'Yurtseverlik mi? Nein danke'

'Yurtseverlik mi? Nein danke'

Bir Alman arkadaş, bugün Ýtalya ile oynanacak Avrupa Futbol Şampiyonası yarı final maçını benimle izlemek istemiyor. Gerekçesi ise bir yabancının yanında "milli duygularını" tam ifade edemeyeceði korkusu. Almanya'nın 2012 kupa maçlarında hep 'sorunlu' Güney Avrupa ülkeleriyle karşılaması kaderin cilvesi olarak görülürken, futbola ise ekonomik krizin gerginleştirdiði hava ve 'ulusal öfkeler' bulaştı.

Alman milli takımı, bu yılki Avrupa Futbol Şampiyonası'nın son karşılaşmalarında büyük bir başarı elde etmesiyle sokaklara asılan, balkon ve araba camlarına yapıştırılan Alman bayraðının sayısında patlama oldu. Bu gidişatın tehlikeli olduðunu düşünen Yeşiller Partisi Gençlik Kolları, geçtiðimiz hafta bir dönemlerin ünlü sloganı "Atomkraft? Nein danke" (Nükleer enerji mi? Hayır teşekkürler"den esinlenerek bir kampanya başlattı.

Kampanyanın logosunda öfkeli birinin elinde resmedilen Alman bayraðının üstü çizilerek "Patriotismus? Nein danke" (Yurtseverlik mi? Hayır teşekkürler) sloganı yapıştırıldı. "Ýyi yurtseverlik" ile "kötü yurtseverlik" arasında fark olmadıðını düşünen Yeşiller'e göre maçlarda atılan "zafer" nidaları bir hayli tehlikeli. "Anti- Patriotismus" çaðrısı yaygın Alman medyasında pek ilgi görmezken, Yeşiller aralarında kendi seçmenin de bulunduðu binlerce bayrak meraklısı Alman'dan sert tepki aldı.

'BAYRAK BÝZÝM DE HAKKIMIZ'

Ekranlara çıkan kimi politikacılar ise "Maç sonrası bayraðımızı alıp dışarı çıkmak bizim de hakkımız" derken, bilim insanları bunun aksini düşünüyor. Futbol gerekçesiyle milliyetçi duyguların açıða çıkabileceði uyarısı yapan Berlinli sosyal bilimci Gerd Dembowski "Futbol, toplum arasındaki çatışmayı körükleyebileceði gibi neden bile olabilir" diyor.

2. Dünya Savaşı'nın faturasını aðır şekilde ödeyen Almanlar uzun yıllar bayrak ve ulusal sembollerini gün ışıðına çıkartmaya çekindi. Son yıllarda ise bayrak yeniden keşfedildi, Dünya Kupası ve Avrupa Futbol Şampiyonası karşılaşmaları şüphesiz bu duygunun sahnelenmesi için bulunmaz fırsattı. Hele 2006'da Almanya'da oynan Dünya Kupası ile Almanlar son 60 yılın toplamı kadar bayrak sevgisi dile getirdiler.

Kimilerine göre ise o manzaraları Türkiye'nin 2002'de dünya üçüncüsü olduðu karşılaşmalar sırasında "Almancı Türklerin" öfkeli, bol bayraklı kutlamaları tetikledi. Köln'de Neumarkt, Berlin'de ise Kudamm meydanlarına akın eden kalabalık Türklerin görüntüleri ekranlara taşınıp, gazete manşetlerine girince Almanlar da "Nerede benim bayraðım?" deyip bayraðına sarılmış olabilir.

'MERKEL GÝBÝ OYNAYIN' MANŞETLERÝ

Bu yılki karşılaşmalara ise şüphesiz Euro krizi ve Almanya'nın kriz içindeki ülkelerle yaşadıðı polemikler damgasını vurdu. Krizin en çok vurduðu Yunanistan, Portekiz'den sonra bu akşam Ýtalya ile oynanması (Yenerse finalde de bir başka 'sorunlu' ülke Ýspanya ile karşılaşacak) bu ülkelere mali yardıma kızan Almanlara yeteri kadar malzeme verdi.

Bulvar gazeteleri, Yunanistan karşılaşması öncesinde "Şansölye Merkel gibi sert oynayın" manşetleri atarken, ilk 11'deki tek Türkiye kökenli oyuncu Mesut Özil de ırkçı söylemlerin hedefi oldu. Sosyal medyada "Milli takımda saf kan Almanlar oynasın" gibi ırkçı kampanyalar dolaşırken, medyada kendisi için kullanılan "Türk-Alman" ifadesine kızan Gelsenkirchen doðumlu Mesut ise "Khedira için 'Tunuslu-Alman' veya 'Podolski için 'Polanyalı-Alman' denilmiyor" dedi.

Arthur Schopenhauer, bundan 200 yıl önce "Dünyada gurur duyabilecek hiçbir şeyi olmayan her zavallı aptal gurur duyabilmek için son çare olarak ait olduðu ülkesi ile gurur duyar" demişti. Mesele "göçmenleri dövmek" "bastırılmış ırkçılıðı" açıða çıkartmak ise futbol "aptalların ülke gururu" için en iyi malzeme oluyor, yeşil sahalar grileşiyor.