Lice’nin bir bodrumunda yüzleşme: Av û Ar

Amed Şehir Tiyatrosu’nda “Av û Ar” adlı oyunun prömiyeri yapıldı.

Şanoya Bajêr Ya Amedê oyuncularının sahnelediği sezonun son oyunu Av û Ar’da, 93 yılında yakılan Lice’de bir evin bodrumuna sığınan devrimci bir lise öğrencisi ile bir işbirlikçinin hem kendileriyle hem de birbirleriyle yüzleşmesi anlatılıyor.

Amed Büyükşehir Belediyesi’ne  bünyesinde çalışma yürütürken kayyum atanması üzerine buradan ayrılan tiyatrocuların kurduğu Şanoya Bajêr Ya Amedê (Amed Şehir Tiyatrosu), sezonun 3’üncü ve son oyunu olan Av û Ar’ı (Su ve Ateş) sahneledi. Oyun, 1993 yılında devlet tarafından yakılan Lice’de saldırılar sürerken bodrum kata sığınan devrimci lise öğrencisi Xece ile devlet ile işbirliği içinde olan Bedran arasındaki çatışmayı anlatıyor. Xece ve Bedran birbirleriyle tartıştıkları gibi kendileriyle de yüzleşiyor. Dram türündeki oyunda o yılların karanlık yüzü ve yaşanan toplumsal travma sahneleniyor. Gerçek bir hikayeden uyarlanan oyunu Şanoya Bajêr Ya Amedê kadrosundaki Dicle Yavuz Güneş, Mehmet Musaoğlu, Gule Özalp Ulusoy ve Özcan Ateş sahneliyor. Oyunun yazarı ve yönetmeni ise 27 yıllık sahne deneyimi olan Emin Yalçınkaya.

TRAVMA İŞLENİYOR

Daha önce “Mala dina” ve “Cembelî Û Binefş ” oyunlarını yazan Yalçınkaya, yeni oyun hakkında konuştu. Av û Ar’ın 90’lı yılların acı yüzünü sahneye taşıyan trajik bir oyun olduğunu anlatan Yalçınkaya, “Son yıllarda Kürdistan’ın bütün sınırları içerisinde çok travmatik olaylar gerçekleşmiştir. Savaş dünyanın her yerinde ortak tahribatları ve travmaları yaratır. Her iki taraf üzerinde neredeyse aynı travmatik etkiler yaratabiliyor” dedi.

Lice’de yaşanan bir olaydan esinlenerek yazdığı bir çalışma olduğunu aktaran Yalçınkaya, “Oyunda özellikle felsefik olarak şöyle bir yaklaşımımız oldu. Savaşın yaratmış olduğu etkiler hangi tarafta olursanız olun aslında herkesin bir hikayesi ve trajik bir yaşamı oluşabiliyor. Oyundaki kahramanlarımızın da her birinin kendine göre trajik noktaları oluyor. Sanatsal olduğu kadar absürt boyutunu da bizler oyunda işlemeye çalıştık” diye anlattı.

HALK İÇİN TİYATRO YAPIYORLAR

Sistem ve iktidarın karşısında, halkın yanında sanat icra etmeye çalıştıklarını söyleyen Yalçınkaya, “Bir çok teknik ve ekonomik alandan yoksun sanatımızı icra etmeye devam ediyoruz. Halkla birlikte bu yolda ilerlemek çok daha anlamlı. Bu halkın yaşadıklarına en büyük saygı yaşadıklarına ve acılarına kulak vermekle başlıyor. Bizler de yaşanmış ve halkın kültürünü konu alan hikayeleri esas alıyoruz” diye konuştu.

Halkın Amed Şehir Tiyatrosu’na yoğun ilgisi olduğunu dile getiren Yalçınkaya, “Bu oyun sezonun son oyunuydu. Ama çalışmalarımız 5. Amed Tiyatro Festivali kapsamında devam edecektir. Bir çok yerden gelen tiyatro gruplarıyla 10 günlük tiyatro festivalini organizasyonunu yapacağız. Ondan sonra da yaz programlarımız başlayacaktır” diye belirtti.

EŞİ FAİLİ MEÇHUL EDİLEN KADINI OYNADI

Amed Şehir Tiyatrosu’nda 9 yıldır sanat faaliyetlerinde bulunan ve bu oyunda Halime karakterini canlandıran Gule Özalp Ulusoy ise gerçek yaşanmış bir olaydan esinlenerek yazılmış bir oyunu sahnelediklerini dile getirdi. Eşini faili meçhule kurban vermiş bir kadını oynadığını söyleyen Ulusoy, “Hala bu olayları günümüzde yaşıyoruz. Bu oyuna adapte olmak benim için çok zor oldu. Gerçek olan bir hikayeyi layıkıyla canlandırma hassasiyeti vardı üzerimde. Sürekli layıkıyla yapabilecek miyim ve o duyguyu verebilecek miyim kaygısını yaşıyordum. Aynı zamanda o kadının ruh halini hissedip onun sıkıntısını yaşıyorsun bir oyuncu olarak” dedi. 

HALKIN YAŞADIĞI BİR OYUN

Oyunun provalarında zaman zaman gerildiğini ve ağladığını anlatan Ulusoy, Kürt toplumunun yaşadığı trajediye dikkat çekti. Prömiyerini 5 Mayıs’ta yaptıkları oyunun seyircinin beğenisini kazandığını aktaran Ulusoy, şöyle devam etti: “Oyunumuz halkımızın yaşadıklarından uzak değil. Bu topraklarda yaşanmış bir olay. Halkımız yabancısı değil. Herkes kendine ait bir parça buldu oyunda. Biraz insanlar onun gerginliğini yaşadı. Oyundan sonra fark ettim. Gerçekten bizler acılarımızla yüzleşmekten korkan bir toplumuz. O kadar çok acı yaşadık ki her seferinde üzerine biraz daha acı eklendi.”

SANAT HER ALANDA

Kürt sanatı üzerinde uzun süredir yoğun baskı olduğuna dikkat çeken Ulusoy, “Diyarbakır’da insanlar sanattan yoksun bırakılmaya çalışıldı. Tüm sanat alanları kapatıldı. Amed’de herhangi bir sanat alanı bırakılmadı. Ama bizler öyle bir gelenekten geliyoruz ki sanat sadece kurumlarla var olan bir şey değildir. Eskiden bizler dengbejlerden annelerimizin ninnilerinden yola çıkarak bir anlatı kültüründen geliyoruz. Kürt toplumunun sanat geçmişi biraz öyledir. Sözlü bir edebiyattan yola çıkılarak gelinmiştir. O yüzden illa kurumlar olmak zorunda değil. Sanatı halkımızın yanında, sokakta ve her alanda yürütüyoruz” dedi.

Ulusoy, son olarak herkesi 11-21 Mayıs arasında kentte düzenlenecek Tiyatro Festivali’ne davet etti. Av û Ar oyununu kaçıranlar 19 Mayıs’ta festivalde izleme şansına kavuşacak.