Tutsaklara yönelik saldırılar bir çok kentte protesto edildi

Tutsaklara yönelik saldırılar bir çok kentte protesto edildi

Türk cezaevlerindeki siyasi tutsaklara yönelik artan saldırı ve hak ihlalleri bir çok kentte düzenlenen eylemlerle protesto edildi. Van'da yapılan kitlesel basın açıklamasında tutsaklara yönelik sistematik uygulamaların arkasında cezaevindeki "derin bir yapılanmanın" olduğu belirtildi.  Van Milletvekili Aysel Tuğluk ise hasta tutsakların tahliyesinin önünde engel olan "6411 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"unda değişiklik yapılmasına dair Meclis'e kanun teklifi verdi.

Artan ihlaller, sürgünler ve saldırılara karşı özellikle Van ve Muş cezaevlerindeki tutsaklar açlık grevi eylemi yaparken, dışarıda protesto gösterileri gerçekleşti.  Gösterilerde baskılara son verilmesi  ve tüm siyasi tutsaklara özgürlük talep edildi.

CEZAEVLERİNDE PANAMA OKUL SİSTEMİ!

TUYAD-DER Van Şubesi'nin cezaevlerinde son günlerde artan baskılar ve tutsaklara yönelik hak ihlallerini protesto için kitlesel bir açıklamada bulundu.  Açıklamaya onlarca yurttaşın yanı sıra BDP ve HDP Van il ve ilçe örgütleri, STK temsilcileri ve Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kaya katıldı. TUYAD-DER Van Şube Başkanı Ahmet Aygün, başta F tipi cezaevleri olmak üzere Türkiye'deki cezaevlerinde "Panama okul sistemi"nin PKK'li tutsaklar başta olmak üzere tüm siyasi tutsaklar üzerinde planlı şekilde uygulandığına dikkat çekti. Aygün, "Bu ırkçı düşman hukuku uygulaması özellikle 12 Eylül 2012'de büyük açlık grevlerinden sonra sistematik olarak F tipi cezaevlerinde uygulanıyor. Bu uygulama Panama okullarında eğitilen kontralar tarafından iradesi kırılamayan siyasi tutsaklar üzerinde sürekli tahrik edici yaklaşım, sağlığını koruma ihtiyacı, haber alma ihtiyacı, aile ile iletişim ve sürekli disiplin cezalarıyla tahrik edilip suça itilerek, disiplin cezaları veriliyor ve bölge cezaevlerine sürgün ediliyorlar" dedi. 

CEZAEVİ GLADYOSU

Aygün, cezaevlerindeki uygulamaların "Cezaevi gladyosu" tarafından yürütüldüğü değerlendirmesinde bulunurken, şöyle dedi: "Bu uygulama Muş Cezaevi'nde 7 kadın tutsağın darp edilmesi ile somutlaştı. Şunu unutmasınlar ki, onlar Viyanların, Semaların yoldaşlarıdırlar kolay kolay teslim alınamazlar. Aynı uygulamalar Van F Tipi Kapalı Cezaevi'nde sistemli şekilde yürütülüyor. Son 7 ay içinde 63 tutsak bölge cezaevlerine sürgün edildiler. Bu sürgünlerin 49'u son iki ay içinde yapıldı. Yine Van F Tipi Kapalı Cezaevi'nde son 11 ay içinde 2 tutsak darp edildi. 4 çocuk tutsak intihar girişiminde bulundu. Bir HPG gerillası tutsak tedavisi engellenerek sakat bırakıldı."
'Firari tutsaklara özel politikalar uygulanıyor'

VAN'DA 13 TUTSAK 45 GÜNDÜR TECRİTTE

Bingöl Cezaevi'nden Van Cezaevi'ne sürgün edilen 13 tutsağın 45 gündür siyasi tutsaklardan ayrı bir blokta tecrit altında tutulduklarını hatırlatan  Aygün, şöyle konuştu: "Bunlara özel bir güvenlik politikası uygulanıyor. Ailelerinin gönderdikleri eşyalar alınmıyor. Mektuplarına yaptırımlar uygulanıyor. Tehdit ve tahrik ediliyorlar. Bu tutsaklara karşı provokasyona açık her türlü psikolojik baskı uygulanıyor. Okul ve dini kitaplar dışında kitap alınmıyor. Bu sürgünden gelen tutsaklar üzerindeki tecridin kaldırılması yönündeki talepler tadilat gerekçesiyle dikkate alınmıyor. Bütün bu sorunlar cezaevi idaresine sözlü ve yazılı olarak iletilmesine rağmen hiçbir çözüm geliştirilmedi. Sonuçta sürgün edilen 13 tutsakla birlikte toplamda 32 tutsak 27 Ekim'den bu yana süresiz-dönüşümsüz açlık grevine girdi. Bütün bu uygulamalar Van F Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan bir derin yapılanma tarafından sistematik olarak uygulanmaktadır. Bundan böyle her haksız hukuksuz yönelimin faillerini teşhir edeceğiz."

Aygün, hükümetin F Tipi cezaevlerinde yuvalanan derin yapılanmaları bir an evvel dağıtması gerektiğini vurguladı. Aygün'ün ardından söz alan BDP Van İl Eşbaşkanı Musa İtah, cezaevlerinde yaşanan baskılara karşı mücadele etmeye devam edeceklerini belirterek, " Siyasi tutsaklarda bu sürecin parçasıdır. Sonuna kadar onların yanındayız. Onlara yönelik her türlü baskı ve işkencenin karşısında duracağız. Ayrıca; halkımıza Pazartesi günü İran'da Kürtlerin idam edilmesine ilişkin İran sınırında yapacağımız mitinge davet ediyoruz." şeklinde konuştu. Açıklamanın ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı. 

MUŞ'TA TUTSAKLARA YAKLAŞIM 'VAHŞET' DÜZEYİNDE

Muş E Tipi Kapalı Cezaevi'nde PKK'li ve PAJK'lı kadın tutsakların bulunduğu koğuşun ikiye ayrılması ve kitap ile radyolarına el koyulmasını protesto eden tutsaklara yönelik gardiyanların saldırısının ardından aileler, cezaevinde tutsaklarla görüştü.  Tutsak aileleri, cezaevindeki uygulamaları ve kadın tutsaklara yaklaşıma "vahşet" tepkisinde bulundu.

Yaralanan tutsaklardan Zeliha Belge'nin annesi Rahme Belge, kızının 7 aydır mektup gönderemediğini ve telefon görüşmesi yapamadığını söyleyerek, "Zaten cezaevindeler. Birde içeride iletişim cezası vererek daha da hapsediyorlar" dedi.

KADIN TUTSAKLARDA DARP İZLERİ

Görüşme esnasında kızı Zeliha Belge'nin vücudunun her tarafında darp izleri gördüğünü söyleyen anne Belge, tutsakların tek suçlarının kitaplarına sahip çıkmak olduğunu vurguladı. Anne Belge, kızı Zeliha'nın gardiyanların kendisine müdahale etmeye geldikleri zaman "Kitaplarımızı almayın. Onlar bizim ruhumuzdur" dediklerini; ancak ona rağmen kitaplarına el konulduğu için isyan çıktığını söylediğini aktardı.

Tutsaklar battaniyelerini yaktıktan sonra gardiyanların kapıyı tutsakların üzerine kapattığını, duman çıktıktan sonra adli tutuklularla birlikte kadın tutsakların darp ve taciz edildiğini aktaran anne Belge, "12 kadına 150 kişinin saldırması vahşettir" şeklinde konuştu. Kızının darp edildiği için kollarını hareket ettiremediğini dile getiren anne Belge, "Ayıptır, günahtır. Ne zamana kadar bu acıyı çekeceğiz" diye belirtti. Kamuoyunu cezaevinde yaşanan hak ihlallerine karşı duyarlı olmaya davet eden anne Belge, "Gün namus ve şeref günüdür. Tüm Kürdistan halkı cezaevindeki tutsaklara sahip çıkmalıdır" çağrısında bulundu.

Tutsak Ayşe Ulaş'ın babası Süleyman Ulaş ise, çocuğunun hukuksuz uygulamalara maruz kaldıklarını belirtti. Baba Ulaş, çocuğu Ayşe Ulaş'ın kendisine cezaevindeki gardiyan ve müdürlerinin kendilerini darp etiğini söylediğini ifade ederek, "12 tane silahsız kadının üzerine yüzlerce erkeğin saldırması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu zulüm hiçbir devlette, hiçbir dinde, hiçbir kitapta görülmemiştir" şeklinde konuştu. Tutsakların vücutlarının hep mosmor olduğunu belirten Ulaş, "Bu tablodan insan olarak ben utanıyorum. Eminim Kürt halkı da bunu kabul etmeyecektir" dedi.

KIZILTEPE'DE DUYARLILIK ÇAĞRISI

TUHAD-DER Kızıltepe Şubesi, Zonguldak M Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki PKK'li tutsakların 1 Kasım'da İran'da yapılan idamlar ve Van Cezaevi'ndeki baskıları protesto etmek amacıyla başlatacağı üçer günlük süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemine ilişkin basın toplantısı gerçekleştirdi.

Toplantıda konuşan TUHAD-DER Kızıltepe Şube Başkanı Adil Başaran, kurum olarak her zaman tutsaklar ve yakınlarının yanında olduklarını belirterek, konu hakkında kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulundu. Yarın Özgürlük Meydanı'nda konuya ilişkin protesto eylemi gerçekleştireceklerini dile getiren Başaran, sınırda örülmek istenen duvara da tepki gösterdi. 

ADANA'DA PROTESTO

Adana ve Mersin'deki insan hakları savunucuları, Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi'nde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi'nde önünde basın açıklaması gerçekleştirmek istedi. Ancak cezaevi önündeki yolu bariyerlerle kapatan polis, grubun cezaevi önüne geçişine engel oldu. Bunun üzerine İHD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi ile polisler arasında görüşmeler yapıldı. Yapılan görüşmelerde polis, kamu kurumlarının önünde basın açıklaması yapılmasının yasak olduğunu savunurken, Tanrıverdi ise, daha önce İHD Genel Başkanı'nın burada açıklama yaptığını ve bu tutumun süreçle bağdaşmadığını belirtti. Ardından grup cezaevi girişinin 100 metre ilerisinde polis bariyerlerinin önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, İHD Adana Şube Başkanı Şahin Kılıç ve dernek yöneticileri, TUHA-DER, BDP, HDK, HDP yöneticileri ile tutsak yakınlarının yanı sıra yüzlerce kişi katıldı. "

Basın açıklamasını okuyan Tanrıverdi, son günlerde cezaevlerinde baskıların alabildiğine arttığını ve şuan Van, Muş, Bingöl ile Malatya cezaevleri başta olmak üzere birçok cezaevinde açlık grevlerin başlatıldığını dile getirdi. Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan tutsaklar üzerinde insanlık dışı baskı ve şiddet uygulandığını ifade eden Tanrıverdi, tutsak yakınları tarafından derneklerine yapılan başvurularda ciddi hak ihlallerinin söz konusu olduğuna dikkat çekti. Tanrıverdi, "En yakıcı sorunlardan biri olan sağlık hakkı, insan hakları örgütlerinin tüm çabalarına rağmen ihlal edilmektedir. Hasta mahpusların, zamanında hastanelere sevklerinin yapılmaması, ilaçlarının verilmemesi, özel beslenme gerektiren durumların dikkate alınmaması, kelepçeli muayenenin dayatılması ve daha sağlıklı ortamlarda tedavilerinin yapılmasına engeller koyulması, yüzlerce mahpusun ölümüne ve hastalıkların ağırlaşmasına neden olmuş ve olmaktadır" dedi. 

Adalet Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgililere seslenen Tanrıverdi, şunları belirtti: "Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki mahsuplar başta olmak üzere, cezaevi koşullarını tutsakların haklarını dikkate alarak düzeltin. İnsani talepleri karşılayın. Sorunları çözün ve hasta mahpusları bir an önce serbest bırakın diyoruz. Aksi durumda cezaevlerinde çıkacak cenazelerin katilleri siz olacaksınız."

Açıklamanın ardından 10 dakikalık oturma eylemi yapıldı.

HASTA TUTSAKLAR İÇİN YASA TEKLİFİ

Öte yandan  Van bağımsız milletvekili ve DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk, hasta tutsaklara ilişkin "6411 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"unda değişikliği öngören yasa teklifini Meclis Başkanlığı'na sundu.

Tuğluk, teklifin gerekçesinde varolan yasada hasta tutsaklara ilişkin Adli Tıp Kurumu raporunun yeterli olmadığı buna ek olarak "toplum güvenliği" kıstasının getirildiğini  belirterek şunları ifade etti: "Buna göre, bir hasta mahkumun, maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği adli tıp raporuyla sabit olsa dahi, 'toplum güvenliği' için tehlikeli olup olmadığına dair bir değerlendirme sonucuna göre, tahliyesi gerçekleşmeyebilmektedir. Sadece tıbbi açıdan değerlendirme yapılması gereken bir konuda 'güvenlik' kıstasının getirilmesi adalet duygusunu zedelemektedir. Bu bağlamda, maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği adli tıp raporuyla sabit olan hasta mahkumların adli tıp raporu doğrultusunda başka şarta bağlanmadan tahliyesinin gerçekleştirilmesi ve 'toplum güvenliği' kıstasının kaldırılması için işbu kanun teklifimizi sunuyoruz."