HDP, 'Sınır Tanımayan Doktorlar’ı Kürdistan'a davet etti
HDP'li milletvekilleri, Kürdistan'daki katliamlara karşı 'Sınır Tanımayan Doktorlar'a çağrı yaptı. Vekiller, doktorları Cizre, Sur ve Silopi'ye davet etti.
HDP'li milletvekilleri, Kürdistan'daki katliamlara karşı 'Sınır Tanımayan Doktorlar'a çağrı yaptı. Vekiller, doktorları Cizre, Sur ve Silopi'ye davet etti.
Meclis Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyesi HDP milletvekilleri Tuğba Hezer Öztürk, Sibel Yiğitalp ve Behçet Yıldırım, 'Sınır Tanımayan Doktorlar'a mektup yazdı.
Milletvekilleri, doktorlara çağrısında, Kuzey Kürdistan'daki soykırımcı saldırılar ve bu saldırılarda çok sayıda sivilin katledilmesine değindi.
'CİNAYET, YARALILARA SALDIRI, CENAZEYE İŞKENCE...'
Açıklamada, şu hatırlatmalar da yapıldı:
"Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 02.12.2015’ten, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçelerinde ise 14.12.2015’ten beri devam etmekte olan sokağa çıkma yasaklarında; Cizre’de evlerinin merdivenlerinde halasının kucağındayken yanağından vurularak katledilen 89 günlük Miray Bebek ve onu beyaz bayrakla ambulansa yetiştirmeye çalışırken katledilen dedesi Ramazan İnce yaşanan katliamın tüm boyutlarını gözler önüne sermektedir. Bunların yanı sıra askeri kışlalara dönüştürülen hastanelerde yaşam hakkı topyekûn yok sayılmakta, hastaneye gitmek isteyen yurttaşlar, polis ve kaymakamlığa bildirimde bulunmasına rağmen kaçınılmaz bir şekilde yine kurşunların hedefi olmaktadır. HDP Şırnak milletvekili Faysal Sarıyıldız ve beraberindeki 30 kişilik heyetin kaymakamlığa bildirim yapılmasına ve beyaz bayraklarla olmasına rağmen yaralıları ve cenazeleri almak için gittikleri mahalleden döndükleri sırada polis tarafından açılan ateş sonucu iki vatandaş katledilmiş ve 10 kişi yaralanmıştır. AİHM’e bugüne kadar ambulans hizmetinden faydalanabilmek için 5 kişi tarafından başvurulmuş, bunlardan üçünün kan kaybından ölmelerine AİHM’in tedbir kararına rağmen seyirci kalınmıştır.
Hüseyin Paksoy isimli yurttaş 4 gün boyunca hastaneye kaldırılamamış ve kan kaybından ölümüne seyirci olunmuştur. Yine farklı dönemlerde yaralılara ulaşmaya çalışan 3 sağlık görevlisi devlet güçlerince katledilmiştir. Sokağa çıkma yasaklarının olduğu ilçelerde ordu ve özel hareket polisleri silahlar ve tanklarla sivil yerleşim alanlarına rastgele ateş açmakta ve siviller taciz edilerek halk göçe zorlanmaktadır. Evinin önünde öldürülenlerin cenazelerinin aileleri tarafından sokaktan alınmasına izin verilmemekte, bağımsız sivil toplum kuruluşlarının dahi cenazeleri almasına müsaade edilmemektedir."
Ulaşılan cenazelerde ise yüzlerce mermi izinin görüldüğü, cenazelere işkence yapıldığının vurgulandığı açıklamada, "Katledilen sivil yurttaşların otopsi raporları ya tutulmamakta ya da gizlilik kararı gerekçesi ile ailelere verilmemektedir. Son yapılan adli tıp kurumu kanunu uygulama yönetmelik değişikliğine göre üç gün içerisinde alınmayan cenazelerin defin işlemi mülki idare amirliği tarafından gerçekleştirilecektir. Sokağa çıkan herkesin öldürüldüğü bir ortamda ailelere yaşadıkları acı kayıpların yanında birde cenazelerine sahip çıkamamanın acısı yaşatılmaktadır" denildi.
TAYBET İNAN VE 'DOĞMAMIŞ BEBEK' HATIRLATMASI
Şırnak'ın Silopi ilçesinde katledilen 11 çocuk annesi 50 yaşındaki Taybet İnan’ın da cenazesinin günlerce sokak ortasında kaldığı ve ailesinin cenazeyi almasına izin verilmediğinin hatırlatıldığı açıklamada, "Taybet İnan’ın kızı ise 'Şimdi annem ile 11 yaşındaki çocuğu öldürmeyi terörist öldürdük diye açıklayacaklar' demiştir. Bu söylem, devlet tarafından, çocuk, kadın, yaşlı demeden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın ve mevcut Hükümet’in öldürülen herkesi “terörist” ilan ederek, vahşeti meşrulaştırmaya çalışan, zihniyetlerinin acı bir ifadesi olarak görülmektedir. Tıpkı anne karnında kurşunlanarak öldürülen henüz doğmamış bir bebek gibi" diye kaydedildi.
'BİR AN ÖNCE BÖLGEYE GELİNMELİ'
Devlet terörü ve ablukasından, halkın sağlığının da olumsuz etkilendiğine dikkat çekilirken, şunlar belirtildi:
"Temiz içme suyu şebekelerin bilinçli olarak tahrip edildiği, kar suyunun kullanıldığı, gıdaya ulaşmanın imkânsız hale getirildiği, hayvanların dahi hedef alınarak öldürüldüğü, sağlıklı beslenme koşullarının olmadığı, bilhassa çocukların ve hamile kadınların üzerinde korku ve stresin hâkim olduğu, emziren kadınların sütten kesildiği, çocukların temel besin gereksinimlerinin dahi karşılanmasının imkânsız hale getirildiği bu coğrafyada sivil vatandaşlar için yaşam, iyice çekilmez bir hale dönüştürülmüştür. Kürt coğrafyasındaki birçok sağlık kuruluşları ve eğitim kurumları resmi yazı ile boşaltılarak askeri kışlalara dönüştürülmektedir. Devlet hastanelerine sivil yurttaşlar öldürülme ve tutuklanma korkusu ile başvurmamaktadır. Çoğu eczanenin kapalı olduğu bölgede ilaç bulmak neredeyse imkânsız durumdadır. Dünya Sağlık Örgütünün, Sağlık ve Sağlık hakkı tanımının tamamen yok sayılmasına, birçok sivil toplum kuruluşunun ihlalleri defalarca dile getirip raporlaştırmasına rağmen hükümet hiçbir adım atmamış aksine daha fazla hiddetlenmiştir. Uluslararası bağımsız kuruluşlarının bölgeye bir an önce gelip destek vermeleri, halka sağlık hizmeti sunmaları ve bölgedeki gözlemlerini dünya kamuoyu ile paylaşmaları mutlak surette gerekmektedir."
'CİZRE, SUR VE SİLOPİ'YE DAVET EDİYORUZ'
HDP milletvekilleri, açıklamalarında Cizre'de yaralıların olduğu binaya da devlet güçlerinin saldırdığını vurgularken, şunları da ifade etti:
"Başta sağlık hizmetleri sunmak üzere Nijerya iç savaşından bugüne dek çeşitli olumsuzluklar ve güçlükler yaşamalarına rağmen mekân anlayışını aşmış, ihtiyaç duyulan yerlere ulaşmak için çabalamış sınır tanımayan doktorlara ve gözlemlerini dünya kamuoyuna sunması için uluslararası bağımsız sivil kuruluşlarınadır ve çağrımız davet niteliğindedir. Yaşam hakkının yok sayıldığı bu zorlu bölgelerde, tüm bu vahşetlerin karşısında halka ve yurttaşlara bir nebze de olsa yardımcı olup halka psikolojik destekte bulunup çocuklara yalnız olmadığını göstermek için sizleri Cizre’ye, Sur’a, Silopi’ye davet ediyoruz. TBMM bünyesinde çalışan Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nun Halkların Demokratik Partisi’ne mensup üyeleri olarak Kürt halkının yanında olmanızı bekliyoruz. Yapmış olduğumuzu davete olumlu karşılık vereceğinizi düşünüyor, HDP olarak tarihi sorumluluğunuzu yerine getireceğinize olan inancımızı yineliyoruz."