Cumartesi Anneleri: Devlet katletti, suçu PKK'nin üzerine attı

Cumartesi Anneleri, 1993'te Amed Bismil'de kaybedilen Üzeyir Kurt için buluştu. Oğul Faruk Kurt da eyleme mektup gönderdi.

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 664’üncü kez Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Eylemde, 24 yıl önce 24 Kasım 1993’te Amed'in Bismil ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Üzeyir Kurt’un akıbeti soruldu.

'KÜRT KİMLİĞİ DOLAYISIYLA KATLEDİLDİ'

Eylemde ilk olarak Cumartesi Annelerinden Hanım Tosun konuştu. Üzeyir’in annesinin geçen yıl oğlunun kemiklerini bulamadan hayatını kaybettiğini hatırlatan Tosun, “Acılarımız ortak. Koçeri anne oğlunun kemiklerini bulmak için tüm dünyayı dolaştı. Oğlunu aramaktan vazgeçmedi. Dün tam 1 yıl oldu aramızdan ayrılalı. Sadece Kürt olduğu için öldürüldü Üzeyir, tıpkı Fehmi gibi. Tıpkı diğer kayıplarımız gibi. Kürt oldukları için, siyaset yaptıkları için öldürüldüler. Kürt olmak, siyaset yapmak yasak mı? Özgür Gündem’de çalışanları da öldürdüler.  Gazetede Kürtlerin gerçeklerini yazmak suç mu? Siyasetten de kimliğimizden de vazgeçmeyeceğimiz. Koçeri Anne'nin yükü şimdi bizim omzumuzda. Kayıplarımızı aramaya, mücadelemize devam edeceğiz” dedi. 

OĞLUNUN MEKTUBU

Daha sonra Üzeyir Kurt’un oğlu Faruk Kurt’un Cumartesi Anneleri'ne gönderdiği mektubu Cumartesi İnsanlarından Kadir Celep tarafından okundu. 

Mektupta şunlar belirtildi:

"Bugün Galatasaray’a kilometrelerce uzaktan babama sesleniyorum…Hasretini ve özlemini içimde yaşadığım, düşlerimin kahramanı Babam.

Çocukluğumu sensiz, hayallerimi seninle birlikte geçirdiğim Babam. Seni kağıda dökmek o kadar zor ki anlatamam, düğümleniyor sözcükler boğazımda.

Gözyaşlarımla ıslanıyor ve tekrar tekrar yazmam gerekiyor. Oysaki, ilk kez anlatıyorum seni. Ya şu kısacık mektuba sığdırmak çok zor ya da seni hep yüreğimde sakladığım ve gözlerimde yaşattığım için; bilemiyorum bunu. Kemiklerine bile hasret bırakılan nice yiğitlerin çocuklarından sadece birisiyim. Yarım bırakılan hikayemi çocukken önüme serdiler ve benden eksik bırakılan, kaybedilen bir kahramanla nasıl yaşayacağımı zorla öğretmeye çalıştılar. Bunu başarabilmek bir çocuk için çok ağır bir yüktü. Zaten bu hikayeyi önüme koyan ve bana bunu alıştırmaya çalışanlar belli ki hiç çocuk olmamış gibiydiler. Çünkü bir çocuk babasız büyüyemez. Büyüse de yarım olacağını hiç düşünmemişlerdi. Benim gibi nice esmer yüzlü çocuk var. Solmasın gülüşleri ve yarım bırakılmasın hikayeleri istiyorum.

Yüreği özgürlükle, hayatı mücadeleyle geçen, öz benliğine bağlı renklerine sevdalı olan KOÇERİ ANAM; direngen babaannem. Ölümsüzleşen ruhunla bize bıraktığın mirası yüreğimde taşıyacağım. Dilinden düşmeyen , her daim yüreğinde taşıdığın, uğruna destanlar oluşturduğun o kayıp sevdana kavuşmanın üzerinden 1 yıl geçti. Bir türküydü dilinde ÜZEYİR’İN. Bir insanın oğluna sevgi ve hasreti aynı anda yaşatan ve hissettiren ve her daim haykıran bir sevdaydı ÜZEYİR’İNE kavuşmak. Kavuştun mu babama, kavuştun mu babaanne?”

'GÖZALTINDAYKEN İŞKENCE İZLERİ VARDI'

Haftanın basın açıklamasını ise Cumartesi İnsanlarından, gözaltında kayıpların sembolü Hasan Ocak’ın yeğeni Dilcan Acer okudu. 25 Kasım 1993’te oğluna çorap ve ceket götüren Koçeri Anne'nin Üzeyir’i çok sayıda asker ve korucu arasında gördüğünü söyleyen Dilcan, “Üzeyir’in yüzünde darp izleri vardı. Bu Koçeri Kurt’un oğlunu son görüşü oldu. Günlerce oğlundan haber alamayan Koçeri Kurt, 30 Kasım 1993 tarihinde Bismil Cumhuriyet Başsavcısı Rıdvan Yıldırım’a başvurarak oğlunun nerede olduğunun araştırılmasını istedi. Koçeri Kurt aynı gün Jandarma Komutanlığına da başvurdu. Jandarma Komutanlığı başvuru dilekçesine Üzeyir Kurt’un gözaltına alınmadığına ve PKK tarafından kaçırıldığına dair not düştü” dedi. 

PKK'NİN ÜZERİNE ATTILAR

Bismil’den sonuç alamayan Koçeri Kurt’un 14 Aralık 1993 tarihinde Diyarbakır DGM Savcılığı’na başvurduğunu ancak oradan da bir sonuç alamadığını söyleyen Acer, şunları kaydetti: “Orada da kendisine Üzeyir Kurt’un gözaltına alındığına dair kayıt bulunmadığı cevabı verildi. 21 Mart 1994 tarihinde Bismil Cumhuriyet Savcısı ‘suçun PKK tarafından işlendiği’ iddiasıyla görevsizlik kararı verdi. Kurt Ailesi Üzeyir Kurt’un akıbetini aydınlatacak ‘etkin’ bir iç hukuk yolundan mahrum bırakıldı. 11 Mayıs 1994 tarihinde İHD avukatlarınca AİHM’e taşınan davada Mahkeme; yetkililer tarafından başvuranın şikayetine dair herhangi bir etkin araştırmanın yapılmadığı ve ailenin gözaltına alınan oğullarının akıbetine ilişkin resmi bir bilgiye ulaşamamanın acısı ile baş başa bırakıldığı kaydını düştü."

KATİL İZZET CURAL ÖDÜLLENDİRİLDİ

Acer, Üzeyir Kurt’un 25 Kasım 1993 tarihinde devlet güçlerince gözaltına alınmış olduğunun tespit edildiğini söyleyerek, “İzzet Cural’ın Bismil Komando Bölük Komutanı olduğu dönemde Bismil’de Üzeyir Kurt, Arap Güven, İsmail Tunç, Musa Koluman, Şehmus Yüksel, Selahattin Akbulut, Turgut Yenisoy, Mehmet Selim Acar gözaltında kaybedildi. Üzeyir Kurt’un kardeşi Abdulkadir Kurt işkence ile öldürüldü. Çok sayıda infaz yaşandı. Ama İzzet Cural hiçbir soruşturmaya uğramadı, aksine terfi etti. Jandarma Genel Komutanlığı’nda Daire Başkanlığına kadar yükseldi” diye konuştu. 

'HAKİKATE KADAR BU DAVA KAPANMAYACAK'

Anne Koçeri Kurt’un  bir yıl önce, 15 Aralık 2017’de yaşamını yitirdiğini hatırlatan Dilcan Acer, son olarak şunları söyledi: “Üzeyir Kurt’un akıbeti karanlıkta bırakılıp, kaybedenler cezasızlık zırhıyla korundu. Bu davada hakikat açığa çıkarılıncaya kadar, yerelden ulusala bütün sorumlular yargılanıp hakkaniyete uygun bir biçimde cezalandırılıncaya kadar bu dava bizim için kapanmayacak. Koçeri Kurt’un hakikat ve adalet talebi bizimle sürecek.”