GÖRÜNTÜLÜ

Hesekê'de bir dut ağacının öyküsü

Nafo Ana, konuşması sırasında Ğırra köyündeki, tarih boyunca dut meyvesi vermeyen dut ağacının masalını da anlattı.

Ş. Rubar Qamışlo Hamlesi, faşist DAİŞ çetelerinin Suriye’ye açılan kapısı Girê Spî'nin (Til Abyad) özgürleştirilmesiyle sona erdi.  Hamle boyunca yüzlerce köy özgürleştirilmiş, bunun yanı sıra Kizwan Dağı da özgürlüğüne kavuşturulmuştu. Ancak askeri zaferlerle birlikte bölgenin gizli kalmış tarihinin de özgürleştirildiğini artık görmek mümkün.
Sözde Suriye muhaliflerinin YPG/YPJ güçlerinin yakıp yıktığını iddia ettiği köylerde insanlık düşmanı DAİŞ'in ardından yaşamın eskilere oranla çok daha canlı olduğu görülüyor. Özellikle bölge halkının isteğiyle YPG/YPJ'nin bölgede operasyon yaptığı da artık Arap aşiretlerinin dilinden düşmüyor. Son olarak YPG/YPJ güçlerinin, önceden DAİŞ'in korkusuyla bölgeden kaçıp alanının özgürleşmesiyle geri dönen halka sağlık ve gıda yardımında bulunması halkın az da olsa acılarını unutturuyor.
Kizwan Dağı eteklerindeki köylerde halkın artık eski yaşamlarına geri döndüğünü, bölgedeki eski geleneklerine geri dönmek istemesiyle anlıyoruz. 

'ARAP-KÜRT SAVAŞINA DÖNÜŞTÜRMEK İSTİYORLAR'

Nofa Ana, Ğırra köyü tarihi hakkında konuşarak, "Bizler Arapların Gabbara aşiretindeniz. Bu köylerde 1944’lerde Gabbara aşireti ve Kürt aşiretlerinden olan Kikan aşiretiyle büyük savaşlar yaşadık. Ancak o günden bugüne aramızda olumsuz bir şey yaşanmadı. Dönem Arap-Kürt savaşı değildi. Aşiret savaşlarıydı. Ancak şimdi o dönemin aşiret savaşını bugün Arap-Kürt savaşına dönüştürmek istiyorlar. Yine o dönemki savaş bir kadın yüzünden çıkmıştı" dedi.

DUT AĞACI MASALI

Nafo Ana, konuşması sırasında Ğırra köyündeki, tarih boyunca dut meyvesi vermeyen dut ağacının masalını da anlattı: "Dut ağacının ana vatanının Çin olduğu herkes biliyor. Yine bölgeye savaşlar ve kervanlar yoluyla geldiği de bilinmekte. Bu ağacın yeri eskiden büyük bir kuyu idi. Bir zamanlar bir Arap erkeği bir Kürt kızını kaçırmak için peşinden uzun bir süre koşmuş. Dayanamayan Kürt kızı yakalanmamak için kendini bu kuyuya atmış. Çıkan dut ağacının bu kız olduğu söyleniyor. Yani Kürt kızı bu dut ağacında yeniden yaşam bulmuş.  Kuyu ise mütevazı bir şekilde dut ağacının hemen yanında tekrardan oluşmuş ve bitmez tükenmez bir su vermeye başlamış. Dut meyvesi vermeyen dut ağacı su vermeye başlamış. Bizler köylüler olarak yüzyıllardır bu su kuyusunda tüm su ihtiyacımızı gideriyoruz. Hayvanlarımızın su ihtiyacını karşılamaktadır."
DAİŞ çetelerinin burayı işgal etmesiyle suyun azaldığını dile getiren Nofa Ana, DAİŞ'in neden bu ağacı kesmediğini de şöyle anlattı:
"DAİŞ geldiği zaman bizler köyü terk etmiştik. Duymuştuk ki, DAİŞ ağacı kesmişti.  Buna çok üzülmüştük. Buranın en büyük ağacıdır. Bin yıllıktır. Ancak geldiğimiz zaman ağaç yerindeydi. Ağacın kutsal olduğunu her zaman biliyorduk. Bu son şeylerle anladık. Nenelerimizin bize aktardığına göre, kim bu ağaca zarar verirse su kesilir masalı vardı. Belki DAİŞ bunu bildiği için bunu kesmekten korkmuştur. Keserlerse susuz kalacaklarını biliyorlardı. Bizler bu ağaca hep bir şeyler asardık. Bez parçaları ve ip gibi. DAİŞ ağacı kesmekten korkmuş, taktığımız tüm bez parçalarını ise tek tek sökmüş."
 

...