Paris katliamını Erdoğan yaptırdı!

PKK yetkililerinden edindiğimiz bilgilere göre, Paris katliamının MİT tarafından gerçekleştirildiğine dair ellerinde çok güçlü belgeler bulunmaktadır. Bu belgeleri yakında kamuoyuna açıklayacaklarını ifade etmektedirler.

9 Ocak 2013 tarihinde 3 Kürt kadın siyasetçi Paris’te katledilmişti. Bu katliamın arkasında MİT çıktı. Paris katliamı, Türk devletinin Kürt halk önderliği ile “çözüm” sürecinin ön tartışma ve görüşmelerinin yapıldığı zamanda gerçekleştirildi. O zaman da bu katliamın MİT ile ilgili yanları gündeme gelmiş ve değerlendirilmişti. Katliamı gerçekleştiren Ömer Güney’in MİT ile ilişkisi ve hatta katliam öncesi Ankara’ya giderek bizzat görüştüğüne dair bazı iddialar gündeme gelmişti. Nitekim bu konuda ses kayıtları yayınlandı.

Paris katliamını gerçekleştiren Ömer Güney’in yargılama sürecinin hemen öncesinde gerçekleşen ölümü, var olan kuşkuları derinleştirdi. Türk devleti ile Fransa devletinin bu katliamdaki rolleri, sorumlulukları ve katliamın hasır altı edilmesinde işbirliği içinde olduklarına dair soru işaretleri ve yorumlara doyurucu yanıtlar verilmedi. Ömer Güney’in ölümü ile birlikte katliamın üstü örtülerek, diğer siyasi cinayetlerde olduğu gibi “faili meçhul” dosyalara eklenmek istendi.

Paris katliamının üzerinden 5 yıl geçti. Kürt özgürlük hareketi bu 5 yılı boş geçirmedi. Paris katliamını gerçekleştirenlerin kirli ilişkilerini ve arka planını açığa çıkarmaya dönük yoğun çalışmalar yürüttü. PKK yetkililerinden edindiğimiz bilgilere göre, Paris katliamının MİT tarafından gerçekleştirildiğine dair ellerinde çok güçlü belgeler bulunmaktadır. Bu belgeleri yakında kamuoyuna açıklayacaklarını ifade etmektedirler. MİT’in çok planlı ve örgütlü olarak gerçekleştirdiği siyasi bir cinayet olduğunun netleştiğini belirtmektedirler. Bu siyasi cinayetin nasıl ve nerde planlandığı, yine rolü-sorumluluğu olanlar ve tetikçi olarak kullanılan Ömer Güney’in MİT ile ilişkisi önemli oranda aydınlatılmış durumdadır. Aynı zamanda Paris katliamının Tayyip Erdoğan’ın Hakan Fidan’a verdiği sözlü talimat ve onay dahilinde gerçekleştiği ifade edilmektedir.

Paris katliamı başından itibaren Türk devletinin yönlendirmesi ile Fetullan Gülen Hareketi ile ilişkilendirildi. Zaten Fetthullah Gülen’e bağlı kesimlerin MİT içindeki örgütlülüğü bilinmektedir. Birçok işi birlikte planlayıp uygulamaya koydukları daha önce deşifre olan durumlardır. 2013 yılının ortalarına kadar ittifak olarak daha çok birlikte çalıştılar. Aynı zihniyet, anlayış, karar ve uygulama içindeydiler. İktidar paylaşımı ve rant üzerinde etkin olma noktasında yaşanan ayrışma sonrasında bu ortaklık bozuldu. Birlikte işledikleri suçlar üzerinden birbirini suçlamaya ve yok etmeye dönüşen süreç başladı. Ortaklık bozulana kadar özgürlük ve demokrasi düşmanlığında hemfikirdiler ve aynı zamanda Kürt halkına yönelik düşmanlık yapmada birlikte hareket ettiler. Kürt’ü soykırıma uğratma politikası yürüttüler. Paris katliamının siyasi iktidarın bilgisi, onayı temelinde MİT tarafından planlandığı, organize edildiği ve bizzat yönetildiği anlaşılmaktadır. Bu nettir. Şu anda hükümetin kararı, bilgisi ve onayı dahilinde yapılan bütün kirli işler ve işlenen bütün suçları “FETÖ yaptı” denilerek sorumluktan kaçılmak istenmesinin zaten hiçbir inandırıcılığı yoktur.

Geçtiğimiz günlerde HDP İstanbul milletvekili Garo Paylan, yeni bazı siyasi cinayetlerin gerçekleştirileceğine dair bilgileri kamuoyu ile paylaştı. Avrupa’da siyasi ve aydın kimliği olan Kürt, Ermeni ve Türkiye’den kaçmak zorunda kalan muhalif kesimlere ve gazetecilere dönük yeni cinayetler gerçekleştirme çalışmalarının olduğunu belirtti. Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğindeki AKP iktidarının, kendisine muhalif gördüğü ve düşman kategorisinde değerlendirdiği Kürt, Ermeni siyasetçi ve aydın kişilere dönük yeni cinayetleri yapmak istediği açığa çıkmaktadır. Bu tür saldırılar AKP iktidarının Türkiye ve Kürdistan'da uyguladığı politikalar ve tüm muhalifler üzerinde yürüttüğü baskıların uzantısı olmaktadır.

Türk siyasi iktidarlarının Kürt, Ermeni, Rum ve sosyalistleri baskı ve cinayetlerle sindirme ve tasfiye etmeye politikaları İttihat ve terakki cemiyetine kadar gitmektedir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti de kendisine tehlikeli olarak gördüğü tüm kesimleri, örgütlediği kontra güçler ve çete örgütlemeleri üzerinden tasfiye etmeyi bir politika haline getirdi. Karadeniz’de boğdurulan Türkiye devrimci sol liderlerinden Mustafa Suphi ve yoldaşları, 1948’de aydın-yazar Sabahattin Ali’n katledilmesi, Kürtlere dönük Vedat Aydın, Apê Musa başta olmak üzere gerçekleştirilen yüzlerce siyasi cinayet bunlara örnek gösterilebilir. Bir dönem devletle ilişkili olan Saidi Nursi gibi İslami inançlı muhalif aydın insanlar bile bu akıbetten kurtulamamışlardır. Bu politikanın çok açık biçimde uygulandığı 1992’de topyekûn yok etme konsepti temelinde yüzlerce Kürt iş insanı, aydın ve yurtsever insanımız katledildi.

Paris katliamı tüm bu siyasi cinayetlerin çok daha organize olmuş, uluslararası kirli ilişkileri de bulunan siyasi cinayet geleneğinin en ileri düzeye çıkarılmasıdır. Sakine Cansız sıradan bir kişi değildi. PKK’nin kurucularındandı. Kürt kadını olarak Amed zindan direnişçiliğinde bir kimlik, kişilik ve sembolleşen isimdi. İdeolojik, siyasi kimliğinin yanında, direnişçiliği, mücadeleci kişiliği ve boyun eğmez tavrı ile devrimcileşmek isteyen her kadın ve erkek için bir idoldü. Aynı zamanda PKK içinde öncü ve önemli kadrolardandı. AKP iktidarı PKK'nin yönetimini tasfiye etme kararı alınca ilk hedef Sakine Cansız oldu. Sakine Cansız Türk devleti ve AKP iktidarı açısından çok bilinçli, örgütlü ve organizeli olarak hedef seçildi. Bir yandan Oslo görüşmeleri yapılırken, diğer yandan böylesi bir siyasi cinayeti işlemek üzere bir süreç işletildiği açığa çıkmaktadır. Bu zaten AKP iktidarının nasıl bir karakterde olduğunu çok açık biçimde ortaya koymuştur.

5. yılında Paris katliamının kimler tarafından nasıl gerçekleştirildiği belgeleri ile kamuoyuna açıklanması kamuoyu, aileleri, Kürt halkı, kadınlar, yoldaşları ve bizler için değeri çok yüksek olacaktır. Kürt kadın devrimcileri Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez cinayetlerinin aydınlanması, planlanan yeni siyasi cinayetlerin önlenmesi açısından da önemlidir.