GÖRÜNTÜLÜ

Uysal: CPT görevini yerine getirmiyor!

18 yıldır Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin hukuksuzluğa dayandığını söyleyen Öcalan’ın Avukatı Newroz Uysal, CPT’nin bu işkenceyi önleme konusunda görevinin tam anlamıyla yerine getirmediğini vurguladı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a karşı AKP/Saray tarafından müzakere süreci sonlandırılarak hayata geçirilen insanlık suçu olan tecrit, ağırlaştırılmış koşullarda her geçen gün devam ediyor. 

Öcalan’a uygulanan tecridin hiçbir yasal dayanağı olmamasına rağmen AKP/Saray Öcalan şahsında başlattığı kirli politikalarla beraber Kürt halkını da uygulanan tecridin bir parçası olarak görme ısrarını mevcut yürüttüğü savaş süreci ile sürdürüyor. 15 Temmuz darbe girişiyle beraber ilan edilen ‘OHAL’ süreci ise Öcalan’ın üzerindeki tecridi daha farklı boyutlara taşıyor.

ANF’ye konuşan Asrın Hukuk Bürosu ve Öcalan’ın avukatı Newroz Uysal, 18 yıldır Öcalan’a uygulanan hukuksuzlukları ele alarak, devletin bu durumu Kürt halkına karşı bir rehine pozisyonu olarak gördüğünü değerlendirdi. Öcalan üzerinde uygulanan tecridin hukuksuzluğunu değinen Uysal, CPT’nin bu konuda çok ciddi yaklaşmadığını söyledi.

‘ÖCALAN’DAN HİÇBİR HABER ALAMIYORUZ’

Uysal, 18 yıldır İmralı Adasında gerçekleşen en ufak bir muameleden en temel hakka kadar hiçbir hakkın hukuki anlamda yerine gelmediğinin altını çizerek, hem Türkiye hem de uluslararası güçlerin yerine getirmediğini söyledi. Uysal “Sayın Öcalan’a karşı Türkiye devletinin yaklaşımı kendisinin de sıkça ifade ettiği gibi bir siyasi hamle ile elde tutulan bir rehine olarak gördüğü için aslında savaşı derinleştirmek istediğinde ya da Kürt halkına ve Kürt hareketine karşı politik bir savaş açtığında var olan tecrit daha da derinleşiyor. 1999 yılından bu yana görüşme, telefon, avukat hakkının kısıtlanması zaten bir tecridin varlığını işaret ediyordu. Ancak belli aralıklarla ve birkaç aydır yaşadığımız gibi hiçbir haber alamama süreçlerini yaşıyoruz” dedi.

‘OHAL GEREKÇE GÖSTERİLEREK BAŞVURULAR REDDEDİLİYOR’

15 Temmuz darbe girişiminden sonra, 18 yılın en kritik haber alınamama durumunu yaşadıklarını ifade eden Uysal, bu durumda bile Türkiye devleti ve uluslararası kurumların kendi görüşme taleplerini kabul etmediklerini söyledi. OHAL ilan edildikten sonra bir mahkeme kararı alındığını ve mahkeme kararının OHAL var olduğu sürece Öcalan ve yanında bulunan diğer 3 arkadaşıyla hiçbir görüşme yapmayacağına dair bir karar aldıklarını belirten Uysal şunları söyledi: “Bizim her hafta yaptığımız hem avukat hem de aile görüşme başvurularımıza, bu karar gerekçe gösterilerek reddediliyor. Bilindiği üzere 50 Kürt siyasetçisi Sayın Öcalan’la görüşme gerçekleştirilmesi için bir açlık grevine girmişti. Siyasi anlamda baktığımız zaman bu açlık grevinden sonra OHAL kararına rağmen klasik bir şekilde hukuki süreç çok normalmiş gibi ailesiyle bir bayram görüşü gerçekleşiyor. O görüşmeden sonra biz yine her hafta başvuru yapıyoruz, ama hala o hukuksuzca alınan mahkeme kararı gerekçe gösterilerek yine reddediliyor. Bu bile kendi başına orada ki durumun ne kadar hukuksuz olduğunu gösteriyor.”

‘CPT GÖREVİNİ YERİNE GETİRMİYOR’

İmralı tecridinin dünyada kendine has bir örnek olarak ele aldığında hem uluslararası camiada bir kabulü olduğunu dile getiren Uysal, hem de mahkemeler bazında bir işkence izolasyon sistemi olduğunun kabulünün var olduğunu söyledi.

“Avrupa insan hakları mahkemesi 2004 yılında bir karar alarak, bunun bir işkence olduğunu mahkeme kararıyla teyit etmiş oldu. Bir mahkeme kararı ile kabul edilen işkence, bu süreçte bunun takibini yapmak zorunda olan CPT Avrupa konseyine bağlı bir kurum bizim başvurularımızı sürüncemede tutuyor, beklemeye alıyor. En basitinden 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, CPT’nin acilen İmralı cezaevine gitmesi gerekirken, CPT bir süre bunu yerine getirmedi. Biz onlarla hem yüz yüze görüşmeler gerçekleştirdik hem de aylık olarak gönderdiğimiz raporlarla var olan durumu anlatmaya çalıştık. Fakat CPT, Eylül ortasında Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi ancak bu ziyaretinde Fetullah Gülen örgüt üzerinden alınan tutukluları ziyaret etti” diyen Uysal, ama en kritik noktada olan İmralı Cezaevi’ne gitmediğini belirtti.

‘CPT ADAYA GİTMEK YERİNE TÜRK DEVLETİ İLE GÖRÜŞTÜ’

Uysal, CPT’ye neden gitmediklerini sorduklarında aldıkları yanıtı şöyle anlattı: “Devlet yetkililerin bize verdikleri bilgiler yeterli derece bizi tatmin etti ve biz gitmemek için kendimize bir gerekçe bulduk. Bizlere bu yanıtı veriyorlar. Cezaevlerindeki şiddeti önlemek için var olan CPT, bir devletin iznine bağlı olmadan bir cezaevini ziyaret edebilecekken, bir devletin kendilerine vermiş olduğunu bilgilerle tatmin olduğunu söyleyebiliyor. CPT’nin görevi Sayın Öcalan’ın yaşayıp olup olmadığı değil. CPT’nin görevi orada var olan işkenceyi önlemektir. Biz yine her ay düzenli olarak raporlarımızı CPT’ye göndermeye devam ediyoruz. Ancak, kendileri durumu incelemeye aldıklarını ve değerlendirdikleri dışında herhangi bir bilgi vermiyor.”

‘TÜRKİYE’YE BARIŞ, ÖCALAN’LA GELİR’

Çözüm sürecinde yaşanılanlar 2 yıllık bir tecrübenin söz konusu olduğunu söyleyen Uysal, bu tecrübe sonrası Türkiye’nin demokratikleşmesi için, Kürt sorunundan ziyade genel olarak diğer sorunların çözümünde ne denli Sayın Öcalan’ın aktif bir rol alabildiğini ve ortaya koyduğu çözümlerin ne denli sonuç aldığını gördüklerini belirtti. Uysal, Kürt halkına ve hareketine devletin değişimleri ilk başta İmralı’da kendini gösterdiğinin altını çizerek, “Nisan’da ortaya çıkan savaş sürecinin kıvılcımları, Başbakanın ‘Kürt sorunu yoktur, masa devrilmiştir’ ifadeleri yine Sayın Öcalan’la görüşmelerin kesildiğinden sonra başladı. Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu bir çözüm mekanizması var hem siyasi anlamda hem de bütün anlamlarda var. HDP’nin bugün hedef alınması, Sayın Öcalan’ın hedef alınmasıdır. Çünkü kendisinin var ettiği bir projedir ve bu kadar saldırması aslında Sayın Öcalan’ın fikirlerine saldırmasıyla eş değerledir. Son 1 yılda Kürdistan’da artık savaş bir imha düzeyine ulaştı ve faşizme adım adım giden bir durumdayız” diye konuştu.

Uysal, son olarak Türkiye ve Kürdistan’ın yaşanılan savaş sürecinden kurtulmasının tek yolunun Öcalan’ın üzerindeki tecridin son bulmasıyla sonuca ulaşacaklarını söyledi.