‘Hedefin Kürtler olduğu açıkça dile getiriliyor’

Erdoğan’ın doğrudan Fırat’ın doğusunda saldıramasa da Fırat’ın batısına yönelik hedeflerini gerçekleştirebileceğini ifade eden siyaset bilimci Zafer Yörük, hedef Kürtler diyor.

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği üzerinden Suriye’ye operasyon kartını oynamasıyla bölgede yeni bir savaş ihtimali doğdu. Erdoğan bununla son dönem Türkiye’de yükselen mülteci düşmanlığına karşı da Suriye’de 30 kilometre güvenli alanı oluşturup sığınmacıları buraya yerleştirme ile bu sorunu çözme derdindeydi.

Operasyon henüz netleşmiş değil. Son yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası operasyon “Güney sınırı” olarak geçti, fakat net bir isim telaffuz edilmedi. Erdoğan oyununu kurmaya başlamışken saldırıya dair ABD’den kırmızı ışık geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, “Fakat herhangi yeni bir saldırı, bölgesel istikrarı daha da zayıflatacak ve koalisyonun DAİŞ’e karşı kampanyasındaki ABD güçlerini riske atacaktır” diye konuştu.

ABD’nin aksine Rusya ise Türkiye’ye destek verdi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov “Türkiye, tabii bunlara kayıtsız kalamaz. Bu sorunların Suriye'nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde çözülmesini istiyoruz” sözlerini kullandı.

Şu anlık gelişmelere bakılırsa Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna operasyon düzenleyip düzenlemeyeceği belirsiz ama Erdoğan'ın grup toplantısında Til Rifet ve Minbic’a operasyon düzenleyeceğiz, demesi rotasını değiştirdiği anlamına geliyor. Zira ANF'ye konulan Siyaset bilimci Zafer Yörük de olası bir operasyonun Fırat'ın batısında olacağına işaret ediyor.

Doç. Dr. Zafer Yörük ANF’nin sorularını yanıtladı.

Suriye’de olası bir saldırının NATO pazarlığı üzerinden Türkiye’nin bir çelişki görmesi ve bu yönde hareket ettiği görüşü hakim. Ama şimdiye kadarki açıklamalara göre ABD bu konuda net bir kırmızı ışık yaktı. Öte yandan operasyonun belirsiz bir tarihe ertelendiğine dair de çeşitli söylemler dolaşıyor. Şu an tam resmi bir açıklama olmasa da, siz ne düşünüyorsunuz bu durum hakkında?

ABD yeşil ışık yakmadı ama Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un açıklamasında “Türkiye'nin hakkı orada güvenliği sağlamak vs.” demesi oldukça cesaretlendiriciydi. Rusya kontrol ettiği bölgelerden çekiliyor. O yüzden Til Rifet ve Minbic tarafına doğru bir operasyonun her an olabileceği anlamına gelebilir bu. Erdoğan'ın Putin'le ne görüştüğü henüz açıklanmadı ama orada hayati önemde olan şey, hava sahasının açılıp açılmadığı. Eğer Rusya hava sahasını açmayı kabul etmişse herhangi bir operasyon olabilir diye düşünüyorum.

Öte yandan Dêrik tarafında iş biraz çıkmaza girdi. ABD’nin net bir açıklaması oldu karşı olduğuna dair. Dolayısıyla o taraf, yani Fırat'ın doğusuna öngörülen operasyon belirsiz tarihe ertelenmiş olabilir ama öteki tarafta; Fırat'ın batısında Minbic'a kadar Kobanê’yi güneyden çevirecek bir operasyon ise olası. Orasıyla da birlikte baraj, su, elektrik vs. kontrolünü eline alabilecek bir operasyonu yapabilir, diye düşünüyorum. Yani hala bir operasyon ihtimali var, 30 kilometrelik alan olmasa da var.

Erdoğan bu 30 kilometrelik alan planının öncelikle Suriyeli mültecileri oraya yerleştirmek üzerine olduğunu sıkça dile getiriyordu. Ama bu anlattığınız şey biraz Kürt varlığını orada bir şekilde cendereye almak olarak yorumlanabilir, değil mi?

Zaten açık olarak bununla ilgili bütün operasyon. Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrol ettiği bölgelere yönelik yapılıyor ve bütün derdinin de bununla ilgili olduğunu artık apaçık ifade ediyor. Bundan önceki operasyonlarda “Biz DAİŞ’le savaşacağız” gibi bahaneler söyleniyordu. Ama Türkiye artık çok açık ve net ifade ediyor niyetini, yani asıl dert orada herhangi bir Kürt yapılaşmasını ortadan kaldırmak. Bunun için “PKK terörizmi” gibi gerekçeler öne sürüyor ama bu zamana kadar Suriye’nin içinden Türkiye’ye yönelik herhangi bir tehdit gelmedi. Gelse de zaten şüphe ile karşılanacaktır. Çünkü Hakan Fidan daha önce bunu kendi sesinden ifade etmişti: “Dışarıdan göndeririz bir füze, ondan sonra gireriz” vs. diye. Dolayısıyla bu da şüphe ile karşılanacaktır. Bizi YPG vurmaya başladı denilse bile inandırıcı olmayacaktır. Zaten hedefin Kürtler olduğu açıkça dile getiriliyor.

Peki, AKP her zaman için devreye soktuğu bu “operasyonu yaparım hem içeride hem dışarıda denge sağlarım” politikasını bu defa nasıl bir hatta izleyecek?

İç politika açısından Kuzey Irak’a devam eden ve Nisanda başlayan Kilit Pençe adlı operasyonuna dair umutları vardı ama orada da işlerin yolunda gitmediği görülüyor. Çünkü çok büyük anlaşmalar yapmıştı KDP ile. KDP de Türkiye güçleri yanında yer almasının onun açısından nihai sonuç alıcı bir takım kazanımlar getirebileceğini düşünüyordu.  Ama anladığım kadarıyla öyle olmadığı görülüyor yine. Bakıldığında Zap, Avaşîn ve Metîna bölgelerinde ilerleme yok, onun yerine kayıplar var. Anladığımız bu ama tabii ki ayrıntılarını bilmiyoruz. Özellikle Milli Savunma Bakanlığı'nın açıklamalarına güvenmiyoruz. Kürt kaynaklardan gelen açıklamalar ise, Türkiye’nin kayıplarının söylendiğinden çok daha büyük olduğunu ifade ediyor. Ve herhangi bir ilerleme sağlayamadıklarını da.

Bölgeye helikopterlerle grup grup askerin indirilip orada da hedef halinde öyle bıraktıkları söyleniyor. Dolayısıyla orada alamayacaklar gibi de görünüyor. Çünkü zaten oranın coğrafi yapısını bilenler, bölgeyi çok iyi tanıyanlar, gerilla muadili bir ekip olmadıkça orada kara harekatının kalıcı bir başarısının mümkün olmadığını da bilir.

Bu yeni operasyon da haliyle diğerinin açığını da kapatma hedefi taşır yani?

Öyle anlaşılıyor, şimdi orada sonuç alamayınca bu sefer Suriye’nin altı çizilmeye başlandı. Suriye'ye gidelim bayrak dikelim, ondan sonra seçime gideriz mantığı da var. Öte yandan elbette Rusya, ABD çekişmesinden ve de Ukrayna savaşı üzerinden de yararlanarak bir şey yapma umudu ortaya çıkmıştı. Ama tabii burada başka şeyler de devreye giriyor. Örneğin İran'ın kaygıları var. ABD'nin bunun üzerinden yeşil ışık yakması ihtimali var. Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini veto tehdidi var. Bunların yanı sıra bu tehdit üzerinden ABD’ye yönelik şöyle bir beklenti de olabilir: ABD’nin bir şekilde Türkiye’ye biraz daha yumuşak bir yaklaşıma dönmesi. Eğer olursa AKP için bu bir kazanım olacaktır.

Daha çok ne üzerinden olur ABD’nin Türkiye’ye ılımlı siyaseti?

Türkiye ABD’nin F-35 programından çıkarıldı ve oraya çok para ödemişti. O paraları ABD el koymuş durumda. Şu anda milyonlarca dolardan söz ediliyor. Bir de yine milyonlarca dolar verip S-400’ler aldı. İkinci partiyi de almayı taahhüt etti. Oraya da bir milyonlarca dolar verildi ama kullanamıyor, paketini bile açamıyor. Ne yapacağını bilmiyor ve şimdi elindeki F-16’ların da modası geçti. Modernize edilmesi gerekiyor artı bir de yeni nesil F-16’lar var, onlara da talip olmuştu. Türkiye “O parayı madem ödedik F-35 vermeyeceksiniz de F-16 verin” diye bir teklifte bulunmuştu ABD’ye.

Türkiye belki buralarda bir yumuşama ve de ABD’den “Tamam F-16 verelim veya elinizdekileri modernize edelim” gibi bir teklif bekliyor olabilir. Bunu da Türkiye’deki kamuoyunda diplomatik bir başarı olarak sunabilir. Pekala, Suriye girmedik ama elimizi güçlendiriyoruz, hava kuvvetlerimizi güçlendiriyoruz vs. gibi bir sonuç çıkarabilir. Bir başka boyutu da daha uzun vadeli bir strateji. Ki bu konuda özellikle ABD’nin de fikir birliği içinde olduğu tahmin ediyorum.

Nedir bu?

Enerji nakil hatları ile ilgili. Bu yüzden Türkiye'nin Kuzey Irak’ta bu kadar rahat operasyon yapabilmesine ABD’den ses çıkmıyor. Ukrayna sorunundan sonra bunun yolu da açılmış bulunuyor gibi gözüküyor. Çünkü ABD, Rus petrol ve doğalgazına alternatif kaynaklar arayışı içinde Ortadoğu’da da. Musul petrolü ve doğalgazı, Kürt Petrol var şimdi de Süleymaniye bölgesinde. Zaten ortada bir boru hattı var. Bu boru hattının daha da büyütülmesi, genişletilmesi ve de Mersin limanına bir şekilde ulaşması hedefleniyor. O bölgenin güvenliğinin de Türkiye'nin kontrolünde sağlanması ihtimali var. Bu petrol sevkiyatı için daha uzun vadeli bir proje çerçevesinde Türkiye’ye Kuzey Irak’ta operasyon yapması için yeşil ışık yakmış olabilir ABD. Tabii İran petrol ve doğal gazının da Rusya’ya alternatif olmasını istemiyor ABD çünkü İran’la da problemi var.

Bunun Suriye’ye nasıl bir etkisi var?

Yani Irak birinci seçenek ve oradan gelecek petrol var ama Suriye'de de petroller var. Hakeza Suriye’nin içinden geçecek bir petrol boru hattı işi daha da kolaylaştıracaktır. Bu anlamda uzun vadede bu beklentilerle bir şey umuyor olabilir Türkiye. Tabii son tahlilde ABD’nin Derik bölgesinde bir operasyona izni verebileceği umudunda da olabilir. Ama şu ana kadar ABD net bir şekilde karşı çıktı Fırat'ın doğusundaki bir operasyona. Onun yerine Rusya da işte “Türkiye'nin hakkıdır” dedi.

Ama Lavrov bunu muhtemelen kendi kontrol ettiği yani Suriye rejimindeki bölgeler için değil de ABD tarafını karıştırın, o sizin hakkınız manasında söylemiş olabilir. Dolayısıyla bu zikredilen operasyon olmayabilir ama dediğim gibi bir ihtimal var; o da Fırat'ın batısından bir operasyon. Bence bu ihtimal de ortadan kalkmış değil tamamen.

Son olarak konu elbette içerideki politikaya da değiyor. Buradaki koşullar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Burada tabii ki can alıcı mesele muhalefetin tavrı. Erdoğan’ın ne yapmaya çalıştığı belli; Kürtlerle çatışmak. Bununla birlikte de muhalefeti bölmek. O altılı masa grubu ile HDP’nin ve demokrasi güçlerinin arasını açmak. Muhalefetin bunu çok iyi görmesi gerekiyordu ve buna göre başından itibaren bu politikaya karşı çıkması gerekiyordu. Çünkü burada bir milli menfaat falan değil söz konusu olan. Sadece siyasi bir kazanç amaçlanıyor şeklinde net bir şekilde kendisini koyması gerekiyordu muhalefetin. Hala bunu yapmış değil. İYİ Parti ve CHP başta olmak üzere oralardan net bir açıklama ya da “Suriye toprağına niye giriyoruz? Irak toprağında ne işimiz var?” gibi bir şey gelmiş değil.

Barışçı bir argüman Erdoğan'ın planını suya düşebilir ama bunu yapamıyorlar. Bu da onların ne kadar devlet bağımlısı muhalefet olduklarını gösteriyor. Toplum bağımlısı değil, devlet bağımlısı. Bugün Türkiye'de bir defa bir referandum yapılsa herhalde yüzde 70-80 oranında bir “Barış istiyoruz, sınır ötesi operasyon istemiyoruz” gibi bir sonuç çıkacaktır. Kimseyi kandırmaya çalışmasınlar, bizim tabanımız böyle, çok milliyetçi, böyle istiyor demesinler. Eğer siz barış istiyorsanız taban da ister sizinle birlikte.

Net bir şekilde barıştan yana tavır koymuyorlar ve bu da durumu çok zedeliyor. Bu açıdan iktidar da muhalefet de zehirlenmiş durumda. İktidarın yaydığı zehir böylece muhalefete bulaşıyor ve sonuçta Erdoğan’ın dar ve siyasi çıkarlarına hizmet ediyor. Bunu görmedikçe buna net bir şekilde karşı çıkmadıkça bu tür oyunlar, tehditler, can kayıpları, şiddet ve savaş da devam edecektir.