Spordaki cinsiyetçiliği kırmayı hedefliyor

Sporda ve spor medyasında kadın sporculara yapılan ikinci sınıf muamelesini anlatan Alan Savunması kurucusu Ali Safa Korkut, TFF’nin erkek spor kulüplerine 1,5 milyon TL, kadınlara ise 1.500 TL para ödediğine dikkat çekti.

Özdemir Atuğ ve Ali Safa Korkut tarafından kurulan Alan Savunması, beş aylık bir geçmişe sahip. Alan Savunması, hak haberciliği temelinde toplumsal cinsiyet odaklı spor haberciliği yapan bir platform. Spor ve spor medyasında bulunan cinsiyetçi yaklaşıma son vermeyi amaçlayan platform, ikili cinsiyet yapısını da dönüştürmeyi hedefliyor. Çalışmalarında kadın ve LGBTİ+ sporcularla dayanışma içinde olan platform, medya yoluyla sporcuların seslerini duyurmayı vadediyor.

Alan Savunması kurucularından Ali Safa Korkut, ANF’nin sorularını yanıtlayarak platformlarını anlattı.

KAPSAYICI SPOR ORTAMINA KATKI

Alan Savunması’nı anlatır mısınız?

Hayatın her alanında olduğu gibi spor alanlarında ve bu alanlardaki faaliyetlerin duyurulduğu medya ortamlarında görmezden gelinen; ötekileştirilen, cinsiyet ve cinsel yönelim temelli ayrımcılıklara uğrayan, mobbingin yanı sıra sözlü/fiziksel şiddete maruz kalan kadın ve LGBTİ+ sporcuların seslerine ses olmaya çalışarak, cinsiyet tahakkümü kurmak isteyenlere karşı kapsayıcı ve eşit bir spor alanını savunuyoruz.

Çalışmalarımızı, içinde ana akım ve maalesef bazı hak temelli çalışan alternatif medya organlarının dahi yer vermediği kadın ve LGBTİ+ sporcuların da yer aldığı, çok renkli, çok sesli, eşitlikçi ve kapsayıcı bir spor ortamına katkı sunacak şekilde yürütüyoruz.

İNTERNET MEDYASINI DÖNÜŞTÜRDÜ

Kurulduğu zamandan beri hangi yollardan geçti?

Çok sayıda kurumun ve kişinin desteklerini gördük. Sosyal Güçlendirme için Spor ve Beden Hareketi Ağı olan BoMoVu ile düzenli olarak irtibat halindeyiz ve bu alanda neler yapabileceğimize dair akıl yürütmeleri yapıyoruz. Yayın politikamız doğrultusunda ürettiğimiz içeriklerle en azından internet medyasında bir değişim yarattığımızı düşünüyorum. Kadın ve LGBTİ+ sporculara yönelik içerikleri, yine yeterli derecede ve Alan Savunması kadar olmasa da internet üzerinden yayım yapan alternatif medya organlarında daha fazla görür olduk. Bu medya organlarında çalışan insanlardan bu yönde geri dönüşler aldığımız da oldu.

Bir vaat içeriyor musunuz?

Şimdilik, kadın ve LGBTİ+ sporcularla dayanışma içinde olduğumuzu ve hep öyle kalacağımızı, medya yoluyla seslerini duyurabilmek için elimizden gelen her şeyi yapacağımızı vadediyoruz.

Yaşamın her aşamasında olduğu gibi futbolda da kadınlara yönelik ayrımcılık hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Bu konuda Avrupa’da da durum farklı değil, ancak Türkiye’deki ayrımcılık çok daha ileri boyutlarda. Tüm dünyada öncelik erkek futboluna verilmiş durumda. Bunun en net örneğini kadın ve erkek futboluna yapılan yatırım ve desteklerle görebiliriz.

Özellikle milli takımlar bazında erkek ve kadın futbolcular arasında bir uçurum olduğu görülebiliyor. Ülke futbol federasyonları, gelir havuzundaki parayı erkek ve kadın milli futbolculara aynı oranda vermiyor. Kadın futbolcular, erkek futbolculara oranla çok daha başarılı sonuçlar elde etmelerine rağmen erkek futbolcuların onda biri oranında ücretlerle ayakta kalmaya çalışıyor. Buna örnek olarak Amerika Birleşik Devletleri Kadın Milli Futbol Takımı’nı gösterebiliriz. ABD Kadın Milli Futbol Takımı oyuncuları hala daha bu sebeple ABD Futbol Federasyonu ile davalık durumda. Yine Norveç’te de durum farklı değil.

ERKEK KLÜPLERİNE 1,5 MİLYON, KADINLARA 1.500 TL

Türkiye özelinde, biraz örneklendirir misiniz?

Türkiye’de de durum farksız. Örneğin, TFF Erkekler Futbol 3. Ligi’nde mücadele kulüplere ayak bastı parası olarak 1.5 milyon TL verilirken, Kadınlar Futbol 3. Ligi’nde yer alan kulüplere verilen para yalnızca 1.500 TL. Kaldı ki bu yaz, sırf federasyon tarafından yeterli desteği bulamadığı için birçok kadın futbol kulübü kapandı. Bu, ülke futbolundaki cinsiyet ayrımcılığını net bir biçimde açıklıyor.

Yine kadın hakemler bir erkek futbol maçına nadiren atanabiliyor. Kadın ve LGBTİ+lara yönelik cinsiyet ve cinsel yönelim temelli ayrımcılıklar sadece saha içiyle de sınırlı değil maalesef. Tribünlerde dahi, rakip takım oyuncu ve taraftarlarını aşağılamak isteyen taraftarlar, bunu cinsiyetçi küfür ve söylemlerle yapıyor. Galip gelen takımlar, stadyum hoparlörlerinden kına gecesi müziği çalıyor (bkz: 2 Aralık 2018’de Galatasaray’ı 1-0 mağlup eden Beşiktaş’ın, kına gecesi müziği çalması). Bunlara vereceğimiz yüzlerce örnek var.

Bunların son bulması için de öncelikle federasyon yöneticileri ve taraftarların bilinçlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de futbol kulüplerine büyük rol düşüyor.

Erkek odaklı görülen birçok spor dalında kadınlar kendilerini soyutluyor mu size göre?

Ben kadınlarını kendilerini soyutladıklarını kesinlikle düşünmüyorum. Aksine sporun bir “erkek işi” olduğu tabusunu yıkmak için daha fazla katılım gösteriyor/göstermeye çalışıyorlar.

‘KIZ ÇOCUĞU SPOR YAPMAZ’ DİYORLAR!

Daha az görmemizin nedeni nedir?

Kadınları spordan soyutlayan aile ve toplum baskısıdır. Özellikle küçük yaştaki kız çocukları sporla ilgilenmek, bir spor kulübünde faaliyet göstermek istediklerinde ilk olarak ailelerinin tepkisiyle karşılaşıyor. “Kız çocuğu spor yapmaz’’, “sen kız çocuğusun otur evinde’’ gibi geleneksel ve ataerkil söylemlerle kız çocuklarının sporla ilişkisi henüz küçük yaşta kesilmeye çalışılıyor ve büyük oranda da kesiliyor.

Baskı mı söz konusu?

Evet. Bazen ailenizi ikna etmeniz bile yeterli ol(a)mayabilir. Özellikle küçük şehirlerde veya köylerde yaşıyorsanız karşınıza bir engel olarak da toplum baskısı çıkıyor. İçinde yaşadığınız toplumun ve yakın çevrenizin ‘’ayıplamasıyla’’ karşılaşma ihtimaliniz de oldukça yüksek. Zaten ilk aşamada aileyi ikna edememenin temel sebebi, aile büyüklerinin ‘’El âlem ne der’’ düşüncesiyle hareket etmesi.

VEDA ETMEK ZORUNDALAR

Toplum baskısı önemli bir etken öyleyse…

Elbette öyle ama dahası da var; kadınlar tüm bunlara rağmen büyük bir mücadele örneği göstererek sporun için de yer almayı başarsalar bile spor yapmalarının önündeki tüm engeller kalkmış olmuyor. Bu kez de karşılarına saha içi ve dışındaki cinsiyetçilik çıkıyor. Saha içine bakacak olursak, özellikle Türkiye’de federasyonlar nezdinde büyük bir cinsiyetçilik söz konusu. Futboldan küçük bir örnek; Türkiye Futbol Federasyonu, bu sezon yayımladığı kadın ligleri statüsüyle birlikte 16-18 yaş aralığındaki kadın futbolcuların gelişimlerini sürdürmeleri için oynatılan Genç Kızlar Türkiye Şampiyonası’nın kaldırdığını açıkladı.

Bu kararın ardından Yıldız Kızlar Türkiye Şampiyonası’nda forma giyen 13, 14 ve 15 yaşındaki futbolcular, 16. yaşlarına geldiklerinde oynayacak herhangi bir lig kalmadığından mecburen A Takıma yükseltilecek ve oradaki tecrübeli futbolcularla rekabet edemeyip çok büyük bir ihtimalle futbola veda etmek zorunda kalacaklar.

Sadece futbol için mi böyle?

Hayır, tüm branşlarda böyle. Amatör sporlarla uğraşan ve uluslararası alanda oldukça büyük başarılar elde eden yüzlerce kadın sporcu, destek bulamamaktan yakınıyor. Birçoğu da tüm başarılarına rağmen maddi imkânsızlıklar sebebiyle spora veda etmek zorunda kalıyor. Henüz geçtiğimiz günlerde Duvar gazetesinden Işıl Çalışkan’a konuşan milli sörfçü Dilara Uralp, uzun yıllardır aramasına rağmen sponsor bulamamaktan yakındı. Kaldı ki Dilara, Rüzgar Sörfü Dünya Şampiyonası’nda elde ettiği başarı sonucu 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları için kota aldı.

Medyada bu nasıl yansıtılıyor?

Saha dışındaki cinsiyetçiliğe örnek olarak da medyayı gösterebiliriz. Kadın ve erkek sporcuların medyadaki görünürlüğü arasında büyük bir uçurum var ve dahası, hak haberciliği yapan bazı kurumlar dahi kadın veya LGBTİ+ sporcuların sorunlarına veya elde ettikleri başarıya yer vermektense herhangi bir erkek futbol karşılaşmasının sonucunu yayımlamayı tercih ediyor.