'Asimilasyona karşı her Kürt birlikte hareket etmeli'

Yıllardır asimilasyona karşı direnen Kürtçenin büyük tehlike altında olduğunu söyleyen Zana Farqînî ve Cevahir Sadak Düzgün, her Kürdün siyasi görüşlerini bir tarafa bırakarak asimilasyona karşı birlikte hareket etmeleri gerektiğini belirtti.

Dil ve Kültürler Ağı, yol haritasını belirlemek amacıyla Amed'in Sur ilçesinde 2 günlük bir çalıştay düzenledi. Çalıştayda aralarında yayıncılar, yazarlar, dil, eğitim, kültür, sanat, iş insanları, meslek odaları, insan hakları ve kadın kurumların olduğu 12 tematik masa kuruldu. 2 günlük süren çalıştayda yapılan öneri ve tartışmaların ardından 27 kişiden oluşan bir yönetim kuruldu. Dil ve Kültürler Ağı 1. Dil Çalıştayı sekretaryasında yer alan Dilbilimci Zana Farqinî ve Cevahir Sadak Düzgün, çalıştayda alınan karar ve önerileri ANF'ye değerlendirdi.

İlk toplantılarında Dil ve Kültürler Ağı'nın oluşturulduğunu söyleyen Zana Farqînî, "Geniş bir toplantı yapılması için de bir karar alındı. Amaç dil ve kültürü korumak, asimilasyona karşı durmak. Hangi Kürt kurum ve kuruluşu olursa olsun fark etmez bu hepimizin ortak kaygısıdır. Siyasi görüşlerimizi bir tarafa bırakmamız ve asimilasyona karşı birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Bu yüzden bir çalıştay düzenledik.

Bu çalıştayda yayıncılar, yazarlar, dil ve eğitim, kültür ve sanat, iş insanları, meslek odaları, insan hakları kurumları, iletişim masası, akademisyen ve sosyolog, kadın kurumları ve çocuk çalışmaları yapan kurumlar olarak 12 tematik masa kuruldu. Her masa yaşadıkları sorunları tespit etti. Biz de bu çerçevede yol haritası üzerine çalışmalar yürüteceğiz" diye konuştu.

DİL BİZİ KİMLİK SAHİBİ YAPAR

Dil ve Kültürler Ağı'nın sivil bir oluşum olduğunu vurgulayan Farqînî, "Bu çalışma parti ve örgütlerin dışında sivil bir çalışmadır. Siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun dil ve kültür hepimizin. Dil bizi kimlik sahibi yapar ve bir araya getirir. Bu yüzden birlikte çalışmamız lazım. Bu saatten sonra pratik adımlar atmamız gerekir. Dil, kültür, eğitim, öğretim, asimilasyon, bilinç ve hukuk üzerine çalışacağız. Çalışmalarımızı 2 açıdan ele alacağız. Birincisi Kürtler ne yapabilir? İkincisi ise Kürtler devletten ve dünya kamuoyundan ne isteyebilirler. Bu çerçevede somut adımlar atacağız. Şu an en önemli şey eksiklerimizi tespit edip ona göre pratik çalışmalarımız yürütmek" şeklinde konuştu.

Kürtçenin en fazla Bakur'da tehlike altında olduğuna dikkat çeken Farqînî, devamla şunları belirtti: "Kürdistan'ın 4 parçasında Kürtçe tehlike altında. Fakat Bakur'daki durum daha farklı ve büyük bir tehlike var. Kürdistan'ın diğer parçalarında yaşayan herkesin gözü Türkiye'de. Bakur'da devlet politikası değiştiği zaman bu Kürdistan'ın diğer parçalarını da etkiliyor. Bu yüzden buradaki çalışmaları çok önemli görüyoruz. Bakur'da diğer parçalardakinden daha fazla asimilasyon politikaları uygulanıyor. Türkiye önceleri asimilasyon, inkar ve ret politikalarını kabul etmiyordu. Daha sonra şimdiki Cumhurbaşkanı biz asimilasyonu bitirdik dedi. Fakat şu an her zamankinden daha fazla asimilasyon politikaları uygulanıyor."

Her ulusun varlığı ile tanınması ve gasp edilen haklarının iade edilmesi gerektiğini kaydeden Farqînî konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Kürtlerin de dillerine ve değerlerine sahip çıkması lazım. Unutmayın ki bir dil eğitim dili olmadığı sürece o dili çocuklarımıza aktaramayız. Bu dil anne ve babalarımızın emanetidir. Bizim de bu emaneti çocuklarımıza teslim etmemiz için çalışmamız gerekiyor. Kürdistan'da Kürt çocukları artık dillerini konuşmuyorlar. Bu çocukların suçu değil, ailelerin suçudur. Çocukların okulda zorlanmamaları için aileler önce Türkçe öğrensinler diyorlar. Fakat çocukların beyinleri mıknatıs gibidir 5 dil birden öğrenebilirler. Her ailenin evde ve günlük yaşamında dilini konuşması ve çocuklarına öğretmesi gerekir."

BİR ULUSUN İLK KURALI DİLDİR

Bir ulusun varlığının esas kurallarının dil ve kültür olduğunu söyleyen Cevahir Sadak Düzgün, "1 buçuk ay önce yol haritamızı belirlemek için çağrıda bulunduk. 1. Kongremiz 300 kişinin katılımı ile yapıldı. Dil ve kültür sadece birkaç kişinin sorunu değil, bu Kürt ulusunun sorunudur. Eğer dil kaybolursa o ulusun varlığını sürdürmesi mümkün değil. Çalıştay da bu bilinçle yapıldı. Şu an Kürt diline ve kültürüne karşı büyük bir saldırı var. Bu saldırıların tohumu Cumhuriyet kurulduğu zaman atıldı. Bütün hükümetlerin ilk işi Kürt ulusuna saldırmak oluyor.

Kürdistan ve Türkiye'de bütün diller tehlike altında ama Kirmanckî dili en büyük tehlikede. Çalışmalarımız sadece bir lehçe ile ilgili değildir. Kürtçe dil ve kültürüne ilişkin çalışmalar yapıyoruz. Gün geçtikçe Kürt çocukları dillerinden uzaklaşıyor. Burada en büyük sorumluluk ailelere düşüyor. Kendini tanımanın esas kuralları dil ve kültürdür. Herkesin bu bilinçte olması gerekir" ifadelerini kullandı.