Kürtçe 21 Şubat’a yasaklarla giriyor

Kürt halkı 21 Şubat Dünya Anadili Günü’ne dilleri yasak bir şekilde giriyor. Kürtçe’nin başta eğitim dili olmak üzere hayatın her alanında yasak olmasına her kesimden tepki gelmeye devam ediyor.

Bakurê Kurdistan’da 21 Şubat Günü'nün Kürtler için ayrı bir önemi var. Başta Kürtler olmak üzere Türkiye ve Kurdistan’da birçok halk kendi anadillerini özgürce kullanamıyor. Yasaklar ve asimilasyon politikalarla karşı karşıya kalan Kürt dili, başta Kürtçe eğitim olmak üzere hayatın her alanında yasaklanmış durumda. Tüm yasak ve asimilasyon politikalarına rağmen Kürt halkı kendi öz gücüyle, kendi dilini yaşatmaya devam ediyor.

Eğitim Sen Van Şube Eşbaşkanı Murat Atabay, 21 Şubat Dünya Anadil Günü’ne birçok halkın kendi anadilinde eğitim alamadığı, kendi diliyle özgür yaşamını sürdüremediği döneme tekrar girdiklerini söyledi.

DEVLET YAPISI ‘TEK DİL’ ÜZERİNE KURGULANMIŞ

Türkiye’de uzun yıllardır, hatta 1920’li yıllardan bu yana tek dil üzerine kurgulanmış bir devlet yapısı olduğunu ifade eden Atabay, Türkiye’de yaşayan başta Kürtçe konuşan nüfus olmak üzere bütün halkların kendi anadillerinde bir eğitim almaları, kendi anadillerinde özgürce yaşamaları ve sağlık hizmeti almaları konusunda çok ciddi engellerin olduğunu vurguladı.

 21 Şubat’ta tüm halkların kendi dilleri için ortak mücadele etmesi gerektiğini söyleyen Atabay, “Çünkü yıllardır devam eden çok ciddi bir asimilasyon politikası var. Başta anadilde eğitim olmak üzere tüm hakların ortak mücadele etmesi gerekiyor. Anadilinde eğitim alamayan çocukların kendilerini rahat ifade etmedikleri, psikolojik anlamında kendilerini geliştiremediklerini, akademik alanda başarılı olamadıklarını net olarak görüyoruz. Özellikle bölgemizdeki çocukların akademik anlamdaki başarısızlıkları, özgüven yoksunluklarının başlıca sebebi, anadillerinde eğitim almamalarıdır. Bu noktada 21 Şubat’ı değerlendirmek gerekiyor” dedi.

HERKES KENDİ ÇOCUĞUNA ANADİLİNİ ÖĞRETMELİ

Asimilasyon politikasının yanında bir de otoasimilasyona dikkat çeken Atabay, şöyle konuştu: “Maalesef son yıllarda bir otoasimilasyon var Halkımıza bu anlamda bir çağrımız var: Özellikle otoasimilasyon noktasında çok ciddi bir çaba gerekiyor. Çocuklarına kendi evlerinde mutlaka kendi anadillerini öğretmeleri gerekiyor. Özellikle bu mücadeleyi kendi evimizde vermemiz gerekiyor. Yine Anayasa’daki tek dil uygulaması ortadan kaldırılmalı ve bunlara engel olan tüm yasal düzenlemelerin iptal edilmesi için de tüm halkların ortak hareket etmesi gerekiyor. Sendika olarak anadilin eğitim dili olması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Yine bu konuda halkımızdan çok ciddi bir beklentimiz var. Herkesin kendi çocuğuna anadilini öğretmesi gerekir. Yine tüm sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütlerinin tüm hakların anadillerinin her alanda kullanılması için ortak mücadele etmesi çok önemlidir.”

HERKES EŞİT HAKLARA SAHİP

İnsan Hakları Derneği Van Şube Başkanı Mehmet Karataş, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre herkes eşit haklara sahip olduğunu söyledi. Mezopotamya, Kurdistan ve Türkiye topraklarında yaşayan Kürtlerin 100 yıldır kendi dillerini kullanamadığını söyleyen Karataş, “Toplumun gelişmesinde anadil çok önemli bir yer tutar. Kürtçe’nin yasaklanmasının ana nedeni, Kürt toplumunun kültürünü, tarihini ve geleceğini unutmasını sağlamaya yöneliktir. Bu nedenle dil üzerindeki yasaklar özel bir politikanın ürünüdür. Sadece eğitim açısından bakıldığında da Türkiye tarihi boyunca Kürt dilini hep yasaklarla ve asimilasyon politikası ile yok edilmeye çalışıldı. Yasaklarla süren bu süreç nedeniyle maalesef Kürt dili birçok yerde asimilasyona uğradı. Bu politikalar uluslararası mevzuata göre kabul edilmez. Uluslararası mevzuata baktığımızda Türkiye’nin imza koyduğu Birleşmiş Milletler Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve diğer uluslararası sözleşmelere aykırı şekilde hareket etmektedir. Türkiye’nin bu uluslararası sözleşmelere uymamasının tek nedeni ise, Kürt halkının anadilini kullanmasını engellemektir. Bu asimilasyon politikasına karşı herkesin mücadele edilmesi gerekiyor. Türkiye’de Kürtçe’nin eğitim dili olması için hem ulusal hem de uluslararası alanda mücadele edilmesi gerekir” dedi.  

KÜRTÇE HEP YASAKLARIN HEDEFİ OLDU

Van Kurdi-Der eski Eşbaşkanı Osman Koşut da Kürtçe’nin geçmişten bugüne sürekli baskı ve yasakların hedefi olduğuna işaret etti. Kürt dilinin hiçbir zaman anayasal güvenceye alınmadığını dile getiren Koşut, her ne kadar zaman içinde Kürtçe üzerindeki yasaklar kısmi ve zaman zaman göreceli olarak da  kalkmış olsa da Kürtçe’nin yaşayıp, gelişmesini sağlayacak mücadelenin her zaman büyük cezai uygulamalarla engellendiğini vurguladı.

Bugün de Kürtçe anadilde eğitimin hala yasal olarak çeşitli bahanelerle engellendiğini söyleyen Koşut, şunları dile getirdi: “Kürtçe’nin anayasal güvenceye alınmaması ve eğitim dili olarak kabul edilmemesi gibi nedenlerle büyüyen faşizan önyargılar; Kürtçe konuştuğu için insanların linç edilmesine hatta öldürülmelerine bile neden olmaktadır. Yasakçı ve baskıcı bölge devletlerine rağmen Kürtler, bulundukları her coğrafyada kendi anadillerini ve kültürlerini korumak amacıyla birçok defa kendi kurumlarını açmışlardır. Bunun sonucunda Kürt halkı; Ferzad Kemanger İlkokulu, Fatma Tokat İlkokulu,  Mezopotamya Kültür Merkezi, İstanbul Kürt Enstitüsü, Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği, Ehmêde Xanê Dil Akademisi, Paris Kürt Enstitüsü gibi kurumlar ile Kürtçe yayın yapan birçok televizyon açmayı, dergi ve gazete yayınlamayı başarmışlardır. Bununla birlikte Kürt halkı, Kürt dil bilimci Mir Celadet Ali Bedirhan’ın Şam’da 15 Mayıs 1932 yılında Kürtçe yayınlanan Hawar dergisi ile bu yayın tarihinden dolayı 2006 yılından  bu yana 15 Mayıs’ı Kürt dili Bayramı olarak kutlamaktadır. Kürt halkı her yıl 15 Mayıs’ta düzenlediği etkinliklerle Kürtçe’ye yönelik baskıyı ve inkarı, kaldırmayı amaçlayan etkinlikler ve protesto gösterileri yapmaktadır.”

DİLİN YASAKLANMASI TOPLUMUN GELECEĞİNİ SAKATLIYOR

Okullarda seçmeli olarak verilen Kürtçe derslerin önüne de birçok engel çıkarıldığını söyleyen Koşut, “Okullarda Kürtçe’nin eğitim dili olması hep yasaklanarak, Kürt çocuklarının kendi anadillerinde eğitim almaları hep engellendi. Kürt dili ve kültürünün gelişimine  hizmet eden TV, gazete, dernek, okul, kreş ve enstitülerin KHK’larla kapatılması ve Kürtçe’yi tanımaya yönelik herhangi resmi bir adımın atılmaması bugün de Kürtçe’ye yönelik yasakların sürdüğünü göstermektedir. Dolayısıyla Kürt dili ve kültürü üzerine faaliyet yürüten kurumların kapatılması başta olmak üzere Kürtçe’ye yönelik süregelen baskı ve engellemelerin Kürt dili üzerindeki olumsuz etkisi, bir halkın kendi çocuklarını anadilde eğitilmesine müsaade edilmemesi, her ne kadar bir imha ve inkar konseptinin devamı olsa da bir toplumun gelişimini adeta sakatlamaktadır. Nasıl ki dünya da yaşayan bütün toplumların kendi çocuklarını anadilde eğitmeleri konusunda bugün itibarıyla hiçbir engel yoksa, kalmamışsa bu Kürtler, Kurdistan Coğrafyası ve Kürtçe söz konusu olduğunda da böyle olmalıdır. Kürt çocuklarının kendi coğrafyalarında, anadilde eğitiminin yasaklanması ve çeşitli bahanelerle ile engellenmesi, bu halkın çocukları üzerinde tarifi imkansız travmalara ve tahribatlara da neden olmaktadır. Şunu kesinlikle belirtmek gerekir ki; Kürtçe üzerindeki baskı ve inkar, Kürtler ve BM nezdinde soykırım niteliğinde ele alınmalıdır ve faşizan sistemlere karşı nasıl mücadele edilmesi gerekiyorsa buna karşı da, her platformda bu düzeyde mücadele verilmelidir. Aksi durum zamana yayılmış, uzun erimli fakat maalesef varlıksal bir soykırımla sonuçlanacaktır” dedi.