deðerlendirmeleri şöyle: 2011 yılının ortalarına kadar çözüm demokratik yöntemlerle çözüm ihtimali vardı. Daha o zaman Oslo süreci gündemdeydi. Protokoller verilmişti. Seçimlerin sonucu bekleniyordu. Seçimler sonrası Başbakanın cevap vermesi bekleniyordu. Temmuz ayının sonunda Başbakan olmuş bir olayı gerekçe göstererek süreci askıya aldı. Ardından hareketimize karşı topyekün bir savaş gündemleştirildi. Başta Önderliðimize karşı tecrit, siyasi soykırımın derinleştirilmesi yaygınlaştırıldı. Avukatlar gazetecilere kadar boyutlandırıldı. 2011 yılı kışı itibariyle operasyonlarla hareketimiz hedeflendi. Bunun karşısında biz direniş mücadelesini daha da boyutlandırma gereðini gördük. Gerillanın hamlesel çıkışı gerçekleşti. Alan hakimiyeti temelinde daha yoðunluklu bir savaş durumu pratikleşmek durumunda kaldı. Hemen belirteyim, 2012 başlarında da ve yıl boyunca da Türk devletinin saldırıları sürekli gündemde oldu. Ancak gerillanın hamleleriyle buna karşı gereken cevaplar verildi. Dolayısıyla gerillada bir büyüme, bir sıçrama gelişti. Ve birçok yerde önemli sonuçlar elde etti. Bu anlamda yıl bir gerilla hamle yılı oldu. Aynı biçimde bütün faşizan baskılara saldırılara raðmen halkımızın direnişi serhildan biçimindeki duruşu da özellikle son aylar itibariyle çok daha yükselerek gereken düzeyi yakaladı.
AÇLIK GREVÝ DÝRENÝŞÝ GERÝLLA HAMLESÝNÝ TAMAMLADI
Ýşte mesela 17 Kasımda cezaevindeki açlık grevlerini desteklemek amacıyla yapılan toplumsal açlık grevi direnişi her şeyi ortaya koymaktadır. Kürt halkının sürekli kendini yenilediði, militan ürettiði, hiçbir zaman öncüsüz kalmayacaðı, açıkça ortaya çıktı. Zaten 2012 yılında partimizin 34. Yılında gerçekleşen diðer bir olay da gelişen savaş sürecinin tırmanış göstermesi, serhildan hareketinin gelişim kaydetmesi cezaevlerini de mücadele sürecine katmayı beraberinde getirdi. Cezaevinde başta 600-700 kadronun geliştirdiði daha sonra yayılarak on bini aşan açlık grevi direnişi tümüyle süreci tamamladı. Hem gerillada hem kitlede hem zindanlarda hem de Kürdistanın diðer parçalarında özellikle Batı Kürdistandaki devrimsel çıkış, yine diðer parçalardaki diyelim kazanımları daha da ilerletme ulusal bilincin gelişmesi, uluslar arası alanda yürütülen Öcalana Özgürlük Ýmza kampanyası ve bunun gibi gelişmeler gösterdi ki 34. Yıl aslında bir zirve yılıdır. En fazla güçlü olduðu en fazla kitleleri mücadeleye yönlendirdiði en çok kamuoyunu etki altına aldıðı yıldır. 35. yıl artık giderek sonuç alma yılı olacaktır. Mevcut uluslar arası bölgesel koşullar Mücadelemizin dayandıðı süreç artık bunu dayatıyor. 35. yılda bir çözüm süreci olabilir diye düşünüyoruz. Çözüm süreci olabilmesi için halkımızın toplumsal kalkışı direnişi daha da kapsamlılaşacak, eðer sömürgeciliðin konumunda herhangi bir deðişiklik olmazsa gerilla çok daha ileri düzeyde bir hamleyle sürece cevap verecektir. Çünkü Ortadoðu kaynıyor. Ortadoðuda gelişen süreç birçok şeyi alt üst edecek bir süreçtir. Kürt halkı da kendi doðal hakları için verdiði mücadeleyi yükseltecektir. Bunun iç ve dış etmenleri mevcuttur. Bu anlamda mücadelemizde 35. Yıl büyük yükselişin olduðu bir yıl olacak. Ya çözüm olacak, ya da toplumsal direnişin yükseldiði özgürlük mücadelesinin yükseliş kazanarak artık bir irade güç haline geldiði bir yıl olacaktır.
AÇLIK GREVLERÝNDE MESAJ YERÝNÝ BULDU
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan cezaevlerinde 68 gün devam eden ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalanın çaðrısıyla sona eren açlık grevlerinin ortaya çıkardıðı sonuçları da deðerlendirdi.
Cezaevi direnişinin gündeme girmesinin temel amacı, sürece müdahale etmekti. Yani bu tamamen zindandaki arkadaşların kendi inisiyatifleriyle gelişti. Süreç tıkanmış, çatışmaya dönüşmüş ve çatışma yaygınlaşmaktaydı. Bu arkadaşlar talepleriyle süreci farklı bir yöne evriltme gayretiyle, barışı getirmek, demokratik çözüm sürecine yol vermek için kendi bedenlerini ortaya koydular. Büyük bir fedakarlıkla, büyük bir insani duruşla bunu gerçekleştirdiler. Ama AKP Hükümeti bunu görmedi. Özellikle AKP Lideri, Başbakan bunu hiç görmek istemedi. Amaç neydi, Önderliðin özgürlüðü ve üzerindeki tecritin kaldırılması, anadil eðitim hakkı ve savunma hakkı. Şimdi bunlar gerçekleşirse çözüm süreci gelişmez mi barış gündeme girmez mi, girer. Burada strateji nedir çözüm sürecini dayatmadır. Önemli bir düzey kazandı, yüksek kararlılık ve fedakârlık sergilendi. Her ne kadar Başbakan bir sürü yakıştırma yaptı tahrik edici bir üslup kullandıysa da, onlar da herkes de anladı ki bu iş ciddi bir iştir bunu yapanlar kararlıdır. Mesaj yerini buldu. Eylem amacına ulaştı. Doðru, belki bugün şunu diyemeyiz demokratik süreci gündemleştirdi, geliştirdi diyemeyiz. Ama öyle bir sürecin gelişmesi için zemin yarattı. Bir yerde Önder Aponun üzerindeki tecrit özgürlük sorunu anadil hakkını uluslar arası gündeme oturttu. Dolayısıyla demokratik çözümün gündemleşmesi için zemin oluşturdu. Bu ne kadar deðerlendirilir deðerlendirilmez ayrı bir konu.
TUTSAKLAR ÖLÜM ORUCU YAPACAKTI BÝZ ÖNÜNE GEÇTÝK
Karayılan, Türk devletinin propagandasının aksine açlık grevi sürecinde daha büyük bir krizin önüne geçmek için çaba harcadıklarını ifade etti. Tutsakların açlık grevini ölüm orucuna dönüştürme kararlarının olduðunu belirten Karayılan şu açıklamalarda bulundu:
Cezaevindeki arkadaşlar bunu ölüm orucu biçiminde tasarlamışlardı. Kendilerinin görüşü ölüm orucu biçiminde geliştirmeydi. Ölüm orucu biliyorsunuz şartlarını ortaya koyar, gerçekleşmezse sonuna kadar gider. Ama açlık grevi ucu açıktır. Tartışmaya açıktır. Sanırım 50. günündeydi. Tekrar bir öneri getirildi. Önceden 40 arkadaşın belirlendiði, bu arkadaşların kademeli bir biçimde açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştüreceklerini, bu işin sonuca doðru götürülmek üzere kararlı olduklarını yansıtan yazılı bilgilendirmeleri bize ulaştı. Biz düşündük. Eðer süreç bu biçimde boyutlanırsa ki kademeli ölüm oruçları gündemleşecek. Ve aylar sürecek peş peşe şahadetlerin yaşanması gündeme gelecek. Karşı taraf, Erdoðan her gün tahrik ediyor biz de siz bilirsiniz desek süreç giderek daha da büyük bir kriz ve çatışmaya dönüşecekti. Her gün cezaevinde şahadetlerin yaşandıðı yerde gerilla eli kolu baðlı kalamaz, Kürt gençliði eli kolu baðlı kalamaz. Zaten toplum ayaða kalkmış. Çatışma daha da büyüyecek hatta toplumsal bir çatışmaya dönüşecekti. Bu nedenden dolayı biz yönetim olarak yumuşatmaya çalıştık. Ölüm orucuna geçilmemesi açlık grevi biçiminde sürdürülmesi konusunda ısrar ettik. Yani bir nevi biz yumuşattık. Sonra da Önderliðimiz yaptıðımız çaðrı ile sonlandırdı. Türk devleti ise, PKKnin militanlık gerçeðini, PKKde oluşan sorumluluk duygusunu herkesin kendi inisiyatifi ve iradesiyle mücadelenin en aðır yükünü omuzlama isteðini görmediði için Kandilden talimat gelmiş dediler.
Belki son dönemde Türk devleti içinde belli kesimler de işin ciddiyetini gördü, onların da çabaları oldu. Ama esas olarak Önderliðimiz bu süreci en iyi gözlemleyen izleyen ve bu sürecin bir yerde temel direði haline gelen bir kurumsal kişilik olarak sürecin önüne geçme inisiyatifini kullandı. Açlık grevinin bırakılması yönünde yaptıðı çaðrı çok önemlidir. Birçok şeyi kurtarmıştır. Bunun deðerinin iyi görülmesi burada önem taşımaktadır. Şunu da herkes iyi bilmeli; PKK kadrosu dediðini yapan insandır. Sözünü çiðnetmeyen kimsedir. Eðer dünya âlem karşısında söz verilmişse asla o sözü çiðnetmez. Ve hepsi sonuna kadar giderdi. Önderlik de kendi kadrosunun yüksek kararlılıðını bildiði için sona erdirin dedi. Sonuç nedir, Türkiyeyi daha fazla geren çatışmayı daha fazla tırmandıran bir sürecin önüne Önder Apo geçmiş oldu, Hareketimiz bunun zeminini saðladı. Artık top karşı tarafa geçti, onlar ne yapar yakın süreçte göreceðiz.
NÝÇÝN SÝLAH ALDIK NÝÇÝN BIRAKACAÐIZ?
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Türkiye Başbakanı Erdoðanın silah bırakırlarsa başka ülkelere gidebilirler şeklindeki sözlerini deðerlendirdi ve yeni bir ateşkes gündemde mi sorusunu da yanıtladı.
Mevcut durumda gündemimizde olan şey, silahı bırakma deðil yoðun bir biçimde silahlanma sorunudur. Biz şu anda daha yetkin biçimde silahlanma çabası içerisindeyiz. Ortadoðu bölgesi kaynıyor. AKP kendisi Suriyedeki muhalifleri silahlandırarak grup grup içeri gönderiyor. Biz niye silah bırakalım? Niçin silahı aldık ve şimdi niçin bırakacakmışız? Bir amaç için aldık. Şimdi de herhangi bir zorluðumuz yok. Bu silahlı mücadeleyi yürütmek için koşullar her zamankinden daha fazla elverişlidir. Neden bırakacakmışız? Öyle yaðma yok. Kimse çocuk deðil. Batı Kürdistandaki Kürtler eðer erkenden durumu fark edip silahlanmamış olsalardı, kendi savunma örgütünü kurmamış olsalardı şimdi o silahlı grupların kölesi olurlardı. Ama erkenden fark edip silahlandıkları için bir irade durumundadırlar. Kürt halkı her yerde tarihin bu döneminde irade olmada ısrar edecektir. Herhangi biçimde gerileme, teslim olma, pasif durma asla olmayacaktır. Bunu herkes bilmeli. O açıdan silahları bıraksınlar, yurtdışına yaşayabilirler bunlar çok bayat şeyler. Gelişen süreci doðru okuyan siyasetçiler daha doðru konuşabilir. Biz öyle siyasetçilerin ortaya çıkmasını bekliyoruz diye konuştu.
Türk devletinin diyalog süreci ile bu sorunu çözelim demesi halinde buna da hazır olduklarını beyan eden Karayılan, Kürt sorununun çözümünde muhatap olarak Kürt Halk Önderi Öcalanı gördüklerini yineledi. Karayılan şöyle konuştu:
"Kendisinin güvenlik, saðlık ve serbest hareket etme olanaklarını geliştirin. Diyalogla çözmek üzere köklü biçimde çözmek tümden silahları devre dışı etmek üzere diyalog sürecine böylece imkan verin deriz. Türkiyeyle bir arada yaşama Türkiye sınırları içerisinde demokratik eşit özgür bir biçimde bir yaşamı geliştirme stratejisinden vazgeçmiş deðiliz. Ama eðer bu deðil de işte öteden beri Türk devletinin Kürt halkına onun özgürlük mücadelesine terördür terör şiddetle yok edilecek diyerek üzerimize gelmeye devam edeceklerse de bizim zaten tutturduðumuz bir mücadele stilimiz var. Herkes yolunda yürür. Ama bizim tercihimiz elbette ki cezaevindeki yoldaşların da ortaya koyduðu gibi yeni demokratik bir çözüm sürecinin gündemleşmesidir. Eðer Türk tarafı buna kani olmuşsa, eskisi gibi öyle oyalama kandırma taktikleriyle gelinecekse kimse hiç buna teşebbüs etmesin. Bizim bu tür şeylere karnımız tok. Ama yok gerçekten bu süreci siyasal diyalog yöntemlerle çözmeye karar kılmışlarsa bu konuda zihinsel bir oluşum süreci gelişmişse biz buna varız. Şimdi bu zindan direnişleri ardından gelişen bir yumuşama ortamı vardır. Ama bize yansıyan açık resmi bir şey söz konusu deðildir. Biz ortamdan bahsediyoruz. Zemininin oluşmuş olmasından bahsediyoruz. Kimse farklı durumlar mı var gibi bir arayışa girmemeli. Bizim açımızdan öyle bir şey yok. Somut şeyler olursa ortaya konulur. Fakat bir zemin var. Bazı yumuşatıcı sinyaller var. Bunlar ne kadar gerçeðe dönüşür bilemeyiz. Biz mücadelemizi yürütmek zorundayız. Her şeyden önce Önderliðimiz üzerinde tamı tamına 486 gündür kanunsuz bir tecrit uygulaması vardır. Bu kadar şey ortadayken birileri bizden adım bekliyorsa yanılıyor. Bu büyük bir haksızlık olur. Hele hele Önderliðimiz çatışmaya doðru tırmanışın önüne geçtikten sonra tekrar bizden adım beklemek yanlıştır. Bu konuda top tamamen karşı taraftadır.