İsviçreli kadınlar 28 yıl sonra büyük greve gidiyor

İsviçreli kadınlar, eşit ücret talebiyle, 28 yıl sonra büyük bir greve hazırlanıyor. 14 Haziran’da ülke genelinde kadınlar iş durduracak.

Cinsiyetler arası eşitliğin Anayasa’ya geçmesinden 10 yıl sonra 14 Haziran 1991’de, yarım milyon kadın eşitsizliklere karşı sokaklara çıkmıştı.

Yaklaşık 30 yıl sonra, İsviçreli kadınlar erkeklerden ortalama yüzde 20 daha az ücret alıyor. Başta formasyon ve eskilik olmak üzere eşit koşullar mesleki durumlarda bile, ücret eşitsizliği halen yüzde 8 olarak dikkat çekiyor.

Tarım sektöründeki kadınlar, genellikle aile olarak çalıştıkları için yüzde 70’i herhangi bir gelir elde etmiyor. Bu haliyle, ücretli işçi olmadıkları için emekliliğe de yansımıyor.

İspanya, İzlanda ve Belçika’da kadınların gerçekleştirdiği büyük grevlerden sonra, İsviçreli kadınlar da haklarını elde etmek için “Daha fazla zaman, daha fazla ücret ve saygı” sloganıyla 14 Haziran’da genel greve gidecek. Kadınlar, ücret eşitliği, askeri ücret belirlenmesi, cinsiyetçi şiddete sıfır tolerans gibi çok sayıda taleple sokaklara çıkacak.

Grev fikri, sendikalar öncülüğünde ortaya çıktı. Zira sendikalar, 2018 yılı eşitlik yasasının gözden geçirilmesi sırasında yaptırım prensibini yasaya eklemeyi başaramamışlardı. Bir ücret denetimi uygulamaya konuldu ancak en az 100 çalışanı olan şirketlerle sınırlandırıldı.

14 Haziran’da ülke genelinde yürüyüşler öngörülüyor. Kadınlar, ev işlerini de bırakmaya çağrıldı. İsviçre’de grev kültürü yaygın olmadığı için, katılımın ne kadar olacağı henüz kestirilemiyor.

İsviçre’de kadın haklarının tanınması uzun bir dönem aldı. 1971 yılında ancak erkekler referandum yoluyla oy hakkını kabul ettiler. Diğer bir ifadeyle Almanya ve İngiltere’den 53 yıl sonra, Fransa’dan 23 yıl sonra oy hakkı elde edildi.

Oy hakkından 10 yıl sonra, kadın ve erkek arasındaki ücret eşitliği prensibi Anayasa’ya kaydoldu, ancak 1996’da yürürlüğe girebildi. Kadın hakları savunucuları, 1991’de eşitlik konusunda ciddi bir hareketlilik görülmediği için kadınlar grev kararı almıştı. 3,46 milyon nüfuslu bir ülkede yarım milyon kadının o dönem sokaklara çıkması büyük bir başarıydı.

1937 yılında “iş barışı” sözleşmesinin yürürlüğe girmesi nedeniyle iş durdurma nadiren gerçekleşen bir eylemdi. Sözkonusu sözleşme patronlar ve sendikalar arasında yapılmış ve greve başvurmayı dışlamıştı. Bunun yerine müzakereler öne çıkarılmıştı. Yaklaşık 30 yıl önceki büyük grev, bu açıdan da önem taşıyordu. Grev hakkının olmayışı, eylemi yasadışı hale getirmişti. Benzer bir risk bugün de var. Bazı şirketler veya idari kurumlar grevi desteklediklerini açıklasalar da, Patronlar Birliği grev kararını kınadı ve yasadışı olduğunu savundu. Ancak temel sendikal konfederasyon olan İsviçre Sendikalar Birliği, yasadışı olanın ücret ayrımcılığı ve işte cinsel taciz olduğu tepkisinde bulundu.