Açlık grevindeki aileler: Çocuklarımızın cenazeleri şahsında Kürt halkına alçaklık yapılıyor
48 gündür genç, yaşlı, kadın, çocuk ayırt etmeden süren devlet terörü nefes alan her şeye ölüm saçarken, cenazelere işkence etmekten de geri durmuyor.
48 gündür genç, yaşlı, kadın, çocuk ayırt etmeden süren devlet terörü nefes alan her şeye ölüm saçarken, cenazelere işkence etmekten de geri durmuyor.
Sur’da 48 gündür devam eden abluka nedeniyle çocuklarının cenazelerini alamayan ve bu yüzden 17 gündür açlık grevinde bulunan aileler Sur’daki ablukanın kırılması için çağrıda bulunarak; “Sur’da yaşanan katliamlara kimse sessiz kalmamalı bu mücadele ve zafer hepimizindir. Bundan sonra yapılacak eylemlere 7’den 70’e bütün Amedliler katılmalı. Kimse ben katılmasam da olur demesin. Newroz coşkusu ile alanlara sokaklara çıkıp zılgıtlarla ablukayı kırarak sokaklarda çocuklarımızın zaferini kutlayalım” dedi.
48 gündür devlet ablukası altında bulunan Amed’in Sur ilçesinde saldırılar şiddetlenerek artarken direniş de büyüyor. 48 gündür genç, yaşlı, kadın, çocuk ayırt etmeden süren devlet terörü nefes alan her şeye ölüm saçarken, cenazelere işkence etmekten de geri durmuyor. Öyle ki haftalardır Sur’da devlet güçlerinin elinde bulunan İsa Oran, Mesut Seviktek, Ramazan Öğüt ve Rozerin Çukur'un cenazeleri duyarlı kesimlerin tüm çabalarına rağmen ailelerine teslim edilmek bir yana çocuklarının cenazeleri üzerinden Kürt halkına karşı çeşitli oyunlar ve hesaplar planlanıyor.
Türk devlet güçlerinin cenazeler üzerinden gerçekleştirdiği çirkin ve ahlaksız oyunlara tepki gösteren İsa Oran'ın babası Mehmet Oran, “Bundan altı gün önce HDP Milletvekili Sibel Yiğitalp, DTK, İHD, MAZLUM DER ve birkaç sivil toplum örgütü öncülüğünde Amed Valisi ile görüşmeler yapıldı. Bu görüşmeler sonucu Vali gidip çocuklarımızın cenazelerini alabileceğimizi söyledi. Açıkçası bu karar bizi şaşırttı çünkü bu görüşmeden önce de bizler Amed valisi, Sur kaymakamı ve savcı ile defalarca görüştük fakat sonuç alamadık. Sözlü görüşmelerin yanı sıra yazılı olarak da yetkili mercilere başvuruda bulunduk. Son olarak savcılığa da dilekçe verip cenazelerimizi almak istediğimizi bildirdik ve savcılık da dilekçelerimizi Anayasa Mahkemesine gönderdi fakat buna rağmen valilik ve diğer kurumlar; “Aileler bize resmi bir başvuruda bulunmadı” dedi. İşte bu yüzden valiliğe tekrar başvuruda bulunduk. Yaptığımız başvuru sonucunda vali öğleden sonra saat 14:30’dan 16:30’a kadar çatışmalara iki saatlik bir ara verileceğini ve bu arada gidip cenazelerimizi alabileceğimizi söyledi. Fakat cenazeyi almak için iki barış annesinin gitmesini istedi fakat biz kabul etmedik çünkü hatırlarsanız daha önce içeride kalan cenazeleri almaya giden barış ananelerine karşı yüz kızartıcı davranışlarda bulunuldu. Bizim barış annelerini göndermeyeceğimizi iletmemiz üzerine valilik kendisi ile görüşmeye giden heyetten kırk yaş üzeri altı kişiyi seçeceğini söyledi. Biz de mecburen kabul ettik. Hani derler ya ‘Osmanlı'da Ali cengiz oyunu bitmez' diye işte içine düştüğümüz durum tam olarak bu” dedi.
CENAZELERİN ÜZERİNE BOMBA DÜZENEKLERİ YERLEŞTİRİLMİŞ
“Devlet son süreçte yaptıklarıyla halkın kaygı ve korkularını güçlendiren pervasızca yaklaşımlar sergilediğini belirten Oran, “Devlet çocuklarımızın cenazeleri üzerinden sürekli pazarlıklı ve şartlı yaklaşım içinde. Mesela cenazeleri almak için ilk başvurumuzda savcı bize ‘Gidip hendekleri kapatın öyle gelip cenazeleri alın’ diyordu. Sadece bu da değil yine savcı ile görüşmemizde bize ‘Gidip bir cenaze aracı getirin mahalleye girmeden önce de ölümünüzden bizim sorumlu olmadığımızı belirten bir kağıt imzalayın sonra gidip cenazelerinizi alın’ dedi. En son da vali ‘Size kâğıt falan imzalatmayacağız gidip cenazelerinizi alabilirsiniz' demiş. Bunun üzerine onların belirlediği 6 kişiden oluşan heyetimiz polis tarafından GBT'lerine bakıldıktan sonra cenazeleri almak için mahalleye girmeye hazırlanıyor. Mahalleye girmeden önce oradaki özel harekatçıların heyettekilere söylediği şu; ‘Cenazelerin üzerinde kurulu bomba düzenekleri (yani kendilerinin kurduğu bomba düzenekleri), silah ve mühimmatlar var. Bu düzeneği ve silahları ya bize getireceksiniz ya da Yavuz Selim ilköğretim Okulu’nda bulunan özel harekâtçılara teslim edeceksiniz. Ancak onları teslim ettikten sonra cenazelerimizi de tek tek alırsınız.”
Cenazelerin ilk günden bu yana kendilerine Esedullah Timi diyen DAİŞ çetelerinin kontrolünde bilinçli olarak bekletildiğine dikkat çeken Oran, “Çocuklarımızın cenazeleri üzerinden abluka dışındaki yerlerde bulunan Kürt halkına korku salmak ve eziyet etmek istiyorlar. Halkı Partiye karşı kin ve nefret besleyecek hale getirme gibi alçakça planlar içerisindeler. Sanki bizim cenazeleri almak için oraya gönderdiğimiz heyet bomba imha uzmanıymış da gidip o bomba düzeneğini kaldıracaklar ve getirip onlara teslim edecekler!” şeklinde konuştu.
DEVLET KENDİ CENAZELERİNİ SOKAKTAN ALMAK İÇİN BİZİ KULLANDI
Cenazeleri almak için mahalleye gidecek olan heyettin içeriye adım attığı gibi devlet güçlerinin kepçeler ve panzerlerle sokağa girdiğini aktaran Oran, “Devlet güçleri arkadaşlarımızı yem olarak kullandı. Onlar mahalleye girdiği gibi çatışmaları başlattı ve çatışmaların başlaması ile iki ambulans içeri girdi. Yaralı mı ölü mü biliyorum ama birçok özel harekatçı ambulanslarla sokaktan çıkarıldı. Yani sizin anlayacağınız bu sözde izin devlet güçlerinin kendi cenazelerini içeriden almak için bilinçli olarak düzenlediği bir tezgâhtı. Fakat ava giderken avlandılar çünkü bu sırada YPS güçleri tarafından ciddi bir darbe aldılar” ifadelerini kullandı.
SAVAŞ DEĞİL, SOYKIRIM!
48 gündür abluka altındaki Sur’da devletin kadınlara, çocuklara ve yaşlılara karşı uyguladığı şiddetin adının savaş değil soykırım olduğunu vurgulayan Oran, “Biz açlık grevi eylem tarzına başvurmuşsak başka bir seçeneğimiz kalmadığı içindir. Biz bu eylemlerle AKP'nin kirli ve alçak yüzünü hala görmeyen, ona oy veren insanların AKP’nin kirli yüzünü görmesini hedefliyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir zamanında insanların ölülerine saygısızlık kabul edilir bir durum olmamıştır. En ilkel çağlarda yaşanan savaşlarda dahi insanlar birbirlerinin ölülerine saygı duymuştur. Ancak devlet bu hassasiyeti bile göstermiyor” cümlelerini kullandı.
CENAZELERİMİZİ KULLANARAK BİZİ TESLİM ALMAYA ÇALIŞIYOR
Kürt halkına seslenen Oran, “Halkımızdan tek isteğimiz şudur; devletin hendekleri ve özyönetim ilanlarını bahane ederek Kürt halkının elde ettiği demokratik kazanımları gasp ettiğini ve bize diz çöktürmeye çalıştığını görün. Biz günlerdir çocuklarımızın cenazelerinin şahsında Kürt halkına yapılan bu alçaklığı kesinlikle kabul etmiyoruz. Bizler bu katliamın şahitleri ve davacısıyız. Yıllardır devlet tarafından bu davanın sanığı olarak yargılandık cezaevinde yattık. Bugün açık ve net söylüyoruz şehitlerimizin yolunda yürüyüp mücadelelerini yükseltmek için elimizden geleni yapacağız” dedi.
AİHM'İN ALDIĞI KARAR SİYASİ
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasına ilişkin vermiş olduğu ret kararının siyasi bir karar olduğunu belirten Mesut Seviktek’in ağabeyi İhsan Seviktek, “AİHM’in kararı beni şok etti diyemem. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki emperyalist devletler yüzyıllardır Ortadoğu’da rant ve çıkarları peşinde koşuyor. İste bu nedenle AİHM'in siyasi bir karar vereceği açık ve net bir şekilde ortadaydı” ifadelerini kullandı.
Türk devletinin bahane ettiği hendeklerin bir sebep değil sonuç olduğunun altını çizen Seviktek, “Kürdistan’da otuz yılı aşkındır bir mücadele sürüyor. Bu mücadelenin ne için gerçekleştirildiği dünya tarafından bilinmesine rağmen devlet Kürt halkının taleplerini yerine getirmemek için demagoji yapıyor. Peki, nedir bu haklar? Temel insani haklardır. En basitinden ana dilde eğitim alma hakkı bu hakların başında yer alıyor. Kürt halkı bu hakları elde etmek için 28 kez isyan edip bozguna uğratıldı fakat biz iddia ediyoruz 29. isyan diğer 28 isyan gibi gelip geçici olmayacak. Türkiye’nin ve dünyanın bunu çok iyi görmesi gerek” şeklinde konuştu.
AİHM OLUMLU KARAR VERSEYDİ BU KADAR İNSAN ÖLMEYECEKTİ
“AİHM başvurularımıza daha erken ve olumlu cevap vermiş olsaydı Kürdistan’da onlarca genç belki de ölmemiş olacaktı” diyen Seviktek, “Özyönetim direnişi sırasında yaşamını yitiren gençler Avrupa devletlerinin emperyalist istem ve çıkarlarının kurbanı oldu. Biz Kürtler AKP'nin zihniyetine karşı nasıl dimdik ayakta kalıyorsak bugün Avrupa’dan çıkan yanlış kararların da karşısında dimdik ayakta duracağız. Hatırlarsanız birkaç sene önce Avrupa ve Uluslararası kamuoyu Rojava için de harekete geçmedi Rojava’da yaşanan katliama karşı da sessiz kaldı ama bugün ne oldu Rojava’daki Kürt gerçekliğini kabul etmek zorunda kaldı” cümlelerini kullandı.
KÜRTLER CENAZELERİ YERDE OLSA DAHİ MÜCADELE ETMEYİ BIRAKMAYACAK
“27 gündür çocuklarımızın cenazeleri yerde bunun hangi dinde, hangi kitapta karşılığı var?” diye soran Seviktek şu şekilde devam etti; “Ortadoğu’da maalesef ki birçok savaşa tanıklık ettik fakat iki devlet arasında en çetin savaşlarda dahi birkaç saat ara verilip cenazeler yerden kaldırılıyor. Fakat Türk devleti bunu bile bize çok görüyor. 27 gündür cenazelerimizi kullanarak bize diz çöktürmeye çalışıyorlar. Biraz mantıklı düşünmek gerek, önce Avrupa’dan satın aldığın silahlarla bu halkın çocuklarını katledeceksin, sonra da o cenazeler üzerinden halkı teslim alacaksın. Yok böyle bir şey! Evet, belki otuz yıl önceki Kürtler olsaydı diz çöküp yas tutarlardı ama günümüzün Kürtleri bunu yapmıyorlar. Günümüzün Kürtleri cenazeleri yerde olmasına rağmen isyan edip mücadele etmeyi biliyorlar.”
ÇOCUKLARIMIZI ŞEHRİN ORTA YERİNDE VURDULAR
Kürt çocuklarının devlet tarafından şehrin orta yerinde katledildiğine dikkat çeken Seviktek, “Kanımızın son damlasına kadar elimiz onların yakasında olacak ve çocuklarımızın hesabını soracağız. Çocuklarımız kırsalda gözden uzakta katledilmedi. Aksine şehrin orta yerinde evlerimizin, iş yerlerimizin önünde katledildi. Ben Sur’da esnaflık yapıyordum kardeşimin katledildiği yer ve dükkanımın arasında yüz metre bile yoktu. Eee... Siz bütün bunları yapın sonra da hiçbir şey olmamış gibi halkın boyun eğmesini bekleyin bu halk bunu asla kabul etmez” dedi.
DAİŞ AMED'DE
Rojava’da koalisyon ülkeleri adı altında DAİŞ’e havadan saldırısında bulunan ülkelere seslenen Ramazan Öğüt'ün babası Mithat Öğüt, “DAİŞ Türkiye’de başka yerde aramayın. Dağkapı’dan tutun Balıkçılarbaşı’na kadar her sokak başında DAİŞ çeteleri bekliyor. Onların büyük çoğunluğu Türk bile değil. Esedullah timi adı altında çocuklarımızı katleden DAİŞ çeteleri ve koruculardır” ifadelerini kullandı.
ZAFER 48 GÜNDÜR SUR’DA DİRENEN HALKINDIR
Surda 48 gündür tarihi bir direnişin sürdüğünü ve zaferin artık her koşul altında direnen gençlerin olduğunu belirten Öğüt, “Dışarıdan bakanlar birkaç genç ellerinde silah bile yok nasıl direnecekler diyordu. Bir kısım insanın onlara biçtiği ömür ise en fazla 5 gündü. Bugün direnişlerinin 48. günündeler ve yaşananlar gösterdi ki sonuç ne olursa olsun zafer bu gençlerindir. Direniş zafer ile taçlandırıldı. Bu saatten sonra Türk devletinin Sur’da yapabildiği tek şey tanklarla ve toplarla evleri yakıp yıkmaktır” dedi.
“2016 yılı Kürtler için final yılı olacak ve devlet ne yaparsa yapsın Kürtlerin özgürleşmesini engelleyemeyecek” diyen Öğüt, şu şekilde devam etti; “Bu direniş başladığından beri Saraydaki ve onun uşakları hep bir ağızdan ‘Fazla direnmezler en fazla bir hafta sonra hepsini imha ederiz’ dedi. Zaman geçtikçe bu sayı ona, on beşe, yirmiye yükseldi. Bugün tam 48 gün oldu hiçbir şey yapamadılar direniş büyüyerek devam ediyor” şeklinde konuştu.
PKK ŞEHRE İNERSE...
Ahmet Davutoğlu’nun Sur’a ilişkin konuşmalarını hatırlatan Öğüt, “Direnişin başlarında içeride sivil halk var dediler sonra direniş büyüdükçe sivil halk yok hepsi terörist dediler. Onların ‘terörist’ dedikleri PKK'dir ve PKK de henüz şehre inmedi. PKK'nin şehre inmesi durumunda devlet güçleri değil Sur’da Amed’in hiçbir yerinde barınamazlar. Sözde Sur’un yüzde seksenini ele geçirmişler ya! Ben de çok net sekilde şunu söylüyorum; siz bir tek adım bile ilerleyemediniz hala ilk günden beri beklediğiniz sokakların başında bekliyorsunuz” ifadelerini kullandı. Amed halkına seslenen Öğüt, “Kimse sessiz kalmasın bu mücadele ve zafer hepimizindir. Bundan sonra yapılacak eylemselliklere 7’den 70’e bütün Amedliler katılmalı. Kimse ben katılmasam da olur demesin. Newroz coşkusu ile alanlara sokaklara çıkıp zılgıtlarla ablukayı kırarak sokaklarda çocuklarımızın zaferini kutlayalım” cümlelerini kullandı.
YETER, ARTIK ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
Çocuğunu yitiren bir anne olarak hala barış istediğini aktaran Rozerin Çukur'un Annesi Fahriye Çukur “Sadece Sur’da değil, Cizre’de, Silopi’de ve Şırnak’ta ablukalar kalksın insanlar normal yaşamlarına dönsün yeter artık çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın onurlu bir barış olsun. Türkiye’de ve Avrupa’da bulunan bütün duyarlı kesimlere sesleniyorum bu soruna artık bir çare bulunsun” dedi.
ABLUKA BİR AN ÖNCE KIRILMALI
Başka çocuklar ölmesin diye burada açlık grevine girdik diyen İsa Oran'ın annesi Zaide Oran, “Kimse bu yaşananlar benim başıma gelmez demesin, bugün buradaysak çocuklarımız ve içeride bulunan sivil insanlar için buradayız. Biz de bugün bu şekilde burada nöbet tutacağımızı hiç düşünmemiştik fakat bugün buradayız. Öyle bir süreçten geçiyoruz ki kimin ne olacağının garantisi yok o yüzden ben buradan tüm Kürt halkına sesleniyorum; bu ölümler durdurulmadığı sürece yarın siz kendi çocuklarınız için burada açlık grevine girebilirsiniz. Yeter artık biz başka çocuklar ölsün istemiyoruz. Başka aileler yanımıza gelip açlık grevi başlatsın istemiyoruz. O yüzden herkes bundan sonra gerçekleştirecek eylemlere ve yürüyüşlere katılıp bir an önce bu ablukanın kalkması için üstüne düşen sorumluluğu yerine getirsin” ifadelerini kullandı.
BU ATEŞ HEPİMİZİ YAKAR!
Uyanın gün namus günüdür diyen Mesut Seviktek'in ablası Güler Seviktek, “Çocuklarımız, halkımız orada bombardıman altında iken nasıl sessiz kalabiliyorsunuz, vicdanınız nasıl rahat ediyor? Herkes ayaklansın el ele verelim ve bu ablukayı kıralım. Bu katliamlar nereye kadar sürecek? Bu katliam karşısında sessiz kalanlar bilmeli ki bu ateş onları da yakar!” şeklinde konuştu.