Yardım gelmediği için donarak ve kan kaybından öldüler

Yardım gelmediği için donarak ve kan kaybından öldüler

Gerek katliamdan sağ kurtulanlar gerekse de katliam yerine giden köylülerin ifadelerinde dile gelen önemli bir nokta bulunmaktadır. Söz konusu ifadelerde katliam sonrası mülki ve askeri yetkililer ile 112 Acil Servisi aranmasına rağmen, yardımların gelmediği belirtilmektedir. Cumhuriyet Savcısı’na 16 Ocak 2012 tarihinde ifade veren Abdullah Encü, katliamda oğlunu yitirdiğini belirterek, “Yeğenim Yusuf bombalamadan sonra olay yerine ilk varanlardan biriymiş. Vardığında oğlum yaralıymış. Biz olay yerine 3 saatte varabildik. O süre zarfında helikopter, ambulans veya diğer araçlarla ulaştırabilseydi birçok yaralı kurtulabilirdi. Ortasu köyü korucubaşı Mehmet Şerif Encü, karakolu saat 22.00/22.30 civarında aradı, yardım istedi. Ben de konuşmanın bir kısmına şahit oldum, fakat yardım gelmedi. Kendi imkanlarımız ile katırlarla cenazeleri getirdik. Ben vardığımda oğlumun yüzü simsiyahtı” diye konuşmaktadır.

‘YARALILARIN YARISI YOLDA ÖLDÜ’

Katliamdan sağ kurtulan Servet Encü ise insan hakları savunucularından oluşan heyete verdiği ifadede şöyle demektedir: “4 uçak gelerek bir buçuk saat boyunca bombaladı. Biz karakola da telefonla haber verdik, gelmediler. Gece saat 3 gibi yaralı ve ölüleri yolun yarısına kadar getirdik. Yaralıların yarısı yolda öldü… “ Encü, ayrıca yaralı olan birkaç kişinin kan kaybından öldüğünü gördüğünü aktarıyor.

Aynı heyete konuşan, ancak isminin yazılmasını istemeyen bir köylünün sözleri ise şöyle: “Ben de zamanında kaçakçılık yaptım. Bizim askerlerle aramızda yazılı olmayan bir anlaşmamız vardı. Devlet, bakanlar Libya’daki yaralıları özel ambulans uçaklarla gidip getirirken veya Mavi Marmara saldırısı nedeniyle İsrail’e götürülen yaralıları uçaklarla Türkiye’ye taşırken, Şırnak’taki helikopterler kullanılarak kendi vurduğu yaralıları kurtarabilirdi. Bazı yaralılar soğuktan donarak öldüler.”

DEVLETİN İDDİASI: AMBULANSLAR ÇOK HIZLI İNTİKAL ETTİ

Buna karşı askeri ve mülki yetkililer kendilerini savunarak, ambulansların zaman kaybetmeksizin katliam yerine gönderildiğini ileri sürmektedir. Gülyazı Jandarma Karakol Komutanı Başçavuş Vehbi Göçmen, katliam sonrası yaşamını yitirenlerin sivil köylüler olduğunu öğrendikten sonra durumu üst komutanlıklara ve sağlık kuruluşlarına aktardığını belirtiyor. Yine TBMM Uludere Alt Komisyonu’na ifade veren Uludere Kaymakamı Naif Yavuz, ambulansların geç gittiği yönündeki soruya, “Kesinlikle böyle bir şey yok. Bizim ambulanslar çok hızlı intikal ettikten sonra, ilden de telefon açtılar. Dediler ki, ‘ambulanslara saldırı var, ambulansları geri çekeceğiz.’ Ben kesinlikle ve kesinlikle müdahale ettim. Dedim ki ‘ambulansları yaksalar da orada kalacaksınız’. Ambulansın geç gitme diye bir şey yok” diyerek kendilerini savunmaktadır. Ancak 112 Şırnak Acil Servis kayıtlarında yer bilgiler, Kaymakam Yavuz’u yalanlamaktadır. 112 Acil Servis Merkezi’ni arayan ve Uludere Devlet Hastanesi Müdürü Volkan olduğunu belirten kişi, katliama ilişkin bilgi almaya çalışırken, Uludere Kaymakamı Naif Yavuz’un aradığını belirtip 112’nin beklemesini istiyor. Bu arada kaymakam ile hastane müdürünün konuşmaları da kaydediliyor.

Söz konusu konuşmayı aşağıda olduğu gibi veriyoruz:

23:36 (2. hat)

112 Komuta Merkezi: Alo 112

Karşıdaki: İyi akşamlar

112 Komuta Merkezi: Buyrun

Karşıdaki: Uludere Devlet Hastanesi Müdürü Volkan ben.

112 Komuta Merkezi: Buyrun beyefendi

Karşıdaki: Bu Ortasu'daki kaza hakkında bize ulaşan bilgiler nedir? Bize açıklayabilir misiniz?

112 Komuta Merkezi: Bize düşen ihbarı söylüyorum size Volkan Bey.

Karşıdaki: Evet

112 Komuta Merkezi: Biz sınıra sıfır noktasında Yukarı Mahalle denen bir köyden arıyoruz diyor vatandaş.

Karşıdaki: Evet

112 Komuta Merkezi: Biz vatandaşız diyor. PKK'li falan değiliz diyor. Köyümüz güvenli diyor. Bize diyor, havadan ateş açtılar diyor.

Karşıdaki: Evet

112 Komuta Merkezi: Ve diyor bizim çok sayıda yaralımız ve ölümüz var diyor. Traktörlerle taşıyoruz diyor. Bize yardım edin diyorlar. Biz askeriye ile irtibata geçtik. Şu an askeriyeden henüz bir cevap alamadık. Orada bir durum mu var? Askeriye de bize diyor ki, köylüler birbirlerine de girmiş olabilir diyorlar. Kendileri de çatışıyor olabilirler diyor. PKK'liler saldırmış da olabilir diyor. Asker saldırmıştır zannediyor olabilirler diyor. Onlarda şu an duruma hakim değiller. Ama biz ambulanslarımızı çıkardık. Temkinli yaklaşın diye uyardık.

Karşıdaki: Anladım, kaymakam bey telefonda bir görüşeyim, 1 saniye hatta bekler misiniz?

112 Komuta Merkezi: Bekliyorum ben sizi

Karşıdaki: Kaymakam bey şimdi köylüler aramış. Şimdi Ortasu köyü sınır üst mahallede demiş ki, bize havadan ateş açıldı. Çok sayıda yaralı ve ölümüz var. Bize yardımcı olun. Biz PKK'li değiliz. Bize kimin ateş ettiğini bilmiyoruz diyorlar. 112'nin yorumu şöyle: Yani jandarmayla da görüşüyorlar. Yani şöyle bir şey var. Belki asker saldırdı, belki PKK saldırdı. Tam olarak net bir şey yok yani ortada. Biz ambulanslarımızı bekletiyoruz. Şu an ne yapacağımız. evet... evet.... evet... Kaymakam bey, vatandaş demiş ki biz ölü ve yaralıları taşıyoruz. Köyün içinde olay diyorlarmış... Yalan mı diyorsunuz? Evet, efendim. Bir saniye efendim. 112 dinliyor musunuz?

112 Komuta Merkezi: Buyrun dinliyorum ben.

Karşıdaki: Sizi arayan vatandaşın kimliğini biliyor musunuz?

112 Komuta Merkezi: Bir saniye, çok sayıda ihbar düştü de. Ben size bir tanesini söyleyeyim: Bizi ilk arayan vatandaşın adı neydi? Haşim Encü.

Karşıdaki: Haşim Encü

112 Komuta Merkezi: Faruk Encü

Karşıdaki: Faruk Encü

112 Komuta Merkezi: Evet, bunlar sanırım akrabalar.

Karşıdaki: Encüler, efendim. Belki kendi içlerinde bir çatışma, bir kargaşa olmuş olabilir.

112 Komuta Merkezi: Bize zaten 156'nın verdiği bilgi bu doğrultuda. Hani kendilerinin arasında bir sıkıntı olabilir. Başka türlü bir sıkıntı da olabilir diyerekten, olaya da tam olarak hakim olmadıklarından bilgi toplamaya çalışıyorlar. Bize en kısa sürede dönecekler.

Karşıdaki: Evet, evet efendim. Anladım efendim. 112 de zaten jandarmayla irtibata geçmeye çalışıyor, konu hakkında bilgi almaya çalışıyor. Onlar da bize gerekli bilgileri vereceğini sanıyorum. Biz beklemede kalıyoruz. Herhangi bir çıkış yapmıyoruz.. Evet... hı hı anladım. Anladım efendim. Tamam efendim... Efendim kaymakam bey. Tamam efendim. Ben şimdi 112.. 112 ile ulaşan bilgi traktörlerle ölü ve yaralı taşıdıklarına dair. Ben bu konuda 112 ile bu olayı tamamen teyit ettikten sonra size dönüyorum. Ben Uludere Başhekimi Doktor Nur beye veriyorum. Görüşmek üzere. 112 alo 112

112 Komuta Merkezi: Evet buyurun, dinliyorum Volkan bey.

Karşıdaki: Şu an biz beklemede kalıyoruz. Çıkış yapmayalım. Kaymakamla görüştük. Olay tamamen farklı bir boyutta olabilir. PKK saldırmış olabilir. Yukarıdan uçak seslerini duyuyorduk bu gün. Yanlış bir şey de olabilir. Her şey olabilir. Beklemede kalalım.

112 Komuta Merkezi: Bize diyor TC saldırdı diyor. Helikopterle ateş açtı diyor. Biz burda birçok yaralımız var diyor 20-30. Bizden 10 tane ambulans istiyor müdür, bizden

Karşıdaki: Eğer TC vatandaşa saldırdı diyorsa, biz oraya gidersek, biz TC vatandaşı olarak oraya gidersek, biz de oraya gidersek bir takım saldırılara maruz kalabiliriz. O yüzden biz temkinli yaklaşıp ambulanslarımızı geri çekiyoruz. Bekleme de kalıyoruz.

Yukarıdaki konuşmalarda da görüldüğü gibi 112 Acil Servis Merkezi’ne çok sayıda ihbar yapılmasına rağmen ambulanslar gönderilmiyor. Bu konuşmanın yapıldığı saat 23.36’dır. 112 Acil Servis Merkezi görevlileri gelen ihbarları netleştirmek için defalarca jandarma ve diğer askeri birimleri aramasına rağmen doğru bir cevap verilmiyor. Bu konuşmalardan sonra acil servis merkezi çalışanları, ambulansların çıkış yapmamasını, yapanların ise “çok ama çok” yavaş ilerlemelerini belirtiyor. Aynı kayıtlarda 112’nin asker, polis, MİT gibi kurumların personelleri ile yaptığı görüşmeler de verilmektedir. Söz konusu kayıtlarda 112 personelinin konuşmaları bulunurken kimi yerlerde karşı tarafın ne söylediği ise belirtilmemiş, yerine soru işareti (?) veya nokta konulmuştur.

AMBULANSLAR ENGELLENMİŞ

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı’na ifade veren 22. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı Kurmay Başkanı Yarbay Aziz Altıntepe, ambulansların geç gidip gitmediğine ilişkin sorulan soruya şu cevabı veriyor: “Patlamalardan hemen sonra Uludere İlçe Jandarma Komutanı Jandarma Binbaşı Alper Çetinkaya’yı telefonla arayarak olayı Uludere Kaymakamı’na iletmesini söyledim. Birkaç dakika sonra kaymakam beni aradı, bana ambulansların bölgeye intikalinin engellendiğine ilişkin bilgi aldığını söyledi. Ben durumu Gülyazı Harekat Merkezi’ne ilettim, tedbir alınmasını istedim.”

ÖLÜME TERK EDİYORLAR!

Tüm belge ve ifadelerden anlaşılacağı üzere ambulansların bölgeye geç gittiğine yönelik köylüler tarafından belirtilen hususlar doğrulanmaktadır. İlk ambulansın gece yarısından sonra, yani katliamdan saatler sonra Roboski köyüne vardığı anlaşılmaktadır. Bu ambulansın katliamın olduğu bölgeye arazi yapısı nedeniyle gidemediği, devlet yetkilileri tarafından herhangi bir yardım yapılmaması nedeniyle köylülerin kendi imkanları ile yaralı ve ölüleri köye kadar taşımaya çalıştığı (yaklaşık 5-6 kilometrelik bir mesafeden), bu faaliyetin sabah saatlerine kadar bu şekilde sürdüğü net olarak ortaya çıkmaktadır. Katliam sonrası acil bir şekilde tıbbi müdahalede bulunulmadığı için katliamdan yaralı olarak kurtulan çok sayıda kişinin kan kaybı veya soğuktan ölme ihtimali de büyük bir olasılık olarak kabul edilmelidir. Tümen Komutanı Tümgeneral İlhan Bölük, neden yardım edilmediği, arama kurtarma faaliyeti yapılmadığı konusunda yaptığı açıklamada, devletin Kürtlere olan yaklaşımını ortaya koymaktadır. Bölük, ortamın gergin olduğunu, askerin oraya gitmesi halinde farklı olayların yaşanabileceğini, askerin bu nedenle güvenliğinin olmadığını ileri sürmektedir. Yani Bölük, öne sürdüğü gerekçeler ile sivil insanların ölüme terk edildiğini itiraf etmektedir.

Cenazelerin Uludere Devlet Hastanesi’ne götürülmesinin ardından yapılan otopsi işlemleri sonrası cenazeler toplu olarak defnedilmişti. Ön otopsi işlemi sonrası hazırlanan raporda çok sayıda cenazenin vücut bütünlüğünün bozulduğu, parçalandığı belirtilmektedir. Cenazelerden alınan bazı numuneler Diyarbakır Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi’ne gönderildiği görülmektedir. 3 Şubat 2012 tarihinde açıklanan otopsi raporunda; iç organ, kan ve idrarda toksit, alkol, sistematik uyutucu ve uyuşturucu maddelerin arandığı belirtiliyor. Tüm analizler sonucu yaşamını yitirenlerin bedenlerinde söz konusu maddelerin bulunmadığı kaydediliyor. Bu uygulamanın olağan olup olmadığını bilmiyoruz. Bu konuda uzman olan kesimlerin açıklama yaparak bu durumu aydınlığa kavuşturabileceklerine inanıyoruz. Savaş uçakları ile bombalanarak katledilen insanların kanında alkol, uyuşturucu veya uyutucu madde aranmasının farklı bir amaç taşıyıp taşımadığı konusu da bu şekilde netleşmiş olacaktır. Otopsi raporunda dikkat çekici başka bir nokta ise, bu raporda da bedenlerin parçalandığının net olarak anlaşılmasıdır. Bu nedenle Hamza ve Aslan Encü’ye ait dokular üzerinde hiçbir analiz yapılamadan savcılığa tekrar iade edildiği ifade edilmektedir. Aynı şekilde aidiyeti belli olmayan sol kol ve sağ bacak yazılı torbalarda da herhangi bir analiz yapılmadığı dile getirilmektedir. Diyarbakır Adli Tıp Kurumu, yaptığı otopsi sonrası 26 bin 60 TL meblağında bir fatura çıkarmakta, söz konusu fatura bedelinin mahkeme sonrası sanıktan alınacağı belirtilmektedir. Sanık hanesinde ismi yazılanlar ise Nadir Alma ve 33 arkadaşıdır.

YARIN: KATLİAMIN SORUMLULARI