Dr. Şevket: Öcalan özgürleşmeden iç sorunlar da bitmez

Öcalan’ın yanında kalarak Kürdistan’da Özgürlük Yürüyüşü adlı kitabı da yazan Dr. Wehbiye Şevket, Öcalan özgürleşmeden Kürdistan’ın hiçbir sorununun çözülmeyeceğini belirtti.

Şimdi 80’li yaşlarda ve felçli olan Süleymaniyeli Dr. Wehbiye Şevket, Kürdistan’da Şui olarak bilinen Komünist Parti üyesi iken, 1995 yılında Birakuji’ye karşı bir konuşma yaptığı için linç edilmek istendi. Linçten kurtulmak için Suriye’ye geçerek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yanına gitmeye çalışır. Uzun ve gizli bir arayıştan sonra önce Qamişlo, ardından Şam’a geçerek sonunda Kürt Halk Önderi ile görüşmenin yollarını bulur. Öcalan, Dr. Şevket’in kalması için Şam’da kendisi için bir ev tutturur. Yaklaşık bir yıl kadar Öcalan’ın yakınlarında kalır.

'TEHDİTLERİN ARDINDAN BAŞKAN'IN YANINA GİTTİM...'

Dr. Şevket, Kürt Halk Önderi’nin yakınlarında kaldığı yaklaşık bir yıl içindeki anıları ile yazdığı 'Kürdistan’da Özgürlük Yürüyüşü' adlı kitabına ilişkin, Öcalan ile aralarında geçen konuşmaları şöyle anlatıyor:

"1995 yılında yaşanan Birakuji’ye karşı çıktım. Birkauji’ye karşı bir televizyonda konuşma yaptım. Beni öldürme tehditleri gelmeye başladı. '90’lı yılların başında PKK adına burada çalışanlar vardı. Onları tanımıştım. Başkan Apo’yu da duymuştum, biliyordum. Tek çareyi, Suriye’ye onun yanına geçip, oradan Avrupa’ya gitmek olarak gördüm. Suriye’ye geçmek için yol aradım. Önce Hewler’e gittim gizlice. Orada bir iki gün üyesi olduğum Komünist Parti merkezinde kaldım. Hewler’de Suriye ve Rojava’ya geçen, daha önceden tanıdığım bir kadınla görüştüm. Onlarla Zaxo taraflarına geçtik. İki üç gün kadar orada da kaldıktan sonra Qamişlo’ya geçtik. Oradan Şam’a geçtim. Şam’a geçince Başkan Apo’yu nasıl göreceğimin arayışına girdim. Şam’da herhangi bir ilişki bulamadım. Qamişlo’ya geri döndüm. Qamişlo’da bir ilişki buldum. Görüştüğüm ilişki Şam’dan beni daha rahat görüştüreceklerini söyleyerek Şam’a geri dön, biz seni orada bulur alırız, dedi. Şam’da kaldığım yerin adresini vererek Şam’a geri döndüm. Bir hafta geçmeden gelip beni buldular ve Mahsum Korkmaz Akademisi'ne götürdüler. Başkan Apo beni gördüğümde sıkıca kucaklayarak 'Birakuji’ye karşı çıktığın için az daha seni vuruyorlardı değil mi' dedi? Ben de nereden biliyorsunuz bunu, dedim. Gülerek, 'Güney’deki arkadaşlar söyledi, bir de seni yanında getiren aile bilgi verdi' dedi. Arkasından, 'bir süre yanımızda kal, daha sonra seni istediğin yere göndeririz' dedi. İlk önce beni Akademi dedikleri yerin çevresinde Başkan Apo’nun evi dedikleri bir eve yerleştirdiler. Başkan ayda bir sefer ancak geliyordu. Orada kalıyordum. Başkan Akademi’ye geldiğinde çağırıyordu beni, yanına götürüyorlardı. Yaklaşık bir ay kadar böyle sürdü. Her görüştüğümüzde de onu tanımak, PKK’yi daha iyi tanımak için sorular sordum. Ben sordukça Başkan Apo anlattı. Sonra onun evlilik hikayesini duydum, bu konuda sorular sormaya başladım. Başkan sorduğum her soruya cevap verdi. Başkan'a bunu kitap yapmak istiyorum, dedim. Çok güzel olur tabii ki, hazırla, dedi. Bir gün Başkan’a 'ben artık Şam’da bir ev tutarak kalmak istiyorum' dedim. Başkan 'arkadaşlara söyleyeyim, sana bir ev tutsunlar ve oraya yerleş' dedi. Bir hafta geçmeden bana bir ev tutup beni yerleştirdiler. Yaklaşık sekiz ay kadar o evde kalıp kitabımı hazırladım. Kitabın adını 'Kürdistan’da Özgürlük Yürüyüşü' koydum. Başkanın yaşam ve mücadele hikayesini duyunca bundan daha güzel isim olamaz, dedim. Zaten kitap başkan sonra Başkan’ın özgürlük arayışı ve bunun için verdiği mücadeleyi konu alıyor. Başkana kitabı bitirdiğimi söyledim, gönder yayımlasınlar, dedi. Kitap Kürdistan’da Özgürlük Yürüyüş adıyla 1996 yılında Arapça yayımlandı.

'YÜZLERCE ARKADAŞIN HİKAYESİNİ DİNLEDİM'

Kitabı bitirdikten sonra bir özel klinik açıp doktorluğa devam edeyim, dedim. Başkana klinik açmayı düşündüğümü söylemişler. Başkan 'gerek yok, Suriye İstihbaratı onu rahat bırakmaz. Ne lazımsa onun için yapın' demiş. Zaten benim için her şey yapıyorlardı ama Başkan yine de öyle demiş. Başkanın yanından iki kadın geldi, 'Başkan böyle diyor' dediler. 'Zaten her şeyi yapıyorlar, para için değil, uğraşacak bir işim olması için öyle düşündüm' dedim. O durumda da Başkan'ın 'eğer sıkılıyor ve bir şeyler yapmak istiyorsa Akademiye, arkadaşların yanına gelsin, onların hikayelerini dinlesin, belki bir kitap daha yazar' dediğini söylediler. Bunun üzerine ben de sıkıldıkça arkadaşlara haber verdim, beni Akademiye götürdüler. Yüzlerce arkadaşın hikayesini dinledim. Sayısız arkadaş tanıdım. Dinlediğim hikayelerden de bir kitap derledim.

'KARDEŞ KAVGASINA ÇOK KIZGINDI'

Başkan ile sohbetlerimiz, tartışmalarımızın tamamı özgürlük üzerineydi. Başkan konuyu sürekli Birakuji’ye getirip, biz Kürtlerin başına bela olan Birakuji’nin bize verdiği zararı anlatıyordu. Başkan o zamanlar bile Kürtlerin birliği ve beraberliğinin özlemini çekiyordu. Bunun önünde de Birakuji’nin engel olduğunu söylüyordu. Dört parça Kürdistan’ın özgürlüğünün birlik ve beraberlikten geçtiğini hep söylüyordu. O yüzden en fazla öfkeli ve kızgın olduğu konu Birakuji ve partilerin birbiri ile savaşmasıydı. O zamanlar 'buyursunlar, liderlik, başkanlık yapsınlar, Kürtleri bu kölelikten kurtaralım' diyordu. Yani her şey benim kontrolümde olsun gibi bir düşüncesi de yoktu. Sadece ve sadece Kürtlerin özgürlüğünü düşünüyordu."

'BAŞKAN'A SAHİP ÇIKMALI; TECRİDİ KIRMALIYIZ'

Tecride de dikkat çeken Dr. Şevket, şunları söyledi:

"Başkan yaklaşık 20 yıldır Türk devletinin elinde esir. Hem de tek kişilik bir zindanda. Esareti eğer anlarsak hepimizin esaretidir. Ama ne yazık ki birçok insanımız bunu anlamıyor. Başkan esir düştüğünde daha Suriye’deydim. Özgürlüğü için Suriye’de yapılan tüm yürüyüşlere en önde katıldım. O sırada Kanada’ya gitmem için izin çıktı. Kanada’ya gittim. Oradan da Avrupa’ya geçtim. Başkan için yapılan yürüyüşlerde hep en ön saflarda yer aldım. BM ve diğer kuruluşlara başvurular yaptık. Ama esareti hepsinin planı olduğu için hiçbir şey yapmadılar. Türk devleti artık ailesi ve avukatları ile de görüştürmüyor. Bunun bir an önce son bulması gerekir. Halkımız, 'biz Kürt partileriyiz' diyenlerin Başkan'a sahip çıkması gerekir. Ancak Başkan üzerindeki tecridi böyle kırıp onu özgürleştirebiliriz.

'SORUNLARIMIZ ONUN ÖZGÜRLÜĞÜ İLE SON BULUR'

Maalesef Güney'deki partilerimiz bu konuda hiçbir şey yapmadılar ve yapmaya da niyetleri yok gibi. Kendi iç sorunları ve Bağdat ile yaşanan sorunlarla ilgileniyorlar. Ama bana göre Başkan özgür olmadan bu sorunlar da bitmez. Çünkü yaşanan sorunlar birlik, beraberlik sorunlarıdır. Başkan zaten ömrünü buna adadı. Başkan özgür olursa birlik ve beraberlik de sağlanır, böylelikle Kürtlerin Irak, Türkiye, İran ve Suriye ile olan sorunları da çözülür. Aynı zamanda partilerimizin yaşadığı iç sorunlar da ancak bu şekilde çözülür. Yani Başkan'ın savunduğu birlik sağlanmadan ne Kürt sorunu ne de partilerimiz arasındaki iktidar, egemenlik sorunu çözülür. Onun için hepimizin şu an her zamandan daha çok Başkan'a ihtiyacımız olduğunu söylüyorum."

Dr. Wehbiye Şevket, son olarak, "Başkan'la geçirdiğimiz her gün ayrı bir kitap konusu. Ancak şu an kısaca onunla olan anılarımdan sadece bu kesitleri veriyorum" dedi.