Varto: 8 Mart'ta gündemimiz açlık grevlerini sahiplenmek

TJK-E Sözcüsü Aliye Varto, "8 Mart etkinliklerinde gündemimiz özellikle Leyla Güven’in başlatmış olduğu açlık grevleri olacak" dedi. Varto, kadınları eylemlere çağırdı.

TJK-E Sözcüsü Aliye Varto, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle ANF'nin sorularını yanıtladı.

 

Yoğun bir süreçten geçiyorsunuz. Kürt kadınları bir kez daha DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven’in şahsında öncülük misyonunu gösterdi. Açlık grevlerinin geldiği aşamaya ilişkin neler söylersiniz?

Gerçekten de gerek ülkede gerekse diasporada yoğun bir süreçten geçiyoruz. Kürt Halk Önderi şahsında halkımıza, Ortadoğu halklarına, kadınlara dayatılan, tecrit , savaş ve soykırımdır. DTK Eşbaşkanı Leyla Güven başlattığı açlık grevi ile çok net ve kararlı bir duruş sergilemiş, bizlere de öncülük yapmıştır. Açık cezaevi haline getirilen Türkiye’de halkların içinde yaşadığı tecridin kırılması ancak Kürt Halk Önderi Üzerindeki tecridin kırılmasından geçer. Türkiye halklarının barış içinde yaşamaları Kürt Halk Önderinin özgür koşullarda barış ve diyalog çalışmalarını yürütmesinden geçer.

Sayın Leyla Güven’nin başlattığı bu tarihi direniş, Kürdistan cezaevlerinde, Başur'da, Avrupa'da greve giren yoldaşlarımız ile yayılmıştır. Bu arkadaşlarımız eylemlerinde çok kararlılar ve bize verdikleri mesaj da çok açıktır. Bizim görevimiz onları hayatta tutmak için sesimizi yükseltmek. Leyla Güven’in "beni sessizlik öldürür" söylemi hepimizin yüreğini dağlamalı, elimizi vicdanımıza koyup, harekete geçmeliyiz. AKP-MHP faşizmi, Avrupa hükümetlerinin bu konuda üç maynunları oynamalarını kınıyoruz, sorumluluklarını yerine getirmedikleri gibi verdikleri kararlarla Türkiye'yi cesaretlendiriyorlar. CPT’nin tutumu, AİHM'in aldığı kararlar gibi. Tarih onları yargılayacağı gibi bizleri de yargılayacak, yoldaşlarımıza sahip çıkmazsak. Açlık grevi eylemcilerinin kötü haberlerini duymamak için her gün, her yerde etkili etkinlik, eylemlilik ve girişimlerde bulunmalıyız. Açlık grevindeki yoldaşlarımızın öncülüğünde Kürdistan ve diasporada bir hareketlilik var, bunu daha da geliştirmek görev ve sorumluluğumuz var.

 

8 Mart’ı kadınlar karşılamaya hazırlanıyorlar fakat Avrupa’da kadına yönelik şiddet giderek artıyor. Siz de “Kadına karşı şiddet politiktir, o sen de olabilirdin” kampanyasını bu yıl başlattınız. Hem kampanyanın geldiği aşama hem de kadına yönelik artan şiddete ilişkin değerlendirmeniz nedir?

Bildiğiniz gibi kampanyamız 19 Kasım'da start aldı ve yıl boyunca sürecek. Kampanya 3 aşamalı olarak devam edecek. Bilinçlenme, aydınlanma, toplumsal değişim dünüşümü geliştirme ve şiddeti minimalize edecek çözümleri hayata geçirme şeklinde. Bu kampanya Kürt Kadın Hareketinin önceki yıllarda değişik konularla ilgili geliştirdiği kampanyaların bir devamıdır. Önümüzdeki yıllarda da benzer kampanyalarımız devam edecektir.

Kampanya çerçevesinde bütün bileşenlerimiz kadın ve genel kitleye yönelik, panel, söyleşi, toplantı, seminer ve eğitim çalışmaları yapmaktadırlar ve bunlar yıl boyuncada devam edecektir. Aynı amaçla basın görsel ve yazılı basında bilinçlendirme çalışmaları yapılmakdadır. Şiddetin kaynağı, çeşitleri ve sebepleri konusunda bir broşür çıkardık ve bu tüm bileşenlerimize, meclislerimize gönderildi. Yine kampanya çervesinde bulunduğumuz ülkelerde yabancı kadın kurumlarıyla ortak platformlar oluşturma çalışmaları yapıyoruz.

Kadına yönelik şiddet dünyada ve Kürdistan’da bir artış var. Bunun birçok sebebi var elbette; özellikle emperyalist paylaşım savaşları, bunun getirdiği zorunlu göçmenlik, artan ekonomik krizler, yoksulluk, faşist, muhafazakarların iktidara gelmesi gibi birçok etkeni sayabiliriz.  Önemli bir etken de kadına yönelik şiddete rağmen kadınlar ciddi bir mücadele içindedirler, kazanımlarını korumak ve getirilen kısıtlamalara, baskılara karşı bir direniş gelişiyor kadınlar cephesinde, dünyada ve Kuridstanda. İktidarlar kadının verdiği bu direniş ve mücadeleyi daha çok şiddet uyguliyarak engellemeye çalışıyorlar. Kadınların aile içinde, özel alan diye tanımlanan alanda maruz kaldıkları şiddet de yine iktidarların çıkardığı gerici, ayrıştırıcı, ötekileştiren politikaları sonucu daha rahat uygulanabilir bir duruma gelmiştir. Kadın ihtiyaç duyulduğunda üretime alınan ucuz işgücü, istedikleri zaman aile içindeki toplumsal cinsiyetçilik rolüyle sınırlı tutulan konumunu bugün daha çok sorgulamaya başladı, baskılar da onun için daha çok artıyor.

Kürt kadınları olarak bir yandan ulusal, sömürgeci emperyalist güçlere karşı demokrasi, özgürlük mücadelesi verirken, diğer yandan kendi içimizdeki feodal, erkek egemen anlayışlara karşı mücadele veriyoruz.

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ilişkin hazırlıklarınız hangi düzeyde? Bu yıl 8 Mart’ı Kürt kadınları Avrupa’da nasıl karşılayacak?

Avrupa’daki  Kürt kadınları 8 Mart'ı mücadele ve direniş ruhuyla karşılıyor. Dünyanın hangi kıtasında olursak olalım, kadın olmaktan kaynaklı, içinde yaşadığımız kapitalist sistem, erkek egemen anlayış, cinsiyetçi, tekil ve faşizan tutumlardan kaynaklı sorunlarımız aynıdır. Bu yüzden de kadın mücadelesini ortaklaştırma, evrenselliği yakalama çalışmaları özellikle 8 Mart ve 25 Kasım'da daha da önem kazanıyor. Kürt kadın hareketi bileşenleri her ülkede farklı kadın kurumlarıyla ortak platformlarda yer alarak hazırlıklara katılmıştır.

Bu yıl 8 Mart'ta Kürt kadınları olarak, bütün alanlarda “Kadın Direnişi Özgürleştirir’ ve "Kadına Şiddet Politiktir", "O Sen de Olabilirdin" tema ve sloganları ile alanlarda olacağız. Kadınların öncülüğü, direnişi hem kadını hem de toplumu özgürleştirir. Kadını özgür olmayan toplum özgür olamaz.  Yine bu yıl 8 Mart'ta Leyla Güven arkadaşın öncülüğünde geliştirilen "tecridi kiralım, faşizmi yıkalım" mücadelesi esas alınacaktır.

Avrupa'da 8 Mart'ı çoğunlukla yürüyüş ve mitinglerle karşılıyoruz. Bununla birlikte birçok bileşenimiz kendi kitlesine yönelik yukarıda belirttiğim tema ve sloganlar ile panel, toplantı ve söyleşiler düzenliyor. Bir yandan içinde yer aldığımız ortak kadın platformalarında Kürt Kadın Özgürlük Mücadelesini dünya kadınlarıyla tanıştırmak, anlatmak, ortak sorunlar etrafında mücadele birlikteliği, ortaklığı ve dayanışmayı hedef alırken, diğer yandan kendi içimizde kendi kadın ve genel kitlemize kadının yaşadığı sorunların ataerkil, kapitalist sistem politikalarıyla bağlantılarını da ortaya koyarak bilinçlendirme ve bilgilendirme çalışması yapıyoruz.  8 Mart etkinliklerinde gündemimiz özellikle Leyla Güven’nin başlatmış olduğu açlık grevleri ve grevdeki kadın arkadaşların sahiplenilmesi olacaktır. Bu çerçevede de tecridin kırılması, faşizmin yıkılması, barış ve demokratik ortamın gelmesi bizim de talebimiz, istemimizdir. Bu yüzden de bu yıl 8 Mart'a daha güçlü, kitlesel katılmak görevimiz, sorumluluğumuz vardır.

 

Başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın bazı ülkelerinden kadın örgütleri genel grev kararı aldılar. Bu karar nasıl bir önem taşıyor, sizin bu grevlere katılımınız nasıl olacak?

8 Mart'ın tarihçesine baktığımızda kadınlar daha iyi iş koşulları için grevde iken fabrika yangınında yaşamlarını yitirdiler. Onun için böyle bir grev kararının alınmış olmasını önemsiyoruz. 2017 ve 2018'de bu yönlü çağrılar oldu. Dünyanın birçok yerinde milyonlarca kadın sokaklara çıktı, bir günlük iş yapmama kararı vardı. Bu grev çağrıları ne yazık ki sendikalar tarafından desteklenmedi yada sınırlı kaldı. Yine grev kadına biçilen özel yaşam alanlarıyla sınırlı kaldı, evde yemek yapmama, iş yapmama gibi. Elbette bunların olması da çok önemli. Ancak bugünkü aşamada özel yaşam alanını aşan, üretim alanlarına yansıyacak grevler olmalı. Kadının iş yaşamında karşılaştığı cinsiyetçi politikalar ve ucuz işgücü konumunun giderilmesi için de yaygın grevler olmalı ve bir günle de sınırlı tutulmamalıdır. Dünya kadın hareketinin bunu talep edecek ve yüretecek boyuta gelmesi önemli.

Kürt kadın hareketi olarak bulunduğumuz ülkelerde bu grevleri destekleyerek, dayanışmada bulunacağız, eylemlere katılacağız. Avrupa'da kadınlar üzerindeki şiddet ve sömürü görünenden, dile getirilenden daha fazla yaşanmaktadır. İşte, evde, sokakta  ve eğitimde örneklerini her gün görüyoruz. Kadın üzerindeki sınıfsal, toplumsal cinsiyetçilikten kaynaklı sömürü ve baskının gündeme getirilmesi, kadının örgütlü gücünün ortaya çıkarılması önemlidir. Bu örgütlü gücü "Kadın Direnişi Özgürleştirir" şiarıyla büyütmek bize kazandıracaktır. Kürt kadın hareketinin yarattığı; kadının öz savunması, Rojava kadın devrimi örneklerinin Avrupa, dünyadaki  kadın mücadelesine yansıması her gün biraz daha gelişmektedir. 8 Mart'taki grevlere kendi rengimiz, sesimiz, sloganlarımız ve çağrılarımızla kitlesel katılımlar yaparak, ortak mücadeleyi geliştirme ve deneyimlerimizi paylaşma zeminlerini yaratacağız.

2017-2018'de dünyanın birçok yerinde milyonlarca kadının katıldığı kitlesel eylemler gösterdi ki, kadınlar çağrı yaptıklarında etkili olabiliyorlar, kadınları harekete geçirebiliyorlar.  Bu da kadın mücadelesinin evrensellik boyutunun geliştiğini, daha da gelişmeye devam edeceğinin göstergesidir. Yerel kadın güçlerin kendi somutundan hareket ederek öz gücüne yönelik mücadelesi ve onu  tamamlayan, ortak sorunlar etrafında evrenselleşmesi önemli ve gelişiyor. Bu yaşananlar Kürt Halk Önderi sayın Abdullah Öcalan’ın "21. yüzyıl kadın devrimi yüzyılı olacak" tanımlamasının ne kadar yerinde olduğunun kanıtıdır. Kürt kadın hareketi de dünya kadınlarına;  gericiliğe, kapitalist moderniteye, erkek egemenliğine, fundamentalizme karşı verdiği mücadele ile deneyim, çözüm ve umut veriyor.

Bu temelde Kürt kadının geldiği özgürlük düzeyi; ezilen halklar ve kadınların direnme, mücadele etme, özgürlüğünü kazanma ve yaşama umudunu daha fazla güçlendirecektir. Kadın hareketi olarak öncülük ettiğimiz özgürlük mücadelesi; dünyada önemli bir misyon ve rol üstlenmiş durumdadır. Dünya kadınları ile birlikte iradeli, kararlı ve dayanışma içinde, özgürlük mücadele saflarını sıklaştırmaya dönük önemli adımlar atmış ve gelişmeler yaratmış durumdayız.

 

8 Mart’ta Kürt kadınları nasıl bir rol almalı; çağrınız nedir?

8 Mart'ta Kürt kadınlarına düşen rol öncü olmak, direniş çıtasını yükseltmek ve fedai bir duruşun sahibi olmaktır. Sara, Zilan, Beritan, Arin Mirkan ve  Avesta Xabur yoldaşların takipçileri olarak alanlarda bu yoldaşlarımızın rüyalarını gerçekleştirecek bir mücade içinde olmalıyız. Yine içinden geçtiğimiz sürecin bir direniş hamlesi olduğu bilinciyle, 8 Mart'ta unutulmayacak, çözümü yakınlaştıracak bir direniş içinde olacağız. Kürt kadınları 8 Mart günü rengarenk giysileri, pankartları, açlık grevindeki Leyla Güven ve tüm kadın arkadaşların fatoğrafları ile alanları doldurmalıyız. Üç maymunları oynayan Avrupa hükümetlerine sesimizi duyuracak, açlık grevindeki yoldaşlarımızı yaşatacak,  tecridi kıracak inanç, coşku ve heyacanla alanlarda olacağız. 8 Mart'ta alanlar "kadın direnişi özgürleştirir, tecridi kıralım, faşizmi yıkalım" çığlıklarıyla inleyecek.

Avrupa'da yaşayan tüm Kürdistanlı kadınlara, dostlarımıza çağrımız; gelin, alanlarda kendi renklerimiz, zılgıtlarımız ve sesimizle direnişi zirveleştirelim, güzelleşelim, güzelleştirelim. Komşumuzu, arkadaşımızı, yakınlarımızı da yanımıza alarak, kadın direnişinin, dayanışmasının, ortak mücadele heyecanının coşkusu, sevinci ve güzelliğini yaşayalım, yaşatalım.

Haydi sen de gel direnişin, kolektif gücün, coşku, heyecan veren tılsımını tatmaya. Çaresizliğin değil, güçsüzlüğün değil, üreten, irade olan, güç olanı görmeye gel. Şikayet eden değil, değiştiren, dönüştüren güç olmak istiyorsan sen de 8 Mart'ta bulunduğun ülkedeki etkinliğe, yürüyüşe gel. Leyla Güven ve tüm açlık grevindeki canlarımızı hayatta tutmak, faşizme geri adım attırmak için sen de alanlarda ol!