Eren Keskin: Hasta mahpuslar bir an önce serbest bırakılmalı!

PKK’nin silahları bırakmasının olumlu bir gelişme olduğunu ancak diğer taraftan devletin de adım atması gerektiğini vurgulayan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Her şeyden önce ifade özgürlüğü ve hasta mahpusların bırakılması gerek” dedi.

EREN KESKİN

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından, PKK’nin düzenlediği 12. Kongre’de silahlı mücadele dönemini sonlandırdığını açıklamasının üzerinden on gün geçmesine rağmen, iktidar cenahından sürece ilişkin somut bir adım atılmamasına yönelik tepkiler büyüyor.

ANF’ye konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, PKK’nin silah bırakma kararının olumlu bir gelişme olduğunu, ancak şimdi devletin adım atması gerektiğini vurguladı.

Eren Keskin, adım olarak hukukun uygulanması, ifade özgürlüğü üzerindeki baskıların kalkması ve acilen hasta tutsakların serbest bırakılması gerektiğine işaret etti.

‘SÜRECİN BAŞLAMASI ROJAVA İLE BAĞLANTILI’

İnsan hakları savunucuları olarak her zaman Kürt meselesinin silahsız biçimde çözülmesini savunduklarını ifade eden Eren Keskin, bu açıdan yapılan kongreyi ve alınan kararları olumlu karşıladıklarını belirtti. Kürt meselesinin sadece Türkiye’yi ilgilendiren bir mesele olmadığını hatırlatan Eren Keskin, dört ayrı devletin sınırları içinde parçalanmış bir halkın söz konusu olduğunu ve bu coğrafyaların bir parçasındaki gelişmenin diğer parçaları da etkilediğine de dikkat çekti.

Rojava’nın bu süreçte büyük etken olduğunu düşündüğünü ifade eden Eren Keskin, “Ben şahsen devletin böyle bir adım atma zorunluluğunu hissetmesinin Rojava ile bağlantılı olduğunu açıkça düşünüyorum. Bu süreç sadece ‘Kürtler gelsinler barışalım’ şeklinde gelişmedi. Rojava'daki Kürt varlığının burayı etkileyecek olması, İsrail'in Ortadoğu'da büyük bir savaş gücüne erişmiş olması, Amerika'nın konumu, bütün bunların hepsini birlikte değerlendirmek gerekir. Yani Ortadoğu’daki gelişmeler nedeniyle böyle bir sürece girildi. Bu anlamda PKK de Öcalan'ın isteğine uyarak silahları bıraktığını açıkladı. Silahların bırakılması olumlu bir gelişme ama bir taraftan da devletin adım atması gerekiyor” dedi.

‘HUKUK UYGULANMALI’

Eren Keskin, atılacak en başat adımın her şeyden önce hukukun uygulanması olduğunu vurguladı. Türkiye Cumhuriyeti devletinin, kendi yasalarının üstünde kabul ettiği; başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslararası sözleşmelere uymadığı gibi, kendi iç hukukuna da uymadığını da ekleyerek şöyle devam etti:

“Yazılı hukukla uygulama birbirinden tamamen farklı. Anayasaya göre kararları tüm kurumları bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını dahi uygulamayan bir yargı var karşımızda. O nedenle, iç hukukunu bile uygulamayan devletin, her şeyden önce altına imza attığı uluslararası sözleşmelere uyarak ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engelleri kaldırması gerekir. Hiç kimse düşünceleri nedeniyle yargılanmamalı, cezaevine konulmamalı.

Bunun dışında, en acil olarak hasta mahpusların serbest bırakılması ve tüm siyasi mahpusların serbest bırakılması gerekiyor. Ayrıca bir düşman hukuku uygulaması olan Terörle Mücadele Yasası’nın tümden kaldırılması gerekiyor. Zaten Türk Ceza Kanunu'nda örgütlü suçları kapsayan maddeler var. Yani Terörle Mücadele Yasası bir düşman hukuku uygulamasıdır. Bu nedenle bu yasanın kaldırılması gerekiyor.

Ayrıca bana göre, bir kadın olarak, her şeyden önce Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi'ndeki imzanın yenilenmesi, sözleşmeye tekrar imza atılması gerekiyor. Yine yönelik nefret söyleminin son bulması gerekiyor. Bütün bunlar olması gereken şeyler. Ama maalesef henüz bunların uzağındayız. Hasta mahpuslar bile hâlâ serbest bırakılmadı. O nedenle öncelikli olanlar, bana göre bunlar.”

‘HAK İHLALLERİNİN BİR SEBEBİ DE ANA MUHALEFETİN ÇİFTE STANDARTLARI’

Eren Keskin, PKK’nin açıkladığı kongre sonuç bildirgesini CHP’nin “Lozan Antlaşması” üzerinden tartışmaya açmasına da tepki gösterdi. Bu kadar hak ihlalinin yaşanmasının bir sebebinin de ana muhalefet olduğuna işaret eden Eren Keskin, “Hak ihlallerinin sebebinin bir tarafında siyasal iktidarın uygulamaları varken, diğer tarafında ise kendilerini muhalefet olarak tanımlayanların, başta ana muhalefet partisinin çifte standartları var” dedi.

CHP’nin kuruluş ideolojisini tek çözüm olarak görmesini eleştiren Eren Keskin, şunları ifade etti: “Oysa kuruluş ideolojisinin birçok yanlışlıkları ve hak ihlalleri var. Biraz önce ifade özgürlüğünün sağlanması gerekir derken, Lozan’ı da tartışabiliriz tabii ki ama devletten, yani siyasal iradeden özgürlük isteyen ana muhalefetin daha bunun konuşulmasına bile tahammülü yok. O nedenle, iktidar ve muhalefetin bu kadar birbirine benzediği bir coğrafyada birçok sorunun çözülmesi de zor oluyor.

Ana muhalefet partisi maalesef, sadece Mustafa Kemal'in adını kullanarak siyaset yapıyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olsun, İstanbul Sözleşmesi olsun, siyasi mahpusların serbest bırakılması olsun, bu konularda ana muhalefetin gerçek anlamda konuştuğunu duymuyorum. Evet, haklı olarak Mahir Polat hasta bir mahpus olduğu için onu konuştular ama cezaevinde bin 412 hasta mahpus var. Ama CHP'nin bu hasta mahpuslarla ilgili konuştuğunu hiç görmüyorum. Yani her şeye kendi açılarından bakıyorlar. Çok çifte standartları var. Bu da tabii ki muhalefetin yüksek sesle talep etmesinin önündeki önemli bir engel.

CHP, ana muhalefet partisi; çifte standartları ve kuruluş ideolojisine bu kadar sıkı sıkıya bağlılığı yüzünden yeni yollar aramıyor. Bu dönemde birçok eylem yapılıyor iktidara karşı ama o eylemlerdeki söyleme, o eylemlerde atılan sloganlara baktığımızda aslında soykırım yapan ittihatçı ideolojinin nasıl giderek güçlendirildiğini görüyoruz. Bu da bize umut vermiyor.”

‘HAKİKAT VE YÜZLEŞME KOMİSYONLARININ KURULMASI GEREKİYOR’

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin komisyon çağrısını da değerlendiren Eren Keskin, karşılıklı konuşmanın, fikir alışverişinin tamamen ortadan kalktığı bu süreçte mecliste komisyon kurulmasının iyi bir adım olduğunu söyledi. Ancak meclisteki komisyonun yanı sıra sürece dair ‘Hakikat ve Yüzleşme Komisyonlarının da kurulmasının önemine dikkat çeken Eren Keskin, şunları kaydetti:

“Hakikat ve Yüzleşme Komisyonları, barış süreçlerinin olduğu coğrafyalarda önemli yapılar. Bu açıdan mecliste bir komisyon tabii ki oluşabilir, ama bunun dışında tamamen bağımsız sivil toplum ve insan hakları örgütlerinin yürütücüsü olduğu Hakikat ve Yüzleşme Komisyonlarının da kurulması gerekir. Tabii toplumun bu kadar kutuplaştırıldığı ve nefret söyleminin bu kadar yaygınlaştığı bir yerde çok kolay olmayacak bu.

Ancak hakikat ile yüzleşmek çok önemli. Barış Annelerinin yaşadıkları var, Cumartesi Annelerinin yıllardır süren adalet mücadelesi var. Cinayetlerin hiçbirinin failleri ortaya çıkarılmamış. Kaldı ki bu yolda tek bir adım atılması dahi düşünülmüyor. O zaman nasıl barış olacak? Gözaltında kaybedilmiş, işkencede öldürülmüş bu kadar insan varken ve bunlar araştırılırken, bunların akıbetlerinin açıklanması gerek. Aynı şekilde PKK tarafından yapılan sivillere yönelik eylemler de araştırılsın. Zaten bu komisyonların amaçları budur. Savaştan acı çekmiş, çatışmadan zarar görmüş tüm kesimlerin, süreçlerin tartışılması gerekir.”