Êzîdî kadınların uluslararası hukuki girişimleri sürüyor

Êzîdî kadınlara yönelik çalışma yürüten Dr. Leyla Ferman, kırıma maruz kalan halkın haklarının sağlanması ve DAİŞ çetelerinin hakettikleri cezanın verilmesi için uluslararası arenada hukuki girişimlerini sürdürdüklerini söyledi.

Dr. Leyla Ferman, Almanya'da dünyaya gelen Êzîdî bir kadın. Yaklaşık 15 yıldır çeşitli Êzîdî kurumlarında çalışıyor.  Şimdilerde Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu’yla birlikte çalışma yürütüyor. Hem Avrupa hem de Kürdistan’da yürütülen projeler içinde yer aldığını aktaran Dr. Leyla Ferman, Mêrdîn Büyükşehir Belediyesi'nde danışman olarak görev yürüttüğü dönemlerde DAİŞ’in elinden kaçan Êzîdî kadınlara yönelik çalışmalarda aktif yer aldı. Yüzlerce Êzîdî kadınla görüşme yaptıkları ve soykırıma ilişkin belgeleri toparladıklarını belirten Ferman, BM’nin fermanla ilgili komisyon kararını olumlu bulsa da şu eksikliğe işaret ediyor: "Toplanan belge ve deliller Irak’a teslim edilecek. Heşdi Şabi’nin cirit attığı, Şengal’in durumunun netleşmediği bir ortamda toplanan delilerin kimin eline geçeceğini nerden bileceğiz?"

Almanya’da DAİŞ’in insanlığa karşı suç işleyen bir örgüt olarak tanımlandığına dikkat çeken Ferman, "DAİŞ’ten zarar görenler Alman mahkemelerine başvurup zararlarını talep edebilirler" bilgisini de paylaştı. Siyasal Bilgiler mezunu olan Dr. Leyla Ferman, Êzîdî kadınlara yönelik yürüttükleri hukuki mücadeleye ilişkin Yeni Özgür Politika gazetesinden Murat Mang'ın sorularını yanıtladı.

DAİŞ saldırıları sonucu 2014 yılında Êzîdîler büyük bir katliama maruz kaldı, Şengal boşaltıldı ve Êzîdîler göçertildi. O dönem yaşananlar sizde nasıl bir etki yarattı?

Her ne kadar Êzîdî kurumlarında çalışıyor, kadın çalışmaları yürütüyor olsam da  jenosid döneminde ilk defa Êzîdî bir kadın olduğumu hissettim, o an uyandığımı farkettim. Yaşananları düşüncenin de ötesinde bir durum olarak değerlendirdim.

Katliam ardından kadınlar için ne tür çalışmalar yürüttünüz? 

Şu an Êzîdî kadınları kurtarmak için çalışma yürüten bir platformla birlikte çalışıyorum. Platform olarak ilk etapta esir düşen Êzîdî kadınlar için insani bir çalışma başlatmıştık. Ben Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde danışmanlık görevi yürütüyordum. O dönem Êzîdî kadınlar Antep üzeri gelip Güney’e; ailelerine ulaşmaya çalışıyordu. Biz tekrardan çetelerin eline geçmesinler, ailelerine ulaşabilsinler diye çalışma yürütüyorduk. Çünkü çeteler kadınlara bir şekilde ulaşıp Antep’te satıyorlardı. Kadın ticareti yapıyorlardı. Şikayetçi olduk; 6 kişi yakalandı. Fakat Türkiye'de hukuki durumu biliyorsunuz; hakim bu 6 kişi için 6 hafta gibi kısa bir sürede 'yeterli delil olmadığı' iddiasıyla serbest bırakılmalarına karar verdi.

Hukuki girişimleriniz ne aşamada?

Êzîdî kadınların yaşadıklarını belgeleyerek gerekli kurumlara iletmek istiyoruz. Hukuki anlamda elimizi güçlendirecek delilleri toplamaya devam ediyoruz. Yüzlerce Êzîdî kadınla söyleşi yaptık. Her dinlediğimiz hikaye sonrası farklı bir hikaye duymayız diyorduk ama her kadının farklı bir hikayesi vardı. Her görüşmede yeni bir hikaye çıkıyordu. Bize gelen kadınlara insani, sağlık, psikolojik her türlü yardımı yaptık. Konuşmaya ihtiyaçları vardı. Platformumuz doktor, hukukçu, psikolog gibi uzmanlardan oluşuyordu. Bazı sorunlar var ki uzmanlar tarafından çözülebilir. Bizim toplum çoğu zaman her şeyi siyasi platformlar aracılığıyla ya da siyasi mantıkla çözmeye çalışıyor. Bu yanlış. Bu nedenle platform olarak bir karar aldık; her işi yapmayacağız. İnsani yardım ayrı, hukuki yardım ayrı yapılacak diye karar aldık.

Jenosidi belgeleme çalışmalarınız hangi aşamada?

Jenosidin hukuki boyutu esas çalışmamızı teşkil ediyor diyebilirim. Yaşanan jenosidin tüm belgelerinin, delillerinin toplanması bizim için esastır. Olayın şahitleri ile konuşuyoruz; onların anlatımları var. Örneğin; bazı insanların elinde DAİŞ’e ait yazılı belgeler, mühürler var. Bu delilleri toplayarak daha ciddiye alınmayı sağlayacağız. Yoksa kimse bizi ciddiye almaz.

Ciddiye alınıyor musunuz?

Evet. Şu an Alman devleti resmi olarak DAİŞ’i "insanlığa karşı suç işleyen bir örgüt" olarak tanıyor. Bu ne demek? DAİŞ’ten zarar görenler Alman mahkemelerine başvurup zararlarını talep edebilirler. Biz bu konuda yetkili kurumlarla diyalog içindeyiz. Elimizdeki belgelerle hukuki anlamda kadınlar için, Êzîdî toplumu için nasıl bir hak elde ederiz, suçlular nasıl cezasını çekecek; bu konuda çaba içindeyiz. 

Almanya dışındaki ülkelerde durum nedir? Orada da hukuk yolları açık mı? 

Şu an değil. Sadece Almanya hukuk yolunu açmıştır. Hangi devlet böyle bir karar alırsa, biz orada platform olarak çalışma yürüteceğiz. Hatta bu konuda Birleşmiş Milletler’in kararı var. Bu karara göre bir komisyon kurulacak, komisyon yaşanan fermanla ilgili delilleri toplamakla görevli olacak. Görünüşte güzel ve olumlu bir karar. Fakat bize göre bu kararın yanlış olan bir tarafı var.

Nedir?

Karara göre toplanan belgeler, deliller Irak Hükümetine teslim edilecek. Yani Irak demokratik bir hukuk devleti olsa tamam deriz. Ama Irak gibi Heşdi Şabi’nin cirit attığı, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan, Şengal'in durumunun net olmadığı bir ortamda toplanan delilerin kimin eline geçeceğini nerden bilelim? Gelecekten yana hep umudumuzu koruyoruz. Umutsuz değiliz, fakat hemen fermandan sonra tüm delillerimizi götürüp herkesin eline veremeyiz. Bu doğru olamaz. Güvenilir, uluslararası insani kurumlar devrede olursa biz de yardımcı oluruz. Buna hazırız. Bir kere biz, "Bu ferman jenosit olarak tanınmalıdır" diyoruz. Bir amacımız da budur. Kadınlarla yaptığımız söyleşilerde "Şengal'e dönecek misiniz" diye sorduğumuzda bir çoğu "Eğer bu katliam jenosit olarak tanınırsa döneriz" diye cevap verdi. Yani zararları karşılandığı, hukuki güvence verildiği taktirde dönmeye hazır olduklarını beyan ediyorlardı.

Êzîdî kadınlar ferman sonrası silahlı savunma güçlerine katıldı. Kadınların esir tutulduğu Reqa’da da yer aldı. Kadınların bu direnişi Êzîdî toplumunda nasıl bir etki yarattı?

Olumlu bir etki yarattığı gibi Êzîdîler içinde takdirle karşılandı. Kadınıyla erkeğiyle kendi toplumu, halkı için canını feda etmeye hazırsa bu tabii ki takdire şayan bir durumdur. 

Ancak bazı bölgelerde esaretten kurtulan kadınları topluma yeniden kazandırmak adına hemen evlendirme yöntemine gidiliyordu. Böyle bir travma yaşayan kadınların zorla evlendirilmesi çok tehlikeliydi. Bu yüzden hemen konuştuk ve bu evlendirme işini durdurduk. Êzîdî kadınlar, Şengal Kadın Birlikleri (YJŞ) içinde de, Peşmerge güçleri içinde de yer aldı. Fakat aralarında büyük fark vardı. Kadınlar YJŞ içinde fikirleriyle yer alıyorlardı. Eğer fikirleri, inançları güçlü olmasaydı başarılı olamazlardı. O kadınlar bugün savunma alanında eğitimlerini alarak uzmanlaşıyorlar. Êzîdî toplumu için şereftirler. Onlarla gurur duyuyoruz.

Avrupa başta olmak üzere Êzîdî toplumunun yaşadığı yerlerde birçok kurum var. Yürüttüğünüz çalışmalar çerçevesinde bu kurumlara nasıl bir çağrıda bulunmak istersiniz?

Doğrudur, birçok Êzîdî kurumu var. Kimi biz Êzîdîyiz, kimi biz Kürt’üz diyor. Kimisi biz Êzîdîyiz, Kürt değiliz diyor. Bu konuda yaşadığım trajik bir durumu anlatayım. Amed'deki kampların birinde bir çadırı ziyaret ettik. Şengal'den gelen bir aileyle sabahlara kadar tartıştık. Onlar da biz Êzîdîyiz, Kürt değiliz diyordu. Eğer bize Kürt derseniz sizden uzaklaşırız diyorlardı. Ben o çadırdan çıktıktan sonra bir karar verdim. İlk önce karşımdakine insan olarak yaklaşacağım. Böyle yaklaşmalıyız birbirimize. Kurdevari olmanın temeli de zaten insanidir. 

Êzîdî kurumların birlik sorunu var. Bu birliği sağlayabilmek için hassas konuları tartışmamamız gerekiyor. Bu noktalar gündeme gelmemeli. Bizleri birleştirecek noktaları esas almalıyız. Diğer sorunlar belki hiç çözülmeyebilir. Birlik olmamız sadece Êzîdîlik üzerinden de değil; örneğin dil, kültür üzerinden de sağlanmalıdır. Sadece kendimizi düşünmeyelim. Kendimizi düşünürsek toplum içinde yer almakta zorlanırız.

Êzîdî toplumu, özellikle Êzîdî kadınlar birlik çalışmaları için çaba içinde olmalı. Biz dünyada yaşayan tüm Êzîdîleri bir araya getirecek bir kongre hazırlığı yapıyoruz. Fermandan önce birbirimizi doğru dürüst tanımıyorduk bile. Şimdi şartlar değişti. Fermanda yaşamını yitirenler ve bizim için canını feda edenlerin hatırı için tüm Êzîdîler birlik çalışmaları içinde yer almalıdır.