TJA toplantısının sonuç bildirgesi

TJA, ara dönem toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı.

Bildirgede, tecridin derhal kaldırılması gerektiği belirtilerek, Öcalan’ın demokratik ulus çözümünün esas alınmasının, farklılıkların birliğini sağlayacağına dikkat çekildi. Kadınların büyük bir öfke ve isyan içinde olduğunun vurgulandığı bildirgede, "Kadın mücadelesinin kendini savunma ve özgürlüklerini sağlama, kadın katliamını ve çocuk istismarlarını engellemek için büyük bir mücadeleyi yükseltmesi gerekmektedir" denildi.

Tevgera Jinên Azad (TJA), 13-14 Haziran günlerinde Amed'de DBP Amed İl Örgütü Binası Vedat Aydın Konferans Salonu’nda yaptığı ara dönem toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirgeyi HDK Eş Başkanı Gülistan Kılıç Koçyiğit okudu.

Bildirgenin başında şunlar kaydedildi:

"Toplantımız hükûmetin OHAL ve kararnameler yoluyla kadın kurumlarını kapatması sonucu Türkiye genelinde artan kadın cinayetleri ve çocuk istismarlarına karşı mücadele gündemli gerçekleştiği sırada TJA aktivisti Ayşe Gökkan, Yüksel Baran, Sara Aktaş, Zeynep Altınkaynak, Sibel İldan, Şahcan Tünen Hatice Uçar ve Helbest İlhan arkadaşlarımız bu sabah gözaltına alınmışlardır. Kadın katillerinin ve tecavüzcülerinin yargılanmadığı, tecavüzcülerin kefaletle serbest bırakıldığı ve kadına yönelik saldırıların çete organizasyonlarıyla yürütüldüğü bir ülkede kadın mücadelesi yürütenler tutuklanmakta, kadın kurumları hedef alınmakta ve Kürt kadınları katledilmektedir. Bu sabah Lice’ de Pakize Hazar panzer kazası süsü verilen bir katliamla yaşamını yitirmiştir. Bu gözaltılar ve katliam toplantımıza ve kadın hareketinin mücadelesine yönelik bir saldırıdır. Unutulmamalıdır ki hiçbir baskı ve saldırı derin özgürlük talebini bağrında taşıyan bir toplumu asla engelleyemez. Kadınlar ise asla ama asla engellenemez. Bu nedenle Kadın mücadelesi yargılanamaz diyor ve arkadaşlarımızın derhal bırakılmasını talep ediyoruz."

TESPİTLER

Sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer veridi:

"İnsanlık kapitalist uygarlığın yaşadığı krizin bir 3. Dünya Savaşı niteliğinde seyrettiği bir döneme girmiş bulunmaktadır. Bu krizin temel nedeni, demokratik uygarlık güçleri olan halkların, kadınların, kültürlerin, inançların ve emek hareketlerinin ulus devlet sistemine dayalı sömürgeci tüm iktidar yapılanmalarıyla artık yaşanamaz bir durumda seyrediyor olmasıdır. İnsanlık ancak yeni bir demokratik uygarlık doğuşu ve yeni yaşam güçleriyle bu krizi çözümleyebilir ve aşabilir. Çünkü yaşadığımız kriz ve 3.dünya savaşı politik, kültürel, sosyal ve ekonomik sorunlar kadar, büyük bir ahlaki problemi temsil etmektedir. Hiçbir kuralı, kaidesi ve değeri olmayan, ideolojik referansı politik lümpenizm olan ve sürekli değersizleştirme ile var olmaya çalışan sistem bizleri büyük bir insanlık problemi ile karşı karşıya getirmiş bulunmaktadır. Bu problemin sosyal karşılığı kadın sorunu, politik karşılığı halkları inkar sorunu olmaktadır. Halkları ve kadınları yeni bir köleleştirme, yeniden sömürgeleştirme saldırısı amansızca uygulanmaktadır.

AKP hükümeti 20.yy statükoculuğunu politik olarak faşizm, sosyolojik olarak en katı ataerkil saldırganlık ile savunmakta, Ortadoğu genelinde bu çizginin başarısı için en çılgın siyaseti uygulamaktadır. Bu duruşu ile sadece Türkiye’ de değil tüm bölgede demokratik değişim güçlerine ve imkanlarına müdahale etmektedir. Hükümetin bu politikası artık Türkiye’nin önüne keskin çizgilerle ayrışmış iki seçenek koymuştur. Ya mevcut siyasetine devam eder ve tıpkı 1. Dünya Savaşı gibi büyük bir çözülme yaşatır ki bu politik bir intihardır. Ya da Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın sunduğu kadın özgürlükçü demokratik uygarlık çözümüne dayalı demokratik ulus çözümü esas alınır ki bu farklılıkların birliğinin muhteşem yaşam ortaklığıdır.

Buna karşın ne yazık ki AKP hükümeti tarih bilgisi ve toplumsallığı anlama düzeyi olarak derin bir karanlığa çekilmiş bulunmaktadır. Kürdistanı yeniden işgal etme ve yeniden sömürgeleştirme saldırılarını derinleştirmekte, Siyasi operasyonlar, kayyum atamaları ve tüm demokratik örgütlenme araçlarını ortadan kaldırarak Kürt siyasal sistemini teslimiyet çizgisine çekme politikası uygulamaktadır. Kürt kültürü ve tarihini yıkım siyaseti ile Sur yıkılmakta ve talana uğratılmaktadır. Göçertme ve demografya ile oynayarak demokratik uygarlığa karşı bir düşmanlık gösterilmektedir.Bu paralelde adeta Kürt kadınları ve halkı ile alay edercesine bir çözüm arayışı varmış gibi manipülasyonları devrede tutulmaktadır. Barış ve çözüm anlayışı bir teslimiyet çizgisi düzeyine indirilmektedir. Kürt halkı ve kadınlar için Barış ve Çözüm anlayışının karşılığı Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne dayanan Kürt sorununa demokratik cumhuriyet ve demokratik özerklik esaslı yaklaşımdır. ‘Direndiğiniz için tüm bunları yaşadınız…Direnirseniz vahşete mahkum ederim’ mesajlarıyla sömürgecilik hukukuna, yani köleliğe yeniden entegrasyonu asla kabul etmeyeceğiz. Kürt halkının politik talep ve mücadele araçlarından kendini soyutlamış barış ve çözüm anlayışı, arayışları ve talepleri politik soykırımı onaylamaktır. Bu politika siyaseten son derece hafif, gerçeklik duygusundan yoksun ve Kürt halkını tanımamaktır.

Bu temelde Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride derhal son verilmeli ve Kürt sorununun demokratik çözüm anlayışı ‘Öcalan’a Özgürlük’ temelinde ele alınmalıdır.

Toplantımız kadın örgütlerine ve mücadelesine yönelik saldırıları kapsamlı biçimde değerlendirmiş ve kadın mücadelesinin önümüzdeki süreçte hangi yol ve yöntemlerle ele alınması gerektiğini etraflıca ele almıştır.

Sömürgeleştirme uygulamaları önce kadın özgürlüğüne saldırı ile başlar ve kadın özgürlüğünü ele geçirerek sistemleşir. Tarihin en eski ve en özel savaşı kadına karşı verilen politik savaştır. Kayyum darbesi ile Kürdistan’ da yerel yönetim alanında eşbaşkanlık sistemi, kadın örgütlenmeleri kadın kurumlaşmalarının tamamı tasfiye edilmiştir. Başta HDP eşbaşkanı sayın Figen Yüksekdağ olmak üzere kadın seçilmişlere dönük çok daha özel bir politik saldırı gerçekleştirilmiştir. Sayın Yüksekdağ şahsında HDP’de temsilini bulan kadın özgürlükçü demokratik ulus projesi boşa çıkarılmak istenmiştir. Figen Yüksekdağ ve Nursel Aydoğan arkadaşlarımızın vekillik ve parti üyeliklerinin dahi düşürülmesi eşit ve özgür Kürt ve Türk ilişkisine milliyetçi bir müdahaledir. Kürt halkını yalnızlaştırma, sol muhalefet güçlerini marjinalleştirme politikası ile HDP’de temsili bulan demokratik muhalefet güçleri dağıtılmak istenmektedir. HDP Kadın meclis sözcümüz Besime Konca, DBP eşbaşkanımız Sabahat Tuncel, Amed belediye eş başkanımız Gültan Kışanak, DTK ve BDP eski eşbaşkanımız ve HDP eş genel başkan yardımcımız Aysel Tuğluk Milletvekillerimiz Selma Irmak, Gülseren Yıldırım, Çağlar Demirel, ve yüzlerce tutuklu seçilmiş arkadaşlarımız ve Kürdistan kadın özgürlük mücadelesinde yer alan ve tutuklu kadın yoldaşlarımız saldırılar sonucu tutuklanmışlardır.

Milliyetçi ve ataerkil siyaseti tüm siyaset alanına egemen kılmanın yolu kadın temsiliyetlerini, aktivistlerini tutuklama ve tüm kadın kurumlarını kapatma yöntemi olmaktadır. Kadın mücadelesinin siyaseti demokratikleştirme ve bu yöntem aracılığı ile toplumsal ilişkileri kadın ve erkek eşitliği, özgürlüğü temelinde dönüştürme gücüne müdahale edilerek liberal ve mücadelesiz bir kadın gerçeğine ulaşılmak istenmektedir. Açık belirtmek gerekir ki bu bir egemen erkek karşı devrim saldırısıdır.

Paralelinde, Kürdistan’ da tecavüz ve fuhuş çetelerinin organize edilmesi, Türkiye de kadın cinayetlerinde yaşanan artış ve çocuk tecavüzleri faşist sistem örgütlenmesinin sonuçları olmaktadır. Bu bir özel savaş uygulaması olarak devreye girmiştir. Çünkü, Faşizm cinsiyetçilik ve milliyetçilik ideolojisi olmadan örgütlenemez. Başta KJA’nın ve bileşeni olan onlarca kadın kurumunun kapatılması bu amaçla olmuştur. Kürdistan’ da kadınları yalnızlaştırarak, kimsesizleştirerek sömürgeci sisteme entegre etme yöntemi olarak kadın kurumları kararnameler yoluyla kapatılmış ve tecavüz çeteleri devreye girmiştir. Unutulmamalıdır ki İşgalcilik ve tecavüz ruh ikizi, soykırım ve kadın katliamı paralel ilişki biçimidir. Bu nedenle kadın mücadelesi hakiki politik mücadeleyi, antifaşist ve işgal karşıtı direnişi temsil eder. Kadına yönelik bu faşist sistem saldırılarına karşı büyük bir kadın mücadelesini yükseltmeyi tarihsel bir sorumluluk olarak ele almaktayız.

Batman G. Olayı, İzmir ve Van’ da yaşanan vahşetler, Türkiye genelinde Kadın katliamı ve çocuk istismarında yaşanan akılalmaz artış Türkiye’ de bir kadın katliamının değil bir çocuk katliamının da devrede olduğunu göstermektedir. Bu nedenle biz kadınlar büyük bir öfke ve isyan içindeyiz. Kadın mücadelesinin kendini savunma ve özgürlüklerini sağlama, kadın katliamını ve çocuk istismarlarını engellemek için büyük bir mücadeleyi yükseltmesi gerekmektedir."

PLANLAMA

TJA, önümüzdeki sürece ilişkin şu planlamayı yaptı:

"1.’Önderlikle Mutlaka Kazanacağız’ kampanyamızın 2. aşamasının ‘Öcalan’a Özgürlük’ talebiyle yürütülmesi ve ‘Demokratik Birliğin Yol ve Yöntemleri’ konulu kadın konferansı, sempozyum ve eylemlerin örgütlendirilmesi. Bu konuda özgürlük eylemlerinin hayata geçirilmesi ve merkezi bir kadın eyleminin düzenlenmesi.

2.’Yaşamımı, Bedenimi ve Toprağımı Savunuyorum-’ şiarı ile kadın katliamlarına, tecavüz ve fuhuş çetelerine karşı mücadele kampanyasının başlatılması.

-Bunun için tüm kadın yapılarıyla ortak belirlenecek bir gün ve şiar ile büyük kadın yürüyüşünün gerçekleştirilmesi

-Batman’ da sempozyum, Türkiye genelinde Panel, seminer ve kadın toplantılarıyla kadın cinayeti ve tecavüze karşı kadın savunmasının örgütlendirilmesi

-Köy, mahalle ve tüm kentlerde kadın mücadele ve bilinçlenme seferberliğinin halk toplantılarıyla başlatılması.

3. Siyasi kadın tutsaklara özgürlük kampanyasının dünya kadın örgütleriyle ortak yürütülmesi

4.Ulusal birlik çalışmalarının başlatılması için gerekli çalışmaların başlatılması

5.Barış analarının bölge toplantı ve konferans ile yeni dönem örgütlenmesinin açığa çıkarılması

6.TJA ve tüm TJA bileşenlerinin bir örgütlenme seferberliği ile kadın örgütlenmesini sokak, mahalle, kentlerde geliştirmesi kararları alınmıştır."

Sonuç bildirgesi, "Kürdistan ve Türkiye kadın mücadelesini yürüten tüm direngen kadınları selamlıyoruz ve özgürlük mücadelemiz mutlaka kazanacaktır, diyoruz" şeklinde sonlandırıldı.