Tank atışları nedeniyle kentin tarihi mekanlarının yok edildiğine dikkat çeken Çevre Kültür Vakfı Cizre Temsilcisi Tarihçi Abdulcebar İğdi, “Nuh Tufanı ardından Cizre en büyük yıkım ile karşı karşıya bırakıldı" dedi.
FERHAT ARSLAN
ŞIRNAK / ANF
Çarşamba, 3 Şubat 2016, 07:02
Cizre’de iki ayı aşkın bir süredir devam eden sokağa çıkma yasağı ile birlikte 4700 yıllık tarihi kent de yok ediliyor. Tank atışları nedeniyle kentin tarihi mekanlarının yok edildiğine dikkat çeken Çevre Kültür Vakfı Cizre Temsilcisi Tarihçi Abdulcebar İğdi, “Nuh Tufanı ardından Cizre en büyük yıkım ile karşı karşıya bırakıldı. Hz. Nuh Tufanından sonraki en büyük felaket şu an yaşanıyor” dedi.
AKP hükümetinin Kürdistan’da başlattığı savaş konsepti ile birlikte binlerce yıllık tarihi kentler tank ve toplarla yok ediliyor. Aylardır abluka altında olan 4700 yıllık tarihi kent Cizre’nin tamamı tank ve toplarla dövülerek tahrip ediliyor.
Çevre Kültür Vakfı Cizre Temsilcisi Tarihçi Abdulcebar İğdi, cumhuriyet tarihinden sonra halk ayaklanmaları nedeniyle hedefte olan Cizre’nin ilk kez böylesi bir yıkıma tanıklık ettiğini ifade etti. Kültürel varlıkları koruma vakıf ve kurumların harekete geçmesi gerektiğine vurgu yapan İğdi, “Cizre tarihinde özellikle İslamiyet döneminde her 3 yılda bir yıkım ile karşı karşıya kaldığı bilinmektedir. Kozmopolit bir şehir ve çok kültürlü bir yapıya sahip olması, ayrıca yaşamsal geçiş noktası olması nedeniyle ticaretin merkezi konumundaydı. Tarihinde daima savaş ve yıkımla karşı karşıya kalmış bir kenttir. Moğollardan günümüze kadar böyle bir yıkım yaşan mı? 1500’lü yıllarda Cizre’de yıkım ve salgın hastalıklar yaşanmış. Bu 1900’lü yıllara kadar yaşanmış. Ancak cumhuriyet döneminden bu yana çok kez başkaldırılar olsa da ilk kez şimdi büyük bir yıkım ile karşı karşıya bırakıldı” dedi.
Cizre’nin 4700 yıllık bir tarihe sahip olduğunu hatırlatan İğdi şunları ifade etti: “Cizre’de 4700 yıldır merkezi bir yere sahiptir. Nuh tufanına dayandırılan mitolojide Dilmun Adası olarak belirtiliyor. Gılgameş Destanı’nda da bu şekilde ismi geçiyor. Şu ana kadar hiçbir arkeolojik çalışma yapılmamasına rağmen eski Cizre olarak bildiğimiz ‘Dilmun Adası’ ve su üzerindeki ‘Bot’ anlamına gelen Cizira Botan Adası, Hz. Nuh’tan günümüze kadar birçok kültüre ev sahipliği yapmış bir kenttir. Her zaman bölgeye merkezlik yapmış bir kent konuma sahiptir. Cizre’den geçen Dicle Nehri üzerinde Musul- Diyarbakır arasında ticaret geçiş noktası olarak görev yapmıştır. Bir taraftan dağlara açılan geçiş, birde Derik-Nusaybin Ovasının kapısı görevini yapmıştır. Mervaniler günümüze kadar birçok medeniyete başkentlik yapmış bir yerdir. Nuh tufanından sonraki en büyük felaket ve yıkım ile karşı karşıyayız.”
Tanklarla bombalanan Cizre’nin Kürtlerin aydınlanma şehri olarak bilindiğini de altını çizen İğdi, “Şimdi biz Cizre kültürünü ele aldığımızda Roma kültürü, Bizans kültürü, Sasani kültürü, Osmanlı kültürü, son olarak yerel beyliklerin kültürü ve günümüze kadar konfederasyonların merkezi olan bir merkezdir. İslam tarihinde özellikle Kürt şairlerin konu aldığı yer Cizre’dir. Odak olarak kullanan Cizre, Kurmanci dil ekolünün Kürtçe’deki Kurmanci lehçesi ekolünün yaratıldığı bir yerdir. Meleyi Cizire divanını yazması, Ahmedê Xanê’nin Cizre’ye gelerek 14 yılda Mem u Zin destanını yazması, Feqiyê Teyran’nın kendi divanını orada yazması, Meleyi Batê’nin kendi divanın büyük bir bölümünü orada yazması buradaki şehrin, bölgedeki aydınlanmanın göstergesidir. Kürtler kendilerini Cizira Botan’ın sahibi olarak görüyor. Buradaki Mirlerden öncesi ve sonrası bilinmektedir. Cumhuriyetin kuruluşunda Atatürk’ün İzmir konuşmasında ‘Cizre Komutanlığı’ olarak söz eder. Onun haricinde 1500 yıllık Birca Belek Kalesi efsanesi var, Mem u Zin var, Kürtlerin 3 bin yıllık kullandığı bir destan Memê Alan’ın Mem u Zin destanı var. Bugün Cizre’nin her taşı, her mahallesi, her kalesinin altında bir hikaye yatıyor. Bu kültür kadim bir halkı yaratmıştır.”
2 ayı aşkın süren sokağa çıkma yasağı ile birlikte yaşanan can kayıpları ile binlerce yıllık tarihinde ortadan kaldırılmak istendiğine dikkat çeken İğdi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu an sokağa çıkma yasağı Cizre’de devam ettiği için tahribatın boyutunu bilmiyoruz. Dün 470 yıllık Seyidan Cami’sine top mermisi isabet etti. Aynı şekilde büyük Ulu Cami kurşunların hedefi olmuş ancak tahribatın boyutu çok büyük bunu herkesin bilmesini istiyoruz. Burada kültürel varlıkların yıkımı da söz konusu. Burada kültürümüz yok olmakla karşı karşıya. Tankların girdiği kentte büyük bir yıkım söz konusudur. Buradaki tarihi mimarisine, coğrafyasına uygun bir kültür söz konusu ancak burada bir kültürün hedef alındığını düşünüyorum. Bir halkın tarihi yok ediliyor ve yeni nesillere kalacak bir miras ortadan kaldırılıyor” diye konuştu.