Ararat: Öcalan'a ve kadına saldırılara karşı topyekûn direnişe

 KJK Koordinasyon Üyesi Ararat, Öcalan'a sadece Kürt sorunu değil, Ortadoğu için de çözüm modeli sunduğuna ve tecridin bu nedenle ağırlaştırıldığına dikkati çekti.

Öcalan’ın özgürlüğü ve Kürt halkının, halkların özgürlüğünün birbirine bağlı olduğunun altını çizen Ararat, topyekûn direnişe çağırdı. Ararat, kadınlara dönük saldırıların da en üst düzeyde sürdüğüne vurgu yaparak, "Özgür alanlara yönümüzü vermeliyiz ve gerillaya katılmalıyız. Kendi bulunduğumuz alanlarda da kendimizi güçlü örgütlemeliyiz” dedi.

KJK Koordinasyon Üyesi Evindar Ararat, Stêrk TV’de yayımlanan Rojeva Jin programında değerlendirmelerde bulundu...

Son üç senedir AKP-MHP devletinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a, genel özgürlük hareketleri ve Kürt halkına karşı topyekûn bir saldırı yürüttüğünü söyleyen Ararat, bu konsept ve saldırının merkezinde Öcalan’ın yer aldığına dikkat çekti. Saldırıların ilk başta Öcalan üzerinde başlatıldığı, tecridin daha da ağırlaştırıldığı, ailesiyle görüştürülmediği, avukat ve dış heyetlerle ilişkisinin tamamen kesildiğini belirten Ararat, böylece Öcalan’ın genel hareket ve de kamuoyuyla ilişkilerinin kesilmek istendiğinin altını çizdi.

Ararat, devletin Öcalan’ın hareket, halk ve Ortadoğu geneli üzerindeki etkisini kırmak gayreti içinde olduklarını belirtti. Ararat “Bizler İmralı’daki tecridi sadece bir tecrit olarak ele alamayız. Aslında İşkence boyutunu geçmiş faşist bir rejimdir şu an İmralı’yı yöneten. Önderliğin görüşü, Kürt sorununun çözüm projeleri, Türkiye ve Ortadoğu’yu demokratikleştirme projeleri, Ortadoğu’nun demokratik devrimi projelerini sunuyor Önderlik. Yine halkların kardeşliği ve birliğini siyaseten öne çıkarıyor Önderlik. Önderliği rehin almaları bundan dolayıdır” dedi.

'İMRALI SİSTEMİNE ALIŞTIRMAK İSTİYORLAR'

İmralı işkencesini normal görmemek gerektiğini belirten Ararat, “Piskolojik savaşın hedefi bizi İmralı sistemine alıştırmak. Bizi Önderliğin rehin alınışına alıştırmak, bizi Önderliğin bakış açısından-diyaloğundan kopartmak ve aslında uzaklaştırmak istiyorlar. Bize ve halka bunu öğretmeye çalışıyor ve alıştırmaya çabalıyorlar. Önderlikle herhangi bir görüşme veya ilişki yok. Önderliğin sesi duyulmuyor. Bizleri bu rutinliğe alıştırmaya çalışıyorlar” dedi.

Topyekûn direniş içine girmek gerektiğini ifade eden Ararat, Öcalan’ın özgürlüğü ve Kürt halkı ile halkların özgürlüğü birbirine bağlı olduğunun altını çizdi. Üç yıldan beri Öcalan’ın tek bir kelimesinin ne halka, ne harekete ne de dünyaya ulaştırılmadığına vurgu yaptı. Ararat konuşmasına şöyle devam etti: "Herhangi bir görüşme Önderlikle yapılamıyor. Yaşamının nasıl sürdüğü hakkında en ufak bir bilgi bile elimizde bulunmuyor. Durumunun nasıl olduğunu bilmiyoruz. Özellikle 15 Temmuz darbesi sonrasında topyekûn bir saldırı İmralı’da aynı şekilde hareketimiz ve halkımız üzerinde bu saldırılar ağırlaştırılmıştır ve sürdürülüyor. Türkiye genelini de bir hapishaneye çevirmek istiyor.”

Kürdistan’da büyük bir işgal yürüten devletin tüm sokakları polis güçleri, asker ve çeteleri tarafından işgal ettiğini fakat hepsinin merkezinde İmralı bulunduğunu kaydeden Ararat, Öcalan’ın tarihi bir direniş sergilediğine dikkat çekti. Öcalan’ın özgürlüğü, sağlığı ve güvenliği için her alanda siyasi, hukuki, ideolojik açıdan komple bir direniş ile cevap verilmesi gerektiğini belirten Ararat, komple bir eylemsellik ve Öcalan’ın görüşlerinin kamuoyuna yansıtılmasının önemine vurgu yaptı. Öcalan’ın odak noktaları olduğunu ifade eden Ararat, “Bizim tüm eylemlerimiz, çağrılarımız ve direnişimizi bu temelde geliştirmeliyiz. Önderlikle görüşme yapılmalıdır. Bizim Önderlikten bilgi almamız gerekiyor; durumu nasıldır, hangi koşullarda yaşamını sürdürüyor... Öcalan’ın bu süreç hakkındaki görüşleri nedir” dedi. Öcalan’ın Ortadoğu kriz ve kaosundan çıkış için görüşlerini almak gerektiğinin altını çizen Ararat, “Biz Hareket olarak da, kadın olarak da hep söylüyoruz; Önderliğin hayatı bizim hayatımızdır, özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür. Özgürlüğümüz de rehin alınmıştır” ifadesini kullandı. Çok yoğun bir eylemsellik geliştirmek gerektiğine işaret eden Ararat, Öcalan’la bağımsız bir heyetin görüşme yapması gerektiğine değindi.

İşkenceyi Önleme Örgütü olan CPT’nin sözde bağımsız bir kurum olduğu ancak Öcalan’a karşı görevlerini yerine getirmediğine vurgu yapan Ararat, “Mesela CPT gitti ve görüşme yaptı, CPT sözde bağımsız bir kurumdur. Sözde tutukluların haklarını koruma ile sorumludur. Uluslararası düzeyde görevi budur. CPT İmralı’ya gitti ve durumu gördü fakat 1 seneden fazladır yapılan görüşme hakkındaki raporunu açıklamıyor ve İmralı hakkındaki görüşlerini kamuoyuyla paylaşmıyor. Siyasi ve bürokratik bir davranış sergiliyorlar” değerlendirmesini yaptı.

'KÜRTLER ARASI BİRLİK' VURGUSU

KNK’nin ulusal kongresi çağrısına da değinen Ararat, bu çağrının yeni olmadığı ancak bu süreç açısından önemli bir çağrı olduğunu belirtti. "Rojava, Bakur, Şengal ve Başur’un durumuna bakılırsa, Kürt halkının ulusal birlik gücü, siyasal birlik gücüne acil ihtiyaç vardır" diyerek sözlerine devam eden Ararat, Kürt halkının kendi kimliği ve varlığını garanti altına alma, kabul ettirme, yürütme imkanı verdiğine değindi. Ararat, “Kürtler arasındaki bu parçalılık aşılmalıdır. Ulusal açıdan Rojava’daki gelişmeler ardından, Şengal’ın kurtarılması ardından Kürt halkı açısından duygu açısından bir birlik hissi gelişmiştir. Kürdistan’ın her dört parçasında ulusal duygu gelişmiştir, diyebiliriz. Ancak siyasi güçler bu gerçeği, bu birlik duygusunu görmüyor. Bu açıdan siyasi güçler de rolünü oynamalı ve ulusal çıkarlara göre hareket etmelidir. Kürdistan’ın halen bir parçası dahi özgürleşmemiş. Halen ciddi tehlikeler var. Tehdit sadece DAİŞ'ten gelmiyor. Ulus devletler yürütüyor. Bakur’daki AKP-MHP faşist devletinin yürüttüğü katliamlar var” ifadelerini kullandı.

Güney Kürdistan’da da şehirlerde büyük çatışmaların yaşandığı ve peşmergelerin şehit düştüğüne işaret eden Ararat, Rojhilat’ta da her gün yoğun baskılar ve katliamlar yürütüldüğüne vurgu yaptı. Her dört parça Kürdistan’da da ciddi bir imha-inkâr konseptinin söz konusu olduğunu ifade eden Ararat, “Bu durumda Kürt halkının birliği olmadan Kürt halkının kurtuluşu da olamaz. Ayrıca sadece bir parça Kürdistan’ı kurtarmak da yetmeyecektir. Komple çözüm projeleri olmalıdır. Bu da ulusal birlik projesidir. Demokratik özerklik sisteminin geliştirilmesi ve oturtulması gerekiyor" dedi.

'REFERANDUM KARARI ORTAK OLMALI'

Güney Kürdistan’da gündeme getirilen referandum oylamasını da değerlendiren Ararat, bir referandum oylamasının tüm Güney Kürdistan halkının iradesini temsil etmeyeceğini söyledi. KDP öncülüğünde bir iki partinin bu referandumu gündeme getirip öncülüğünü yaptığının altını çizen Ararat, şunları ekledi: "Bu kararı verenler bunun Başur Kürdistan’daki bütün siyasal oluşumların ortak kararı ve iradesi olduğunu iddia edemezler. Madem bir parçanın kaderini belirleyecek bir karardır, tüm siyasi güçler toplanmalıydı, temsilciler toplanmalıydı, parlamentoda tartışılmalıydı ve geçmeliydi öncellikle. Yol ve yöntemde hata var, KDP iktidarı ve baskısıyla oluştu bu karar.”

AKP’nin Kürt düşmanlığı yaptığına dikkat çeken Ararat, anlık çıkarlarla yürütülen politikaların hiçbir garantisi de olamayacağını belirtti.

Ararat, Başurê Kurdistan’ın hem ekonomi, hem kültür, hem de askeri açıdan zaten bir işgal altında olduğunu, bu nedenle bağımsızlık referandumunun çok fazla bir anlamı olmadığını ve bu koşullarda bir garantisinin de olmadığını belirtti. Ararat, şöyle devam etti: “Başurê Kurdistan’ın ekonomisinin tümü Türkiye’nin elindedir. Kültürel açıdan işgal etmiş, askeri bakımdan bağımsızlık referandumundan bahsediyorlar ama yığınca Türkiye’nin askeri yerleşim bölgeleri var Başur topraklarında. Onlarca karakol, binlerce Türk askeri var. Başur işgal edilmiş, peki bu ne bağımsızlığıdır? Garantisi nedir?”

Ararat, Türk devletinin kendi sınırında bağımsız bir Kürt oluşumu istemediğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: "TC ne diyor? Sınırımda İran sınırındaki gibi Suriye sınırında da bir bağımsız Kürt oluşumu olmasını istemiyorum, diyor. Peki, diyelim ki referandumda bağımsızlık kararı çıktı; PDK’nin vereceği garantisi var mı ki, Türkiye’nin Başur’u tamamen işgal etmeyeceğine dönük. Çünkü onun için tehlikelidir. Özgür bir Kürdü istemiyorlar. Özgür bir Kürdistan parçasını asla istemiyor. Çünkü kendi varlığını onda görüyor. Kendisi için tehlike görüyor. Bunun için böylesi kararlar öncesi siyasi, toplumsal, ekonomik, askeri, güvenlik gibi altyapısı iyi hesaplanmalıdır. Ayrıca Kürtlerin birliği olmalıdır. Birlik olmadan bunun garantisi yoktur.”

Başur’da federal sistem uygulamasında bir serbestlik olduğuna dikkat çeken Ararat, “Halkımız değişik modeller beğenebilir. Karşı değiliz. Ancak o model genel Kürt ulusuna neler kazandıracak, kendini nasıl koruyacaktır, kendini nasıl ileriye taşıracak, ne kadar bağımsız olabilecektir konuları önemli. Bağımsızlık sadece kararla olmaz. Siyasal bağımsızlık istiyor, diplomatik bağımsızlık istiyor, ekonomik, askeri, güvenlik açısından da bağımsızlık istiyor. Altyapısını oluşturman gerekiyor" diye belirtti.

Ne ulus devletin, ne uluslararası güçlerin Kürdü korumayacağını, hepsinin kendi çıkarlarını esas aldığını dile getiren Ararat, en önemli adımın birlikten geçtiğinin altını çizdi. Ararat bu konuda da, “KNK’nin birlik çağrısı var, başta KDP olmak üzere bütün Kürt güçleri destek vermeli. Ulusal kongre kısa bir zaman içerisinde toplanmalıdır. Başur da, diğer parçalar da kaderlerini ele alsın, siyasi bir irade oluşsun ve güvenlikleri sağlansın. Diplomasileri ona göre geliştirilmeli” dedi.

'KÜRT KADINLARI OLARAK HAMLE BAŞLATTIK'

Kürt kadınlarının birlik arayışlarını değerlendiren Ararat, son dönemde Ulusal Kürt Kadın Birliğini örgütlediklerine dikkat çekti. Ararat, “Çabalarımız var. Kürt kadınları açısından sadece siyasi birlik için değildir istemlerimiz. Bütün Kürt kadınları açısından her türlü mücadele sorunlarımızı, toplumsal sorunlarımızı, siyasi, ekonomik açıdan, yine erkek egemenliğine karşı, kapitalist sistemine karşı, ulus-devlet gibi konularda kadın ve toplum üzerindeki politikalara karşı bir konsept ile kadınlar olarak ortak bir mücadele oluşturmak önemli" diye konuştu.

Bazı görüşmelerin olduğuna değinen Ararat, “Kadın kuruluşları, siyasi, toplumsal dahil, her yönden bir hamle olarak başladık. Kürt kadınları için sorunlara çözüm nasıl belirlenecektir, sorunlarımız nelerdir, çözerken de yol ve yöntemimiz neler olacaktır... Birbirini tamamlayan bir mücadeleyi nasıl dört parça Kürdistan’da yürüteceğiz. Parça Kürdistanlarına kendine has sorunları nelerdir, nasıl bir mücadele örgütlenmesine gidilecektir. Bu noktada tartışıyoruz. Projeyi sunmak, öne çıkarmak ve tanıtmak istiyoruz” dedi.

Kürt güçlerinin parçalılığını kadın hareketi olarak nasıl aşabileceklerine dönük tartışmalar yürüttüklerini, güçler arasında ulusal birliğin oluşması için çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Ararat, “Bu noktalar tartışılıyor. Olumlu bir yaklaşım var fakat hız vermek istiyoruz. Çünkü biz halklarla, farklı uluslardan kadınlarla demokratik bir ittifak, ortak bir direniş ittifakını faşist rejimlere karşı oluşturmak istiyoruz. Bunun olması için önce biz Kürt kadınları yan yana gelmeliyiz ve birliğini oluşturmalı, çözümünü geliştirmeliyiz ve hayata geçirmeliyiz” diyerek sözlerine devam etti.

Ararat, şu değerlendirmede de bulundu:

"Eş başkanlık sistemi ile eşit temsilliyet, ulusal-uluslararası bir diplomasi, toplum içerisinde dış saldırılara karşı güçlü bir öz savunma dahil her yönden Kürt kadınları olarak örgütlenmelerimizi yapmalıyız, birliğimizi oluşturmalıyız. Pratikleştirmeliyiz ki ulusal Kürt siyasetini etkileyebilelim, ulusal kongrenin yapılması için Kürt kadını cephesinden gerekli mücadeleyi vermekteyiz. Bunun için konferans, toplantı, çalıştay ve değişik bir araya gelmeler ile dört parça Kürdistanı kapsayacak şekilde bütün kadın örgütlenme ve oluşumları var. Tartışmak, gündem ve projelerimizi belirlemek, nasıl hayata geçirebiliriz önemli. Bu çerçevede ulusal birlik ve her açıdan bu projelerimiz ile görev üstlenmekteyiz. Çünkü her parça Kürdistan’da Kürt kadını, kürt halkı üzerinde çok yoğun bir yönelim var ki önce bunda adım atmalıyız. Genel Ortadoğu genelinde de kadın öncüllüğünde demokratik ve özgürlükçü bir mücadele yürütebilelim.”

'KADINA KARŞI SALDIRILAR EN ÜST DÜZEYDE'

“Kadına karşı saldırılar en üst düzeyde”

Genel olarak özelde Kürt kadınına, bütün kadınlara aşırı bir saldırının olduğu ve her yerde ezmeye çalıştıklarını belirten Ararat, erkek aklıyla devlet terörünün yaşandığı, aile ve cinsiyetçi toplum baskısı olduğunu ifade etti. Ararat, şunları dile getirdi:

“Kadın katliamları son yıllarda çok ileri düzeydedir. Sadece DAİŞ saldırılarıyla alakalı değildir. Devletin içinde, toplumun içinde çok şiddetli bir saldırı söz konusu. Örneğin İran’da tutsak siyasi kadınlar var, kadın kurum ve kuruluşlarına, medeni örgütlenme çabalarına karşı çok fazla baskı ve bitirme istemleri var. Başurê Kurdistan’da intihar etmeler adı altında kadın katliamları çok ileri düzeyde. Bakurê Kurdistan ve Türkiye’de ise zaten faşist AKP-MHP devleti her yönden çok büyük bir yönelim içindedir kadına karşı. Gözaltılarda taciz ve tecavüzler, iradeyi kırma istemleri. Gençlere yönelik de, fuhuş, uyuşturucu, göz altılarda taciz ve tecavüz çocuklar üzerinde bile bir katliam gibi yürütülüyor. 10-11 yaşındaki çocuklardır, örneğin okulda öğretmendir, Ensar Vakfı gibi vakıflardır. Topluma hizmet eden vakıf adına asimilasyon mekanizması olarak geliştiriyorlar, aynı kurum ve kuruluşlar taciz ve tecavüz ile çocuklara yöneliyor. Sevgilisiymiş, eşiymiş, babasıymış, kardeşiymiş adı altında namus cinayetleri, kadın katliamları her gün yaşanıyor. Bir de devletin kendisi bunu yapıyor.

Toplu taciz ve tecavüz vakaları, polis, öğretmen, jandarma, askerlerle gündeme geliyor. Özellikle Kürdistan’da yürütüyorlar. Bu planlı, sistemli bir konsepttir. Kadın ve gençlerin iradesini kırmak içindir. Kadın ve gencin iradesi kırılınca, toplumun da iradesi kırılmış olur. Teslim almak istiyorlar. Toplum içine kirliliği bulaştırmak istiyorlar. Toplumun değerleriyle oynuyorlar."

'SESSİZ KALMAMALIYIZ'

Bunun için çok planlı, örgütlü, sistemli, stratejik, ideolojik bir mücadele yürütmek gerektiğinin altını çizen Ararat, “Kadınlar örneğin gözaltında taciz ve tecavüze mi uğruyor, utanıyorlar söylemiyorlar, ama artık bu konuyu çoktan aştık. Mesele sadece kadın fiziği üzerinde bir saldırı değildir. Yaşamsal olup toplumsal değerlere yaklaşımdır. Bir bütünen kadınlara karşı bir saldırı var. Buna karşın hem toplumsal, siyasi, ulusal, hem de uluslararası düzeyde örgütlenmeli, mücadele edilmeli. Teşhir etmek ve deşifre etmek önemlidir. Propaganda açısından, ideolojik açıdan bir mücadele vermeliyiz, teşhir etmeliyiz. Ayrıca yoğun katılımlı eylemsellikler yapmalıyız” dedi.

“Bu rejim kadından çok korkuyor” diyen Ararat, sistemin hukuksal, sistemsel olarak her tür adımı atmaya çalışarak kadını iradesizleştirmeye çalıştığını belirtti.

"Kadını iradesizleştirerek, teslim alarak ve dört duvar arasına sıkıştırarak toplum teslim alınmak isteniyor. Bizler de buna karşın sokaklara dökülelim, her gün sokaklarda olalım. Tutuklanma, dayak, zorbalık her açıdan var. Zordur da. Fakat kendimizi geri çektikçe daha çok üzerimize geliyorlar. Toplum karşısında, kadın karşısındaki gücü kağıttan kaplan misalidir. İçi boş bir cesaret ve saldırganlığı var fakat içi boştur. Tutuklama furyalarıyla bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Kadınlar olarak geri adım atmamalıyız, gücümüze inanmalıyız. Kadının iradesi var, gücü var. Gücü iyi örgütlense, stratejik açıdan iyi eylemsellikler planlanırsa sistematik olarak yüksek katılımlı gösteriler yapılırsa bu kağıttan kaplan yanar."

Ne kadar kadın kuruluş ve örgütlenmeleri kapatsalar da, bir o kadarının yeni kurum ve örgütlenmelere gidilip açılması gerektiğine dikkat çeken Ararat, kadın olarak sesin yükseltilmesi gerektiğini ifade etti. "Sosyal medya açısından olsun, basın yoluyla, internet, eylem, broşür, bildiri, afiş olsun, bu faşist rejimi konsept olarak kendimize hedef yapmalıyız" diyen Ararat, şunları ekledi: "Mücadelemizi yükseltmeliyiz. Kadın iradesini kırmak mı istiyorlar, biz de iradesini ortaya koyalım, irade olmak örgütlenme ister, irade olmak mücadele ister, irade olmak birlik ister. Bunun için fikir, düşünceleri ne olursa olsun tüm kadın kurum ve kuruluşları, örgütlenmeleri bir araya gelmeliyiz." Amed Lice'de bir kadının panzer altında kaldığı ve katledildiğine dikkat çeken Ararat, kadının örgütlenmemesinin kadın düşmanlarına moral ve güç verdiğinin altını da çizdi.

'KÜRT VE ARAP KADIN BİRLİĞİ ÖNE ÇIKIYOR'

Rojava Kurdistanı'nda yaşanan gelişmelere de değinen Ararat, “Reqqa DAİŞ merkezi gibiydi. En gerici zihniyetlerini oturtmak istediler. QSD’ye Arap kadınları da çok katılıyor, YPJ’ye katılıyor, savaşı ve savunmayı öğreniyorlar ve komutanlaşıyorlar. Reqqa’da Kürt ve Arap kadınları arasındaki birlik öne çıkmaktadır. Arap ve Kürt kadınları olarak aktifler. Mesele sadece DAİŞ'i darbelemek değil, zihniyeti darbelemektir. Geri, kadın iradesini kıran, ezen zihniyete karşı, toplumu esir alan zihniyete karşı tarihi bir mücadeledir söz konusu olan” diye konuştu.

Reqqa operasyonunu yürüten ve yönlendirenlerin kadın olduğuna dikkat çeken Ararat, bazılarının da Kürt veya Arap olup katılımı olduğunu belirtti. Bu operasyona onların öncülük etmesinin çok kutsal olduğunu belirten Ararat, “Mesele sadece kara çarşafı atmak değildir. Mesele yeni bir yaşam oluşturmadır. Yeni bir irade ortaya çıkarmaktır. Ortadoğu’da önemli bir öncüllük üstlenmedir” diyen Ararat, bunun tarihi bir adım olduğunu söyledi.

'KADINLARA ÇAĞRIMIZ; ÖZGÜR DAĞLARA GELİN'

Tecrübeleri Ortadoğu’ya aktarmak gerektiğini ifade eden Ararat, kadınlara çağrı da yaptı. Kürdistan’ın her dört parçasında çok büyük bir mücadelenin verildiğine işaret eden Ararat, Kürt kadınlarının birliğini, Kürt ulusal birliğini, örgütlenmeyi geliştirmenin ve geri adım atmamanın gerektiğini söyledi. Ararat, katılımların olmaması için Türkiye’nin, İran’ın ve diğer ülkelerin özel bir konsept uyguladığına dikkat çekti. Gençlere, kadınlara her yönden yoğun saldırdıklarına değinen KJK Koordinasyon Üyesi Evindar Ararat Stêrk Ararat, “Gençlerimiz çok duyarlı olmalılar. Genç kadınlarımıza sesleniyorum; yönünüzü özgür dağlara çevirin. Siz yol ve yöntem bulursunuz. İnsanın istem ve kararlılığı kurtuluşa, özgürlüğe dönük varsa mutlaka bir yolunu da bulur. Düşmana intikam ruhu yükseltelim, özgür alanlara verelim yönümüzü. Çok büyük bir nefret ve kin var sisteme, düşmana karşı, buna karşın intikam ruhuyla özgür alanlara yönümüzü vermeliyiz ve gerillaya katılmalıyız. Kendi bulunduğumuz alanlarda da kendimizi güçlü örgütlemeliyiz” çağrısında bulundu.