Yıldırım: Soçi'den elleri boş döndüler, ABD ile anlaşamadılar

HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, Meclis'te gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yıldırım, konuşmasının başında Yazar Fikret Başkaya'nın gözaltına alınmasına tepki gösterdi.

'SOÇİ, 2+1 ZİRVESİYDİ!'

Yıldırım'ın değerlendirmeleri şöyle:

"Soçi’de; Rusya, İran ve yarım pozisyon olarak masada olan Türkiye’nin katılımıyla bir zirve gerçekleştirildi. Bu bir 2+1 zirvesiydi. 2+1’in 1’inin kararların neresinde olduğunu hep birlikte gördük. Elde kalan Türkiye’nin oyalanmasıdır. Belki oraya giden Erdoğan’dı ama 80 milyonla bu kadar alay edilmesine izin verilmemelidir. Savrulmuş bir iktidar hali, omurgasız bir dış politikayla bu ülkenin itibarını ayaklar altına alıyor.

'ABD İLE ANLAŞAMADILAR'

Atılmamış adımları atılmış gibi gösteriliyor. Sadece Türkiye 'Suriye Arap Devleti' ifadesini kullanılıyor. Sanki Batı’ya karşı gücünü artırıyormuş da, Batı da bunu yemiş de, sanki batıya ilişkin pazarlık gücü artmış da 2 gün sonra yanında 5 kişiyle Trump’la görüşme fotoğrafı servis ediyor. Bir telefon görüşmesinin medyaya görüntülü servis edildiğini de ilk kez gördük. Görüşmenin içeriğine dair yaptığı açıklamalar, görüşmenin diğer tarafı tarafından teyit edilmemiş ve o fotoğrafı servis ediyorsunuz. Üstelik büyük bir zafermiş gibi.

Görüşmeden sonra medyada şu manşeti gördük: YPG dışında anlaşma sağlandı. Sormazlar mı; sizin oraya gidiş amacınız Rojava, YPG. Eğer YPG dışında anlaşma sağlanmışsa hiçbir şeyde anlaşılamamış demektir. Siz YPG dışında ne görüştünüz? Başka bir amacınız vardı da biz mi bilmiyorduk?

'SOÇİ'YE BOŞ GİTTİLER, BOŞ DÖNDÜLER'

Siz oraya Kürtlerin kendilerini yöneten sistemini bozmak için gittiniz, eliniz boş döndünüz. Neden? Çünkü özellikle orada kurulacak olan yeni sisteme dair bir halklar kongresi yapılacak. Soçi’den sonra Kürtlerin de, PYD’nin de, SDG’nin de davet edileceği Rusya tarafından açıklandı. Yani boş gittiler, boş döndüler.

'ABD ŞAŞKINLIKLA KARŞILADI'

Neymiş; o telefon görüşmesinde Trump ABD’nin Rojava’ya silah vermeyeceği sözünü vermiş. Sonrasında ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ne dedi? Türkiye’den yapılan açıklamaları şaşkınlıkla karşıladıklarını söyledi. Bu ülkede ayakları yere basan siyaset neredeyse yok denecek kadar azaldı. Hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamaların yüzde 90’ının realitede karşılığı yok. Dış politikada hiç karşılığı yok.

(...)

'NURİYE HOCA İŞE İADE EDİLMELİ'

Nuriye Hoca’nın adli kontrol şartıyla tahliyesini istemiş savcı. Nuriye Hocayı kaç kilo ile cezaevine gönderdik, bugün 34 kiloya düştü. OHAL İnceleme Komisyonu ile ilgili ipe un seren açıklamalara hükümet devam ededursun. Neymiş doneler toplanmış, baylock listeleri inceleniyormuş. Biz neyi nasıl incelediğinizi sormuyoruz, kurduğunuz komisyonun açığa çıkan ihlallerine şifa bir tarafı var mı? Geri dönülmez bir yere geldiniz. Nuriye Hoca’nın tahliyesi hiçbir şeyi bitirmiyor. Derhal işinde iade edilmesi gerekir.

'ÇOK AĞIR GÜNAHA BULAŞTINIZ'

Geçen hafta boğularak kaybettiğimiz Maden Ailesi bunun son boyutu. Siz bu saatten sonra Maden Ailesi'ni komisyon incelemesiyle işe alsanız ne olur? Maden Ailesi geri gelir mi? Neymiş OHAL komisyonu çalışıyormuş. İçimizden çok daha ağır konuşmak geliyor ama onların seviyesine inmek istemiyoruz. Çok ağır günaha bulaştınız, zemzem suyuyla yıkansanız affolmayacaksınız.

'DEMİRTAŞ BUNLARIN AKLINI BAŞINDAN ALMIŞ!'

İçişleri Bakanı’nın Demirtaş’a yönelik sözlerini kendisine iade ediyoruz. Neymiş, Eş Genel Başkanımızın kaleminden kan damlıyormuş. Açıklamasından bir cehalet örneği gördük. Bakan bu kitabı okumamış, kendisine özeti de verilmemiş. Ayrıca bu kitaba karşı çok öfkeli. Öfkeli olma halini anlıyorum. Bu kitap onlarca baskı yaptı, yüz binlerce satışa ulaştı. Bu kitap bir siyaset insanı ve bir edebiyat insanı olan Selahattin Demirtaş’ın üretkenliği bunların aklını başından almış. Selahattin Demirtaş sadece siyasetçi değil. Sanat ve edebiyat üretimi içine girebilen duygu, düşünce ve gönül insanıdır.

Selahattin Demirtaş, ne değildir? Erdoğan’dan hesap soracağını söyleyip ruhunu Erdoğan’a teslim edenlerden değildir. Selahattin Demirtaş, “Erdoğan’dan hesap soracağım” dediği zaman ömrünün sonuna kadar direnen, mücadele eden bir insandır. Eş Genel Başkanımız da kitabı büyük bir iddiayla yazmadığını söylüyor. O büyük bir iddia sahibi değil ama ne yaparlarsa yapsınlar, ağızlarından ne kadar kan damlarsa damlasın Demirtaş’ın kitabına halk teveccüh göstermiştir. Okumamış olanlara Seher’i okumalarını, ondan nasiplenmelerini öneririm.

Bir de İçişleri Bakanının Türkçesine de katkı sunalım. “Kaleminden kan damlamak” ifadesinin iki anlamı var. Birincisi etkili yazmak, ikincisi dokunaklı ve acı yazmak. Bu da bizim içişleri bakanına katkımız olsun."

SORULARI YANITLADI

Soruları da yanıtlayan Yıldırım, Bahçeli’nin ittifak açıklamalarının hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:

"Bizim partimizin baraj indirimine ihtiyacı yok ama demokratik katılım, temsilde adalet için baraj düşürülmesini tüm partiler için mesela MHP için istiyoruz. Biz ittifaka da ihtiyaç duyan bir noktada değiliz. Bütün yıpratmalara rağmen HDP orada duruyor. HDP şu anda 7 Haziran seçimlerindeki oy oranının üzerinde. Ama HDP sadece şunun arayışında; demokratik seçim ortamının hazırlanması.

Biz Bahçeli gibi harfler, rumuzlar, kodlar kullanarak ittifakları tanımlamıyoruz. X, Y, Z… Bizim partimizin 3 harfi var: HDP.

Çok oralı olmadığımız için Bahçeli’nin açıklamalarının denklemlerine de girmedik. Mesajı Saray’a verdiler. Onlar çalışmıştır ya da çalışacaktır. Bir matematik hocasına da ihtiyaç duyarlar mı bilmiyorum."

HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, Reza Zarrab Davası'na ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi:

"Zarrab davasıyla ilgili etkili bir bağımsız yargının davayı sonuçlandırmasını istiyoruz. Biz parti olarak milli iradeye saldırı olarak da görmüyoruz. Daha 2 ay önce Cumhurbaşkanı değil miydi ki “biz komşumuzla yapacağımız ticareti size mi soracağız” diyen. Demek ki yapılmış bir ticaret. Geçen hafta Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, “Biz İran’la bu ticareti yapmak zorundaydık” dedi. Bu bir ikrardır, kabuldür. Gerisi de burada yapılmış olan usulsüzlükler üzerinden servet edilenlerin açığa çıkarılması ve cezalandırılmasıdır. Bunu bir milli meseleye dönüştürmelerine itirazımız var."