Van’da ‘işkenceye tam tolerans’ dönemi

Van’da ‘işkenceye tam tolerans’ dönemi

Van’da 6-7 Ekim serhıldanlarıyla başlayan OHAL durumu sürüyor. Kentte polis ablukası devam ediyor. İşkence vakalarında artış olduğunu söyleyen STÖ temsilcileri, Van’da toplum üzerinde psikolojik bir işkencenin sürdüğünü, kameraların olmadığı noktalarda ise fiziki işkencenin arttığını ve bunun doktor raporlarıyla belgelendiğine dikkat çekerek, hükümeti Van üzerinde uyguladığı şiddet politikasından vazgeçmeye çağırdı.

6-7-8 Ekim’de Kobanê direnişini sahiplenmek amacıyla yapılan eylemlerin üzerinden 2.5 ay geçmesine rağmen Van’da hayat henüz normale dönmüş değil. 2.5 aydır kentin bütün cadde ve sokakları maskeli Özel Harekat Timleri ve Çevik Kuvvet polisleri tarafından tutulmuş durumda. Kentin Cumhuriyet ve Maraş gibi en işlek caddelerini abluka altına alan polis özellikle akşam saatlerine doğru kimlik kontrollerini de sıklaştırdı. Silahlarını caddede yürüyen halka doğrultmuş şeklinde bekleyen polislerin bu tutumu caddeden geçenleri kaygılandırıyor. Van’da 2.5 aydır herhangi bir şey yaşanmamış olmasına rağmen süren bu duruma STÖ temsilcileri ve hukukçular tepki gösterdi.

Van’da sokaklarda polis ablukası ile psikolojik işkence sürerken gözaltında işkence vakalarında da artış yaşanıyor. Kasım ayı içinde gözaltına alınan öğrencilerin maruz kaldığı işkence doktor raporuyla belgelendi. Van Barosu avukatlarından Cemal Demir’in kamuoyuna açıkladığı bu belgenin ardından Edremit ve Erciş gibi ilçelerde yeni çıkan yasal düzenlemelerle yetkileri genişletilen polisler makul şüphe operasyonlarını da sürdürüyor.

‘HÜKÜMET İŞKENCEYE TAM TOLERANS YETKİSİ VERDİ’

Bir öğrencinin işkence gördüğüne ilişken belgeyi kamuoyuna açıklayan Van Barosu avukatlarından Cemal Demir, Kobanê eylemleriyle birlikte işkence ve kötü muamelede ciddi bir artış olduğunu kaydetti. Hükümetin ‘İşkenceye sıfır tolerans’ politikasının Kobanê eylemlerinden sonra ‘İşkenceye tam tolerans’ politikasına dönüştüğünü kaydeden Demir, “Muhammed Ayata’nın gözaltına alındıktan sonra Van Bölge Hastanesi hekimleri tarafından işkenceye uğradığına dair beyanlar var. Polislerin hekimlere baskı yaptığı çok net. Gözaltı süresinin uzatılmasından sonra tekrar Van Bölge hastanesinde cebir ve şiddete uğramadığına dair raporlar hazırlanmış. Bu vakayı özetleyen bir dilekçe ile Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığına başvurdum. Konuyla ilgili inceleme başlatılacak. Polisler muayene sırasında doktorun yanında bekleyerek baskılar yapıyor. Polise geniş yetkilerin tanınmasına ilişkin yasal düzenlemelerle yargısız infaz ve işkence arttı. Son hızla işkenceye artık tam tolerans icazeti verilmiş oldu. Biz hukukçular ve İnsan Hakları örgütü işkencenin etkin bir biçimde soruşturulması, kamuoyuna açıklanması, TİHV nezdinde girişimde bulunma, işkence vakalarının tespiti için kurumlardan ciddi destek lazım. Yine 90’lı yıllara döndük. Emareler bunu gösteriyor. Herkese çok ciddi bir yük düşmektedir. İnsan hakları örgütleri, hukukçular ve halkımız bu konuda oldukça duyarlı olmalı. Bu çevrelere önemli görevler düşüyor” dedi.

‘VAN KUŞATILMIŞ BİR HAPİSHANEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ’

İnsan Hakları Derneği Van Şube Başkanı Murat Melet ise, Van’da Kobanê olaylarının ardından psikolojik bir işkence yaşandığını belirtti. Defalarca uyarıda bulunmalarına rağmen şehrin her noktasında polis ablukasının sürdüğüne dikkat çeken Melet, “Van kuşatılmış bir hapishane görüntüsünde. Dışarıdan gelen bir insan ‘Burada bir savaş var’ algısına kapılır. Bu artık Van halkını ciddi bir biçimde rahatsız ediyor. Van Valiliği şimdi insan hakları kurulu oluşturuluyor, biz de orada yer alacağız. Bunları dile getireceğiz. İnsanlar artık kendini koruma refleksi ve kaygısıyla yaşıyor. Son dönemlerde gözaltına alınan öğrenciler var. Avukat Cemal Demir’in işkence iddiası vardı. Bizde İHD olarak gözlemlerimizi yaptık ve işkence belgelendi. Ancak devamında şu var. Dün Diyarbakır’da 16 yaşında bir gencimiz infaz edildi, Akdeniz DBP Eşbaşkanının şüpheli olarak gözaltına alınması hepimizi kaygılandırıyor. Makul şüphe adı altında bir uygulama başladı. 90’lı yıllarda Newroz öncesi il ve ilçe yöneticileri ‘Siz Newroz’da olay çıkaracaksınız’ diye tutuklanırdı. Şimdi bu yeniden başlıyor. Biz bazı şeylerin iyiye gideceği umudunu yaşarken bu yaşananlar ile ‘Tekrar başa mı dönüyoruz’ kaygısını yaşamaya başladık. Diyarbakır’da yaşanan olay sıradan bir olay değil. Bir çocuğun katledilmesi keyfiyeti gösteriyor. Devletin kendi içindeki hesaplaşması yine Kürtler üzerinden mi yapılacak. İç hesaplaşmalarda hemen Kürtler kurban ediliyor. Ergenekon, Hizbullah, Paralel yapıda hep Kürtler kurban ediliyor” diye konuştu.

‘İŞKENCE ARTIK HER YERDE’

İşkence ve kötü muamele konusunda 3/5 yıldır zindanlarda durgunluk olduğunu belirten Van TUYAD-DER Başkanı Ahmet Aygün ise, şunları ifade etti. “Ancak dışarıda eylem ve etkinliklerde özellikle çocuklar üzerinde akreplerde, polis otobüslerinde kameraların görmediği her yerde işkence yaşandı, yaşanıyor. Kobanê eylemleri sırasında 30 çocuğa polis araçlarında çok ciddi darp uygulandı. Tekme, yumruk, sırt üstü yere uzatıp üstüne oturma gibi. Toprakkale’ye 12 Ekim’de çocukları götürüp işkenceler yapılıyor. Adem Duman’ın (16) araç içinde kolunu kırdılar, sonra bir süre M tipinde cezaevinde yattı. İşkence vakaları F tipi cezaevlerinde kör noktalarda yaşanıyor. Sokakta ise 6-7-8 Ekim eylemleri sonrasında işkence ciddi bir biçimde arttı. Bu fotoğraflarla belgelendi. Bu durum bütün Türkiye cezaevlerinde uygulanmaktadır. Sistem korkuyla hareket ediyor. Halkın özgürlük mücadelesini sindirmek, bir nebzede olsa seçimlere doğru bir nefes almak ve halkın kendi demokratik taleplerini sokakta dile getirmesini engellemek. Bu bilinçli, sistematik olarak yapılıyor. Seçimlere kadar bunu yapacaklar. 30-40 yıldır direnen Kürt halkı yine de boyun eğmeyecektir.”