Direne direne kazanacağız…-Selahattin Erdem
Kürt kent ve kasabalarında demokratik öz yönetim direnişleri gittikçe daha çok yayılıyor. Kürt sokaklarında artan oranda "Direne direne kazanacağız" sloganı yükseliyor.
Kürt kent ve kasabalarında demokratik öz yönetim direnişleri gittikçe daha çok yayılıyor. Kürt sokaklarında artan oranda "Direne direne kazanacağız" sloganı yükseliyor.
AKP’nin faşist terörü ve katliamları arttıkça Kürt halkının da direniş iradesi güçleniyor ve pekişiyor. Bu durum kendini "Direne direne kazanacağız" sloganında ortaya koyuyor. Kürt gençlerinin ve kadınlarının direnme ve kazanma azimleri her geçen gün daha fazla gelişiyor. Bu durumu Cizre ve Sur direnişlerinde görüyoruz. Kürt kent ve kasabalarında demokratik öz yönetim direnişleri gittikçe daha çok yayılıyor. Kürt sokaklarında artan oranda "Direne direne kazanacağız" sloganı yükseliyor.
AKP zulmüne karşı Kürt halkının gösterdiği özgürlük direnişinin bir örneği daha bulunmuyor. Amed’in kendisi olan Suriçi’nde sokağa çıkma yasağı temelindeki saldırıya karşı direniş bir buçuk ayını doldurmuş bulunuyor. Silopi ve Cizre’de ise bir ayı geçmiş oluyor. AKP faşizminin "Sokağa çıkma yasağı" adı altında yürüttüğü saldırı, katliam ve göçertmeye dayalı açık bir soykırım oluyor. AKP’nin kara yüzlü cellatları sivil Kürt halkının üzerine tank ve toplarla saldırıyor. İnsanları aç ve susuz bırakıyor, dehşet yaratıcı katliamlarla korkutmaya çalışıyor. Ana karnındaki bebeleri, sokaktaki çocukları, avlusundaki yaşlıları, evine bakan kadınları vurarak öldürüyor. Evleri yakıp mahalleleri yıkıyor. Kürt halkını kent ve kasabalarından sürmek istiyor.
AKP faşizminin Kürt halkı üzerinde uyguladığı baskı ve terörün bir örneği daha bulunmuyor. Buna karşı Kürt direnişi de emsalsiz bir kahramanlık haline geliyor. Aç ve susuz bırakılmasına rağmen, yurtsever Kürt insanları evlerini ve sokaklarını bırakmıyor. Gözlerinin önünde anne ve akrabaları vurularak öldürülmesine rağmen, Kürt çocukları ve gençleri faşizme karşı mücadele dışında bir yol düşünmüyor. Kürt anne ve babaları, katledilmiş çocuklarının cenazeleri üzerinde artık ağlamıyor, tersine özgürlük sloganları haykırarak AKP’ye karşı öfkesini ortaya koyuyor.
SALDIRI SOYKIRIMCI ZİHNİYETLE YÜRÜTÜLÜYOR
Kürtler acıya dayanmayı, zorlukları yenmeyi ve engelleri aşmayı öğrenmiş bulunuyor. Çünkü yürüttüğü varlık ve özgürlük kavgasını ancak bu temelde kazanacağına inanıyor. AKP’nin haksız ve vahşi saldırıları karşısında çok güçlü bir direnme ve kazanma iradesi ortaya çıkarmış bulunuyor. Bu kadar vahşi saldırıya, kan ve katliama, soykırıma rağmen, Kürt halkı böyle kahramanca bir direnişi yürütme güç ve iradesini nereden alıyor?
Çok açık ki, dünyanın en haklı bir özgürlük ve demokrasi mücadelesini yürütüyor olmasından alıyor. Bugün Kürt halkının yürüttüğü özgürlük mücadelesi kadar haklı, insanlık değerleriyle uyumlu ve meşru bir mücadele yoktur. Kürtler kendilerini yok etmeyi hedefleyen bir soykırıma karşı mücadele etmektedir. Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu her gün TV ekranlarında "Kürt sorunu yoktur" demektedir. Bu deyim esas olarak "Kürt halkı yoktur" anlamına gelmektedir. Ara sıra ifade ettikleri "Kürt kökenli vatandaşlarımız" deyimi yanıltıcı olmamalıdır. Bu deyim, köken olarak Kürt bireylerinin olduğu ama bir halk olarak Kürtlerin var olmadığı anlamına gelmektedir.
Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu, bir halk olarak Kürtlerin varlığını kabul etmediği için, onların demokratik siyasal haklarını da vermemekte ve bu hakları talep edenleri ise "hain ve terörist" olarak tanımlamaktadır. Ve böylelerini yok edilmesi gereken düşmanlar olarak görmekte, soykırıma varan yöntemlerle de yok etmek için saldırmaktadır. Yani Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’nun Kürt halkına karşı yürüttükleri saldırının arka planında faşist, şoven milliyetçi ve soykırımcı bir zihniyet vardır. Bu nedenle AKP’yi "dinci parti" olarak tanımlamak yanlıştır. AKP, tamı tamına 12 Eylül faşist-sömürgeci çizgisine uygun olarak imal edilmiş bir sivil faşist partidir. Nitekim tüm gücüyle 12 Eylül rejimini restore etmeye çalışmaktadır.
DİRENMEKTEN BAŞKA YAŞAM İMKANI YOK
Kürtler haklı bir davaya sahip oldukları kadar, doğru bir yöntemi de esas almaktadırlar. Tüm zorluklarına rağmen, geçmişte az hatalı bir direniş savaşı vermişlerdir. Şimdi ise ne kadar ağır da olsa Kürt sorununun barışçıl siyasi çözümünü savunmaktadırlar. Nitekim bu çizgiyi teorik olarak geliştiren ve politik olarak sabırla yürüten Önder Abdullah Öcalan’ı yüzde doksana ulaşan bir ekseriyetle ve tam bir inançla desteklemektedirler.
Kürtleri AKP zulmü karşısında bu kadar dirençli kılan, davalarının haklılığı kadar, izlenen yöntemde de haklı olduklarına derinden inanmalarıdır. Kendileri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan liderliğinde barışçıl demokratik çözüm için sabırla çalışırken, oyunbaz ve hilekâr Tayyip Erdoğan çözüm sürecini bozmuştur. 2015 yılı Nisan başında çözüm sürecini bozanın ve masadan kaçanın Tayyip Erdoğan ve AKP olduğunu Kürtler çok iyi bilmektedir.
Yine 24 Temmuz saldırısı ile mevcut savaşı başlatanın ve ısrarla yürütenin Tayyip Erdoğan ve AKP olduğunu da Kürtler çok iyi bilmektedir. "Çöktürme Planı" adlı belgede açıkça görülmüştür ki, mevcut soykırım saldırısını AKP 2014 yılının Eylül ayında planlamıştır. Yani DAİŞ’in Kobanê saldırısını planlayıp başlattığı zamanda. Açığa çıktı ki, eğer DAİŞ Kobanê saldırısında başarılı olsaymış, AKP’de hazırladığı "Çöktürme Planı" doğrultusunda saldırıya geçecekmiş!
Eğer bütün bunlar olmadıysa ve AKP ancak 24 Temmuz 2014 gününden itibaren söz konusu soykırım saldırısını başlatabildiyse, bütün bunlar Kürt halkının yürüttüğü direniş sonucunda olmuştur. 7 Haziran seçiminde yenilen ve iktidardan düşen AKP, ancak 24 Temmuz saldırısına dayanarak 1 Kasım sivil faşist darbesini tezgahlayabilmiş ve bu temelde iktidarı gasp ederek Kürt özgürlük direnişini ezmeyi hedefleyen mevcut soykırım saldırısını yürürlüğe koymuştur.
Kısaca saldıran, soykırım uygulayan ve yok etmek isteyen Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetidir. Buna karşı direnerek varlığını korumaya ve özgürlüğünü kazanmaya çalışan Kürt halkıdır. AKP’nin imha saldırıları karşısında Kürt halkının her türlü bedeli ödeyerek direnmekten başka var olma ve özgür yaşama imkanı yoktur. Bu gerçeği çok iyi bildiği içindir ki, bugün tarihte eşi az bulunur zulme ve katliama karşı Kürt halkı büyük bir heyecan ve inançla direnmekte, varlık ve özgürlük kavgasını ancak direne direne kazanacağına inanmaktadır.
ÖZ YÖNETİM DİRENİŞİ ZAFERE ULAŞACAK
Bu noktada özellikle Kürt kadınlarının tutumu önemli ve öğreticidir. Yaşadıkları bu kadar baskı, zulüm, kan ve katliama rağmen, her fırsatta hala barıştan ve kardeşlikten söz edebilmektedirler. Kameralar karşısında gülen yüzle zafer işareti yapabilmektedirler. Çocuklarıyla birlikte tek güvenlikleri olan hendek kazma ve barikat örme işlerini yapabilmektedirler. Direnerek kazanmaya derinden inanmış ve adaptasyon sağlamış oldukları açıkça görülmektedir. Bu da mevcut öz yönetim direnişinin zafere ulaşacağının en açık garantisidir.
Kürt halkı ve kadınları, mevcut direniş içinde, eski yaşamın sahteliğini ve kölelik içerdiğini çok açık olarak gördüler. Dolayısıyla eski yaşamın bu biçimde de olsa parçalanmasından fazla rahatsız değiller. Çünkü anladılar ki, o yaşamla var olmak ve özgürlüğe ulaşmak mümkün değil. O yaşamla ancak köle olunabilir, boyun eğilebilir, itaat edilebilir. Dolayısıyla o yaşamı korumaya çalışmanın ve arkasından gözyaşı dökmenin fazla bir anlamı yoktur.
Oysa yeni özgür toplumsal yaşam mevcut direniş içinde ve bu direnişin zaferine dayalı olarak filizlenecek ve yeşerecektir. Eskinin yıkıntıları üzerinde adeta sıfırdan başlayarak yeniden örülecek, inşa edilecektir. Bu nedenle, kuşkusuz yaşanan zorluklar ve şehadetler acı veriyor, yokluk içerisinde inşa edilen evlerin yıkılması ve soğukta, açıkta kalmak zor geliyor. Fakat bütün bunların yeni özgür yaşamın inşası için gereken zemini var ettiklerini de unutmamak gerekir.
Besbelli ki olacaksa özgür bir yaşam, mevcut direnişin zaferi üzerinde yeni Cizre’nin, yeni Sur’un inşasıyla olacaktır. Demokratik komünal yaşam ve demokratik ulus bu temelde vücut bulacaktır. Bunun için de AKP faşizminin yenilmesi ve öz yönetim direnişinin zafere ulaştırılması şarttır. Çok açık ki, Kürtler direnerek kazanacak ve kazandıkça da özgür ve demokratik yaşamı inşa edecektir. Şimdi böyle bir yola girilmiş ve başarı çizgisi ortaya çıkarılmıştır. Gerisi tüm halk olarak hep birlikte direnişi zafer çizgisinde yükseltmekle gelecektir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika