Yüksekdağ: Karanlığa alışmayacağız!

Duruşmasında konuşan Figen Yüksekdağ, Leyla Güven ve yine tecride karşı açlık grevindekileri selamlayarak, "Karanlığa alışmayacağız" dedi. Yüksekdağ için 'rehineliğe devam' kararı verildi.

HDP'nin rehin tutulan Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın yargılandığı ve hakkında hazırlanan 7 ayrı fezlekenin birleştirilmesiyle oluşturulan davanın duruşması, Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Yüksedağ için 83 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Yüksekdağ’ın duruşmasını izlemek üzere çok sayıda partili sabah erken saatlerde mahkeme salonunun bulunduğu Sincan Cezaevi Kampüsü’ne geldi. HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, Eş Genel Başkan Yardımcısı Murat Çepni, Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, Parti Sözcüsü Saruhan Oluç ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Sedat Şenoğlu’un yanı sıra Almanya Sol Parti Milletvekili Hakan Taş da duruşmayı izledi.

Ancak mahkeme heyeti tarafından 45 kişilik izleyici kotası getirilmesi nedeniyle partililerin büyük bölümü salona alınmadı. 

Rehin tutulduğu Kandıra Cezaevi’nden duruşmaya getirilen Yüksekdağ, yaptığı savunmasında HDP Milletvekili, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in tecride karşı açlık grevini selamladı.

YÜKSEKDAĞ'IN SAVUNMASI

Yüksekdağ'ın savunması şöyle:

"Bugünkü koşullarda siyasetçiler olarak çok kritik bir sürece geldiğimizin farkındayız. Defalarca bu kadar kötü bir noktaya sürüklenmemek gerektiğini söyledik. İktidara bilhassa bunu anlatmaya çalıştık. ‘Türkiye’yi bir krize sürüklemeye çalışıyorsunuz’ dedik. Bizim davalarımız da bu operasyonun bir parçasıdır. Bir adalet beklentisi içerisinde değiliz ama bütün toplumsal mücadele dinamiklerinin, bu memleketi seven herkesin bu cehennemden çıkış için çaba göstermesi gerekir. Bugün siyasetçiler barış ve demokrasi mücadelesini genişletmek ısrarını sürdürüyor. Leyla Güven 70 gündür İmralı’daki tecridin kaldırılması, demokratik gelişim sürecinin önünün yeniden açılması için açlık grevinde.

Ama demokratik siyasetin savunucuları dört duvar arasında tutulmuş da olsalar da Leyla Güven hala bu ülkenin milletvekilidir. Ve bu siyasi iktidar tarafından hapiste tutan tutulan Güven, yargı kurumu ve iktidar tarafından ölüme sürükleniyor. Sadece Güven değil, cezaevlerindeki çok sayıda siyasi tutsak demokratik, barışçıl çözüm siyasetinin konuşulabilmesi için süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladılar. Aynı zamanda benimle birlikte kalan Sebahat Tuncel ve Selma Irmak da açlık grevine başladılar. Ben barış, çözüm ve gelecek için bedenini açlığa yatıran bütün arkadaşlarımızın mücadelesini selamlıyorum.

Üç seçim boyunca halkın seçilmişleri olarak seçim dışı bırakıldık. Bu süreç boyunca Türkiye’de rejim değişiyor, kamusal düzen altüst oluyor, yenisi kuruluyor ama sorarız bozulan rejimlerin yenisi kurulabiliyor mu? Kurucu bir rol oynayamadılar. Yarını görebilecekleri bir kurumsallık bile oluşturamadılar. 3 kritik seçim boyunca bizler müdahale edemediğimiz gibi, sesimizi taşımaktan bile baskılarla karşı karşıya kaldık. Cumhurbaşkanı adayımız Demirtaş serbest bırakılmadı. Mandela bile Güney Afrika’daki 30-40 yıllık savaş sürecinin sorumlusu olarak görüldüğü halde, içeriden çıktıktan sonra aday olabildi. Ama HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı, serbest seçim hakkını kullanamadı. Benim çok kısa bir süre sonra vekilliğim düşürüldü. Ben tüm bunlara tuzak diyorum. Bu yargı kararlarının hepsi bir oyuna denk geliyor. Hepsi siyasi iktidarın kurduğu oyunda bir yere düşüyor ve bizler bu kadar kötü perdelenen bir oyunun seçilmiş siyasetçiler olarak bir parçası haline gerildik. Bunun karşısında meşruluk ve hakikati savunduk.

Hakkımda 4,5 yıl ceza veren hâkim Yargıtay’a terfi etti. Bütün mahkemeler üzerinde kurulan baskı ortada. Biz bu işin doğrudan göbeğindeyiz. Bunların her birisini somut olarak görüyoruz. Ben mahkemede yaşanan örnekleri söyledim. Bir telefonla duruşmamda nelerin değiştiğini söyledim. Bunları gündem yaratmak için söylemiyoruz, bunlar somut gerçekler. Bu iktidar gözlere perde çekiyor. Bunlar sadece kısa bir süreliğine gizli kalacak ama açığa çıktığında karanlığa alışmış olanlar aydınlıkta hiçbir şey göremeyecek. Toplumsal süreçlerde rol oynaması gerekenleri karanlığa alıştırmaya çalışıyorlar ama biz karanlığa alışmayacağız.

Ben alacağımı almışım. En fazla 20 yıl daha ceza verirsiniz. İlk vekilliği düşürülen, siyaset yasağı getirilen benim. İktidar alenen bizim davalarımız üzerinden siyaset yürütüyor. Geçen seçimlerden önce art arda cezalar verdiler ki, bizim kitlemizde şok etkisi yaratarak kendi hâkimiyetlerini ilan etmek istediler. Onunla birlikte hepimize paket olarak ceza verme çalışması yapmış oldular. Bunların her birisi seçim süreçlerinde bizim davalarımızın nasıl kullanıldığını gösteriyor. Benim davam açısından da şunu net söylerim ki, ben uzatmaya dönük bir çaba içinde olmadım. İlk geldiğimden beri şunu söyledim. Ben burada suçlu değilim ki savunma yapayım. Ben halkımın karşısında savunma yapıyorum. Ben bu platformu ciddiye alıyorum çünkü tam olarak son nefesini vermemiş bir yargı kurumu herkese lazım.

Uzatma niyetim yok, bu iddiayı kabul etmiyorum. Mesele şu ısrarla ‘uzatmak istiyorsun’ söyleminden şunu anlıyorum; durmadan talimat veren AKP Genel Başkanı benim yargılama sürecimi neden kısaltmak istiyor? Benim bir cevabım var ama hukuki bir cevap değil, siyasi bir cevap. Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra AKP Genel Başkanı; ‘Bir hatadır oldu, bundan sonra olmayacak’ diye açıklama yaptı. 

Bence yanlışı düzeltelim, gerçeği şudur. Birisi yargılamayı uzatmaya çalışmıyor, başka birisi yargılamayı kısaltmaya çalışıyor ve bu yargılamaya müdahaledir. Rezalettir. Siz hangi dünyada yaşıyorsunuz. Demokratik kriterler sıralamasında Uganda’dan sonra geliyoruz. Yargıya güven konusunda dibe vurmuşuz. Bu durum içinde AİHM, Türkiye’ye diyor ki; Siz hangi dünyada yaşıyorsunuz. Çok genel bir kural var. Tutuksuz yargılama kararı alırsın, gerekli tedbirleri alırsın, kaçma şüphesi zaten akla mantığa aykırıdır, bize hakarettir. Bizim çok fazla imkânımız vardı da kaçmadık. Tutuklanmadan 3 gün önce yurtdışına gittim, geldim ben. Böyle bir şüphe yoktur. Şüpheli olan yargı kurumudur.

Delil nedir? Benim yaptığım konuşmalar bir suç delili olabilir mi? Ben sözümü söylediğim için yargılanıyorum. Bir seçim dönemi daha geldi. Benim partim kimsenin tasavvur bile edemeyeceği zorluklar ve zulüm içerisinde seçim çalışması yapıyor. Bu bizim yaptığımız kaçıncı seçim çalışması bütün zulme rağmen 1,5 yılda bin 500 kişiyi buldu tutuklanan sayısı. Ama bu ülkede bir tutunacak dala ihtiyaç var. Bu ihtiyacı karşılamak için benim yoldaşlarım direniyor. 

Bizden intikam almaya kalkanlar ve buna alet olanlar, bizim yaşadıklarımızın binde birini görseler karabasan görürler.

Bizlere hukuksuzluğu reva görenler vazgeçer mi bilmiyorum ama biz karanlığa karşı mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz! Her onurlu davanın bir yorgunluğu olur bu da onurlu bir yorgunluktur, başımız gözümüz üstüne.”

AVUKATLAR: KARARI SİYASİ İKTİDAR VERİYOR

Avukatlardan ilk olarak söz alan İlknur Altan, mahkeme heyetinin yargılama süresi boyunca genel geçer kararlar verdiğini, bu kararların hukukla ilgisi olmadığını söyledi. Altan, "Yargı siyasi iktidarın etkisinde” diyerek, mahkeme heyetinin çekilmesi gerektiğini, aksi halde reddi hâkim talebinde bulunacaklarını söyledi. 

Avukat Nuray Özdoğan savunma yaptı. Özdoğan, "Türkiye’de IŞİD katliamlarına dönük yaptığı konuşmalar suç konusu olmuş" vurgusunda bulundu.

Avukat Ezgi Güngördü ise mahkeme heyetine, "Heyetinizde yargılamayı kısaltmaya dönük bir tutumunuz var. Bu yargılamadan kurtulmak istiyorsunuz” diye tepki gösterdi.

MAHKEME: TUTUKLULUĞA DEVAM

Savcı mütalaasında, Yüksekdağ ve avukatlarının reddi hakim talebinin reddedilmesini ve Yüksekdağ’ın tutukluluğunun devamına karar verilmesini istedi. 

Mütalaa ardından karar veren mahkeme heyeti, reddi hakim talebini soyut ve gerekçesiz olduğu iddiasıyla reddetti. Heyet, Yüksekdağ’ın katalog suçlardan yargılandığı ve istenen cezanın alt ve üst sınırına adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz olacağını belirterek, tutukluluğun devamını istedi. Bir sonraki duruşma 11 Mart'ta.

YÜKSEKDAĞ: BAĞIMSIZ OLMADIĞINIZI KANITLADINIZ

Yüksekdağ, bir üst mahkemeye itirazda bulunacaklarını söylerken, şunları ekledi: "Verdiğiniz bu kararla benim mahkemenin tarafsız ve bağımsız olmadığı yönündeki iddialarımı kanıtlamış oldunuz. Bir bütün olarak dünyaya tarafsız olmadığınızı ilan etmiş oldunuz. Ortada katledilmiş bir hukuk var. Siz bir taraf olduğunuzu göstermiş oldunuz. Ama biz halkımızla beraber bildiğimiz, meşru, demokratik yolda hem içeride hem de dışarıda yürümeye devam edeceğiz."

Karara ilişkin avukatların sözlü itirazlarına izin vermeyen mahkeme heyeti ile avukatlar arasında gerginlik yaşandı.