HDP'li Baluken ve Sancar, devletin Kürdistan'daki terörüne ilişkin basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, Esadullah timinin DAIŞ'in Türkiye kolu olduğu belirtilirken eskiden JİTEM, Hizbullah'a çalışanların bölgede görevlendirildiği belirtildi. HDP'li vekiller, "Halka soralım" diyerek, bütün siyasi partileri öz yönetim taleplerinin olduğu ilçelere çağırdı.
HDP, Kuzey Kürdistan'da uygulanan "sokağa çıkma yasakları"na ilişkin rapor hazırlayarak, Meclis'e sundu.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Meclis'te konuya ilişkin basın toplantısı düzenledi.
'SİLVAN'DA HEDEF ALINMAYAN EV KALMADI'
Baluken, "sokağa çıkma yasağı" nedeniyle neredeyse 20 bin insanın Silvan'dan göçertildiğini belirtirken, ilk yasaktan bu yana Silvan'da 16 sivilin katledildiğini aktardı. Yasağın "büyük savaş ve yıkım operasyonu" olduğunu kaydeden Baluken, bu saldırılar sonrasında neredeyse hedef alınmayan tek bir evin kalmadığını açıkladı. Baluken, ilçede işkence yapıldığını, gazeteci ve STK temsilcilerinin tehdit edildiğini belirterek, "Orada gazetecilerin kafasına silah dayandı. Can Dündar ve Erdem Gül'ü cezaevine gönderen süreç Silvan'da gazetecilerin kafasına silah dayandırılmasıyla başladı. Bir darbe uygulaması adeta Silvan'ı viraneye çevirdi" dedi.
'IŞİD TÜRKİYE KOLU; ESADULLAH TİMİ'
Baluken, ilçede her türlü insan hakkının ve hukukun askıya alındığını ve ilçede paramiliter güçlerin devreye sokulduğunu söyledi. Bölgede devreye sokulan yapıları "IŞİD'in Türkiye kolu" olarak nitelendiren Baluken, "Türkiye'nin IŞİD kolu olan Esadullah timi ve gladyonun işbirliği ile bu süreç yaşanıyor" diye konuştu. Esadullah Timi'ne ilişkin şimdiye kadar çok sayıda önerge verdiklerini belirten Baluken, ancak hükümetin bu konuda herhangi bir yanıt vermediğini belirterek, hükümetin sorumluluktan kaçtığını söyledi. Baluken bunu, "Halkın yaptığı 'IŞİD'in Türkiye kolu' değerlendirmesinin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor" dedi.
Baluken, "Üzülerek belirtmek isteriz ki Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de IŞİD'in Türkiye kolu olan Esadullah Timi suç işlemeye devam ediyor" diyerek, milletvekillerine de bu birimler tarafından "öldürücü" saldırılar yapıldığını belirtti. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'a yönelik saldırıları hatırlatan Baluken, Yüksekdağ'a yönelik saldırıların öldürmeye yönelik olduğunu dile getirerek, bu uygulamalara son verilmesini istedi.
SİYASİ PARTİ, AVRUPA VE DÜNYAYA ÇAĞRI: HALKA SORALIM
Baluken, bütün siyasi partileri öz yönetim taleplerinin olduğu ilçelere çağırdı. Baluken, "Buralara gidip halka soralım, halk ne istiyor, onu bir rapor olarak sunalım. Halkın bir öz yönetim talebi var, bunu aydınlatılması gereken meclis şuan sorumluluktan kaçıyor" dedi. Çağrıyı Avrupa ve dünyaya da yaptıklarını belirten Baluken, "Buraya gelip raporlarını hazırlasınlar. Hükümetin verdikleri bilgilerle değil halkın talebinin ne olduğun halkın talebine göre raporlarını hazırlasınlar" diye konuştu.
Baluken, son olarak milletvekillerinin yine öldürücü saldırıya uğradıklarını, Leyla Birlik'in araçtan indirilip yere yatırıldığını ve ölümle tehdit edildiğini bildirdi.
SANCAR: VALİLER SAVAŞ POLİTİKASININ HAMALLIĞINI YAPIYOR!
HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar ise şimdiye kadar çok sayıda kent merkezinde toplam 117 gün süren sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini ve neredeyse 6 ayın, son 4 ayının sokağa çıkma yasağı ilan edilerek geçirildiğini söyledi. Nusaybin'de en son 13 Kasım'da başlayıp 26 Kasım'da sona eren sokağa çıkma yasağının en yıkıcı yasak olduğunu söyleyen Sancar, bu uygulamaların savaş konseptinin bir devamı olduğunu belirtti.
Bu uygulamalarla halkın ve HDP tabanının cezalandırıldığını dile getirerek, hangi koşullarda sokağa çıkma yasağı ilan edilebileceğini belirten Sancar, yapılan uygulamanın yasal olmadığını ve bunun AİHS'yi de ihlal ettiğini kaydetti. "Bu uygulamalar hukuksuzdur, anayasaya aykırıdır" diyen Sancar, valilerin bu kararı verme yetkisine sahip olmadığını belirterek, "Hükümetin savaş politikalarının bir tür hamallığını yapıyorlar. Yaptıkları uygulamalar suçtur. Verilen kanunsuz emirdir verilen kanunsuz emir fili suç olmaktan çıkarmaz" dedi.
KESKİN NİŞANCILARIN ROLÜNE DİKKAT ÇEKİLDİ
Sancar, söz konusu uygulamaların "her türlü ihtiyaçtan yoksun bırakan kolektif cezalandırma" uygulaması olduğunu söyledi. Devletin ağır silahlarla evlere ve yerleşim yerlerine saldırı düzenlendiğinin kaydeden Sancar, keskin nişancı uygulamasının da bir savaş uygulaması olduğunu vurgularken, Yugoslavya ve Suriye pratiklerine dikkat çekti, "Boşkanlara yönelik yapılan soykırımda da keskin nişancılar rol oynadılar" dedi.
'HİZBULLAH, JİTEM, GLADYO ARTIKLARI GÖREVDE!'
Sancar, Nusaybin örneğine de değinerek, keskin nişancıların tek kurşunla insanları katlettiğini belirtti. Sancar, "Hükümet bu konuda verilen her türlü soru ve araştırma önergelerini reddediyor" diye konuştu. Sancar, yine yaşadığı örneklerden hareketle bölgedeki güvenlik gücü adı altında görevlendirilen güçlerin karanlık olduğunu ve kim olduklarının bilinmediğini belirterek, "Eski Hizbullah, JİTEM, gladyo artıkları veya bizzat onların öncüleri bölgede görev yapıyorlar" diye konuştu.
'SAVAŞ UNSURLARI BATIYA DA KAYDIRILACAK!'
Sancar, Musa Çitil'in '90'lı yıllardaki failli meçhullerden yargılandığını, daha sonra beraat ettirilerek rütbesinin büyütülüp yeniden bölgeye gönderildiğini hatırlattı. Sancar, "Hükümet korkunç suçlarla anılan bu kişileri yeniden görevlendiriyor" derken, Kürdistan'da "sorumsuz, sınırsız bir savaş ortamı yaratıldığını" söyledi. Sancar, "Şu anda Kürt illeri laboratuar olarak kullanılıyor, yarın öbür gün batıda herhangi bir bölgede de bunlar kullanabilir" uyarısında bulundu.