Kadın gerillalar: Özgür yaşam için öz savunma şart

Kadın gerillalar, öz savunmanın önemini anlatırken, "Ekmek ve su kadar elzem; özgür yaşam için şart" dedi.

Toplumsallığı yaratma gücünü gösteren kadınlar, yarattıkları bu toplumsallığı korumanın yolunu da öz savunma bilinci ile geliştiriyor. Bu hakikat binlerce yıl bu şekilde sürdü. Yaşadığımız yüzyılda da erkek egemen sistem en fazla kadının yarattığı değerlere ve toplumsallığa saldırıyor.

"Bunun karşısında kadınlar öz savunma sistemi içerisinde nasıl bir rol oynamaktadır, bu sisteme dayanarak nasıl bir toplumsallık yaratmalıdır" sorularını yanıtlayan kadın gerillalar, öz savunmanın ekmek ve su kadar elzem olduğuna vurgu yaptılar.

'ÖZELLİKLE KADINLAR İÇİN HAYATİ ÖNEMDE'

Kadın gerillalar, öz savunmanın üzerine ilişkin ANF'ye şu değerlendirmeleri yaptı:

Jiyan Tiltemir:

"Öz savunma, insanın kendi yarattığı değerleri ve varlığını korumak için gerçekleştirdiği bir anlayıştır. Bu yüzden de bir başkasına devredilmeyecek, kiralanmayacak, başkasına bırakılmayacak bir husustur. Özellikle biz kadınlar için bu konu daha fazla hayati önem taşımaktadır. Çünkü erkek zihniyeti kadına dair ne varsa kendisine mal ederek kadının bütün yaratımlarını ele geçirmek ve kendi yaratımlarıymış gibi göstermek istemiştir. Kadını kendisine göre şekillendirerek, kadının ve toplumun hücrelerine kadar bir hâkimiyet geliştirme çabası kendisiyle sömürge sistemini de getirmiştir. İnsanlar binlerce yıl bu sistemin boyunduruğu altında yaşamaya mahkûm edildi. Bundan dolayı Önderliğimizin dile getirdiği şu tespit çok önemlidir: 'Kendi türünden, hatta başka türlerden varlıkların üzerinde hâkimiyet kurma ve sömürgeleştirme sistemleri yoktur. İlk defa insan türünde hâkimiyet ve sömürgeleştirme sistemleri geliştirilmiştir.' Bu da erkek aklı ve erkek eliyle gerçekleştirilmiştir. İlk olarak da kadınlar şahsında gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Çünkü kadını kendi yoluna bir engel olarak gören erkek aklı ilk tahakkümü de kadın üzerinden gerçekleştirmiştir. Bunun esas sebebi kadındaki demokratik ve direnişçi yöndür. Kadınlar yüzyıllarca bu özelliklerini kaybetmeden toplumu büyük bir huzur içinde yürütmüşlerdir.

Şimdi ise yaratılmaya çalışılmak istenen toplum, birey ve kadın profili tamamen itaatkâr, hiçbir şekilde hiçbir olay ve olguya refleks göstermeyen kişilikler olmaktadır. İşte bundan dolayı öncelikle bu algıları yıkmalıyız. Bunu gerçekleştirmek de ancak öz savunma bilincini kazanmak ve topluma kazandırmakla gerçekleşebilir. Dünümüzü doğru okuyup, bugünümüzü güçlü bir savunma temelinde yaratmalıyız. Kadınlar yaşadığımız yüzyılda sistem tarafından dorpeç edilmekte, her türlü saldırıya maruz kalmaktadır. Bunlara karşı savaşılabilir. Çünkü bu kanıtlandı. Özellikle de Kürt kadının mücadelesinde bu çok net bir şekilde açığa çıktı. Nasıl ki bizler kadın gerillalar olarak bugün dağlarda öz savunma mücadelesi veriyorsak, aynı mücadele ovalarda, şehirlerde, evlerde de çok ciddi bir şekilde verilmektedir. Önemli olan buna mücadeleyi daha örgütlü ve sistemli bir hale getirmektir. Bu anlamda gerillanın özellikle de kadın gerillaların mücadele tarzı önemlidir. Bir model teşkil etmektedir."

'AHLAKİ VE POLİTİK TOPLUM DEĞERLERİNİ KORUMAK, ÖZ SAVUNMADIR'

Ronya Botan:

"Kadının öz savunmadaki yeri insani bir gereksinim olan ekmek ve su kadar elzemdir. Nasıl ki bir insanın hayatını devam ettirebilmesi için en temel gereksinimi ekmek ve su ise, bin yıllardır kadının içinde bulunduğu kölelik sisteminden kurtuluşunun da tek yolu kadının özgürlüğüne kavuşmasıdır.

Bugün içinden geldiğimiz toplumsal gerçekliğe baktığımızda toplumsal değerlerimizin soykırım kıskacında olduğunu görebiliyoruz. Kendi öz benliğimizi, kültürümüzün, dilimizin yasaklandığı bir ülkede bizlerin güvenliğine dair hiçbir şey kalmamıştır. Her geçen gün insanlığa ait olan değerlere daha da fazla el konulmakta; bunu fark etmemek mümkün değil. Topyekûn saldırıların geliştiği bu süreçte biz kadınlar ve toplum için öz savunma ekmek ve sudan daha fazla ihtiyaç duyulan bir konu olmaktadır. Çünkü bu saldırıların boyutu direkt imhayı esas alan bir politika çerçevesinde yürütülmektedir. Ve buna karşı bizlerin de topyekûn bir direniş içerisinde öz savunma sistemimizi güçlendirmemiz gerekiyor. Özellikle Önderliğimiz ve halkımız üzerinden yürütülen inkâr ve imha politikalarına karşı çok güçlü bir öz savunma savaşıyla karşılık vermemiz gerekiyor. Bugün Kürdistan’ın birçok yerinde gerçekleştirilmek istenilen soykırım politikaları ancak ve ancak öz savunma ve topyekûn direnişlerle boşa çıkarılabilir. Bunun için de öldürülen, uykuda olan bütün reflekslerimizi tekrardan uyandırmalı ve harekette geçirmeliyiz.

Bunu sadece eylemsellik boyutunda düşünmemeliyiz. Bazen bir söz, bir duruş, doğru katılım hepsi öz savunma anlayışında gerçekleşen eylemlilikler oluyor. Çünkü ahlaki ve politik toplum değerlerini korumak başlı başına bir öz savunmadır. Yine tarihini, kültürünü, dilini, kendini öğrenmek ve ona göre yaşamak da en önemli öz savunma eylemlilikleridir.

'KADIN, ÖZ KİMLİĞİNİN ARAYIŞÇISI OLMALI'

Özne olarak değil de nesne olarak görülen, kendisi dışında herkesin kendisi üzerine söz söyleme yetkisi olan, kapitalist sistemin tamamen paramparça ettiği özüne dair son kalıntıları da yok etmek istediği kadının, öz savunmadaki rolü çok önemlidir. Kadın en başta kendi öz kimliğinin arayışçısı olmalıdır. Yazılmayan tarihinin arkeoloğu olarak kadının, özüne dair saklanan kalıntılara ulaşmak ve özüne dönük yapılan her türlü saldırıya karşı kendi öz savunmasını yapmak öncelikli görevidir. Başta da belirttiğimiz gibi öz savunmada yer alan kadın özelde kendi özgürlüğü için savaşırken aslında tüm insanlığın özgür bir yaşama kavuşması için savaşmaktadır."

'YERİNDE VE ZAMANINDA KULLANMALIYIZ'

Avaşîn Mîlîtan:

"Tecavüz kültürü zihniyetiyle büyütüldüğümüz bir sistemde kendimize dair hiçbir şey kalmadığı gibi ruhumuza, benliğimize hüküm süren bu zihniyeti biz esas zihniyet yapısı olarak kabul görüp uzunca dönemler bu zihniyet ile yaşadık. Kadınlar olarak, aslında ruhta bunu çok fazla kabul etmesek de bu konuda birçok defa sadece sessiz çığlıklarımızla yetinmiş ve sadece izleyici konumda kaldığımız dönemler olmuştur. Lakin bugün bunun farkına varmak ve bunun güçlü mücadelesini yürütmek insanda ancak iradeleşme ve özgürlük bilinciyle mümkün olabilir. Bunun için de güçlü bir öz savunma mekanizmasına sahip olduğumuz kadar bu mekanizmayı yerinde ve zamanında kullanmamız da önemlidir. Ancak kişiliklerimizde yaratılan tahribatlara, yaşanan çöküntülere baktığımız zaman en güçlü öz savunmayı ancak ‘xwebun’ olmakla geliştirip güçlü bir mücadeleye dönüştüreceğimizi görebiliyoruz. Neden öz savunma gerekli denildiği zaman da en güçlü yanıtımız ‘xwebun’ olmak, irade olmak, özgür olmak için öz savunma gereklidir diyebiliriz.

Özgürlük, kadının içinde bulunduğu derin kölelik kadar zor ama bir o kadar da vazgeçilmezdir. Bunun için ağır bedeller ödemek gerek. İşte bu yüzdendir ki Berîvan, Ronahî, Vîyan, Rahşan ve onlarca genç kadın bedenlerini ateşin kavurucu sıcaklığında eriterek ardıllarına ışık oldular. Bêrîtan ve onlarca onurlu kadın teslimiyet ve ihanete karşı uçurumlardan atlayarak direnişin sembolü oldular. Zîlanlar bedenlerinde yarattıkları yeni yaşam ateşi ile hiçbir gücün özgür yaşama dokunmaya cüret edemeyeceğini kanıtladılar. Tarih boyunca kadının tekrar kendi kimliğine kavuşması için binlerce genç kadın gerçekleştirdikleri farklı eylem tarzlarıyla öz savunmalarını yaptılar. Onlar tüm dünya kadınlarının, aslında insanlığın tekrar özgürlüğüne kavuşması için her şeyden çok sevdikleri yaşamlarını özgür yaşamlar yaratmak için bir an düşünmeden feda ettiler.

Şimdi biz Berîtan, Sema, Rahşan, Vîyan, Nuda, Sara ve Zîlanlar'ın ardılları olarak onların özgürlüğe olan aşkıyla öz savunma mücadelemizde anılarına bağlı kalacağız."