Mem Ararat: Hayattan mahrum kalmamak için HAYIR!

Kürt Sanatçı Mem Ararat, sanatçı kimliği, Kürt karşıtlığı ve 16 Nisan’da diktatörlüğün oylanacağı referanduma dair ANF’ye açıklamalarda bulundu.

AKP-MHP birleşiminde, 16 Nisan’da diktatörlüğün oylanacağı referanduma dair sanat dünyasından da tepkiler ‘Hayır’ şeklinde. Kürt Sanatçı Mem Ararat, ‘‘Hayır diyeceğim. Çünkü savaşmaya değil, konuşmaya inanıyor ve güveniyorum. Ayrıca yönetimin kişilerin ruh halleri ve keyifleri ile değil, yasalarla olması gerektiğini düşünüyorum’’ dedi.

Sanatçı Mem Ararat, sanatçı kimliği, Kürt karşıtlığı ve 16 Nisan’da diktatörlüğün oylanacağı referanduma dair ANF’ye açıklamalarda bulundu.

‘MEVCUT SİSTEME GENEL BİR İTİRAZIM VAR’

Ararat, ‘’Müsaade ederseniz geçen gün bir dost meclisinde kulak misafiri olduğum bir konuşmayı sizinle paylaşmak istiyorum. O sırada açık olan televizyonda haber programı sunuluyordu. Konu yine referandum, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve buna benzer şeylerdi.  Aynı haber bülteni Nusaybin'de Xerabê Bava'da işkence gören yaşlı bir adamın görüntülerini de paylaştı. Altmışlı yaşlarda bir amca o an söze başladı ve şöyle dedi: 'Bu ortak vatan ve Demokratik Türkiye söylemlerine artık tahammül edemiyorum.' Dürüst olmak gerekirse yaşlı amcanın ruh hali zaman zaman her yere sirayet ediyor. Elbette bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ben de gidip oyumu kullanacağım ve bir Kürt olarak 'Hayır' diyeceğim. Fakat dürüst olmak gerekirse referandum benim gündemimi çok da işgal etmiyor. Zira mevcut sisteme genel bir itirazım var’’ şeklinde konuştu. 

'HEPSİ KÜRT KARŞITI'

Ararat, ortak yaşamın engellenmesi için HDP'nin işlevsizleştirilmek istendiğine dikkati çekerek, şunları da ifade etti: 

"Yıllarca medya ve basın aracılığıyla yapılan kara propagandalar sayesinde bu nefrete varan antipati Türk halkına da bulaştırıldı maalesef. Cizre tanklarla dövülürken ve o küçücük çocuklar katledilirken o yüzde 50’nin-ki muhtemelen bu oran daha fazladır- olurlayan sessizliği ve kimi yerde münferit de olsa kutlamaya varan taşkınlıklar çok kırıcıydı. Bu yüzden Türk halkına karşı bir Kürt olarak, Türkleri kardeş olarak gören bir Kürt olarak kırgın hissediyorum. Benim Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik bir şekilde değişebileceğine olan inancım çok zayıflamış durumdadır. Geçmişe dönüp baktığımda bu inancım daha da pekişiyor maalesef. Bu ülkede ne zaman bir karışıklık olsa silahlar ilk önce Kürtlere yöneliyor. Mevcut Meclis'e, HDP'siz bir Meclis'e baktığımda daha da karamsar hissediyorum. Şu anki iktidarın elinde bulundurduğu gücü diğer hangi partiye verseniz muhtemelen onlar da çok benzer davranışlar sergileyecektir. Neticede Kürt vekillerin dokunulmazlığı bir konsensüs ile kaldırıldı, üstelik anayasaya aykırı olduğu kendileri tarafından kabul edildiği halde."

Ararat ANAP, DYP, DSP, CHP, BBP, MHP gibi partilerin de geçmişte AKP gibi Kürt karşıtlığı üzerinden politika geliştirdiğine vurgu yaparak, çözüm olarak Kürdistan'ın bağımsız olmasının önemine değindi.

‘AKINTIYA KARŞI YÜZMEK ZORUNDASINIZ’

Kürt müziği veya sanatının geldiği noktayı, mevcut Türkiye şartlarında karşılaştığı zorlukları ve bir müzisyen olarak yaşadığı sıkıntıları da aktaran Ararat, şöyle devam etti:

"Savaşın en kötü taraflarından biri de şudur: Kendisine engel olabilecek her şeyi susturur ve böylece kendini her an yeniden günceller. Savaşların bu kadar uzun sürmesinin ve akıl tutulmasında bu derece ısrar edilebilmesinin de en büyük nedeni budur sanırım. Zira savaş bir akıl tutulmasıdır ayrıca. Eğer insanlar sağduyu ve hoşgörüsünü koruyabilseydi neden savaşma gereği duysun? Çünkü savaş aslında herkes için korkunç bir yıkım ve kayıptır. Şu sıralar müzik yapamıyoruz maalesef ve kafamız başka şeylerle meşgul. Konser yapma konusunda da ciddi sıkıntılarla karşılaşıyoruz ve doğrusu birçok konserimiz de OHAL yüzünden iptal edildi. Kürt müziği en iyi zamanlarda bile birçok sorunla mücadele etmek zorundadır. Eğer Kürtçe müzik ve genel olarak sanat yapıyorsanız diğer birçok kişinin başladığı yerin çok gerisinde başlamak zorundasınızdır. Deyim yerindeyse akıntıya karşı yüzmek zorundasınız. Kürtçenin müzik piyasası oluşamadı maalesef ve Kürt müziği sömürüye çok açıktır. Mevcut yasalar sadece Türkçe olarak görülen hakları koruyor. Yani bizim yaptığımız müzikler de yasal olarak Türkçe diye geçtiği sürece korunuyor. Ama Türkçe değil. Kürtçe resmi olarak yeterince kabul görülmüyor henüz. Kanaatimce Kürt sanatçıların alternatif bir ekonomik yapılanmaya ihtiyacı vardır ve maalesef bu bilinç ne sanatçılarda ne de bu işin organizasyon kısmında görev alan kimseler tarafından idrak edilmiş değil. Çok üstün körü ele alınıyor. Hem sanatçı, hem de tüccar olmadığınız sürece sömürüye çok açık hale geliyorsunuz ve sanatçılar genellikle ticaret konusunda yetersizler."

'ESKİDEN GİZLİ GİZLİ, ŞİMDİ AÇIK AÇIK!'

Referandum sonucunun sanat dünyasına bir etki edip etmeyeceğine de değinen Ararat, "Eğer ‘Hayır’ çıkarsa muhtemelen mevcut hükümetin eli zayıflayacaktır ve yasalara uyma konusunda biraz daha dikkatli davranmaya çalışacaktır. Eğer ‘Evet’ çıkarsa Kürtler ve Türkler eşitlenmeye yakın olacaktır! Zira ‘Evet’ çıkmasının sonuçlarını şu an Kürdistan'da yaşıyoruz. Yani ‘Evet’ çıkması durumunda şu an bölgemizde uygulanan durum batıda da uygulanmaya başlanacaktır ve belki buralarda biraz daha ağırlaşacaktır. Zaten bu yüzden ben de oyumu 'Hayır' yönünde kullanacağım’’ dedi.

Ararat, ‘’Doksanlı yılları da bölgede yaşayan bir vatandaş olarak şartların ilk kez bu kadar ağırlaştığını görüyorum. Zira eskiden devlet kendi yasalarını gizlice çiğnerdi, şu sıralar ise açık açık yapıyor. Yine sokakta yürürken tedirgin oluyorsunuz. Takip ediliyor muyum, diye endişe ediyorsunuz. Kimse yarınından emin değil. Her an subliminal mesaj gibi ne idüğü belirsiz gerekçelerle gözaltına alınabilir ve işkence görebilirsiniz" dedi.

‘HAYIR DİYECEĞİM’

Ararat, ‘’Hayır diyeceğim. Çünkü savaşmaya değil, konuşmaya inanıyor ve güveniyorum. Ayrıca yönetimin kişilerin ruh halleri ve keyifleri ile değil, yasalarla olması gerektiğini düşünüyorum’’ diye belirtti.

Genç Müzisyen Mem Ararat, son olarak referanduma ilişkin sanat dünyası ve sanatseverlere şu mesajı iletti:

‘’Vicdan adil bir yargıçtır, onu kirletmediğimiz ve susturmadığımız sürece. Cesur olmak insanı öldürebilir de, yaşatabilir de, ama cesaretsiz olmak ikisinden de mahrum bırakır; en çok da hayattan."