GÖRÜNTÜLÜ

Başaran: Hiçbir çocuk babasız büyümemeli

1990’lı yıllarda Kürt Özgürlük Mücadelesi sempatizanlarına yönelik JİTEM yapılanması olan kontra güçlerin saldırısı sonucu katledilen Abdurrahman Acar’ın (Bozo), kızı Ayşe Acar Başaran, HDP Batman Milletvekili olarak seçildi...

1990’lı yıllarda Kürt Özgürlük Mücadelesi sempatizanlarına yönelik JİTEM yapılanması olan kontra güçlerin saldırısı sonucu katledilen Abdurrahman Acar’ın (Bozo), kızı Ayşe Acar Başaran, HDP Batman Milletvekili olarak seçildi. 1990’lı yılların Hizbil-Kontra olarak adlandırılan JİTEM yapılanması tarafından babasının katledilişini, babasız gecen çocukluk ve gençlik yıllarını, avukat olma sebebi ve Kürt siyasetinde bölgenin genel sorunlarına bakışını ANF’ye anlattı.

HDP’nin seçimlerde elde ettiği başarıya yönelik gerçekleştirilen provokasyonlar ve bölgede faili meçhul cinayetlerin sorumlusu olarak anılan Hizbullah’ın tekrardan sahaya sürülme ihtimallerini HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ile konuştuk. 8 yaşındayken babasını faili meçhul cinayette kaybeden Başaran, Kürtleri Kürtler eliyle öldürülmesine artık izin verilmemesi gerektiğini söylüyor. Batman’da yurtsever kimliği ile sevilen sima ‘Bozo’nun kızı olmasından kaynaklı sorumluluğun farkında olduğunu ifade eden Başaran, ‘Babanızın anılarına bağlı bir duruş sahibi olacak mısınız’ sorumuza ise, gözyaşları içerisinde düşüncelerini aktarıyor. Faili meçhul cinayetlerin merkezi olan Batman’da olan bitenleri ve faillerin ortaya çıkartılmama gerekçesini ANF’ye anlattı.

Kendinizi tanıtır mısınız?

Batman’da orta halli 4 çocuklu ailenin çocuğuyum. 2004 yılında Dokuz Eylül Hukuk Fakültesi’ne yerleştim. Yaklaşık 5 yıldır da fiili olarak avukatlık yapıyorum.

Babanız 1990’lı yıllarda kontra tarafından katledildi. O süreçten biraz söz eder misiniz?

1993 yılında 23 Mart’ta Ramazan Bayramı arifesinde iftara bir saat kalmıştı. Babamın kuzeni geldi ve ‘Bozo’yu dövmüşler’ şeklinde anneme bilgi verdi. Babamın ismi Abdurrahman’dı ama sarışın olmasından kaynaklı Batman’da Bozo olarak bilinirdi kendisi bilinen bir esnaf olması nedeniyle çok tanınan birisiydi ve onun gerçek ismini az insan bilirdi, herkes onu Bozo olarak tanımıştı. Bozo’yu dövmüşler haberi verildikten sonra annem, ‘tamam çocukları komşuya bırakayım’ dedi ve akrabam yok ‘çocukları da getir deyince biz de güle oynaya arabaya binmiştik. Ondan sonra dedemin yaşadığı sokağa girdiğimiz anda karanlıkta çığlık ve ağıt sesleri duyduk. Çocuk olmamıza rağmen orada bir şey olduğunu anladık. Annem de anladı. Ondan sonra zaten annemizi bir daha görmedik. Bu kez hastaneye gidince babamın öldüğünü duyduk. Midyat Garajı’nın ön kısmı Mehtap Sineması’nın arkasında başına sıkılan kurşunla katledilmişti. Binlerce insanın içerisinde bayram arifesinde hiç kimsenin failini görmeyecek şekilde katledilmiş, hiçbir tanık yok. Babamın katlediliş tarihi 1993 yılında olduğu için takipsizlik kararı verildi biz davayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık. Bütün dosyalarda olduğu gibi hiç sonuç elde edilmemiş. Dosyada sadece dedemin ifadesi var sadece ‘oğlumu Hizbullah katletti’ diye. Onun haricinde hiçbir araştırma yapılmış değil. Dosyada alınan ilk ifade ve otopsi raporundan başka hiçbir araştırma ve ilerleme yok. Hatta babamın dosyası ile beraber avukat olarak takip ettiğim 190 dosya aynı şekilde otopsi yapılmış ve olay yeri tutanağının dışında hiçbir araştırma olay üzerinde durma, failleri ortaya çıkartma çabası bulunmuyor. Hemen hepsi zaman aşamasına uğramış.

Babanızın Faili meçhul cinayette katledildiğine dair hiç bir açıklamanız yok?

HDP milletvekili adayı olduğumda bu soru bana çok soruldu ama bu soruyu hep yanıtsız bıraktım. Çünkü benim için böylesi kutsal bir olayı siyasette malzeme yapmayı babama haksızlık etmeye hakkım yoktu. Şimdi seçimde geride kaldı ama bu saatten sonra insanlara duygularımızı anlatıp birbirimizi tanımamız gerekiyor. O dönemde babasını kaybeden ve bu acıyı derinden yaşayan çocuklar belki birbirini anlayabilir. Belki o çocukların anneleri anlayabilir ama o acıyı yaşamayan ve empati yapabilmesi için galiba anlatmak gerekiyor. Ben o dönemde 8 yaşındaydım. Kız kardeşim 2 yaşındaydı, erkek kardeşim 5 yaşındaydı, 11 yaşında ablam vardı ve annem 28 yaşındaydı. Annem o genç yaşında 4 çocukla baş başa kaldığında hiçbir iş yok, Türkçe çok az biliyor.

Babanızın katledilme gerekçesi sizce ne olabilir?

Babamın Acar Çayevi işyeri HEP döneminde seçim lokali olarak kullanılıyor, çünkü o dönemde seçim lokali için yer verenlerin böylesi bir katliamla karşı karşıya geleceği biliniyordu. İnsanlar o partinin yanında yer alacağını söylediği takdirde devletin inanılmaz baskısı ile karşılaşıyordu. Ve babamın işyeri için artık ‘Mahsum Korkmaz Akademisi’ ismi ile anılıyordu. 1990’lı yıllarda yurtseverlerin bir araya geldiği bir mekandı. Tüm aile fertleri de takip altında olduğunu hep duyuyorduk. Aslında babamı öldürecekler korkusu çocuk olsam da içimde hep vardı.

O psikoloji ile mi büyüdünüz?

Evet, gerçekten hep babamı öldürecekler korkusu vardı içimde. Hatta babam biraz geç kaldığında annem direk derdi’ şu saate kadar neredesin? Tek başına gidip gelme’ diyordu. Onun için bir teyzesinin oğlu sürekli onunla gelip gidiyordu.

Babanızın katledilişinin ardından kardeşler olarak ‘baba’ tanımını nasıl yapıyordunuz?

Babam katledildikten sonra annem belli bir dönem psikolojik tedavi gördü. Kız kardeşim 2 yaşındaydı ona uzun yıllar ‘babamız katledilmiş’ diyemedik. İnsanın babasını hastalıkla kaybetmesi, trafik kazası ile kaybetmesi olağan durumlar olarak görülüyor ama etrafındaki herhangi birinin ya da komşun tarafından babam katledilmiş kuşkusu insanda büyük bir travma yaratıyor. Normal bir cinayet vakasını tarif edelim; faili biliyorsun, ona bir kin, nefret beslersin ama faili belli olmadığı zaman etrafındaki akrabaların bile senin için şüpheli konumunda. Sürekli şöyle bir psikoloji ile büyüdüm; acaba fail arkadaşımın babası mıdır? Sürekli etrafındakilere fail konumunda bakıyorsun.

1990’lı yıllarda Batman’da Hizbullah ismi eşittir öldürme algısı gelişmişti. Babanızın Hizbullah tarafından öldürdüğünüzü söylüyorsunuz, babanızın katillerini kafanızda hiç şekillendirdiniz mi?

Özellikle kafalarda Hizbul-Kontra şekillenmesi, maalesef din üzerinde siyaset yaptıkları ve bir şekle girdikleri için dış görünüş olarak ta senin algılarındaki insanlara karşı bir ön yargıyla karşılaşıyorsun. Bir sakallı adamı gördüğünde ‘babamı katleden acaba o mu?’ Ya da bir çarşaflı kadını gördüğünde ‘acaba bunun eşi mi?’ gibi bir paranoya yaşayıp psikolojisini yaşıyorsun. Bizim açımızdan düşündüğünde beklenmedik bir olay ve bir anda babam ortadan yok oluyor. Farklı bir şekilde babam ölseydi belki geleceğe dair onsuz bir yaşam planlarımız olabilirdi. Babamla çok zaman geçirdiğim için bir anda onun yokluğunun getirdiği psikolojik durum, başımı her yastığa koyduğumda onun nasıl vurulduğuna dair gözümün önüne olay anı farklı şeyler geliyordu. Acaba böyle mi vuruldu? Şeklinde garip bir düşünce şekli içerisine giriyordum. O acının yerine biraz kin, biraz öfke bırakıyor, bazen intikam duygusu gelişiyor.

Zorluğun en büyüğünü sanırım anneniz yaşadı değil mi?

Bir anda her şey yoklukla mücadele içerisine koydular, acı içerisinde yaşamaya mahkum ettiler. Bu zorluklar içerisinde bocalanan annem 28 yaşındaydı ve psikolojik tedavi görme aşamasına geldi. Annemin yükü çok ağırdı hem bizi büyütmesi gerekiyordu, hem kendisini teselli etmesini becermesi gerekiyordu. Onun durumunu düşününce bizimkinden daha ağır geliyordu. Belki biz çocuktuk sadece baba eksikliği yaşıyorduk, nasıl büyürüz bakmıyorduk sadece acımızı yaşıyorduk o dönem. Annem o dönemde hem bizi büyütme mücadelesi verdi hem de koruma mücadelesi verdi. Annemin hep söylediği söz; ‘gel bi naveki bin hun bi dinava ne’ halk bir isimle siz 2 isimlesiniz. Bir babam faktörü, ona layık olma sorumluluğu vardı. Bir de insani değerler, birey olarak senin üzerine düşen yükümlülükler vardı. Onun için yaşamım boyunca yer yer kendimi baskı içerisinde hissetim; şunu yaparsam babama laik olmam kuşkusu vardı. Çünkü Bozo’nun Batman’daki rolünü biliyordum. Benim adaylığım süresi boyunca insanların günlük benimle olan diyalogları; ‘biz baban Bozo’yu çok iyi tanıyoruz ona laik olmanı bekliyoruz’ sözleri üzerime düşen sorumluluğun ağırlığını hissettirdiler. Çocukluk yıllarımın dışında hep ‘Bozo’nun kızı, faili meçhul cinayette kurban giden bir insanın kızı olma sorumluluğuyla hep yaşamak zorunda kaldım. Bu toplumun koşulları çerçevesinde klasik bir gencin yaşamı gibi birazcık gülelim, eğlenelim gibi bir yaşamımız olmadı. Sadece ben nasıl babamın faillerini ortaya çıkartabilirim mücadelesi ile yaşadım.

Daha sonra avukat oldunuz? Sanırım avukat olma tercihiniz de babanızın faillerini ortaya çıkartmak içindi?

Babam katledildikten hemen sonra ‘ben büyüyeceğim ve babamın katillerini bulmak için avukat olacağım’ diyordum o çocukluk psikolojisi idi. Çünkü babamın katillerine yönelik çok büyük bir kin ve nefret duygusu gelişmişti. Babamın katili bulunmayınca bir hayalet ile savaşıyorsun çünkü katil ortada yok ve hep onu bulma savaşını veriyorsun. Tanımsal olarak babamın katili kimler olduğunu biliyorsun ama bir sureti yok. Üniversiteye gitmeden önce de avukat olursam sanki babamın katilini ortaya çıkartabilirim inancı oluşmuştu. Hukuk fakültesine gidince aslında bu sistemi tanıyınca avukatlığın yetmediğini görüyorsun. Oysaki babamın katledilmesi bir siyasal meseleydi, bir toplumsal meseleydi. Faili meçhul cinayetler binlerce kişin meselesiydi. Avukat oldum ama babamın davasında tek bir adım bile ilerletmesine sebep olamadım. Bu süre zarfında belki babamı kaybetmekten daha kötü bir gün; babamın cinayetinin davasına verilen takipsizlik kararının elime gelmesi oldu. Düşünün o faili meçhul cinayette katledilen kişinin kızısın ve babanın katilini ortaya çıkartmak için avukat olmuşsun ve dava dosyası kapatılmak üzere elinize karar veriliyor.

Ama kontra cinayetlerin olduğu dönemde babasının ölü bedenini görmeyen çok insan olduğunu biliyorsunuz onlarla kendinizi hiç kıyasladınız mı?

Evet, yüzün üzerinde baktığım dosya var. Bir anne çocuğunun cenazesini bulmak için açtığı davaya bakıyorum ve ona da takipsizlik kararı gelmişti. Anneye dedim ‘bak ben de senin gibiyim benim de babamı katlettiler’ anne, ‘hayır ben senin gibi değilim çünkü çocuğumun kemikleri bile yok’ dedi. Gerçekten de öyle ölümle sıtmaya razı etmek gibi bir şey. Artık şöyle düşünüyorsun; faili bulunmasa da mezarına gidip iki gözyaşı dökebileceğim bir mezar, bir toprağım var’ diyorsun. İnsanlar kendi cenazeleri ortada yok. Berfo Ana vardı çocuğunun kemiklerini bulmak için çalmadığı kapı kalmadı. Ayrıca bugün Batman’daki Cumartesi Annelerinin yarısından fazlası bu durumdan kaynaklı ciddi hastalıklara yakalanmış durumda.

Ben partiye geldikten sonra onu daha da derinden hissettim ve benim gibi bir sürü insanın babası katledilmiş. Bir anda babalarından, kardeşlerinden kopartılarak o acıyla yaşayan insanlar var. Benim babam katledildiğinde İpragaz Aile Mezarlığı’nda defnettik. Faili meçhul cinayetlerde katledilenlerin mezarı orada çok yoktu ama her mezarlığa gittiğimizde sayı katlanıyordu. Bu kez o mezarlık yetmedi başka mezarlığa defnedilmeye başlandı. Batman’da o dönem birilerini katletmekle kalmadılar. İnsanların hayatlarını da altüst ettiler.

Şu an faili meçhul cinayetlerin araştırılması için verdiğiniz mücadele milletvekili olmanıza vesile oldu, bu konuda somut ne yapılması gerekiyor?

Artık Hakikatleri Araştırma Komisyonu acilen kurulması gerektiğini belirtmek istiyoruz. Faili meçhul cinayetler hukuki yollarca, meclis soru önergesi ile çözülemeyeceğini artık tüm aileler bunu bilmektedir. Meclis’te bu konuda çalışmalar yapılabilir ama bizim toplumsal barışı sağlamamız için ilk önce yüzleşmeye ihtiyacımız var. Kürdistan topraklarında ve ana merkezi olan Batman’da faili meçhullerin açığa çıkartılması için mutlakla Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulması gerekiyor. Biliyorum ki şuan devlet arşivlerinde faili meçhul cinayetlerin belgesi, örneği var. Birçok dosyada kontra üyeleri itirafta bulundular.

Kontra katliamlarının kol gezdiği süreçte Batman’ın meşhur valisi Salih Şarman vardı, dava dosyalarında kendisine yer veriliyor mu? 

Batman eski Valisi Salih Şarman’ın ismi birçok katliam dosyasında yer alıyor. Bazı katliamın öncülüğünü kurduğu ekiple yapan Salih Şarman, dağıttığı silahlarla yapılan katliamlar belgelerle sabittir. Şu ana kadar tek bir çalışma yoktur. Salih Şarman’a kontra gücü oluşturma emri veren Tansu Çiller de traji-komik bir durumda sanık olması gerekirken tanık olarak dinleniyor. Dönemin idari ve siyasi etkililerin birebir dosyalarda sanık olması gerekiyor. Daha düne kadar Batman’da Salih Şarman diye bir okulumuzun ismi vardı. Devlet resmen acılarımızla dalga geçiyordu. ‘Sen geliyorsun bu kentte katliamlar yap, hem de kendi isminle okul açtır’ bizim acılarımızla dalga geçtiler bunun hiçbir anılmaması olamaz.

Son dönemde bölgede bir takım olaylar sonucu tekrardan sahneye sunulmak istenen kontra güçleri tetiğe basmak için harekete geçtiği belirtiliyor. Siz kontra cinayetinin mağduru olarak Kürtleri Kürtlere öldürtme politikasına karşı bir çağrınız var mı?

Zaten Hakikatleri Araştırma Komisyonu kuralım derken sadece biz faili meçhul cinayette ailesini kaybedenlerin failleri tek bulunsun demiyoruz. Burada mağdur olan kim varsa, özür dilemesi gerekenler kimlerse bunun açığa çıkartılması gerekiyor. Biz bunu asla tek taraflı görmedik. Ancak Türkiye’de devletin içerisinde derin bir yapılanmanın olduğunu ve dış güçlerin desteği ile Kürtlerin hiçbir kazanımını hazım edemeyen bir güç var. Hata İran desteğinin olduğu bu durum, Türkiye coğrafyasını şekillendirmeye oluşan bu yapı, yine Kürtleri Kürtlere kırdırarak, Hizbullah olarak tanımlayıp Kürt Özgürlük Hareketi ile karşı karşıya imiş gibi göstermek isteniyor. Ancak ikili cinayetler işlediğini görmekteyiz. Bir Hüda-Par üyesinin öldürülmesini ilk kınayan HDP olmuştur. 2 aylık süre içerisinde partimize tüm Türkiye halkları gözü önünde yoğun saldırılar geliştiriliyordu. Adana, Mersin’de bombalama saldırıları, Bingöl’de faili meçhul cinayeti, Erzurum’da diri diri yakma eylemi, en son Amed mitinginde toplu katliam provası yapıldı. Ancak HDP’nin sağduyu açıklamaları bunun tamamını boşa çıkartmış oldu.

Babanızın failleri belli değil mi?

Evet, benim babam Hizbul-Kontra tarafından katledildi ama biz diyoruz ki süreç kin ve nefret süreci değil. Birilerinin birileri tarafından kullanıldığının farkındayız. Şu anda oluşturmaya çalıştığımız barış, huzur ve kardeşlik ortamında birileri ortaya nifak sokmaya çalışıyor. Bakın ben bir faili meçhul cinayette babası katledilmiş mağdur bir ailenin çocuğuyum. Bu sorun kin ve nefretle çözülecek bir sorun değildir. Bakınız Hüda-Par’lı bir üyenin öldürülmesinin üzerinden saatler geçmeden HDP’nin 3 yöneticisi kontra eliyle katledildi bizde kin ve nefret söylemleri ile sokağa çıkabilirdik çünkü istenilende odur. Bu oyuna gelinmemesi gerekiyor. Ben babamı kaybettim ama artık hiç kimse benim gibi babasız büyümesini istemem. Bu sorunun failleri cezasını çekeceklerini bilmeliler. Ancak HDP bu konuda gereken sağduyu çağrılarını sürdürüyor, Hüda-Par yöneticileri ve üyeleri eline silah alarak insanların evlerine saldırarak bu sorun çözülmez gereken sağduyu göstermelidir. Kaybeden yine Kürtler olacak çünkü katledilerek bunun sonu olmayacak.

Batman’da 90’lı yıllarda yoğunca katliamlar yaşandı, 2000’lı yıllarda ise kadın intiharları ile gündemde yerini aldı. Sizce kadın intiharlarının faili meçhul cinayetlerle bir bağlantısı var mıdır?

O dönemde yaşadığımız savaş koşulları ve faili meçhul cinayetlerde vardığımız nokta, kadın intiharları ile ilgili özel olarak bir Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulması gerekmektedir. Batman’da ciddi bir sayıya ulaşan kadın intihar olaylarını mevcut kontra katliamları, köylerin yakılmalarından ayrı tutmak mümkün değildir. İnsanların köyleri yakılınca hiç alışık olmadık bir yaşam ortamında kendilerini buldular bunun üzerine kontra katliamları da eklenince özellikle bunu derinden yaşayan kadın intiharlarına sebep oldu. Özellikle kadınlar Türkçe bilmedikleri için sürekli aşağılandılar, hor görüldüler hatta yok sayıldılar. Bir sefer ayrı bir travmalar yaşadılar. Benim babam katledildiğinde okulum değişti, mahallem değişti, yaşamım değişti. Annem de hakeza ama annemin şanslı yanı ailemin duyarlılığı bekli de onu ayakta tutabildi. Bir de ev baskınlarında devletin asker ve polisleri nice kadına eşinin gözü önünde tecavüz etti. Bir de toplumun namus kavramını bildikleri için kendilerince verdikleri en büyük ceza oydu. Bu nedenle de sayısız kadın bu şekilde yaşamına son verdi.

Milletvekili oldunuz, biraz da faili meçhul cinayete kurban giden ‘Bozo’nun kızı olmanızdan kaynaklı halk sizi özel olarak sahiplendi. Ama halkın ‘Bozo’ya laik olabilecek bir pratik sahibi olabilir mi? Kaygısı da var. Siz ‘Bozo’nun anılarına olarak laik olabilecek misiniz?

Bozo özelde benim babam, faili meçhul cinayette kurban giden bir adamın kızı olabilirim. Belki bir şehit kızı olduğum için sorumluluğum çok daha büyük ama babam şahsında tüm şehitlere laik bir pratik sahibi olmak için mücadele edeceğim. Onun özelinde bütün şehitlere laik olma sorumluluğum var. Batman’da bana her Bozo'nun kızı dediklerinde benim yüküm bir kat daha ağırlaştı, annemin sözünü bir daha hatırladım, ‘halkın bir sorumluluğu, senin iki sorumluluğun var’ eminim ki bir gün bu sorumluluğu yerine getirmediğimde ilk annem bu sözü bana hatırlatacak. Babamın anılarına laik olmak için annem uzun yıllardır bu mücadele içerisinde yerini aldı. Ayrıca Kürt gençleri kadar cesaretli olamadığımı belirtmek istiyorum. Onlar gibi ömrünün en güzel yıllarını mücadele ederek geçiremedim. Fakat Bozo’nın anılarına ters bir pratik sahibi olduğumda herkes bunu bana hatırlatabilir.

...