'Mücadele bizim için yaşamsaldır'

Kadınlara yönelik şiddete dikkat çeken HDP Kadın Meclisinden Nadiye Gürbüz, "Polis-devlet şiddetine çok maruz kaldık. Ama buna rağmen kadınlar hiçbir zaman susmadı. Bu mücadele bizim için yaşamsal bir şey" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisinden Nadiye Gürbüz, salgın sürecinde yaşanan kadın katliamlarını ve partisinin kadın kurumlarına yönelik saldırıları ANF’ye değerlendirdi. İktidarın infaz yasasına dikkat çeken, Gürbüz, iktidarın salgın krizini fırsata çevirdiğini söyledi. Kadınların uzun bir süredir Kürdistan’da, Türkiye’de hatta dünyada oldukça hareketli, özgürlük ve eşitlik talepleriyle mücadele ettiklerini hatırlatan Gürbüz, "Dünyada sağ faşist ırkçı rejimler ve iktidarın başındaki erkekler özellikle kadınların özgürlük ve eşitlik taleplerimize saldırıyor, Bugüne kadar kazandığımız tüm haklarımızı alma çabasındalar.

Salgın sürecinde de bunu bir fırsata çevirmeye çalıştılar. Özellikle Türkiye’de bu çok daha belirgin bir şekilde karşımıza çıktı. Bir infaz yasası çıkarıldı, eşitsiz bir yasaydı. Kadına şiddet uygulayanların, taciz edenlerin tahliyesini öngören bir yasaydı. Bu yasa uygulandıktan sonra çok fazla kadına şiddet uygulandı. Zaten salgın döneminde eve kapatılan kadın, şiddetle, katliamla karşı karşıya geldi. En fazla şiddetin yaşandığı yer maalesef evler, yani hiç güvenli olmayan alanlar. İnfaz yasası ile birlikte çocuk istismarcılarını aklamaya yönelik girişimde bulunuldu. Tepkilerimiz üzerine ertelendi ama yeniden gündemde bu yasa" diye konuştu.

‘VAZGEÇMEYECEĞİZ’

Roza Kadın Derneği, TJA ve partisinin kadın kurumlarına dönük saldırılara da değinen Gürbüz, "Gözaltına alınan, tutuklanan kadın arkadaşlarımıza baktığımızda da yıllarca bunun mücadelesini vermiş arkadaşlarımız. Roza Kadın Derneği yasal olarak kurulmuş bir kadın derneğidir. TJA'lı ve Roza Kadın Derneği'nde çalışan kadın arkadaşlarımız yıllarca kadın mücadelesi yürüten arkadaşlarımız. Ne tesadüftür ki bu istismar yasasına karşı Amed’te yapılan bir eylemden kısa bir süre sonra tutuklandılar.

Bu devletin her zaman yaptığı şey, kriminalize etme ve farklı algılar oluşturmaya çalışma gibi. Örneğin tutuklanan erkek arkadaşlarımız da var. Derneğin gizli üyesi denilerek tutuklandılar. Bunda da bir erkek aklı var. Şunu demeye çalışıyorlar; kadınların kendilerini yönetemedikleri, kadınların fikir üretemedikleri yine bunun arkasında bir erkeğin olduğu algısı yaratmaya çalışıyorlar.

Ama bilmedikleri, görmedikleri çok şey var. Şimdiye kadar çok gözaltına alındık, çok tutuklandık, polis-devlet şiddetine çok maruz kaldık. Fakat buna rağmen kadınlar hiçbir zaman susmadı. Bu mücadele bizim için yaşamsal bir şey. Kadınlar eşit ve özgür bir şekilde yaşamak istiyor. Bu kadar yalın ve açık bir durum. Doğal olarak bizim bu tür baskılarla bu mücadeleden vazgeçmemiz mümkün değil" ifadelerini kullandı.

ŞÜPHELİ KADIN İNTİHARLARI

Şüpheli kadın intiharlarına da değinen Gürbüz, devamla şunları belirtti: "Erkeklerin şiddet ya da katliam için 'gerekçeleri' çok. Devlette bu 'gerekçe'lere her zaman itibar eder. Bu şimdiye kadar ki birçok davada karşılaştığımız bir durum. Son dönemlerde yaygın bir biçimde kadın intiharları adı altında kadın cinayetleri de söz konusu. Neredeyse hepsi şüpheli. Kendileri de intihar etmiş olabilirler ama bunun arkasında da erkek baskısının, şiddetinin olduğunu düşünüyoruz.

İnsanın yaşamına son vermesi bu kadar kolay bir şey değil. Bir de kaybedilen, davaları kapatılan, bulunmak istenmeyen kadınlar var. Gülistan Doku bunlardan bir tanesi, hala bulunmadı, hala ortalıkta yok. Failler çok bilinçli bir şekilde korunuyor. Meclise verdiğimiz önergede isimleri zikredilmesine bile izin verilmedi."

BİR KİŞİ DAHA EKSİLMEMEK İÇİN

Gülistan Doku’nun kaybolmasının ardından Kürdistan’da polis-asker eliyle bir sömürge siyaseti izlendiğini bir kere daha gördüklerini söyleyen Nadiye Gürbüz, bir kişi daha eksilmemek için mücadele edeceklerini kaydetti. "Gülistan kaybedildikten sonra gördük ki orada polis-asker eliyle genç kadınlar üzerinden korkunç bir sömürge siyaseti izleniyor" diyen Gürbüz konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Bu devletin özel olarak örgütlediği bir şey. Sadece Dersim için de geçerli değil. Kürdistan’ın peki çok kentinde benzer durumlarla karşılaşıyoruz. Bu şekilde başvurular yapan genç kadın arkadaşlarımız oluyor.

Bu bir politika, Gülistan da bunun en somut örneği. Nadira Kadirova’da da aynı şeyi gördük. Salgın sürecine denk geldi. Davanın üstü kapatıldı. Ama biz şunu biliyoruz; sokağı terk etmediğimiz, itiraz ettiğimiz sürece bunların üzerini bu kadar kolay örtemiyorlar. Şule Çet örneğinde olduğu gibi. Bir kişi daha eksilmemek için mücadelemize devam edeceğiz."