Canlı tanığı ile Şengal’deyiz!

“Şengal Arap diyarına sınır… Ve Arap diyarı DAIŞ gibi vahşi çetelerin elinde… Oyun oynuyor birileri besbelli… Bu kirli oyunu birileri de bozmaya çalışıyor bu da besbelli… Yazacağım…

“Şengal Arap diyarına sınır… Ve Arap diyarı DAIŞ gibi vahşi çetelerin elinde… Oyun oynuyor birileri besbelli… Bu kirli oyunu birileri de bozmaya çalışıyor bu da besbelli… Yazacağım… Kürt tarihinin kara hançerini KDP saplanmış Kürt halkının göğsüne, çıkarırsam kan kaybından öleceğim, çıkarmazsan zehirlemeye devam ediyor, böyle bir ikilem yaşadıklarımız. 

Yazacağım bunları tarih olur belki. Belki de Êzîdîlerin tarihinde ilk kez, gerçekler alt-üst edilmeden yazılan ilk belge olur çekmiş olduğum görüntülerin yanında yazdıklarım… 

Canlı tanığıyım öncesinin ve sonrasının Şengal’in. Yaşadıklarım derinliklerimde psikolojik sorunlar yaratsa da, tarihe mal olacak verileri belgeleyebilmem benim için büyük bir onur…

İhanetin ve direnişin, ahlakın ve ahlaksızlığın en uç noktalarda gezdiği tarihin bir kesitinin tanığı olup da belgelemenin verdiği bir onur…

Onursuzluğun ve onurun en uç noktalarda gezdiği bir tarihe tanıklık etmenin ve belgelemenin verdiği bir onur… Hep bu onurla yaşayacağım, hep o insanlarla olacağım… Çünkü o insanlar hesapsız sevmişti beni ve çalışma arkadaşlarımı...”

Bu sözler Şengal’de katliam öncesi ve sonrasında gazetecilik yapan Hayri Kızıler’e ait. Kızıler, Şengal’de 74. Êzîdî katliamına en yakından, sıcağı sıcağına tanıklık etti. Hayri Kızıler ile Şengal’in işgalinin üzerinden tam 17 ay ve çetelerden temizlenerek özgürlüğüne kavuşmasının 2. ayında birlikte ziyaret ettik.

3 Ağustos 2014’de DAIŞ çeteleri Şengal’e bir saldırı düzenlemişti. Şengal’in korumasını üstlenen KDP peşmergeleri direnmeden şehri terk ederek binlerce Şengalli Êzîdîyi çetelerin eline bırakmıştı. Êzîdî halkının 74. ferman olarak adlandırdığı katliamda çeteler binlerce insanı katlederek, beş binin üzerinde Êzîdî’yi köleleştirip kadın ve kız çocuklarını pazarlarda satmaya başlamıştı.

Bu acı gerçeği en yakından tanıklık eden bir gazeteci ile işgal ve özgürlüğüne kavuşmasının üzerinden aylar geçtikten sonra Şengal’i tekrar ziyaret etmek başlı başına farklı bir olay. Zira bir olayı yaşamak ayrı sonrasında yaşanmışlıklar üzerinden görmek apayrı bir duygu olsa gerek. Yola çıktığımız ilk dakikalardan itibaren Hayri’nin dünyasında çok farklı anlar canlanmaya başlamıştı. Hemen hemen yol boyunca her noktaya dair anılarını bizimle paylaşmaya başlamıştı. Anılarını anlatırken kimi yerde yüzünde bir tebessüm belirirken, kimi yerde ise öfkeden kızaran gözleri ve sıktığı yumruklarla öfkelenerek yaşanmışlıklara tepkisini ortaya koymaya başladı.

‘BURALARDA TARİH YENİDEN YAZILDI NOT DÜŞMEK GEREK’

Yazımızın başında Hayri’nin vurguladığı gibi yazmalıydık Şengal’i. Küçük hesapları, kirli ilişkilerini ve ihanetini, destansı direnişlerini ve yeniden yazılan tarihi yazmalıydık. Toplumun belleğinde yer edinmesi için yazmalıydık, geleceği yaratmak için yazmalıydık. Ve yazmayı kendisine ilke edinen tüm onurlu insanlar bu tarihi yazmalıydı.

Tarihsel dokunun yok edildiği savaş sonrası Şengal’i meraklı gözlerle seyrederken bunları düşünmeye başlamıştım. Yolculuğumuzu Hayri Kızıler ile birlikte yaparken, yer yer duygulu gözlerle, yer yer öfkelenmesine şahit olduk.

Yıkılmış ev ve iş yerleri, param parça olmuş hayatlar ve yarım kalan hayaller göze çarptı Şengal’de. İşgalden tam 17 ay sonra Şengal’den geriye bunlar kalmıştı. Bir yandan barbarlığın zirvesindeki DAIŞ, diğer yandan ihanetin hançer gibi saplanan KDP’nin bayrak ve flamalar ile varlığını Şengal’de devam etmesi. Binlerce Êzîdîyi DAIŞ çetelerine teslim edenin peşmergeleri değilmiş gibi bayraklarını asması KDP’yi tarih karşısında asla temize çıkarmaz. Ama bölgenin dengeleri ve çelişkiler ortamında yer kapma yarışının Êzîdîler başta olmak üzere tüm Kürtler nazarında büyük tepki çektiğini Şengalliler ifade etti.

SINIRLARIN KESİŞTİĞİ YER ŞENGAL

Kendi ülkemizde sınırları aşarak Şengal’e ulaşmak zorundaydık! Bir ülkeyi bölen ihanet kanalları, toprak bentler, savaştan geriye yıkılmış, yakılmış köyler derken gece karanlığında Şengal dağının silueti göze çarpıyor. Sinunê’de birkaç peşmerge noktasını geçtikten sonra büyük bir binanın önünde asılı olan YBŞ bayrağından Şengal’e ulaştığımızı anlıyorum. Dağın girişindeki bu bina eskiden Sünnilere ait düğün salonuymuş. Çeteler alana saldırdığında burayı karargah olarak kullanmış ve Şengal Dağı’na yönelik saldırıları buradan organize etmişti. Daha sonra YBŞ operasyonlar yaparak burayı çetelerden kurtararak, Şengal dağının korunmasında önemli stratejik bir mevzi, karargah haline getirmiş.

Şengal’e giderken yol boyunca birçok şeyi Hayri Kızıler’e sorarak merakımı gidermiştim. Katliamdan önce Şengal’in köylerinde Êzîdîler, şehir merkezinde ise, Êzîdî Kürt, Sünni Kürt, Şia Kürt, Sünni ve Şia Araplar ile Sünni ve Şia Türkmenlerin yaşıyordu. Şengal’deki topluluklar yıllarca toplumsal dokuyu bir zenginlik olarak görüp yaşadı, ortak değerleri paylaştı. Ta ki DAIŞ çeteleri Musul ve Şengal’a girinceye kadar.

Sünnilere dayanarak ilerleyen DAIŞ çeteleri Şengal’e saldırdığında yıllarca komşu olan Sünniler kendi komşuları, olan Êzîdîlere saldırarak can ve mallarına el koymaya başladı. Şengal halkı bu duruma “Sünniler DAIŞ çeteleri ile birlikte bize katliamlar yaptı, KDP ise onları peşmerge yaparak tekrar Şengal’e getirdi” diyerek tepkisini ortaya koydu.

Tüm bu çelişkilerin yanında Şengal’i DAIŞ çetelerinin insafına terk ettikten sonrasında ise KDP’nin hegemonik sınırlarını koruması için Kürt özgürlük hareketine açıktan ve gizli bir düşmanlık sergilediğini de biliyoruz.

Bir yandan Şengal’e dair anlatımları, sohbetleri dinliyor, diğer yandan Geliyê Kerse’den Şengal dağının zirvesine kadar vadide konumlanan Şengalli ailerin bulunduğu çadırları ay ışığında izleyerek, dağın zirvesine doğru virajlı yolu tırmanıyoruz. Geceyi ve daha bir kaç geceyi basın enformasyon bürosunun bulunduğu dağın en zirvesinde geçiriyoruz.

ÇİLMÊRA YJA-STAR GERİLLARININ KONTROLÜNDE

Mevsim kış, Şengal dağının zirvesi vadiye göre daha soğuk, dağ ile vadi arasındaki hava sıcaklığı gece neredeyse 10 dereceyi buluyor. Sabah güneşi yüzünü Şengal dağına vurduğunda hayat bir başka başlıyor. Çocuklar güneşin doğuşu ile çadırların önüne çıkıyor, yaşamı tüm zorluklara rağmen renklendiriyor. Dağın zirvesinden Şengal’i bu haliyle izledikten sonra Şengal merkeze inmek için yola çıkıyoruz…

Dağın zirvesinden Şengal merkeze kadar 98 virajı geçmemiz gerek. Virajların başladığı yerde Şengal’in üstündeki mabedin Çilmêre olduğunu öğreniyoruz.

Çilmêra, Çil (kırk) mêra (adam) kırk adam anlamına geliyor. Êzîdî tarihinde yaşanan 74’üncü ferman öncesindeki fermanda dağa sığınan kırk adam soykırıma karşı direndiği için buraya Çilmêra adı verilmiş. Çilmêra’ya dağın en yüksek yerlerinden biri olduğu için eski Irak diktatörü Saddam Hüseyin füze rampaları yerleştirmiş. Daha sonra ABD, Irak’a girdiğinde buraya yerleşmiş, KDP ise ABD’den devralmış, ama katliam sürecinde KDP pêşmergeleri Şengal’i bırakıp kaçtıkları için HPG ve YJA-Star gerillaları Şengal’e giderek büyük bir katliamın önüne geçmişlerdi. O günden bu yana da burası YJA-Star denetimindedir. Katliamda Şengal’den kaçan insanlar burada yaşıyor.

KAFKASYA’DAN YBŞ SAFLARINA

Çilmêra’ya çıkmışken burada tanık olduğumuz hikayelerden birini de aktarmadan geçmeyelim. Biraz uzamış sakalı, boynundaki kefiye ve biraz da sessiz duruşu ile arabayı süren kişinin Şengalli bir Êzîdî olduğunu sanmıştık. Oysa bizimle hareket eden gazeteci Mehdi Doğan’ın Kafkasya Gürcistan geldiğini söyleyince sohbetimiz başlıyor.

25 yaşındaki Ramses, bir yıl önce YBŞ saflarına katılmış. Evde anne ve babasının Kürtçe konuşmasına rağmen kendisi Kürtçeyi öğrenememiş. Ağır aksanlı Kürtçesi ile diyaloğu geliştiriyoruz. Ramses isminin Mısır’ın ünlü tanrı Kral’ı olduğunu hatırlatmamız üzerine gülümsüyor. Bir yıl içinde Kürtçeyi tam olarak konuşmayı hedeflediğini söyleyen Ramses, YBŞ’ye katılım gerekçesini şöyle anlattı: “Türk devletinin 1915 Êzîdî-Ermeni katliamından kurtulmak için dedelerim Kafkasya’ya göç ederek dini inançlarını korudu. Ama geride ne kaldıysa Türkler yakıp yıktı. Serhat’ta kalan aşiret ve aileden geriye kalanlar ya katledildi, ya da teslim alınarak Müslümanlaştırıldı. DAIŞ çetelerinin Şengal’i işgal etmesi üzerine, yeni bir soykırımın önünü almak için çetelere karşı savaşmak amacıyla Şengal’e geldim. Burada halkımız ile diyalog geliştirerek, kaybolan kültürümüzü tekrar kazanmayı hedefliyorum.”

Güvenlik gerekçesi ile resmini çekemediğimiz Ramses, Türk devletinin tarihte Kürtlere birçok yerde katliam yaptığını, ancak Kürtler artık tüm bu katliamların hesabını soracak güce ulaştığını söyledi.

TARİHSEL DOKU YOK EDİLDİ

Ramses ile sohbetimizi tamamladığımız Çilmêra’da YJA-Star gerillalarının yanında çaylarımızı içtikten sonra Şengal merkezine inmek için yola koyuluyoruz. 98 virajdan en sonuncusunu geçtikten ve Şengal’in girişindeki polis kontrol noktasını da aştıktan sonra kente ulaştık. Kobanê’de tanık olduğumuz yıkılmış, binalar, yerle bir olmuş evler ve yarım kalan hayatları daha girişle birlikte göze çarpıyor. En fazla yıkılan ve çeteler tarafından birçok yerde yakılan dükkan ve evlerin işgal öncesinde şehrin en işlek caddesi olduğunu Hayri’den öğreniyoruz.

Şengal’in merkezine geldiğimizde Hayri dağ yönüne düşen harabeye dönmüş tepeyi göstererek, “Çeteler şehre girdikten bir saat sonra Şialara ait Siti Zeyneb’i bombaladı” dedi. Eskiden şehrin en işlek yeri olan ve şimdi ise en fazla yıkılmış, yakılmış yerde durup etrafı seyrediyoruz. İşgalden sonra HPG gerillaları Şengal’e geldiğinde ilk aldıkları yerler Suka Jor denilen eski Şengal’in üç mahallesi oldu. HPG gerillaları ile YBŞ’nin ilk çetelerden temizlediği Suka Jor’dan eski Şengal’ın tarihsel dokusunun hakim olduğu Berberoj, Siti Zeynep ve Heynasır mahallerini dolaşıyoruz. Bu üç mahallenin arka kısımları top ve havan atışları dışında çok ta fazla tahrip olmamış. En azından kimi evler kullanılabilir durumda kalmış. Ancak HPG ve YBŞ’nin ele geçirdiği yer ile çeteler asanda kalan ve çetelerin birçok sefer patlayıcı dolu kamyon ve panzerlerle saldırdığı çarşı merkez ve daha sonra uçaklarında vurması ile tamamen habere dönmüş olduğunu göze çarpıyor.

Yaşanan çatışmalardan ve yoğun patlayıcılardan dolayı yollar da büyük çukurlar açılmış, yıkılan binalar yolları kullanılamaz hale getirmiş. İş makineleri ile ancak yollar kısmi oranda açılabilmiş. Kaldırılan enkazın altından DAIŞ çetelerinin cenazeleri çıktığını gördük.

Yıkılan yerler arasında en fazla zararı gören ve kullanılmaz hale gelen eski Şengal denilen çarşı merkezidir. Yine bin yıl geçmişi olan tarihi minare de yok olanlar asanda. Şiaların kutsal mekanı tarihi Siti Zeynep Camisi ise çetelerin ilk patlattığı yer oldu.

KDP YIKILMIŞ EVLERE ASTIĞI BAYRAKLARLA KEANDİNİ TEMİZE ÇIKARAMAZ

Şehir içerisinde dolaşırken okul flamalarını andıran yıkılmış bina ve boş evlere asılı KDP bayrakları göze çarpıyor. 15 aylık HPG ve YBŞ direnişinden sonra özgürlüğüne kavuşan Şengal’in yıkılmış evlerine KDP’nin bayrak asması yöre insanında öfke ve tepkiden başka bir anlamını olmadığını gördük.

KDP’nin bayrak asma olayını sorduğumuz Şengal halkı bize kısa ama net olarak “KDP direniş gösterseydi, bizi çetelerin eline, insafına terk etmeseydi, bunca acı yaşanmaz, katliam yaşanmazdı. Tüm bu katliamdan KDP sorumludur. Bize ihanet etti ve şimdi de sanki bir şey yokmuş gibi hegemonyasını bizim üzerimizde sürdürmek istiyor. Biz KDP’nin ne mal olduğunu gördük. Artık burada istemiyoruz. Bir halka yapılan ihanet evlere asılmış olan bayraklar asla temize çıkaramaz” cevabını verdi.

HÜZÜNLÜ VE ÖFKE İLE ŞENGAL’DEN AYRILIYORUZ

Halka Şengal’a dönme koşullarını sorduğumuzda, bazıları “KDP’ye güvenmiyoruz. Gerilla bizimle olmadığı sürece dönmeyeceğiz” dedi. Şengal halkı var olan durumda öz savunma ve öz yönetim olmadan Şengal’de her an yeni bir katliam olacağını belirtiyor. Yeni katliamların önüne geçmek için de Şengal’de özel bir statünün oluşturulması, merkezi hükümet, bölge hükümeti ve uluslararası alanda tanınması ve gerekli katkı sağlanarak, dönüş koşullarının sağlanması gerektiğini de ekliyor.

AGİT KELER: DÖNÜŞ İÇİN RİSKLER VAR, ŞENGAL’A DESTEK VERİLMESİ GEREKİR

Şengal’in bir kültür ve inançlar mozaiği olduğunu ve özel bir statüye sahip olması gerektiğini ifade eden HPG Şengal Saha Komutanlarından Egid Kelar, direniş  sürecinde Şengal’in ulusal birliğin prototipi olduğunu belirtti. Şengal merkezinin çetelerden temizlenerek güvenliğinin alınmış olduğunu, ancak etrafında çeteler olduğunu söyleyen Keler, “Şengal’ın özgürleştirme garantisi ve halkın dönebilmesinin koşulları henüz oluşmadı. Bunun için Baaç, Til Kasap, Telefar gibi yerlerinde çetelerin elinden alınması gerekir. Eğer buralarda alınırsa Şengal garanti altına alınmış oluyor.

Şengal şehir merkezinin yüzde yetmiş beşi yıkık bir durumda. Bu tahribatlar giderilmeden halk dönemez. Başta şehirdeki alt yapı ihtiyaçlarının hızlı bir şekilde giderilmesi gerekiyor. Yol, su elektrik gibi temel ihtiyaçların olması gerekiyor ki, insanlar dönebilsin. Şengal’in bu ihtiyaçlarını hem bölge hem de merkezi hükümet acilen yerine getirmesi gerekiyor. Çete saldırılarından dolayı mağdur olmuş Êzîdî halkına tazminat ödemesi gerekiyor, yardımcı olmaları gerekiyor. Maddi anlamda halk desteklenmeli ki halk yerine dönebilsin” diye konuştu.

YBŞ KOMUTANI ŞENGAL ÖZERK BİR STATÜ İLE KORUNABİLİR

HPG Komutanı Agit Kelar’ın görüşlerini YBŞ Genel Komutanı Mazlum Şengal de doğrulayarak şunları belirtti: “Daha önce yapılan hata şuydu, Musul düştüğünde herkes ‘Şengal’e bir şey olmaz’ dedi. Telafer düştü yine herkes gözünü kapattı. Ama daha sonra Şengal’e sıra geldi. Onun için şimdi tüm Kürdistan toprağını koruma amacıyla örgütleniyoruz. Ama özellikle Şengal’i koruma üzerine bir örgütlülüğümüz vardır.

Bunun dışında siyasi, ideolojik, örgütsel, felsefik ve öz savunma yönleri vardır. Daha önce Şengal halkımızın öz savunması yoktu, örgütsüzdü, siyasetsiz ve felsefesizdi. Ve en önemlisi de ideolojiden bir yoksunluğu yaşıyordu. Halkımız sadece din üzerinden örgütleniyordu. Merkezi hükümet Şengal’in öz yönetimini kabul ediyor. Siyasi anlamda bölge yönetim ve özellikle KDP ile bir sorun yaşanıyor. Bu halkın dini inancı farklıdır. Uluslararası alanda BM ve AB inançları koruma ve güvence altına alma kanunları vardır. Şengal için inancın tanınması yetmeyebilir, güvence altına alınması ve destek verilmesi kanunlarda bile bir şarttır.”

Kendi ülkelerinde göçü yaşayan Şengal halkının çadırlarının üzerine yağan kar yaşanan son trajediyi anlatır gibiydi. Virajlı yoldan Xanasor’a doğru inerken burada yaşanan tarihin yeni çıkış, yağan karın özgürlük tohumlarını baharda daha gür yaşatacak duygularına kapılmadan edemedim.