KBDH: Zafer ancak kadın direnişiyle mümkün

KBDH: Türkiye'de ve Kürdistan'da sesimizin ulaştığı kadınlara çağrımızdır; kadınların isyanını, erkek egemenliğe karşı öfkeyi kuşanıp, direnişi bulunduğumuz her yere yayalım. Zafer, ancak kadın direnişiyle mümkün…"

Kadınların Birleşik Devrim Hareketi(KBDH), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı.

KBDH açıklaması şöyle:
“Dünyanın farklı yerlerinde isyan bayrakları dalgalanıyor. Bu isyanın taşıyıcısı kadınlar, sistemin krizine, her gün yüceltilen erkekliğe ve faşizme karşı direnişin taşıyıcılığını yapıyor. Bugün, Mirabel Kardeşlerin katledilişinden 59 yıl sonra, kadınlar katledilmeye, erkek-devletin saldırılarına ve sömürüsüne tabi kılınmaya zorlanıyor, tüm hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor. Katledilen, yok edilmek ve boğulmak istenen kadın direnişi, Mirabel Kardeşlerden bugüne taciz, tecavüz ve şiddete karşı her mevziden yükseliyor. Kadınlara her defasında daha güçlü saldıran patriarkal kapitalizm karşısında yükselen kadın direnişi, Arjantin'den İran'a, Türkiye'den Rojava'ya daha da büyüyor. Erkek egemenliğine, zulme ve faşizme karşı nerede bir direniş varsa en önünde kadınlar yer alıyor.

Türkiye'de sokaklarda linç edilen, “Ölmek istemiyorum” çığlıklarıyla katledilen kadınlara her gün yenileri ekleniyor. Örgütlü bir bütünlük olan erkek egemenliği; yargı sistemiyle katil, tecavüzcü, tacizci erkeklere indirim adı altında itibar dağıtıyor, medyasıyla kadın cinayetlerini olağanlaştırmaya çalışıyor, karşısına dikilen her kadın direnişini büyük bir saldırganlıkla yok etmeye çalışıyor. Katiller yıllardır hiç değişmiyor, katillerin koruyucuları yıllardır kadınların karşısında yer almaya devam ediyor. Trujillo ya da Trump hükümeti, DAİŞ ya da AKP tarihsel olarak isimleri, renkleri, bayrakları değişse de hepsinin hedefi önce kadınlar oluyor. Hiçbiri diğer diktatörlerden farklı değil, hepsinin iktidarları boyunca halka vaat ettikleri tek şey baskı ve zulüm. Sadece şiddetin biçimleri değiştiriliyor; kadın cinayetlerinde, taciz ve tecavüzlerde önlem için kadınların mücadele verdiği her alana, hakka saldırılarak, kadınlar dört duvara hapsedilmek isteniyor. Mahkeme salonları, uluslararası anlaşmalar, sözleşmeler, af düzenlemeleri, yargı paketleri vb. hepsi kadınlara karşı suç işleyen erkekleri korumak için kullanılıyor.

Kadın ve LGBTİ+’lara karşı şiddetin, baskının en önde gelen coğrafyalarından biri olan Ortadoğu’nun Filistin’den Rojava’ya, Lübnan’a birçok yerinde süren savaşla birlikte şiddet ve katliamların dozu artmakta, ancak emperyalistlere ve onun ortaklarına karşı direnişin en ön saflarında da kadınlar yer almaktadır. Bu savaşlar, Ortadoğu'da direnen tüm güçler yok olup, bölge tamamen emperyal çıkarlara göre dizayn edilse de son bulmayacak, yeniden ve yeniden paylaşım kavgasıyla coğrafya kana bulanmaya devam edecek. Diğer yandan Ortadoğu’daki savaşın en önemli taşeronlarından biri olan ve bölge halklarına savaş, bomba ve yağma dışında hiçbir şey taşımayacak olan AKP iktidarı, savaştan, faşizmden ve işgalcilikten vazgeçmeyecek. R.T.Erdoğan, başkanlığını yaptığı faşist iktidarı korumak için Türkiye'de Kürt halkını, güneyde Rojava'da büyüyen direniş hattını kırmak için tarihteki tüm faşist liderlere yaraşır politikalarını sürdürecek. Bu nedenle, işgalci, sömürgeci, emperyalist güçlerin yarattığı kan deryasını kurutmanın tek yolu, halkların direnişiyle bu güçlerin Ortadoğu’dan tamamen sökülüp atılmasıdır.

KADINLARIN DİRENİŞİ, ÖFKESİ YENİ İNSANLARI MAYALIYOR

Bugün Türkiye'de nafaka hakkından, yaşam hakkına kadar kadınların tüm kazanımları devletin saldırısı altında. Faşist AKP iktidarı, kendi krizini aşmak için, halkları ve kadınları zulümle, ekonomik krizle, savaşla yönetiyor. Kadın emeğini, kamusal ve özel alanda daha da ağırlaştırarak sömürüyor. Toplumsal cinsiyet sistemin yeni ihtiyaçları doğrultusunda yeniden örgütleniyor. AKP iktidarı, kadınlara sadece eve hapsedilen “makbul” kadın olmayı, katledilen “maktul”, taciz, tecavüz ve cinsiyetçiliğin her haline maruz bırakılan “mağdur” kadın olmayı dayatıyor. R.T.Erdoğan, önündeki en büyük tehlikenin, sömürüye karşı öfkelenen halklar, ezilenler ve kadınlar olduğu bilerek saldırıyor.

Ancak R.T.Erdoğan faşizmi, tüm çabalarına, medyasına, ordusuna, emperyalist ortaklarına rağmen bu direnişi yok edemiyor. Her defasında ezilenler daha öfkeli yığınlar olarak karşısına dikiliyor. Dünyanın her yerinde büyüyen kadın mücadelesi, her türlü baskıya rağmen her sene sokakları dolduran kadın direnişi, Rojava'da, Türkiye ve Kürdistan dağlarında, ataerkiye dair her şeye sırtını dönmüş, hizaya çekilmek istemeyen kadınların direnişi, öfkesi yeni isyanları mayalıyor. İran'da baş örtüsünü karşı, Arjantin'de kürtaj hakkı için, Lübnan'da, Beyrut'ta, Irak'ta, Rojava'da dünyayı kavuracak bir isyan büyüyor. Patriyarkal kapitalizmin bize vaat ettiği umutsuzluğa, baskı ve sömürüye karşı bu isyanlar bize umudu ve özgürlüğü sunuyor.

ŞİMDİ ÖFKEYİ SOĞA VE ERKEK EGEMENLİĞİN TÜM MEKANİZMALARINA YÖNELETMEK GEREKİYOR

Şimdi bu öfkeyi sokağa, erkek egemenliğinin tüm kurumlarına, mekanizmalarına yöneltmek gerekiyor. Kadınlar tüm ezilmişliğe, onlara dayatılan kalıplara, her gün yeniden üretilen saldırı biçimlerine karşı biliyorlar ki; direniş olmadan özgürlük olmuyor. İnsanlık tarihi gösteriyor ki; ezilenlerin direnişi olmadan adalet olmuyor. Adalet sokaktan, adalet direnişten, adalet erkek egemenliğine karşı savaşmaktan geçiyor. Mirabel Kardeşler gibi “Belki bize en yakın şey ölüm ancak bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” demekten, örgütlenmekten ve var olan isyanları Türkiye sokaklarına taşımaktan geçiyor. Direnişi Rojava'dan, Türkiye fabrikalarına taşımak için yola çıkan Aynur Ada, Delal Amed ve Ceren Güneş'in mücadelesini büyütmek, onların sesini Türkiye'ye taşımak, patriarkal kapitalizme karşı her sene sokakları dolduran, dağlarda, kampüslerde, iş yerlerinde, evlerde direnen kadınların mücadelesini büyütmekten geçiyor.

Rojava'da, Kürdistan dağlarında, hapishanelerde, sokakta her saldırı sonrasında filizlenen direniş R.T. Erdoğan iktidarının kaçınılmaz sonudur. Halkların hafızasından halka yönelik kullanılan bombalar, kadınların hafızasından sokak ortasında katledilen kadınlar silinmeyecek. Kadınların hafızasından ölümsüzlüğe yürüyerek giden, cesaretleriyle tüm kadınlara örnek olan, Kadınların Birleşik Devrim Hareketi'nin savaşçıları, militan kadroları ve yöneticileri olan Aynur, Ceren ve Delal Amed yoldaşların direnişi silinmeyecek. Mirabel Kardeşlerden bugüne Paris Komünü barikatlarından Sovyetler’e, Latin Amerika'dan Ortadoğu'ya, devlete ve erkek egemenliğe karşı direnen tüm kadınların mücadelesinin mirasıyla Kadınların Birleşik Devrim Hareketi bu direnişi büyütmeye devam edecek. Bu direniş, Türkiye'de faşizm son bulup, kadınların ezilmediği zafere dek sürecek!

DİRENİşİ HER YERE YAYALIM

KBDH olarak; Türkiye'de ve Kürdistan'da sesimizin ulaştığı kadınlara çağrımızdır; kadınların isyanını, erkek egemenliğe karşı öfkeyi kuşanıp, direnişi bulunduğumuz her yere yayalım. Ceren Güneş, Aynur Ada ve Delal Amed başta olmak üzere yitirdiğimiz tüm kadınların zafere olan inancıyla, faşizmi kuşatalım. Zafer, ancak kadın direnişiyle mümkün…"