Suriye yalnızca Esad rejimi deðil. Bunu anlamak için, Türk medyasına yansımayan şu haberi okuyalım:
“Güney Kürdistan’dan Batı Kürdistan’a geçerken bir grupla birlikte, sınır güvenliðini saðlayan Batı Kürdistan savunma güçlerince gözaltına alınan Batı Kürdistan Özgür Parti lideri Mustefa Cuma Batı Kürdistan Halk Meclisi ile Batı Kürdistan Kürt Ulusal Meclisi’nin araya girmesi ardından dün akşam serbest bırakıldı.”
Demek ki Suriye’de bir de “Batı Kürdistan” var. Bu Batı Kürdistan’ın “sınır güvenliðini” saðlayan güçleri, onları temsil eden bir “Halk Meclisi” ve bir “Ulusal Meclisi” de var. Yani Suriye yalnız bir “Sünni-alevi Arap” sorunu deðil; aynı zamanda bir “Kürt sorunu”. Bu sorunun özü şu: Eðer Suriye’de bürokratik rejim yıkılırsa, bu ülke “Ýhvan”ın “bürokratik merkeziyetçi” diktatörlüðüne mi dönüşecek yoksa şimdiki rejim altında varlıkları tanınmayan bütün özneler, başta Kürtler ve Aleviler, Hristiyanlar ve öteki azınlıklar, kendi kendilerini yönetme hakkına mı kavuşacak?
O halde Esad rejimini devirmek için çalışan uluslar arası güçlerin ve bu arada Türk hükümetinin yanıt vermesi gereken soru “Esad rejiminden sonra ne olacak?” sorusudur. Suriye’nin bürokratik merkeziyetçi Esad rejiminden, yine bürokratik merkeziyetçi Ýhvan (Müslüman Kardeşler) rejimine dönüşmesi, Mısır’daki Müslüman Kardeşler iktidarıyla birlikte düşünülürse, eski BAAS’çı “Birleşik Arap Cumhuriyeti”nin yeni temelde hayata geçirilmesi anlamına gelecek. Bu rejim, bölgede, kesin bir şekilde yeni bir “bölgesel emperyalist güç merkezinin” kurulması demek olacak. Ve bu da, bilinmeli ki, Türk, Ýsrail, Ýran gibi bölgesel emperyalist devletler arasındaki amansız rekabeti ve ABD emperyalizminin Rus ve Çin kapitalizmine karşı bölgeye egemen olma stratejisini yeni bir aşamaya yükseltecek…
Bu durumada Suriye’de Esad rejiminden sonra ne olacaðına dair soru, stratejik bir sorudur. Ve bu stratejik soruya verilecek yanıtlar, kimin tüm bölgeyi kana boyacak bölgesel savaşlardan, kimin halklararası dostluk ve işbirliðinden yana olduðunu ortaya koyacak.
Burada kilit sorun Kürt sorunudur. Kürtlerin tüm bölgede, devletlerarası sınırlar deðişmeden, bütün parçalarıyla “ulusal demokratik birliði” barışın biricik teminatıdır. “Ýhvan” temelinde bir Arap Birliði savaşa, “demokratik konfederalizm” temelinde Kürt Birliði barışa götürür. Devletlerin sınırlarında deðişiklik olmadan bütün parçaların birliði demek, her parçadaki Kürtlerle, o parçadaki çoðunluk ve azınlık halkların ve tüm kimliklerin “çeşitlilik içinde birlikte yaşaması”dır; böyle bir “bütün kimliklerin çeşitlilik içinde birlikte yaşaması”, “siyasi çoðulculuðun” yani gerçek bir demokrasinin en saðlam toplumsal ve kültürel temelini yaratır. O nedenle Suriye sorununa stratejik bakış Kürt sorununu merkeze koymayı gerektirir.
Kürt özgürlük hareketinin ve Öcalan’ın savunduðu “demokratik cumhuriyet, demokratik ulus, demokratik özerklik ve konfederalizm” programı küresel emperyalizmin ve bölgesel emperyalizmin “savaş ve hegemonya” programına karşı ortaya atılmış biricik alternatiftir ve “masa başında hazırlananlardan” farklı olarak bu alternatif programın taşıyıcı gücü vardır. Bu taşıyıcı güç şu anda tüm Ortadoðu bölgesindeki halklardan kıyaslanmaz şekilde daha örgütlü, bilinçli ve devrimci nitelik taşıyan Kürt halkıdır. Bu halk Ýran’da Ahmedi Nejad rejimine, Irak’ta Maliki rejimine, Suriye’de Beşar Esad rejimine ve Türkiye’de Tayyip Erdoðan rejimine muhalefet eden güçlerin biricik “demokratik ve devrimci” öncüsüdür.
Ortadoðu’nun yazgısı Kürt halkının yazgısıyla iç içe geçmiş bulunuyor. Ya Kürt halkı bütün parçalarda özgürleşecek ve bulunduðu parçalardaki halkların demokratik güçleriyle “çeşitlilik içinde birlik” anlamında “tek bir demokratik ulus” haline gelecek, yani bütün parçalar demokratikleşerek, aralarında Konfederal bir dostluk ve işbirliði oluşacak; ya da bir taraft a“Şii” Ýran’ın ve Şii Güney Irak’ın (ilk krizde Şii Azerbaycanın parçalanacaðını da buna ekleyelim), diðer tarafta “Ýhvancı Suriye-Mısır Arap Birliðinin” yer aldıðı, Türk yayılmacılıðının ABD emperyalizmiyle birlikte yangına benzin döktüðü kanlı bir mezhep kavgasıyla kaosa sürüklenecek…
Birinci alternatifin bütün koşulları henüz oluşmamıştır. Eðer Türk hükümeti şu anda Kürt sorununda ciddi adımlar atsa, örneðin Öcalan’ın katılacaðı müzakereleri başlatsa, tutukluları serbest bıraksa, bunun için Anayasa’dan önce, yol temizliði anlamında bir dizi yasal deðişikliði hızla gerçekleştirse, bölgenin merkezinde yer alan Kürdistan’da durum aynı anda “barış” alternatifinden yana köklü olarak deðişir. Böyle bir durumda ne Ahmedi Nejad, ne Beşar Esad ve ne de Maliki, bu parçalardaki Kürtlerin karşısında bugün sürdürdüðü baskı politikasını sürdüremez; böylece bir anda bütün bu hasım devletlerin tam merkezinde savaşlara karşı baraj oluşturan bir Kürt “tampon” bölgesi ortaya çıkar.
Ýşte Suriye’de anti-Kürt temeldeki savaş yanlısı “Türk tampon” siyasetinin alternatifi birbirine hasım Ýran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin arasında, Kürt “parçalarının”, sınırlar deðişmeden “birliðini” saðlayarak, büyük bir barış yanlısı “Kürt tamponu” yaratmaktır.
Barış, hiçbir zaman Kürtlerin özgürlüðüne bu kadar baðlı olmamıştı…
Kaynak: Özgür Gündem