İki ayı aşan sokağa çıkma yasağı kalkıp Cizre içlerine girildikçe AKP faşizminin nasıl vahşi katliamlar yaptığı, ağır insanlık suçu işlediği, yaktığı insanlarla birlikte her tarafı da yakıp yıkarak yaşanılmaz hale getirdiği çok açık ve net olarak görülüyor. AKP’nin Cizre vahşetinin Kürtlerin ve insanlığın belleğinden kolay kolay silinmeyeceği anlaşılıyor. Belki de insanlık suçu olan bu vahşi katliam Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’nu mahkemelerde yargılanmaya bile götürebilir diye düşünüyor insan.
Cizre’de açığa çıkan AKP vahşetiyle birlikte, Kürt direnişinin bu baş eğmez kalesinde nasıl büyük kahramanlıkların yaşandığına dair bilgiler de yavaş yavaş geliyor. Bazı tanıklık edenlerin belirttiklerine göre, bodrumlardaki yaralıların yanına giden AKP çeteleri, onları hastaneye götürmek için çalışmıyor, "Teslim olun" çağrısı yapıyor. Zaten yaralı insanlar silahsız ve sivil, hiç birinin saldıracak durumu yok. Bu nedenle "Teslim olun" çağrısı silahı bırakın ve eylem yapmayın anlamına gelmiyor, tersine "AKP faşizmine biat edin" anlamına geliyor.
Fakat faşist AKP çeteleri bütün çabalarına ve her türlü yönteme başvurmalarına rağmen, Cizre’de özgürlük direnişine geçmiş insanlardan bir tekini bile böyle teslim alamıyor. Cizre direnişçileri, Cizre’de özgürlük ve demokrasi isteyenler, demokratik özyönetim direnişine girmiş olanlar AKP faşizmine boyun eğmiyorlar; yiğitçe ölümü göze alıyorlar, ama AKP faşizmine biat etmeyi ve onun önünde diz çökmeyi asla kabul etmiyorlar.
Besbelli ki bu temelde Cizre’de tam bir irade ve onur savaşı yaşanıyor. Tıpkı 12 Eylül faşizminin Diyarbakır zindanlarında 1982’de yaşanan gibi. Açık ki Cizre direnişçileri de Diyarbakır zindan direnişçilerinin izinden gidiyorlar. 12 Eylül faşist cuntasını yenilgiye uğratan Mazlum, Kemal, Hayri ve Ferhat’ları izliyorlar. Bir tek YPS savaşçısı bile AKP faşizmine teslim olmuyor. Cizre’de bulunan bir tek insan bile AKP faşizminin önünde diz çökmüyor. Hepsi de tam bir kararlılıkla Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un "Faşizm önünde diz çökmedik ve çökmeyeceğiz" kararı temelinde hareket ediyor ve böylece Kürt özgürlük mücadelesi tarihine yeni bir Cizre direniş destanı yazılıyor.
Böylece Cizre’de yenilgiye uğrayan ve adeta kahrolan AKP faşizmi, şimdi de aynı taktiği Sur’da, yani Amed’de uygulamaya çalışıyor. Bir yandan yirmi dört saat AKP borazanları "Teslim olun, yoksa öleceksiniz" çağrıları yapıyor, diğer yandansa uçaklar Sur üzerinde alçaktan uçurularak direnişçiler korkutulmaya çalışılıyor. El altından "Sur’un havadan bombalanacağı" haberleri yayılarak Amedliler korkutulmak ve direnişten vazgeçirilmek isteniyor.
Kuşkusuz bütün bunlar Kürt özyönetim direnişi karşısında AKP faşizminin içine düştüğü çıkmazı ve çözümsüzlüğü gösteriyor. Kürdistan’da AKP faşizminin yaşadığı ağır yenilgiye işaret ediyor. DAİŞ’vari saldırılarla Kürt halkını korkutup sindirerek özgürlük direnişinden vazgeçirebileceğini sanan Türk özel savaş merkezinin ve Tayyip Erdoğan’ın yaşadığı yenilgiyi ve hayal kırıklığını ifade ediyor. AKP faşizminin Kürdistan’da döktüğü kanda boğulacağını gösteriyor.
Peki faşist AKP çeteleri gerçekten Sur’u bombalayabilirler mi? Olabilir ve de yapabilirler; asla olmaz ve yapamazlar dememek gerekiyor. Cizre’de yaralı insanları benzin döküp cayır cayır yakacak kadar alçalanlar, başka neler yapmazlar ki? Ankara’da yaşanan bir patlamayı, öyle olmadığını bile bile, sadece kendi amaçları öyle istediği için "PYD ve YPG yaptı" diyerek dünyanın gözüne baka baka yalan söyleyebilenler, ne tür zulüm ve iftiraya başvurmazlar ki? Dolayısıyla "Faşizm şunu yapar, bunu yapmaz" dememek lazım. Faşizm her şeyi yapar, hele hele kendi iktidarı için her şeyini satmaya hazır olan AKP faşizmi daha fazla böyledir. Bu nedenle faşizmin her şeyi yapabileceğini hesap ederek kendi mücadelemizi geliştirmek ve sadece öz gücümüze güvenmek gerekir.
Kendi öz gücümüze dayanarak AKP faşizmine karşı demokratik özyönetim mücadelesini geliştirmemiz gerektiğini Cizre ve Silopi direniş pratikleri bize çok açık ve net olarak öğretmiştir. Bu gerçeği Silopi ve Cizre halkının seçilmiş önderleri açık bir biçimde ifade etmiştir. Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır’ın şu sözleri tarihidir: "Özgürlük ve kardeşlik için sonuna kadar direneceğiz!" Bunlar Silopi halkının seçilmiş temsilcisinin son sözleridir. Yine Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un "AKP faşizmi karşısında diz çökmedik ve çökmeyeceğiz" sözleri de, "Bizim direnişimiz geride kalanların gururu olacak" sözleri de tarihi anlama sahip büyük bir karardır.
Çok açık ki, Pakize Nayır ve Mehmet Tunç’un bu sözleri AKP faşizmine karşı demokratik özyönetim mücadelesinin çizgisini vermektedir. Bunlar Kürt halkı ve Türkiye demokratik güçleri için, hepimiz için etkisi sürekli yaşayacak bir vasiyet ve emirdir. Silopi ve Cizre halklarının Eşbaşkan olarak seçip görevlendirdiği bu büyük yurtsever ve özgürlükçü insanların verdiği emir, sadece Silopi ve Cizre halkları için değil, tüm Kürdistan halkı için geçerlidir. Dört parçada ve yurtdışında yaşayan tüm Kürtlere açık bir direniş çağrısı ve emri olmaktadır.
Silopi ve Cizre direnişleri Kürt halkının demokratik özyönetim mücadelesinin başarısı için işte böyle büyük kazanımlar ve zaferler ortaya çıkarmıştır. Bu temelde demokratik özerklik devriminin zaferini adeta garantilemiştir. Tıpkı 12 Eylül faşizmine karşı direniş mührünü Mazlum’ların kanla basması gibi, AKP faşizmine karşı direniş mührünü de Silopi ve Cizre direnişçileri kanla basmıştır. Nasıl ki Diyarbakır’ın büyük Zindan Direnişi dağdaki kahraman gerilla olarak 12 Eylül faşizmini yenilgiye götürmüşse, Silopi ve Cizre direnişleri de demokratik özyönetim için ayağa kalkan Kürt halkı olarak AKP faşizmini yenilgiye götürecektir.
Başta Sur olmak üzere Şırnak, Nusaybin, Hezex, Gever ve diğer tüm Kuzey Kürdistan şehirlerindeki özyönetim direnişlerine işte bu büyük direnişler ve zaferler yön vermektedir. Pakize Nayır ve Mehmet Tunç’un "Zafere kadar direniş" kararı tüm bu kentler ve halkımız için somut bir çağrı ve zafer andıdır. Dolayısıyla faşist AKP çetelerinin korkutarak ve yalvararak Sur ve tüm Kürdistan direnişçilerini teslim alma çabaları boştur. Bu çabalar Cizre’de yenilgiye uğratılıp boşa çıkartılmıştır. Sur ve diğer kent direnişlerinin de Cizre’yi izleyeceği tartışmasızdır.
Kuşkusuz burada önemli olan ve dile getirilen AKP faşizmine asla teslim olmayan direniş ruhu, kararlılığı ve pratiğidir. Yoksa tarz bakımından elbette aynı şey söylenemez. Bu konuda kesinlikle bir yanlış anlama olmamalıdır. Her yerde Cizre’deki direniş tarzı olduğu gibi uygulanmalıdır, tek doğru tarz budur biçiminde anlaşılmamalıdır. Direniş kararlılığı Cizre gibi olmalı, ancak direnme tarzında son derece yaratıcı ve zengin yöntemler kullanılmalıdır. Aynısını tekrar etme tutuculuğuna ve dogmatizmine asla düşülmemelidir. Kendini AKP saldırılarına açık hedef yapmamaya özen gösterilmelidir.
Kürdistan’da birey ve toplum olarak özgür var olmanın ve kendini ifade etmenin tarzı gerilladır. Gerilla da yirmi dört saat düşman saldırılarına karşı tedbirli olma ve yirmi dörtsaat düşmana vurmaya hazır olmak demektir. Düşmanın istediği yer ve zamanda vuruşan değil, kendisinin istediği ve uygun gördüğü yer ve zamanda vuruşan olmak demektir. Bu nedenle AKP saldırılarına açık hedef olmaktan kaçınılmalı ve saldırıları boşa çıkartıcı tedbirler her zaman alınmalıdır. AKP faşizminin Cizre katliamı gibi saldırılar yapmasına kolay kolay fırsat verilmemelidir.
Kürt halkı özgürlük için, demokratik özyönetim için direnmeye karar vermiştir. Hem de çok büyük karar vermiştir. Pratikteki hata ve eksikliklerden dersler çıkararak özgürlük mücadelesini daha doğru ve zengin tarz ve üslupla yürütmeyi de öğrenmiştir. Dolayısıyla AKP’nin her türlü vahşeti içeren saldırıları boştur. Kürt halkının büyük direnme kararını kıramayan ve Kürt sorununu çözme zihniyetini ve siyasetini de yaratamayan Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu için yenilip gitmekten başka bir yol kalmamıştır. Belki istifa etmeleri kendilerini kurtarabilir. O da pek net değildir.