Dörtlerin direnişi sürüyor

Cizre’deki vahşet bodrumlarında katledilenler arasında yer alan 4 gencin hikayesi, özgürlük mücadelesinin geçmişten günümüze bağının ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyuyor.

Cizre’nin öz yönetim iradesine yönelik saldırılar başladığında, sadece ilçe sakinleri değil, bu katliamlara sessiz kalamayan üniversite öğrencileri, işçiler, evli çocuk sahibi insanlar her şeyi bir kenara bırakarak direnişe ortak oldu. Yoğun ve vahşileşen saldırılara rağmen son anlarına kadar direnen bu insanların çoğu birbirini tanımamasına rağmen hep beraber kenetlendiler. Katledilenler arasındaki 4 genç ise bunun istisnalarından biri. Botan’ın kalbi Cizre’de katledilenlerden Muharrem Erbek (16), Sabri Sezgin (18), Mahsun Erdoğan (20) ve Botan Ekinci (17) ölümün bile ayıramadığı yoldaşlıklarıyla dikkat çekiyor. Onlar Güçlükonak’a bağlı Kereşan köyünün 90’lı yıllarda devlet tarafından yakılması ile birlikte Cizre’nin Cudi Mahallesi’ne yerleşen ailelerin çocuklarıydı. Her ne kadar soy isimleri farklı olsa da akrabaydı bu 4 genç yürek. Onlar da Diyarbakır Zindanı’nda zulme karşı bedenlerini ateşe veren Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık ve Mahmut Zengin’in yolunda, vahşete karşı geri adım atmayarak, yakılarak katledilme pahasına mahallelerini terk etmedi.

Köylerinin yakılmasının yanında onlarca akrabaları da “faili meçhul”e kurban giden 4 arkadaşı anlatan Muharrem Erbek’in annesi Ayşe Erbek, 90’lı yılları kastederek, “Köyümüzü yaktılar. Yıktılar. Bugün Cizre’de yaptıkları gibi bombaladılar. Abdurrahman’ın dedesi işkencelerden geçti. İşkencede yaşadıklarının izini yıllarca taşıdı kendisiyle. Mahsun’un dedesi de Şırnak Cezaevi’nde gördüğü işkencede yaşamını yitirmişti. Biz de Cizre’ye geldik. Ama devletin zulmü peşimizi burada da bırakmadı. Bu çocuklar bunları öğrenerek büyüdüler” dedi.

Anne Erbek, çocuklarının 4’ünün de Cizre’de sıkıyönetimin hayata geçirilmesi ile yerlerinde duramadıklarını söylüyor. Anne Erbek, saldırıların artması ile birlikte kendilerinin Cizre’den çıkmak zorunda kaldıklarını, ancak çocuklarının Cizre’de kalmaya karar verdiğini şu sözlerle aktarıyor: “Onlara da bizimle gelmelerini söyledik. Cizre’den çıkmalarını söyledik. Kabul etmediler. ‘Korkmuyor musunuz?’ dedik, ‘Korksak ne isimiz var burada’ dediler.”

Oğlunun Cizre ve Cizre halkına bağlılığını da anlatan anne Erbek, “Abisi onu yurtdışına götürmek istedi, kabul etmedi. Antalya’da, İstanbul’da çalıştı. Ama her zaman Cizre’ye gelmek istiyordu. Her seferinde Cizre’ye geri dönüyordu” ifadelerini diyor.

Anne Erbek, Kürdistan halkından tek bir talebi olduğunu belirterek, “Çocuklarımız nasıl ki Kürdistan halkının direnişi için, mücadelesi için direndiler ise gençlerimiz de halkımız da bu mücadeleye öyle sahip çıksınlar” ifadelerini kullanıyor. ‘Ölümsüzleştiler’ Dört arkadaştan ilk yaralananın Botan olduğunu aktaran anne Erbek, defalarca gidip çıkarmak istediklerini, ancak başarılı olamadıklarını belirterek, dört arkadaşı “Çocuktular ama hep mücadele içindeydiler. Mücadele içinde büyüdüler. Mücadele içinde de şehit oldular” diye anlatıyor.